GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:31
Tarih:07.12.2022

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, yaşamları boyunca kentlerin yağmasına, doğanın talanına karşı mücadele eden arkadaşlarımız, halkın eşitlik, özgürlük, saygı talebiyle sokakları, meydanları doldurduğu ve bu ülke tarihinin en demokratik, en yaratıcı, en kitlesel direniş hareketi olan Gezi direnişinin tutukluları sevgili Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman arkadaşlarımızı sevgiyle saygıyla ve özlemle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Yirmi yıllık AKP hükûmetlerinin en fazla mesai yaptığı alanlardan birinin bütçesini konuşuyoruz; çevre. İktidara gelir gelmez çevre konusunda ne varsa, yasal düzenleme, ne varsa, her birini, çevreyi koruyan bütün düzenlemeleri çöpe attı ve en büyük darbeyi de 2010 referandumuyla yaptı, Danıştayın kamu yararına denetim yetkisini kaldırdı ve kentlerin yağmasının, o doğanın talanının önündeki yargı engelini -Genel Başkanlarının tabiriyle- ortadan kaldırdı. Halkın yararlandığı kent meydanlarını, memleketin dört bir yanındaki koruları, ormanları, dereleri, meraları, yaylaları, kıyıları, zeytinlikleri, tarım alanlarını, arazileri, gözünüzü bile kırpmadan inşaat sektörünün, turizmin, enerji ve maden şirketlerinin yağmasına açtınız. Göller, dereler, sulak alanlar, akarsular betonlarla ıslah edilip zincire vuruldu ve izin verilen şirket etkinlikleri yüzünden de kurudu. Henüz kurumayan nehirler var ya, hani, azıcık kalan, onlar da oralara bırakılan sanayi ve tarımsal atıklar nedeniyle zehir akmaya başladı, denizler oksijensiz bırakıldı.

İçerisinde plastik ve tehlikeli atık maddelerin bulunduğu atıkların ithal edilmesine ve asbestli gemilerin ülkeye girmesine izin verdiniz; ne oldu? Türkiye emperyalist devletlerin, tekellerin çöplüğü hâline geldi. 2022 yılına geldiğimizde durum şudur: Türkiye'yi, Çevresel Performans Endeksi'nde 180 ülke arasında 172'nci sıraya, ekosistem canlılığında 176'ncı sıraya, iklim krizinin azaltılmasında 166'ncı sıraya yerleştirdiniz.

Yirmi yıl boyunca iklim kriziyle mücadele konusunda hiçbir politikanız olmadı. Tam tersine, "İklim felaketlerinin çok daha fazlasını görmemek için tüm o fosil yakıt kullanımının sona erdirilmesi gerekir." deniyor ya her yerde -bu sadece iklim krizini çözmek için tek şey değil- ama siz bunu azaltmak yerine fosil yakıtlara ve özellikle de kömüre dayalı enerji santrallerine "yerli, millî" adı altında hız kesmeden devam ediyorsunuz. Trakya'dan Ege'ye, Bursa'dan Eskişehir'e kadar birçok yerde kömür yakan termik santralleri halklara dayatıyorsunuz. Yoğun enerji tüketen ve önemli oranda da sera gazı salınımı yapan çimento ve demir çelik fabrikalarına ağırlık veren mega projelere devam ediyorsunuz. Ormanları rant amaçlı mega projeler için tamamen talana açıyorsunuz ve enerji projeleri için her şeyi talan etmeye hazırsınız. Evet, buna karşı direnen halklarımız var. Muğla'da Limak Holding, termik santrali için Akbelen Ormanı'nda kömür madeni açmak istiyor. İkizköylüler var orada, İkizköy halkı ormana, suya, tarım alanlarına sahip çıkmak için Akbelen'de nöbet tutuyor. Diyorlar ki: "Limak ormandan gider, biz burada kalırız ve gidene kadar da asla terk etmiyoruz."

Dünya üzerinde biyolojik çeşitliliğiyle sayılı ekosistemlerden biri Kaz Dağları, memleketim. Kaz Dağları'nın yüzde 79'una maden ruhsatı verdiniz ve orada yaşayan halk bereketli yaşam alanlarını, kurdu, kuşu, sincabı korumak için ve Kaz Dağları'ndaki milyonlarca canlının varlığını sürdürebilmesi için maden şirketlerine karşı mücadele ediyor. Evet, bu şirketlerden biri o çok ünlü 5'li çetenin bir tanesi, Cengiz Holding ve Cengiz Holdingin Çanakkale Halilağa Bakır Madeni Projesi var. Eğer bu proje de yaşama geçerse 3 köy haritadan silinecek, biliyor musunuz bunu? Ve üstelik, yakınındaki diğer köyler de etkilenecek. Dün, bu projeye karşı oradaki çevre örgütleri ve Çanakkale halkı dava açtı, onların duruşması vardı ve İstanbul'da da İklim Adaleti Koalisyonu üyesi arkadaşlarımız Kaz Dağları'na destek olmak için Cengiz Holding önünde bir açıklama yapmak istedi. Bu açıklamaya, 7 kişinin yaptığı açıklamaya önce şirket yetkilileri saldırdı, daha sonra da sizin polisiniz. Devletin polisinin görevi şirketlerin lehine halka saldırmak mıdır?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - O hepimizin polisi.

OYA ERSOY (Devamla) - Bunu soruyorum.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Bu ülkenin polisi o.

OYA ERSOY (Devamla) - Evet, bitmedi, Çanakkale'de talan var, talanın her türlüsü var; HES'ler var, RES'ler var, kıyı doldurma var, tam bir işgal altında. Ve Lâpseki'de bir tarafta TÜMAD'ın altın madeni, diğer yanda kurşun-çinko madeni; tarım ve hayvancılığı, su kaynaklarını tehdit ediyor.

Gelelim, iklim kriziyle mücadele adı altında "Yeni dönem başlattık." diye sunduğunuz yeşil kalkınma hedeflerinize. Yenilenebilir enerji üretimi, yeşil dönüşüm adı altında HES'ler, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle ve biyogaz yenilenebilir enerji kaynakları olarak pazarlanıyor. "Hidroelektrikte Avrupa 2'ncisiyiz." diye övünüyorsunuz, o HES'lerle Karadeniz'de kurutmadık dere bırakmadınız. Sadece dereleri kurutmakla kalmadınız, aynı zamanda bu toprakların, insanlığın tarihî ve kültürel varlığı 12 bin yıllık Hasankeyf'i sulara gömdünüz. "Avrupa 1'incisiyiz." diye övündüğünüz JES'ler ve biyokütle santralleri, bunlar da yer altı sularını tamamen bitiriyor, toprağı ve havayı zehirliyor. Bu jeotermal santrallerin bulunduğu Ege'ye bakalım. Aydın, Manisa, Salihli; buradaki halklara sorun, bu arazilerde bor, yer altı sularında yoğun arsenik saptandı -bunu biz saptamadık, DSİ saptadı- ve zeytinlikler, incirler, üzüm bağları kurudu; dereler, ırmaklar kirlendi ve derelerde balıklar öldü. Yine, jeotermal kaynak arama projesi var Bakrom'un. 40 bin dönümlük ruhsat alanıyla Behramkale köyünü, Assos Antik Kenti'ni tehdit ediyor. Yani Hasankeyf'ten sonra Assos da...

Evet, nerede bir kalkınma varsa o, sizin şirketlerinizin kalkınması, halkların yoksullaşması, emeğin sömürüsü ve doğanın talanı demek; biz bunu gayet iyi biliyoruz artık, Türkiye halklarına öğrettiniz. Yirmi yıldır uyguladığınız inşaata dayalı büyüme tercihinizin sonucu, aynı zamanda halkın yoksullaşması dışında bugün bir de barınma krizi olarak yaşanıyor. İnşaata dayalı büyüme politikanız gayrimenkul yatırımlarını cazip hâle getirdi; konut artık barınma değil, tamamen bir yatırım aracı hâline geldi. Özellikle orta ve lüks sınıfa dönük lüks konut üretimini artırdınız, böylece bütün fiyatlar yukarı çekildi ve tam anlamıyla bir barınma krizi yaşanıyor. Bu krizlerin hiçbirinin çözümü sizde değil, hiçbirini çözme yeteneğine sahip değilsiniz çünkü bu sorunların hepsinin kaynağı sizsiniz.

Bizler, bu ülkenin dört bir tarafında doğaya, suya, toprağına sahip çıkan halkımızla ve ekoloji hareketinin tüm bileşenleriyle beraber doğanın, insanın, kurdun, kuşun haklarını gözeten yeni bir ülkeyi hep birlikte kuracağız. Bu krizin çözümü için yapacağımız program çok nettir; iklim krizi için, yüzyıllardır süregiden üretim ilişkileri tamamen değişmek zorundadır, kapitalist yağma düzenine son verilmesi gerekir. Biz bunu yapacağız; doğanın kapitalist yağmasına son vereceğiz, sermayenin yararına değil, doğanın ve halkın yararına demokratik bir dönüşümü esas alacağız, kömür yakıtlı termik santraller tamamen kapatılacak, tüm enerji sistemlerini kamulaştıracağız, yerinde ve halkın ihtiyacı için kullanım değeri kadar üretim yapacak enerji sistemlerini biz kuracağız, endüstriyel tarımdan vazgeçilecek ve küçük çiftçi tarımı desteklenecek. Evet, tüm enerji sistemlerini kamulaştıracağız. O 5'li çete başta olmak üzere, halktan çalınan her şeyi halka yeniden iade edeceğiz. Bizler bu ülkenin bütün emeğini ve değerlerini savunan herkesle birlikte, sizi hep birlikte göndereceğiz ve barış içinde yaşayacağımız, eşit, özgür bir ülkeyi hep birlikte biz kuracağız. (HDP sıralarından alkışlar)