GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:36
Tarih:12.12.2022

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanlarım; Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi ve kesin hesabı üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sabah iğrenç bir konu üzerinde görüşmelere başladık ama bütün grupların bu konuda, bu konuyla ilgili olarak toplumun ahlaki değerlerinin yıpranmasına göz yumulmaması konusunda hemfikir olması güzeldi. Aslında birçok konunun siyasete karıştırılmaması lazım yani birçok konuyu bizim, siyasi olarak kutuplaşmış siyasete alet etmememiz lazım. Bu, güzel bir örnekti ama keşke diğer konularda da günlük siyasete alet etmeden sorunları çözebilsek.

Mesela, ben, yıllardır Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçelerinde hem Genel Kurulda hem de Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşuyorum ekonomi ve maliye politikaları konusunda. Samimi söylüyorum: Sorunları, sıkıntıları dile getiriyoruz ancak her sene bir önceki yıldan daha fazla sorunla, sıkıntıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bunu samimi olarak ifade ediyorum; üzülüyorum; bu sorunların çözülmemesi, her sene katlanarak gelmesinden dolayı üzülüyorum.

Şimdi, bakın, bu sene de geldik, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşuyoruz. Enflasyon, geçen seneye göre kat kat artmış; geçen yıl bu tarihlerde yüzde 19 küsur olan enflasyon, bugün, yüzde 80'lerin üzerinde resmî rakam olarak. Ve enflasyonla da mücadele edilmiyor yani enflasyon, enflasyon konusu, diğer ülkelerde olduğu gibi, mücadelenin ilk basamağı değil, ilk hedefi değil maalesef. Öbür taraftan, ana paradan daha fazla faiz ödemesi yapıyoruz. Diğer taraftan, kamu borcu, geçen yıla göre, Türk lirası bazında yüzde 41 artmış vaziyette, yüzde 41. Tabii, bunları söylüyorum ama yirmi yılda 8 kez servet affı çıkarmış, 9 kez vergi affı çıkarmış bir Hazine ve Maliye Bakanlığından söz ediyoruz. Öbür taraftan da bu yıl da OECD listelerinde gri listede yer alan bir Hazine ve Maliye Bakanlığından söz ediyoruz maalesef. Dolayısıyla, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşuyorum ama demin de ifade ettiğim gibi, samimi olarak ifade ettiğim gibi, bu eleştirilerim beni mutlu etmiyor, üzüyor.

Değerli arkadaşlar, teşkilat kanun hükmünde kararnamesine göre, Hazine ve Maliye Bakanlığının, görevleriyle ilgili görevlerini belirleme yetkisi maalesef yok; bu, sadece Cumhurbaşkanlığı tarafından belirleniyor, Hazine ve Maliye Bakanlığı bunun uygulayıcısı durumunda; katkıda da bulunuyorlar görevlerinin belirlenmesinde ama görevlerini belirleyen Cumhurbaşkanlığı; kendileri uygulayıcı bir bakanlık durumunda. Onun için, eleştirilerimin bir kısmı uygulamaya yönelik olduğunda doğrudan Sayın Bakanla ve ekibiyle ilgili ancak eleştirilerimiz ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanlığıyla ilgilidir, yürütme erkindeki tek seçilmiş kişi olarak doğrudan Cumhurbaşkanıyla ilgilidir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir de şunu söyleyeyim: Ya, bu ülke seçimden sonra bize ait değil mi? Seçimden sonra bu Türkiye bizim olmayacak mı? Bu ülkede yaşamayacak mıyız? (CHP sıralarından alkışlar) Bunu neden söylüyorum? Şimdi, neredeyse yıkım politikaları izleniyor yani bunu samimi söylüyorum. Seçim politikaları izlenir, bakın, her ülkede seçim politikaları izlenir, bunu makul karşılıyorum ama bunlar seçim politikası değil. Yarın, seçimden sonra ya da seçimden önce -bilmiyoruz tam olarak- ülkenin ekonomi ve maliye politikalarının yıkılması anlamına gelecek, ülkenin yıkılması anlamına gelecek politikalar izleniyor.

Kur baskılanıyor, faiz baskılanıyor, bankalar, bankacılık işlemleri baskılanıyor, borsa manipüle ediliyor. Merkez Bankası, bağımsızlığını yitirmiş vaziyette; Merkez Bankası manipüle ediliyor. TÜİK manipüle ediliyor; TÜİK'in politikaları, rakamları görüyorsunuz ne vaziyette. Şimdi, mevzuat aynı şekilde, Kamu İhale Kurumu aynı şekilde -aklınıza ne gelirse- Özelleştirme İdaresi vesaire hepsi... Şimdi, bu vaziyette, yarın, seçimden sonra Türkiye bizim değil mi? Bu ülkede yaşamayacak mıyız? Nasıl bu politikalar izlenir, ben onu anlayamıyorum. Gerçekten de "Bugünü kurtaralım, seçime kadar götürelim, ondan sonra Allah kerim." Böyle bir politika olamaz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Ben demiyorum ki hani, seçimden önce yapısal reformları yapalım, senelerdir söyledim bunu, söyledik. "Yapısal reformlar yapılsın, yapılsın, yapılsın." Tamam, yapılmadı, anlıyorum, seçimden önce de yapılamaz, yapmazsınız; kimse yapmaz ama bu tür politikalar da izlenmez, gerçekten izlenmez. Şimdi, yavaş yavaş anlatacağım, bu politikalar ülkeye çok çok zarar veren, sıkıntı veren politikalar. Yarın bunlardan dönüş kolay kolay olamayacak, çok daha büyük sıkıntılara düçar olacağız, maalesef, öyle görünüyor. Kamu mali yapısı -ki bugün ekonomiyle ilgili, maliyeyle ilgili birçok kurumu gözden geçireceğiz, politikaları gözden geçireceğiz- çökmüş vaziyette. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, diğer mevzuat, işte, MASAK, maliyenin vergi denetimleri, MASAK denetimi aklınıza ne gelirse, biraz önce saydım; TÜİK'i; BDDK'si, SPK'si, hepsi sıkıntılı. Hepsinin kurumlaşmalarıyla ilgili oynanmış, mevzuatlarıyla ilgili oynanmış, kadroları da yetersiz. Şimdi, kadroları yetersiz, kurumlarla oynanmış diyorum, bir örnek vereyim.

Sayın Bakanım, bütçeye göre 2022 yılında, bu yıl içerisinde bütçe açığı 278 milyardı. Geldik aralık ayına, bugün Aralığın 12'si, bütçe bittiğinde 17'si olacak. Yılın sonu gelmiş vaziyette ve siz, Maliye Bakanlığı olarak bütçe borçlanma limitlerini aşmış vaziyettesiniz iki aydan beri. İki aydan beri değerli arkadaşlar, bu Meclisin verdiği borçlanma limitleri aşılmış vaziyette. Kanuna göre borçlanma limitleri aşılamaz. İki aydan beri aşılan borçlanma limitleriyle -ki kanunsuz borçlanma yapıldı demektir; bakın, kanunsuz borçlanma yapıldı diyorum- kanunsuz borçlanma yapılmış. Belki bütçe bittikten sonra, bütçe görüşmelerinden sonra bir kanun getirecekler, yeniden aşılan bütçeyi kanunlaştırmaya, legalleştirmeye çalışacaklar. Bu doğru mudur? Bunu hep beraber eleştirmemiz gerekmiyor mu? Maliye Bakanlığı yürütme olarak nasıl böyle bir tasarrufta bulunabilir? Ben de Maliye kökenliyim, bizim zamanımızda böyle bir hadise olsaydı, biz bürokrat olarak şuralara gelemezdik. Eğer sorumlu siyasiyse -ki sonuçta siyasilerin sorumlu olması lazım- siyasiler olarak burada oturamazdık. Gerçekten öyledir. Borçlanma limitleri aşılmış, yasama organının verdiği limitler aşılmış, daha bu saate kadar yasal bir düzenleme yapılmamış, olacak şey mi?

ERHAN USTA (Samsun) - Devlet olmayınca öyle oluyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Evet, devlet olmayınca böyle oluyor ya da devlet adamı; kahtırical durumu olunca böyle oluyor belki de. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine, bu konuya girmişken belirteyim, nakit dengesine göre de 61 milyar lira hazine açık vermiş ocak-kasım döneminde. Hâlbuki bakıyorsunuz rakamlara, 350 milyar borçlanmış hazine. 294 milyar kasaya eklenmiş, ocaktan itibaren aldığınızda 136 milyarlık bir meblağın olmadığını görüyorsunuz. Şimdi, ben Sayın Hazine ve Maliye Bakanımıza soruyorum: Bu 136 milyar nerede? Nerede kullanıyorsunuz bunu? (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Nerede, nerede? Nebati söyle!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Muhtemelen kamu bankaları eliyle birilerine bunlar kredi olarak, düşük faizli kredi olarak veriliyor yani kaynak aktarılıyor; bunun yorumu budur. Bunun açıklaması olmazsa yorumu doğrudan doğruya budur; bu da kanunsuz, maalesef, cezalandırılması gereken bir iş.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir de unutmadan söyleyeyim, yurt dışında Türk vatandaşlarına ait önemli meblağlar var. Türkiye'ye son yıllarda çok büyük paralar girdi, özellikle 2000'li yıllarda, son yirmi, yirmi üç yıldan beri çok büyük meblağlar girdi. Dünyada en fazla nakdin olduğu, likidin olduğu, borçlanma imkânlarının yüksek olduğu, faizlerin düşük olduğu bir dönem yaşadık. O dönemde Türkiye de çok borçlandı, Türkiye'ye çok büyük kaynak girişi oldu. Peki, şu anda para var mı, döviz var mı ülkede? Yok. Sıkıntısı var, görüyorsunuz, nasıl baskılanıyor; bir kuruş için neler yapılıyor, ülkelere yalvarılıyor neredeyse.

AHMET AKIN (Balıkesir) - Eksideyiz, ekside.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, bu vaziyete geldi. Peki, bu dövizler nerelere gitti? Buradan döviz kazanan Türk vatandaşları, bazı vatandaşlar bunları yurt dışına götürdü. 2014'te, 2015'te Hazine ve Maliye Bakanlığının o tarihteki açıklamalarına göre 135 milyar, 150 milyar civarında bir para vardı Türk vatandaşlarına ait yurt dışında. Şimdi, bu meblağ ne kadar oldu? Birçok kaynağa göre bunun 200, 300, 500 milyar olduğu ifade ediliyor.

Sayın Hazine ve Maliye Bakanına soruyorum: Merkez Bankası kayıtlarına göre, Maliye Bakanlığı kayıtlarına göre Türk vatandaşlarının yurt dışında ne kadar meblağı vardır? Ya, 100 milyar dolar olsa Türkiye abat olur şu anda. 100 milyar dolar Türkiye'ye gelse, götürülmese Türkiye bu duruma düşmezdi. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, 3-5 milyar için neler yapıyoruz.

AHMET AKIN (Balıkesir) - Başka yere götürülüyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, devletten devlete borç alma dönemi kapandı, artık devletler arasında değil de uluslararası küresel mekanizmalar vasıtasıyla borçlanılıyor, biliyorsunuz ama biz oralardan borçlanamıyoruz ya da borçlandığımız zaman dolar bazında 9'la, 10'la borçlanıyoruz, çok yüksek maliyetlerle borçlanıyoruz. Bazı devletler, bazı ülkeler, bize küçük meblağlar, 3-5 milyar veriyorlar, onlarla idare ediyoruz; seçime kadar böyle idare edecekmişiz. Bunun şartları nedir, neden bize bunlar veriliyor, hangi koşullarda veriliyor, neden bu kadar pahalıya veriliyor, siyaseten ne alınıyor; bunların sorulması lazım, Sayın Maliye Bakanına bunları da soruyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET AKIN (Balıkesir) - Bakan bir ara uyuyakalmıştı, altı ay geçti, uyandı; memleket iyice daraldı.

ORHAN SÜMER (Adana) - Gözleriyle dinliyor, gözleriyle!

AHMET AKIN (Balıkesir) - "Uyanayım da her şey güzel olsun." diyordur Sayın Bakan.

NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) - Maliye Bakanı gülüyor!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bir konu daha var. Bütçeden önce bir torba kanun görüşmesi yapıyorduk. Bu torba kanun görüşmeleri sırasında kur korumalı mevduat hesabının uzatılmasıyla ilgili bir madde de vardı. Bu maddeyle ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı geldi, kur korumalı mevduat hesabıyla ilgili maliyetleri açıkladı. Merkez Bankasına baktık, Merkez Bankası çağrılı olduğu hâlde yoktu. Daha sonra maddeyi erteledik en sona, Merkez Bankasından bir yetkili çağrıldı, bir Genel Müdür geldi, bilgi veremeyeceğini söyledi. Bilgi verememesi anormal çünkü 1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu'na göre, tam tersine, yılda 2 kez Meclise, Plan ve Bütçe Komisyonuna bilgi vermeleri gerekiyor. Daha sonra konuyu protesto ettik, biliyorsunuz, biz muhalefet partileri olarak. Ayrıca, ben konuyla ilgili olarak, sözcü sıfatıyla Meclis Başkanımıza da durumu bildiren bir mektup yazdım, anlattım; o da Meclis görüşmeleri sırasında Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi "Merkez Bankası Başkanıyla görüştüm, kendisi 2 Aralıkta gelecek, size brifing verecek, sorularınıza da cevap verecek, o konuyla ilgili de cevabını verecek." dedi; duruyor, tutanaklarda da var. Sayın Hazine ve Maliye Bakanı da sorduğumuzda, konuyla ilgili olarak "Gelecek, Merkez Bankası bilgi verecek." dedi. Evet, 2 Aralıkta geldiler, Merkez Bankası brifing vermeye geldi; öncelikle bu konu vardı gündemde, bu konuyla ilgili 1211 sayılı Kanun'a göre Merkez Bankası Başkanı da bilgi veremeyeceğini söyledi.

Bakın, tarih boyunca şimdiye kadar olmamış bir şey. Hiçbir şekilde Plan ve Bütçe Komisyonundan, Meclisten bu tür bilgiler saklanmaz -gizliliği de yok- hiçbir kanunda bu tür bilginin verilemeyeceği yok; "Vermiyoruz." dediler. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden sonra güçler ayrılığının daha da kesinleşeceği ifade edilmişken bu Meclise, bu yüce Meclise bu hakaretin yapılmasına ben tahammül edemedim; yine, muhalefet partileri olarak terk ettik orayı. (CHP sıralarından alkışlar) Olacak şey değil!

Şimdi, soruyorum: Neye göre bilgi verilmiyor? Bu Meclisin, bu yüce Meclisin millet iradesiyle burada oturan milletvekillerine karşı yapılmış bir hakaret değil midir? Bunu korumak hepimizin görevi değil midir ama öncelikle birinci partinin koruması gerekmez mi?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Gerekir.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bu kadar önemli bir konu bu. Bu, şahsımızla ilgili değil, millet iradesiyle ilgili; herhangi bir partiyle ilgili değil, millet iradesiyle ilgili. Bu konu çok önemli, hassas bir konu.

Şimdi, gerekçe olarak diyor ki Merkez Bankası Başkanı: "57'nci maddeye göre, hesap dönemi sonunda ancak kâr zarar çıkar, o zaman bilgi verilir." Böyle bir şey yok arkadaşlar, bütün şirketler için -SPK'ye tabi, Ticaret Kanunu'na tabi tüm şirketler için- hesap dönemi sonunda çıkar ama hesap dönemi içerisinde de çıkar; kâr zarar günlük de hesaplanır, saatlik de hesaplanır yani böyle bir gerekçe olamaz. Ve 1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu'nda bunu yasaklayan hiçbir şey yok, o bilgiyi vermenin yasaklanmasıyla ilgili hiçbir madde yok, hüküm yok; şimdiye kadar da tarih boyunca böyle bir hadise olmamış, şimdi oluyor. Bakın, şimdi olmasının özel bir sebebi var, hep beraber bu konuda sizleri düşünmeye davet ediyorum. Bu hepimizin, hepimizin ama yerine getirmesi gereken bir görevdir, bunun böyle bırakılmaması lazım.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Şaibe var.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Evet, diğer bir konu da bu konuyla ilgili olarak, kur korumalı mevduat hesabıyla ilgili durum değerli arkadaşlar, önümüzdeki yıl da -biraz önce ifade ettim- devam edecek bu konu. Yalnız şöyle bir şey var: Kur korumalı mevduat hesabı hem Hazine ve Maliye Bakanlığından yapılan aktarmalar hem kambiyo kârlarının vergilendirilmemesi hem yapılması gereken tevkifatın yapılmaması dolayısıyla hem de Merkez Bankasının aktardığı meblağlar dolayısıyla 2022 için 300 ile 400 milyar arasında bir meblağa ulaşabilecek; tam olarak rakamları bilmiyoruz. Ancak gelecek sene bu meblağ, kurdaki artışlar nedeniyle çok daha yüksek olabilir, 1 trilyon liraya bile çıkabilir; bakın, 1 trilyon liraya bile çıkabilir. Bizim sosyal yardım olarak bütçeye koyduğumuz meblağ gelecek sene için 300 milyar lirayı bulmuyor, 258 milyar lira. Ne demek gelecek sene bunun 1 trilyona çıkması? Ki bu sene ifade ettiğim gibi 400 milyar lira. Yani bizim devlet bütçesinden alıp zengine, varlıklıya verdiğimiz meblağ bu. Hangi politika, hangi ekonomi, maliye politikası yoksuldan alıp varlıklıya verir? Tam tersine olması gerekir. Türkiye'de orta sınıfın yok olduğu, gelir dağılımının bu kadar bozulduğu bir ülkede tam tersine olması gerekirken şu yapılana bakar mısınız? Ve bu kur korumalı mevduat hesabı bir de destekleniyor, bir de arkasında sağlam duruluyor. Bu nasıl bir siyasettir arkadaşlar? Bunun arkasında nasıl durulabilir, bu nasıl savunulabilir?

CAVİT ARI (Antalya) - Batırdılar ülkeyi.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Ah Nebati ah! Yaktın milleti, yaktın!

AHMET AKIN (Balıkesir) - Gözleriyle yaktı, gözleriyle!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, aslında Maliye Bakanlığı deyince, hazine deyince konuşmamız gereken Hazine ve Maliye Bakanlığının borçlarıdır, denetim konusudur, vergi denetimi konusudur -son yıllarda yapılamayan, matrah farkı olarak değil de sonuç olarak, tahsil edilen vergi olarak bakmak lazım- bu konulardır, mükellef sayısının net olarak artışıdır, vergi mevzuatında yapılması gereken reformlardır. Bunları konuşmamız gerekirken bakın neler konuşuyoruz, görüyor musunuz, ne kadar anormal konular konuşuyoruz? İşte, biraz önce söylediğim gibi, kamu mali yönetiminde kurumlaşma, mevzuat, kadrolaşma baştan aşağı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Maalesef, kamu mali yönetimde bir yıkım söz konusudur ve bu yıkım seçimden sonra ya da seçim civarında çok daha net olarak ortaya çıkacaktır. Yarın iktidarda kim olursa olsun ama bu hepimizin üzerinde, bu ülkede yaşayan herkesin üzerinde bir yüktür. Bu politikalar yanlıştır, yıllardan beri uyardığımız gibi tekrar uyarıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Bravo!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim arkadaşlar.

Bu ülke düşünülerek bu politikalardan, bu yıkım politikalarından vazgeçilmesi gerekiyor. Ben, Hazine ve Maliye Bakanımızı uyarıyorum, kendisi vasıtasıyla Cumhurbaşkanlığını uyarıyorum; bu politikalardan vazgeçilsin, bir an önce makulü, tüm dünyanın uyguladığı politikaları uygulamaya başlayalım. Oralarda enflasyon nasıl daha makul seviyelerdeyse, borçlanma nasıl makul seviyelerdeyse Türkiye'de de öyle olmalı.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Az kaldı, az!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)