| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 08.12.2022 |
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de televizyonları başında bizi izleyen halkımızı ve cezaevinde rehin tutulan bütün arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
2023 bütçesini yaklaşık bir ay Plan Bütçe Komisyonunda tartıştık. Komisyona gelen Bakanlar söz aldıklarında -içerisinde Çalışma Bakanı da vardı- genelde sunumlarında tozpembe tablolar çizdiler. Aslında, bu ülkede hiç iş cinayeti yaşanmıyor, bu ülkede açlık, yoksulluk yok; her şey tıkırında işliyor; eğer bir sorun var ise de bu zaten iktidardan kaynaklı değil ya dış güçlerden kaynaklıdır ya da aslında, muhalefetin iddialarıyla sınırlıdır. Dolayısıyla, bizim yaşadığımız ülke gerçekliği ile Bakanların Plan ve Bütçe Komisyonunda sunduğu tablo ve hikâyelerin birbiriyle uyuşmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Yine, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlıkların sunumlarına yönelik yaptığımız bütün eleştirilere -2002 neredeyse AKP'nin miladı olmuş- yapılan her öneriye genelde şöyle bir cevap aldık: "Ama 2002'de böyle değildi." "Ama 2002'de biz daha vahim bir durumdaydık." Yani AKP'nin başlattığı 2002 miladına göre, neredeyse ülkede taş üstüne taş konulmamış, bir çivi çakılmamış; AKP gelmiş ülkeyi uçurmuş, bütün sorunları çözmüş ve bununla şükretmeyen muhalefet de bu iktidara karşı nankörlük içerisindeymiş.
ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa) - Aynen öyle.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Vallahi öyle, tam öyle.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Onun için de aslında, ben burada konuşmamı, Bakanlara ya da bu bütçeyi hazırlayanlara yönelik yapmak istemiyorum çünkü 2023 bütçesinin Genel Kurulda da sarayda hazırlandığı şekliyle, noktasıyla virgülüyle geçeceğini biliyorum.
Ben bizi televizyonları başında izleyen halklarımıza seslenmek istiyorum ve aslında, onlara konuşmak istiyorum: Halklarımız şunu bilsin ki 2023 bütçesi sarayın bütçesidir, faizin bütçesidir, rantın bütçesidir, savaşın bütçesidir. Bu bütçe, halkların bütçesi değildir; bu bütçe, emekçilerin bütçesi değildir; bu bütçe, kadınların, çocukların bütçesi değildir; bu bütçe, kepenk kapatan esnafın bütçesi değildir; bu bütçe, tarlasını süremeyen çiftçinin bütçesi değildir, Bu bütçe, AKP'nin yandaşlarının şatafat içerisinde hayatlarını sürdürme bütçesidir; bu bütçe, yoksuldan alıp zengine veren bir bütçedir; bu bütçe, işçinin boğazından kıstığını patrona veren bir bütçedir. Onun için de biz bu bütçeye yönelik eleştirilerimizi sunmaya devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, AKP, son yirmi yıl içerisinde ülkeyi bir asgari ücretliler ülkesi hâline getirdi. Bakın, çalışanların neredeyse yüzde 50'si asgari ücretle çalışıyor. Ne kadar bu ücret peki? 5.500 TL. Bu enflasyon şartlarında emekçilerden 5.500 TL'yle geçinmelerini istiyor AKP iktidarı, buna rıza göstermelerini istiyor, aslında açlığa mahkûm etmek istiyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Çalışma Bakanı nerede?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Onun için, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda da... Burada da bir kez daha ifade etmek istiyorum; biz HDP olarak, insanca onurlu bir yaşam için asgari ücretin 12.500 TL olmasını savunuyoruz, bunu savunmaya da devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, evet, ülkede çok ciddi bir yoksulluk var, ülkede çok ciddi bir işsizlik var. Bakın, neredeyse 7 milyona yakın insan işsiz; TÜİK'in raporlarına göre, istatistiklerine göre işsizlik oranı yüzde 20'ler civarında. Tabii, bu, TÜİK'in verileri; hani, TÜİK'in verilerinin aslında ne kadar gerçeğe hitap ettiği, ne kadar kırpıldığı da tartışmalı bir mesele. Ama iş bulabilenlerin de yaşam koşulları gerçekten artık bu ülkede cehenneme dönmüş durumda.
AKP iktidarı döneminde neredeyse bir işçi kırımı yaşanıyor, bir sınıf kırımı yaşanıyor ve AKP, bunu bilinçli politikalarıyla destekliyor. Bakın, İSİG Meclisinin yaptığı ve paylaştığı verilere göre, sadece 2002'nin ilk beş ayında 646 işçi hayatını kaybetmiş ve AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002'den bugüne 30 bin işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş. Bakın, bu, neredeyse bir savaş bilançosu. Yani, bu, kırım değil de nedir?
Aynı durum maden işçileri için de geçerli. Maden facialarını biz burada çok konuştuk. Yine, AKP döneminde neredeyse 2 bine yakın maden işçisi hayatını kaybetti. Sadece bir gecede Soma'da 301 işçi, Bartın'da 41 işçi -maden işçisi- hayatını kaybetti. Peki, siz ne yaptınız? Ne söylediniz? Hesap mı sordunuz? Hesap mı verdiniz? Hayır. Patronlar elini kolunu dışarıda sallıyor. Evet, yargılanan biri oldu; o da kim, biliyor musunuz? Soma maden işçilerinin avukatı Selçuk Kozağaçlı yargılandı, ceza aldı. Buradan bir kez daha Selçuk Kozağaçlı'ya da selamlarımı, sevgilerimi göndermek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Evet, bu, AKP'nin bilinçli bir politikasıdır. İşçiye değersizleştirme politikaları üzerinden yaklaşılıyor yani iş güvenliğini sağlamak yerine aslında "İşçiler ölsün, biz buna bütçe ayırmayalım." ne de olsa bu ülkede işçilerin canı sudan ucuz.
Değerli arkadaşlar, tabii ki iş yaşamındaki sorunlar çok çok büyük ama bu alanda yine en fazla etkilenen kesimlerin başında da kadınlar geliyor. Kadınlar yaşamın her alanında çok ciddi anlamda mobbinge uğruyor, tacize uğruyor, ötekileştiriliyor ama iş yaşamında bunun katbekat arttığını biz görebiliyoruz. Zaten iş yaşamına kadınların katılım oranında da çok ciddi bir -oran anlamında da- eksiklik var. Bakın, TÜİK'e göre kadın işsizliği son bir yılda 129 bin artmış, geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 26. Her 100 kadından sadece 18'i kayıtlı ve tam zamanlı istihdam ediliyor. Yine, tarım sektöründe çalışan kadınların yüzde 94,9'u zaten kayıt dışı çalışıyor. Genç kadın işsizliği yüzde 28,3. Yani bu rakamlar bize neyi gösteriyor? Aslında, işsizliğin kadın hâlini gösteriyor, cinsiyet eşitsizliğinin tablolardaki resmî ifadesini bize gösteriyor. Şimdi, kadınlar neden iş yaşamına katılamıyor? Elbette ki bu, kadın karşıtı yürütülen politikalardan kaynaklı. Şimdi, kadınları sadece ev içi işlerine yönlendiren, sadece kadının kariyerini çocuk doğurmayla sınırlı tutan, sadece kadınları ev içinde çocuk ve yaşlı bakımıyla sorumlu gören bir anlayıştan kaynaklı kadınlar iş yaşamına dâhil olamıyor. Bu politikalar, elbette ki bilinçli olarak yürütülüyor; bu, öyle keyfî sıradan geliştirilen bir durum değil. Çünkü bakın, 2023 bütçesinde tek bir kere bile "toplumsal cinsiyet eşitliği" kavramı geçmiyor. Neredeyse bütün metinlerden "kadın" kavramını çıkaracaksınız, "kadın" kelimesini yasaklı hâle getireceksiniz. İşte, bu kadın karşıtı politikalar, kadın düşmanlığı dönüp dolaşıp yine kadınları vuruyor, kadına yönelik şiddet onun için bu kadar artmış durumda, onun için işte 6 yaşında bir kız çocuğu evlendirilebiliyor. Hani, bunu siz yaptınız diye elbette kimse söylemiyor ama yürütülen politika bunu destekliyor; yürütülen politika kız çocuklarını, kadınları vuruyor ve bunu yapanlar da bundan güç alıyor, destek alıyor.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Kız çocuklarının üniversiteye girme oranı kaç? Onu söyle önce.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Yine, diğer önemli bir konuysa elbette ki iş yaşamındaki bölgeler arası eşitsizlik. Bakın, sadece iş yaşamında değil eğitimde de benzer durum yaşanıyor, sağlıkta da benzer durum yaşanıyor. Bölgeler arasında eşitsizlik çok derin bir uçurum hâlinde yani bir mutlak yoksulluktan söz etmek mümkün, özellikle Kürt coğrafyasında bunu biz söyleyebiliriz. Bilinçli olarak yıllara yayılan bir ihmalkârlık söz konusu, sistematik olarak aç bırakma, yoksul bırakma siyaseti izleniyor; bunu zaten rakamlar da ifade ediyor. Bakın, örneğin, Türkiye genelinde işsizlik oranı yüzde yüzde 10 ila 13 bandında seyrederken son dört yılda sadece Mardin'de bu oran yüzde 30, kadınlarda ise bu oran yüzde 42 bandında. Yine, SGK istatistiklerine göre Ağrı, Muş ve Urfa'da yüzde 44 ila 45 oranında bir nüfus, genel sağlık sigortasını ödeyemiyor. Peki, bu ne demek, bunu nasıl okumalıyız? Bu, şu demek: Orada mutlak bir yoksulluk söz konusu, mutlak bir açlığa mahkûm etme söz konusu. Peki, bu iller gerçekten yoksul iller mi, bu iller gerçekten kaynakları bağlamında fakir iller mi? Hayır. Tarımda, hayvancılıkta aslında, ülkede neredeyse ilk akla gelen iller. Ağrı, Muş, Urfa; bunlar tarımın, hayvancılığın merkezi iller. Peki, neden bugün açlıkla yüz yüze bırakılmış bu iller? Bu, bilinçli bir politikanın sonucu değil de nedir? Evet, bu, bilinçli bir politikanın sonucudur; özellikle Kürtleri ve bölgede yaşayan insanları açlıkla terbiye etme, açlık üzerinden yönetme siyasetidir. Yine, o coğrafyayı insansızlaştırma politikasının bir sonucudur. Sadece seçim bölgem Ağrı'da bu iki yıl içerisinde binlerce genç Ağrı'yı terk etti, yurt dışına gitmek zorunda kaldı. Neden? Özellikle, son yirmi yılki politikaların sonucudur; hem baskı siyasetinin hem işsiz bırakma, yoksul bırakma, yatırımlardan mahrum bırakma siyasetinin sonucunda insanlar yerini, yurdunu, sevdiklerini terk etmek zorunda kalıyor. İşte, bunun adı nedir? Tam da bunun adı Kürt sorununun kendisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Taşdemir.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım, bitiriyorum.
Kürt sorununa güvenlikçi politikalar, yayla yasakları, mera yasakları ve bu konudaki, savaş siyasetindeki ısrar, işte, ülkenin ekonomisini, bölgenin ekonomisini bu bağlamda çok ciddi anlamda etkiliyor, insanları yoksun ve yoksullaştırıyor. Bu politikanın yüz yıldır devam ettiğini biz biliyoruz. Özellikle, AKP, son yirmi yılda bu politikaları istikrarlı ve ısrarlı bir şekilde sürdürüyor.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)