| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 12.12.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakanlar, kıymetli bürokratlar; konuşmama başlamadan önce, İYİ Parti Trabzon Milletvekilimiz, kıymetli dostum Sayın Hüseyin Örs'e Genel Kurulda yapılan elim saldırıyı şiddetle kınıyorum. Gazi Meclisimizde bir milletvekiline yapılan bu saldırı doğrudan demokrasiye, milletimizin iradesine ve partimize yapılmıştır. Hiçbir saldırının bizi hakkın ve hakikatin yolundan ayırmayacağını bir kez daha tekrarlamak istiyorum.
Çok kapsamlı ama çoğunluğu Hükûmetin aczinden kaynaklanan bir ekonomik tufanın içerisinden geçerken temel sorumlu Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine konuşuyoruz. Rayından çıkmış ekonomiyi, "Daha soğuklar başlamadı, kombiyi yakmayalım." diye kendini avutarak aralık ayını çıkartanları, boş gidip gelen beslenme çantasını konuşuyoruz yani size çok uzak ama vatandaşa çok yakın, ülkemizin acı gerçeklerini konuşuyoruz. Neden bunları konuşmak zorundayız? Çünkü defalarca açıkladığınız hikâyemsi ekonomi programları hikâyeydi, hikâyede kaldı. Yürüttüğünüz ekonomi politikaları refahı değil yokluğu, kalkınmayı değil yoksulluğu yaratıyor. "Açız, umutsuzuz." diyenler gün geçtikçe artıyor. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener esnaf esnaf, kapı kapı dolaşırken bu sessiz çığlıklara karşı siz ne yapıyorsunuz? "Ülkemizde bazı kesimlerde şükürsüzlük, tatminsizlik, karamsarlık hâli aldı başını gidiyor." diyorsunuz. "Açım." diyene "Şükürsüz." "Fakirim." diyene "Tatminsiz." diyen bir iktidar tarafından yönetilenler karamsarlığa düşmesin de ne yapsın? "Yoksulluğu bitireceğiz." diyerek gelmiştiniz, yirmi yıllık hazin hikâyenizin son aylarında halkın yüzde 80'ini gördüğünden geriye düşürüp derin yoksulluğun içine ittiniz. İnsanların geri kalmış ülke belgesellerinde karşılaştığı "derin yoksulluk" kavramını yeni normal hâline getirdiniz; artık derin yoksuluz. 100 haneden 36'sı kazandığından daha fazla harcıyor; bu, hane borcunun her ay katlanarak artması demek. Peki, bir yerden sonra tekrar borçlanmayınca ve mevcut borçları da ödeyemeyince ne olacak? Yok saydığınız ekonomik kriz ve yol verdiğiniz gelir adaletsizliği yeni bir boyutuyla yani toplumsal bozulmayla karşımıza çıkacak. Gördüğünüz gibi, yanlış politikalarınızdaki ısrarınız, yalnızca tutmayan hedeflerden ibaret değil yani değerlerimizi de bozuyor. Meselenin tüm bu ciddiyetine rağmen, konuya Titanic batarken keman çalmaya devam eden adam rahatlığıyla yaklaşan Kabine üyelerinin varlığı durumu daha da kaotik bir hâle getiriyor.
Sayın Bakanın "Sen maaş alıyorsun, en fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin ama bu iş düzelmezse ben her şeyimi kaybederim." dediği günden bugüne tam bir yıl geçti. Peki, bu iş düzeldi mi? Hayır, düzelmedi. Bir de üstüne vatandaş hem enflasyonun altında daha da ezildi hem de maaşı eridi, gitti. Ekonomiyi bu hâle getirenler, yüzleri hiç kızarmadan "Bak, işini de kaybedebilirdin, bizim sayemizde kaybetmedin." diyor; âdeta vatandaşa ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorsunuz. Milletimiz sıtmaya da beceriksiz yönetime de bu vasatlığa da razı değil, asla olmayacak.
Sayın Bakanın bir yıl önceki sözünü hatırlatmak istiyorum: "Çok hızlı düzelecek ekonomi, yeter ki bize güvenilsin. Ben eve boynu bükük dönemem, öyle dönersem bilirim ki sokaktaki vatandaş, Dicle'deki çoban artık benden umudunu kesmiştir." Sayın Bakan bugün burada yani hâlâ evine dönmedi...
HAZİNE VE MALİYE BAKANI NUREDDİN NEBATİ - Buradayım.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - ...ancak çiftçi, işçi, memur, işsiz genç, sokaktaki vatandaş ve Dicle'deki çoban artık sizden umudunu kesti. "Yılbaşında tek hane, yüzde 9,8 olacak." dediğiniz enflasyon, TÜİK makyajlı kasa hâliyle bile yüzde 85'e ulaşarak son yirmi dört yılın rekorunu kırmışken, Üretici Fiyat Endeksi yüzde 155,7'ye fırlayıp kırk yıllık rekoru egale etmişken nasıl umudunu kesmesin? Allah'tan sadece sizden umudunu kesti, gelecekten yani Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'den umutlu. Vatandaş umutlu, biz yeminliyiz; bu ülkeye refahı, huzuru ve mutluluğu getireceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Son bir yılda ekmek fiyatları yüzde 100, peynir yüzde 129, un yüzde 118, şeker yüzde 153, makarna yüzde 126 artmışken sakın sizden umudunu kesen vatandaşa kızmayın; bir kez olsun kendinize kızın. "Tok, açın hâlinden anlamaz." derler ama bir kez olsun kendinizi zorlayın; hakkını arayana, insanca yaşayana bir çırpıda "Şükürsüz." demeden önce yapın bunu. Oysaki yıllar önce 2023 için adı "hedef" olan ne güzel hayalleriniz vardı, değil mi? Ne demiştiniz? 2023'te kişi başı millî gelir 25 bin dolar olacaktı. Şimdi, Sayın Bakan "Türkiye'nin orta gelir tuzağından kurtulacağına inanıyorum." diyor, "Kurtaracağız." da demiyor; sadece temenni ediyor.
Sayın Bakan bir bakıma haklı, kişi başı millî gelir sıralamasında son kırk yılın dibini yaşattınız; 3 sıralama yükselebilirsek ancak 2001 senesine geri dönebiliyoruz. "2023'te Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alacak." dediniz. Bırakın ilk 10'a girmeyi, gelişmiş ilk 20 arasında bile zor duruyor; bir düşüyor, bir çıkıyoruz. Sonra, baktınız olmuyor "'Biz zaten satın alma gücü paritesinde ilk 10'a gireceğiz.' demiştik." demeye başladınız. Size kötü bir haberim var: Onda da ilk 10'a giremedik yani o hedefiniz de tutmadı. "2023'te 2 trilyon dolar millî gelirimiz olacak." dediğinizde millî gelirimiz 958 milyar dolarmış, şimdi herhâlde 750 milyar dolar civarında olacak; hedeflenenin üçte 1'i. Bırakın hedefe ulaşmayı, o günden de geriye gitmişiz. Hiçbir şey yapmayıp mesela tatile çıksaydınız 2 katı zengin olacaktık. 2023'te ihracatımız 500 milyar dolar olacaktı, orta vadeli programa göre son hedef 265 milyar dolar; onu da ucuz iş gücü ve ucuz mal üzerinden hedefliyorsunuz, o yüzden tutmuyor. İhracatta kilogram başı fiyatınız 1,28 dolar olmuş. 2023 hedefini ortaya attığınızda bile 1,54 dolardan ihracat yapıyorduk yani hep geri. Boşu boşuna tatile gitseydiniz demiyorum, bakın, elinizi attığınız her yer kuruyor. 2023'te işsizlik de enflasyon da tek hane olacaktı, oldu mu? Olmadı. Yetmedi "2 katı olmasın." diye dua eder hâle getirdiniz işsizlikte insanları.
Sayın milletvekilleri "Gerekirse gemileri karadan yürütür yine de hedeflerimizden sapmayız." diyerek yola çıktınız, 2023'e geldiğimizde hedefler başka yöne, gemi başka yöne gitti. Neticede gemiyi karaya varamadan batırdınız.
Sayın Bakanın geçen yıl açıkladığı Türkiye ekonomi modeline göre cari açık kapanacaktı, cari açık kapanınca döviz bolluğu yaşanacak, sonrasında lira değer kaybedecek, sonuçta da enflasyon inişe geçecekti. Peki, ne oldu? Yıllık cari açık kapanmak yerine patladı yani model ilk adımda patladı, sonraki adımların ne durumda olduğunu zaten hepiniz biliyorsunuz.
Ağanın eli tutulur mu? Baktınız ekonomi modelleri tutmuyor, yeni bahane modelleri üretmeye başladınız; "Son üç yılı saymazsak..." "Son bir yılı saymazsak..." "Son ayları saymazsak..." "Son, son, son" diye uzayıp gidiyor. Saymadığınız, reddettiğiniz bu son dilim iktidarınızın ustalık dönemi değil mi? "Türkiye uçacak." dediğiniz başkanlık sistemi değil mi? Yoksa onu da mı parçalara ayırdınız? Siz de haklısınız, Ülkeyi bu ucube sistemle yönettiğiniz son dört yılda bütçe açığının beklentilerin 10 katı artarak 660 milyar liraya ulaştığı, bir yıllık bütçenin altı ay gitmediği bir dönemi saymak, yaşamak, hatta hatırlamak bile istemezsiniz, siz de haklısınız ama maalesef ki 85 milyon olarak hepimiz yaşıyor, hatırlıyor ve maalesef, sizin seçim kararını bir an evvel almanız için gün sayıyor herkes.
Bugünlere, kendinizden önceki 57 hükûmetin tam yetmiş dokuz yılda harcadığı bütçeyi yirmi yılda harcayarak geldiniz. Devletin malını sattınız, peki, devlete bir tane fabrika, kurum ekleyebildiniz mi? Ekleyemediniz, eklemediniz. Bugün büyük 2023 hedeflerini açıklayıp neticesinde 70 modelli kur korumasından medet umarak yürüyorsunuz. Bugünlere, yüzde 12 enflasyonla geçtiğiniz başkanlık sisteminde enflasyonu tek haneye düşürmeye söz verip yüzde 85'lere zıplatarak geldiniz. Bir konuşmada, "Enflasyonun tek sebebi küresel emtia fiyatlarındaki yükseliştir." deyip diğerinde "Enflasyonun sebebi kurdaki artış." diyerek yani sorunun sebebinde bile kafa karışıklığı yaşayarak geldiniz. Bugünlere, "Enflasyona tedbir almak yerine büyümeyi tercih ettik." deyip sonrasında "Hükûmetimizin birinci önceliği enflasyon, enflasyon herkesi ilgilendiriyor." diyerek geldiniz. Bugünlere, kamu alımlarında şeffaflığı artırmak için 2002 yılında kabul edilen 70 maddelik Kamu İhale Kanunu'nu 200 kere değiştirerek geldiniz. Kanunun 21/b maddesinde "öngörülemeyen durumlar" ifadesine sığınıp 2021 yılındaki 69 milyar liralık pazarlık usulü alımın 62 milyar lirasını bu maddeye göre yaparak geldiniz. Yolsuzlukla mücadele için gelip Türkiye'yi Yolsuzluk Endeksi'nde 96'ncı sıraya düşürerek şeffaflık, denetim, hesap verilebilirlik ve güveni yerle bir edip gidiyorsunuz. İşte, unutmak istediğiniz, "Saymazsak..." diye cümleye başladığınız günümüz tam da bundan ibaret.
Havalı tespitlere, anlamsız tahlillerinize gerek yok; izlenilmesi gereken yol basit: Sorun olduğunu kabul edeceksiniz; siz edemiyorsunuz Sorunun kaynağını doğru teşhis edeceksiniz; siz edemiyorsunuz. Doğru tedavi yöntemini uygulayacaksınız; siz uygulayamıyorsunuz. Eğer bunu yapmazsanız ve yanlış teşhisle uygulamaya geçerseniz, mesela enflasyonun talep enflasyonu mu, yoksa maliyet enflasyonu mu olduğunu anlamazsanız, işte, böyle "Faiz sebep, enflasyon sonuç." der durursunuz. Faizi tek haneye çekseniz de enflasyon 3 haneye doğru dörtnala gider. Sizinle her yeni gün bir öncekinden, maalesef, daha kötü. Yoksulluk için geldiniz, refahı bitirdiniz; yasaklar için geldiniz, özgürlüğü bitirdiniz; yolsuzluk için geldiniz, neyi bitirdiğinizi herkes çok iyi biliyor. Twitter'ın meşhur "Çok kötü günleri geride bıraktık, sırada daha kötü günler var." sözü, ilk seçime kadar bu ülkenin maalesef, en çok paylaşılan repliği olarak kalmaya devam edecek.
Sonrası mı? Sonrasında iyiliğin güneşiyle ülkeme yeni bahar gelecek, yokluk bolluğa, yoksulluk refaha, istibdat hürriyete dönecek; nepotizmin yerini liyakat, baskının yerini adalet alacak. Yaşamayan anlayamaz, siz unuttunuz, anlayamazsınız. Vatandaşın sizin korkularınızla, hayal gücünüzle veya hikâyelerinizle kaybedecek vakti yok, kalmadı. "Geçinemiyoruz." deyince şükürsüz, tatminsiz olarak nitelediğiniz, iyi yaşam isteyince süfli heveslere kapılmakla itham ettiğiniz "Eve ekmek götüremiyoruz." çığlığına "Bana bu çok abartılı geldi." cevabını verdiğiniz (İYİ Parti sıralarından alkışlar) ama aslında gördüğünden, aldığından, yaşadığından, hakkından, hukukundan geri koyduğunuz hiç kimsenin size de son seçiminize de üzüleceğini hiç zannetmiyorum. Çünkü, artık, okula aç gidip gelen çocuğun, yatağa aç giren emeklinin, ürünü dalda kalan çiftçinin, diplomalı işsizin, kendini güvende hissetmeyen kadının, çorbayı çoğaltmak için su katan annenin, çarşıdan pazardan eli boş dönen babanın, harçlık veremeyecek diye elini öptürmeye çekinen dedenin size üzüleceği günler geride kaldı. Hakikatlere gözünü kapatan bir iktidarın ülkemize verecek hiçbir şeyi olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in de söylediği gibi, Türkiye'miz sahipsiz değil, milletimiz kimsesiz değil. Susuz kalmış vatana bereket bizimle gelecek, sahipsiz kalmış garibana uzanan el bizim elimiz olacak. Refahın şafağına çok az kaldı, güneşli günlere çok az kaldı. 85 milyon el ele, omuz omuza verip güçlü, zengin ve mutlu Türkiye'yi hep birlikte inşa edeceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)