| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 08.12.2022 |
HDP GRUBU ADINA NURAN İMİR (Şırnak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu relaks ortamdan sonra, özellikle Genel Kurulu ve bizleri ekranları başında izleyen, yüreği özgürlük tutkusuyla alanlara akan bütün halkımızı, yine Jina Amini'nin saç teline tutunup "..."(*) diyerek yaşamı güzelleştiren özgür kadınları ve şu an hukuksuz bir şekilde zindanlarda tutulan bütün tutsak arkadaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli halkımız, 2023 yılı bütçe görüşmeleri kapsamında Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu bütçeleri üzerine partimiz adına söz almış bulunmaktayım.
Ülkede tabii ki çok yönlü temel sorunlar var. Bu sorunların en önemli olanlarından biri de ana dili sorunudur. Bir Kürt'ün kendi ana dilinde konuşması suç olarak görülen bir ülke düşünün, eğitim sisteminden günlük yaşam alanlarına ve Meclisine kadar Kürtçe dili yasaklar silsilesiyle karşı karşıyadır.
Bakın, iki gün önce bu kürsüde bir vekil arkadaşımız Kürtçe konuştuğu için mikrofonu kapatıldı ve konuşması kesildi. Gerekçesi neymiş? Meclis kürsüsünde Türkçe dışında bir dil kullanılamazmış. Şunu belirtmek istiyorum: Bu Mecliste, Almanya Federal Cumhuriyeti Başkanı, ABD Başkanı Obama, Şimon Peres ve ismini şu an sayamayacağım birçok ülkenin temsilcileri bu kürsüde kendi ana dilleriyle söz kurmuşlar ve hiçbirinin konuşması kesilmemiş, tutanaklara da "x" ya da "bilinmeyen dil" olarak da geçmemiştir. Bu listede 40'ın üzerinde ülkenin devlet temsilcilerinin isimleri geçiyor ama konuşulan dil Kürtçe olunca mikrofon kapatılıyor "x" veya "bilinmeyen dil" olarak da tutanaklara geçiyor. Şimdi, sormak istiyorum: Bu, Kürt diline karşı tahammülsüzlük değil de nedir? İster kabul edin ister etmeyin, bu hem düşman hukukudur hem tahammülsüzlüktür hem de milyonlarca Kürt'e büyük bir hakarettir. Bu ayrımcı yaklaşımı tabii ki dün de reddettik, bugün de reddediyoruz. Daha iki ay önce yaklaşık 100 bin Kürt'ün yaşadığı İsviçre'de "Resmî yazışmalar Kürtçe yapılacak." diye bir kanun çıktı. "Kürtlerle ve Kürtçe'yle sorunumuz yoktur." diyenlerin Kürtçeye bakışı "x" ya da "bilinmeyen dil"dir; bu zihniyeti mahkûm ediyoruz.
Değerli halkımız, geçen yıl Kürt Dil Platformu Türk Dil Kurumuna başvuruda bulunmuş, Ankara'da veya Diyarbakır'da Kürt dil kurumu temsilciliğinin açılmasını, uluslararası Kürtçe sempozyumunun düzenlenmesini, üç ayda bir Kürtçe dil dergisinin çıkarılmasını ve Kürtçe-Türkçe sözlük yayınlanmasını talep etmişti; bu bile tabii ki karşılanmadı, Türk Dil Kurumunun verdiği cevap ise "2014'te biz sözlük bastırdık." oldu. Artık anlayıp kabul etmeniz gereken şu ki ana dilinde eğitim sözlük bastırmakla, bir seçmeli dersle, TRT Şeş'le sağlanmıyor. Kürt çocukları en insani hak olan ana dilinde eğitim ve öğretim hakkından mahrum bırakılıyor. Bilmelisiniz ki okullara Kürtçe seçmeli ders getirmekle bu sorun da çözülmüyor. O yüzden, ana dilinde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınması gerekiyor. Seçmeli Kürtçe dersini getirdiniz, bu doğru fakat Kürtçe dersi 2012 yılından bu yana müfredatta olmasına rağmen okullarda yok. Dersi talep eden öğrencilere ya yeterli derslik olmadığı ya da Kürtçe öğretmeni olmadığı gerekçesiyle ders de verilmiyor. İktidarınız ne yapıyor? Kürtçe öğretmen ataması olarak yılda sadece 3 atama yapıyor. Oysaki Kürt dili ve edebiyatı mezunu binlerce öğretmen atama bekliyor.
Bakın, iktidarınızın gerçek Kürtçe politikası nedir, sadece birkaç örnekle ifade etmek istiyorum. Kürt dili ve kültür kurumlarının neredeyse tümünü kapattı. Kürt dilini kamusal alanda tamamıyla dışlamaya çalıştı. Kürtçe sokak ve park isimlerini değiştirdi. Kürtçe hutbe okuyan imamlara hapis cezası verdi. Leyla Güven ve yoldaşlarına cezaevlerinde Kürtçe şarkı söyledikleri için disiplin soruşturması açtı. İstanbul'da -bakın, altını çiziyorum- bir düğünde zurnanın melodisi Kürtçe diye zurnacı gözaltına alındı. İşte, bunları yapan iktidarınızın zihniyeti ile 60'larda Kürtçe konuşanlara para cezası yağdıran, 80'lerde "Türkçe konuş, çok konuş" kampanyaları düzenleyen, Kürtçe ıslık çaldığı gerekçesiyle Ape Musa'ya dava açan zihniyet aynıdır. Bu, sizin aslında varoluş zihniyetinizdir.
Kürt dili ve kültürüne karşı yasakların, asimilasyon politikalarının, yok etme çabalarının hiçbiri şimdiye kadar başarılı olmadı ve olmayacak. Ne yaparsanız yapın, Kürtler yeni yüzyılda her yönüyle dilini ve kültürünü yaşatacaklardır.
Sevgili kadınlar, dilin ve kültürün yaratıcısı ve taşıyıcısı elbette kadınlardır. Kadınlara saldırıların sebeplerinden biri de dilin ve kültürün taşıyıcıları olmalarıdır. İktidar, tek dilde olduğu gibi tek kültürde de ısrar ederek ülkede bir AKP kültürü yaratmaya çalışıyor. Özellikle Kürt kültürü üzerindeki kırım politikalarında başta kadınları hedef alarak toplumda bir kültür yozlaşması yaratma çabasındadır. Bundan kaynaklıdır ki her alanda kadın mücadelesi yürüten kadınlar her gün hedef alınmakta, gözaltı ve tutuklamalarla, baskıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Kadına yönelik şiddetin zirve yaptığı bu dönemde şiddetin önlenmesi gerekirken iktidar, kadınların kültürel ve siyasal alanda yürüttükleri bütün mücadeleleri illegalize ederek var olan kurumlarını da kapatmaktadır.
Bir kez daha buradan söylüyoruz: Kadınlar, özgürlük mücadelesinde bütün heybetleriyle bir nehir gibi akmaya devam edecek. Biz kadınlar, varlığımıza, dilimize, kültürümüze, yaşam alanlarımıza her koşulda sahip çıkmaya ve mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz. Biz kadınlar, demokratik, ekolojik, özgür ve ortak bir yaşamı inşa edeceğiz. Yeni yüzyıl, biz kadınların yöneteceği, yaşama rengimizi katacağımız bir yüzyıl olacak.
Değerli halkımız, yıllardır parti olarak politikamız, yol haritamız, çözüm önerilerimiz ve pratiğimiz ortadadır. Sorun ne olursa olsun, demokrasi ve müzakereyle çözülmesinden yanayız. Bizim istediğimiz, bu ülkede herkesin kendi kimliği, dili, inancı ve kültürüyle var olabileceği demokratik bir yaşamı inşa etmektir. Bizlere ödetilen bütün bedellere rağmen, bugüne kadar hiçbirimiz savaşı savunan bir pozisyonda olmadık ve olmayacağız ve bizim barış politikalarımıza karşı, savaşı savunan bütün iktidarlar çözemedikleri Kürt sorununda çözüldüler. Bu ülkenin bugün de içinde bulunduğu ekonomik krizin ve yoksulluğun sebebi, savaş politikaları ve Kürt sorunundaki çözümsüzlüktür. Bu politikalara karşı, biz HDP olarak, halkta karşılık bulan bütün çözüm önerilerimizle, dün olduğu gibi bugün de halkımızla birlikte ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı savunacağız. Bu perspektifimizle, sarayın, sermayenin, yandaşın değil halkın yönetimini kuracağız. HDP, daha güçlü, daha kararlı, gümbür gümbür geliyor çünkü HDP, umudun ve direnişin vücut bulmuş hâlidir; HDP, yeni yaşamın adıdır; HDP, kadınların, gençlerin, emekçilerin, ötekileştirilen bütün halkların sesidir, nefesidir; HDP, bu ülkenin demokrasi sigortasıdır.
Değerli halkımız, biz buradayız, biz birlikteyiz, biz buralıyız, birlikte güçlüyüz; kazanacağız, kesin kazanacağız, mutlaka kazanacağız. (HDP sıralarından alkışlar)
Teşekkürler.