| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 13.12.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Devlet Arşivleri Başkanlığı ile Millî Saraylar İdaresi Başkanlığının bütçeleri üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 6 Aralık tarihli birleşiminde, Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs'e yönelik gerçekleşen şiddet eylemi demokrasimize ve yüce Meclisimizin saygınlığına gölge düşürmüş, Parlamento tarihine kara bir leke olarak kaydolmuştur. Bu elim olayı şiddetle kınıyoruz; hiçbir ahlaksız yumruk bizi Hakk'ın ve hakikatin yolundan ayıramayacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle tarumar edilen birçok kurum; işlev, yetki ve yeterlilik bakımından asgarinin bile altında performans göstermektedir. Devlet yönetme motivasyonu olarak daha fazla güç ve daha fazla keyfî idari yetkisini hedefleyen bu anlayış, bütün kurumlarda olduğu gibi Devlet Arşivlerinde ve Millî Saraylarda da büyük çözülmelere ve zafiyetlere yol açmıştır. Millî arşivler konusunda rahmetli Özal'ın Başbakanlığı ve rahmetli Hasan Celal Güzel'in Müsteşarlığı döneminde hem Ermeni iddialarına cevap hem de ecdat yadigârı Osmanlı arşivinin ortaya çıkarılması için büyük bir hamle başlatılmış ve 3056 sayılı Kanun'un 35'inci maddesine göre çok sayıda uzman işe alınmıştır. Bu personelin yıllar süren ve sağlıklarını hiçe sayan fedakârlıkları sayesinde belgeler terk edildikleri yerden hak ettikleri yere konulmaya başlanmıştır. Tarihin sessiz tanığı olan milyonlarca belge taşınmış, tasnif edilmiş, özetlenmiş ve nihayet katalogları çıkarılarak ilim âleminin istifadesine sunulmuştur.
Peki, AKP döneminde Osmanlı Arşivinde ne yapıldı? Ne yapılmak isteniyor? Bilindiği üzere, Osmanlı Arşivi Sultanahmet'teki özel idare binasında hizmet vermekteydi, Yerebatan Sarnıcı üzerinde yapılan bu bina, alan ve imkân bakımından ihtiyacı karşılamadığı için yeni bir arşiv binasına ihtiyaç vardı. AKP'den önce Topkapı Sarayı'nın yanı başındaki Cankurtaran'da eski Mekteb-i Tıbbiye binasının yeri düşünülmüştü çünkü burası hem Osmanlı Devleti'nin kadim arşiv geleneği gereği sur içindeydi hem de Osmanlı tarihinin solunduğu muhteşem Topkapı Sarayı'nın yanı başındaydı. AKP ise tarihteki gelmiş geçmiş en büyük Türk ve İslam devletinin arşiv belgelerini sur içinden sürüp çıkarmaya ve Kâğıthane bataklığına taşımaya karar vermiştir. Osmanlı Arşivinin binası yandaş müteahhitlere -hatta "mutemet müteahhit" dedikleri- o statüde ihale edilmiş ve arkadaşlar, 2013 yılı rakamlarıyla 350 milyon TL gibi bir rakam harcandığı ifade edilmiştir. Ancak bataklığa 1.500 "fore" kazık çakılarak yapılan ve her gün temelinden 100 ton su çekilen bir arşiv binasının dünya üzerinde de örneği yoktur. Kâğıthane yamaçlarına sonradan kazılan trilyonluk derin kuyular ve iklimlendirme için her ay ödenen milyonluk elektrik faturaları dahi arşiv binasının ne kadar yanlış bir yerde yapıldığını göstermektedir.
Bütün bunlara ilave olarak "Osmanlı Arşivi" ismi yazışmalardan da kaldırılmıştır. Evet, AKP bu arşivleri tanımlarken "Osmanlı Arşivi" demekten bizzat imtina etmiştir. Kendilerini Osmanlıcı ilan eden ve rantını toplayan AKP kurmaylarının "Osmanlı Arşivi" isminden niye bu kadar rahatsız oldukları ve ne yapmak istedikleri de çok düşündürücüdür. Şimdi, soruyorum: "Osmanlı" isminin yazışmalardan kaldırılması gaflet mi dalalet mi hıyanet mi?
Osmanlı arşiv belgeleri yüzyıllarca doğal ortamlarda saklanmış ve günümüze kadar intikal etmişken şimdi, maazallah Kâğıthane'deki Osmanlı Arşiv binasının elektriği bir hafta kesilse işte, böyle hamur hâline geliyor; bütün belgeler nemden, rutubetten hamura dönüyor. Binanın altından çıkan su elektrik motorlarıyla çekilmediği takdirde nereye gider? 1987 tarihinden beri Osmanlı Arşivinde çalışan ve Osmanlı Arşivini yeniden kuran 250 uzmanı Devlet Tiyatroları başta olmak üzere alakasız kurumlara sürgün etme teşebbüsünün altında yatan gerekçe nedir? 2018 yılında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi uyarınca verilmesi gereken kariyer uzmanlıkları emektar ve liyakat sahibi uzmanlardan neden esirgenmiştir? Bu uzmanlıklar, yandaş belediyelerden getirilen uzman yardımcılarına kararname hilafına peşkeş çekilmekte midir? Devlet kurumlarının cemaat yapılanmalarından ve siyasetten uzak durmaları gerekirken Devlet Arşivleri Başkanlığı cemaat ve siyasetle iç içe midir, değil midir; değilse elifi görse mertek sanan alakasız kişilere niçin uzmanlık dağıtılmıştır? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Devlet Arşivleri Başkanı Türkiye Denizcilik İşletmeleri ve diğer kurumlardan neden maaş almaktadır? Bu şekilde kötü idare edilen Devlet Arşivleri Başkanlığının millî arşiv politikasını yürütmesi ve diğer kurumlara arşivcilik konusunda katkı sağlaması, denetlemesi mümkün müdür arkadaşlar?
Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet arşivinin darmadağın edilmesi maalesef AKP'ye nasip olmuştur. Bilhassa Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte tüm arşivlerimiz hercümerç olmuş, devletin hafızası tahrip edilmiştir. Bu, mazimize ve aziz hatıralarımıza yapılan büyük bir saldırıdır.
Millî Saraylar İdaresi Başkanlığına gelince; bir başka yıkımı, bir başka çürümeyi ve yozlaşmayı maalesef burada da görüyoruz. Daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin uhdesinde olan bu kurum 2018 yılında anlamsızca Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır. Hangi amaçla, gerekçeyle, bahaneyle belli değil. Oldu olacak Meclisi de saraya bağlayın, olsun bitsin(!) (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Peki, sonrasında ne oluyor? Göze kestirilen alanlar Millî Saraylara devrediliyor, Millî Saraylara ait alanlar ranta, yağmaya, talana kurban ediliyor. Mesela, İstanbul Beşiktaş'taki lojmanların bulunduğu arazi arkadaşlar, TOKİ tarafından ihaleye çıkarılmış ne hikmetse AKP'li bir milletvekilinin şirketi bu ihaleyi almıştır. Mesela, Edirne'de belediyeye ait parseller birilerinin saray sevdası uğruna Millî Saraylara devredilmiştir. Bakıyorsunuz, nerede bir rant kokusu var, arkeolojik sit alanları dâhil AKP'nin dozerleri, kepçeleri oraya ulaşıyor.
Diğer taraftan, 29 Mart 2022'de çıkarılan Cumhurbaşkanı kararnamesiyle tüm kamu kurum ve kuruluşlarındaki müzelerin devrine imkân sağlanmıştır yani belediye müzelerinin devredilmesinin önü açılmıştır arkadaşlar. Ülke âdeta yangın yerine dönmüş ve AKP müze peşinde, neyin derdine düşmüş belli değil.
Ayrıca, Sayıştay raporlarına baktığımızda on binlerce tarihî eser ve objenin, arkadaşlar, 2021 mali yılı tablolarında yer almadığı da tespit edilmiştir. Bunların kaydı niçin düzgün tutulmuyor? Amaç nedir, sebep nedir, gerekçe nedir? Biz biliyoruz da böyle sormak zorundayım; yıllık bütçeyi sekiz ayda eritmek kolay da ecdadın emanetlerini kaydetmek size zor mu geliyor? (CHP sıralarından alkışlar)
Son olarak, Topkapı Sarayı'nın devrinden sonra buradaki personelin iş barışı ve huzurlu çalışma ortamının bozulduğunu da işitiyoruz; bunlar kabul edilemez arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Sözün özü, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yorgun ve bitap düşürdüğü halkımız bunların hesabını elbet soracaktır. Devlet aklını, ciddiyetini, geleneğini, kültürünü hiçe sayanlar, milletin mirasına, emanetine sahip çıkamayanlar tarihe kara bir leke olarak kaydolacaklar. Biz İYİ Parti olarak bütün yanlışların hesabını sormaya, milletimize hak ettiği huzuru ve refahı sunmaya, ülkemizi emin adımlarla ileri taşımaya geliyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle 2023 yılı bütçesinin ve 2021 yılı kesin hesabının hayırlı olmasını diliyor, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)