| Konu: | ELEKTRİK PİYASASI KANUNU VE TÜRKİYE RADYO-TELEVİZYON KURUMU GELİRLERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 06.03.2013 |
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bu birinci bölümle alakalı ve yapılan konuşmalarla alakalı birkaç cümle etmek isterim.
Tabii ki biz burada Türkiye'nin büyümesine, gelişmesine ve bütün bunları karşılayabilecek enerji yapılanmasına hazırlık yapıyoruz. Soru-cevap kısmında cevaplanamayanları, süre kısıtından dolayı cevaplanamayanları da burada belirtmek isterim. Tabii, burada, hem Genel Kurulda hem de Plan ve Bütçede, doğu ve batı ayrımı yapılarak doğuda üretilenlerin batıyı beslemesinden dolayı doğunun alacaklı olduğu söylendi. Bunlar tutanaklarda var, isteyenler de bu tutanaklardan çıkarttırabilirler. Biz diyoruz ki Türkiye'nin doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi yoktur. 780 bin kilometrekare üzerindeki bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının her proje üzerinde ayrı ayrı hakkı vardır ve her projeden de istifade etmek durumundadırlar. Bölge ayrımı yaparak birinin diğerinden daha alacaklı olduğunu söylemek, asıl sıkıntı buradadır, o yüzden bu kabul edilemez bir durumdur. Hele hele bizim doğudaki ürettiğimiz? Her bir enerji santrali bizim için değerlidir ve toplam yüzde 48 olmasını bırakın, normalde yüzde 10'lar civarındadır orada üretilen, isterse yüzde 1'lik olsun bizim için değerlidir. Ama, rakamları düzeltmek açısından söylüyorum, bizim, 16 milyar kilovatsaat civarında o bölgede üretimimiz vardır ve bizim için de son derece değerlidir; su kaynaklarındandır, yenilenebilir enerji kaynaklarıdır bunlar, HES'lerdir ve Türkiye'nin ileriye dönük de özelleştirilmesini düşünmediğimiz yapılardır.
Tabii, şu yoruma katılıyorum: Meskenlerden daha ziyade, sanayi yapılanmalarının ve özellikle su pompalarının, derin kuyu su pompalarının bu kayıp kaçağın artmasında çok ciddi tesiri vardır. 2011 yılından 2012 yılına geçerken bir bölgenin büyümesinin yüzde 54 olabilmesi düşünülebilir bir konu mudur arkadaşlar? O bölgede yüzde 54 oldu. Oradaki vatandaşlarımız bizim vatandaşımızdır. Ben o kullanılan tabiri kesinlikle kullanamam ama sizler kullanabiliyorsunuz. Ben yalnızca şunu söylüyorum:
Doğruyu yanlışı ayırt etmek açısından, bir kul hakkıdır ve aynı zamanda bir devlet hakkıdır diyorum ve bunları bizim vatandaşlarımıza hatırlatmamız yine bir idareci olarak bizim görevimizdir.
Değerli arkadaşlar, sürekli ifadelendiriliyor ama ne yazık ki doğrusunun öğrenilmesine çok çalışılmıyor. Ben bu soruyu burada 2 defa cevaplamıştım, 3'üncü kez bir daha cevaplayacağım: "TETAŞ'ın yaptığı yüzde 14,8'lik indirimler vatandaşa yansıtılmıyor. Bu parayı ne yapıyorsunuz?" deniliyor. Değerli arkadaşlar, bir fiyatın oluşturulabilmesi için müşteri bazında, abone bazında, vatandaşlarımızın ister sanayi ister ticaret isterse mesken abonesi, hangisi olursa olsun, bunlara gitmek için dağıtım şirketlerinden aldıkları fiyatlar önemli. Dağıtım şirketinin fiyatları ise TETAŞ'tan alınan, EÜAŞ'tan alınan ve PMUM'dan alınan fiyatlarla beraber oluşuyor. Şimdi, bütün bu mekanizmalar... Kamu bir cebinden alıp diğer cebine koyuyor ama bunu yaparken vatandaşını korumak ve kollamak adına doğal gazla alakalı yapılan bütün zamların balansını TETAŞ'ın bu indirimleriyle beraber düzenledik. Şimdi, doğal gaza zam geldiğinde Avrupa Birliği üyesi ülkelerin toplamında, yani 27 ülke arasında 2'nci ve 3'üncü sırada olarak en ucuz doğal gazın satılmasının gerekçelerinden bir tanesi TETAŞ'la yapılan bu balanstır, bu dengelemedir.
O yüzden, bizim hesabını veremeyeceğimiz bir konu olmadığı gibi, tam tersi, bunlar, İnternet'te bütçeleri yayımlanan resmî kuruluşlarımızdır. EÜAŞ'ın 14 kuruş civarındaki rakamı varken TETAŞ'ın 20,8 kuruş civarındaydı. Orada yaptığımız indirim EÜAŞ'ın BOTAŞ'tan aldığı maliyetlerle karşılaştırıldı ve vatandaşımıza herhangi bir zam olarak yansıtılmadı. Bu soruyu soranın aynı zamanda yanında şu soruyu da sorması lazım: "EÜAŞ'ta artı gelen maliyetleri ne yaptınız?" demesi lazım. İşte, o artı gelen maliyetlerle buradaki indirimler bir araya getirildi ve vatandaşımıza herhangi bir zam olarak da yansıtılmadı.
Diğer konularla alakalı, eğer günaha, eğer vebale biraz inancı olan varsa ben o bütün sözleri günahları ve veballeriyle beraber aynen iade ediyorum, bunların detaylarına girmiyorum. 225 milyon dolarlık bir şirketin genel müdürlüğünü yaptığımız bir yerde o dediğiniz rakamlar da zaten, hamdolsun bizler için söz konusu olamaz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kayıp kaçak oranları yalnızca doğu illerimizde değil, tabii ki bütün illerimizde kayıp kaçakla alakalı az veya çok bir miktar var. Bunun makul görüneni, ister doğuda üretilip 1.700 kilometre ilerideki, Çorlu'daki fabrikada tüketilmesinden tutun, isterse tersini düşünün.
Türkiye'nin iletim ve dağıtım hatları Avrupa Birliği üyesi ülkelerle karşılaştırdığımızda en uzun 2'nci, hatta bir kısım açıdan baktığımızda da 3'üncü büyük şebekedir. Doğusuyla batısı arasında 76 dakika fark bulunan bir ülkedeyiz biz. O yüzden, iletim hatlarındaki kayıplar, dağıtım hatlarındaki kayıplar ve ortalama kaçaklara baktığımızda, bu, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yüzde 10'dur. Dediğim gibi, iki bölgeyi çıkardığımızda yüzde 9,4 gibi bir rakamdan bahsediyoruz arkadaşlar. O yüzden, bu rakamları mutlaka 2015 yılının sonuna kadar makul hâllere çekeceğimizi bir kez daha ben bu vesileyle belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu dönüşüm İngiltere'de 9 tane kanun değişikliğiyle beraber devam etti. Türkiye büyürken değişen, tam tersi ifadeyle, değişirken de aynı zamanda büyüyen bir ülkedir. Bütün bunların yönetimi çok daha farklı dikkatler istiyor. Karşınızda dinamik bir sektör var ve özel ve kamu ayrımı yapılmaksızın, gittikçe özel sektörün payının arttığını görüyoruz. Bu bizim tercih ettiğimiz ve başında, politikalarını ve stratejilerini çizdiğimiz bir konumdur. 2002 yılında Türkiye'de özel sektörün üretimdeki payı, kurulu güç olarak da baktığımızda, yüzde 34'lerdeydi, şu anda yüzde 61'ler seviyesindedir. Biz bunu orta ve kısa vadede yüzde 75'lere kadar çekmek istiyoruz. Peki, kamu bu manada yatırım yapmıyor, bu yatırımı kim yapıyor? Özel sektörün kamu adına yaptığı yatırımlar yerine, adalet gibi, sağlık gibi, eğitim gibi sektörler genel bütçeden aldıkları payı artırdılar. Biz, az veya çok, enerji sektörü olarak bu tür sektörlere de ülkemiz adına katkı koyduğumuz kanaatindeyiz, inancındayız. Bu devam edecek ve bizim bunlarla alakalı yaptığımız çalışmalar da özel sektör lehine ve makul kâr paylaşımlarıyla beraber kamuda gidecek.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin hâlâ büyüme hızı bir önceki yılın tasarruf miktarlarından daha yüksek. Bu, şu demek: Türkiye'de kazanılan paralar, tasarruf edilen bütçelerin her birisi bir sonraki yılın büyüme rakamlarından daha küçük. O zaman, uluslararası sermayeyle beraber, makul borçlanma limitleriyle beraber biz bunları yapabiliyoruz. Bütün bunları, hepsini zaman zaman Dışişleri Bakanlığımızla, zaman zaman Ekonomi Bakanlığımızla, zaman zaman hazine ve Maliye Bakanlığımızla beraber yürütüyoruz.
Türkiye şu anda en büyük blok projelerini yine enerji sektöründe yapmaktadır. 22 milyar dolarlık bir projeyi düşünün. Hazine garantisi olmadan, yalnızca piyasa şartlarında, zaman zaman alım garantisi yüzde 50'lerde, zaman zaman yüzde 100'lerdeki verilen tekliflerle beraber bunlar değerlendiriliyor. Bunlar, Türkiye'nin özellikle AK PARTİ hükûmetlerimizle beraber, son on yıldaki siyasi istikrarıyla beraber kazanılan değerlerdir. Türkiye -unutmadık daha- on iki yıl önce 150 milyon dolarlık projeye hazine garantisi vererek bir kısım projeleri yaptı arkadaşlar. O yüzden, biz bunlara ülkemiz adına, iktidarı muhalefeti ayrım yapmaksızın sevinmeliyiz. Türkiye'nin geldiği bu noktayı, kendi ayakları üzerinde durabilen, hatta koşabilen bir enerji sektörü oluşturduğumuz için buna sevinmeliyiz ve büyük projeleri gerçekleştirebildiği için de bunlara hep beraber yardımcı olmamız lazım.
Türkiye'nin arz güvenliğiyle alakalı yakın gelecekte bir sıkıntısı bulunmamaktadır ancak büyüme hızlarını dikkate aldığımızda her birimizin rehavete kapılmadan bu projeleri bütün hızıyla devam ettirmesi gerekiyor.
Ben, kanun tasarısının ilerleyen bölümlerinde tekrar söz almak üzere sözlerime son veriyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)