GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:37
Tarih:13.12.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iki hafta önce Haymana Kongremizden Ankara'ya gelirken bir köy camimizde cuma namazı için durmuştum. İmam kardeşimiz o kadar güzel bir vaaz verdi ki gerçekten mutlu oldum, gurur duydum. Kendisi imam-hatiplerde okuyan 2 evladı olduğunu ve imam-hatiplerde dahi ateizmin, deizmin arttığını, toplumda bu eğilimlerin yoğunlaştığını yüreği sızlayarak vurguladı. "Evlatlarımıza İslam'ı doğru anlatamıyoruz, herkes bunu kendisine dert edinmelidir." dedi, kendisinden Allah razı olsun. Diyanet İşleri Başkanlığımız bünyesinde böyle hocalarımızın olması bizi umutlandırmaktadır. Ben, bu ifadeleri beş yıldır neredeyse her bütçede, her fırsat doğduğunda söylemekteyim ama Diyanet de Cumhurbaşkanlığı da bana ısrarla "Böyle bir şey yok." demektedirler çünkü gerek politikaları gerekse de önünü açtıkları yapılar yüzünden bu toplumun dinî değerlerden uzaklaştığını kendi adları kadar iyi bilmektedirler.

Kıymetli arkadaşlar, "Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler." ayetikerimesinin muhatabı olmamak için topyekûn bir hamle başlatmalıyız. Hem yüce Meclisimize hem de Diyanet İşleri Başkanlığına çağrıda bulunuyorum: Sivil toplum temsilcileri, ilahiyat fakülteleri, diğer bilimsel kuruluşlar ve Meclis toplumdaki olumsuz dinî değişimlerin ve dönüşümlerin sosyolojik araştırmasını bütün siyasi mülahazalardan uzak olarak yapmalıdır. Bu, milletimize ve neslimize karşı öncelikli vazifemizdir, tarihe karşı sorumluluğumuzdur. Yoksa, Sayın Erbaş'ın "Her mahallemizde bir cami olsun." niyeti gerçekleşecek, güzel ama bir tarafı eksik kalacaktır. Biz "Camisiz mahalle kalmasın." hedefine değil, "Cemaatsiz cami kalmasın." hedefine odaklanmalıyız; bir safın bile dolmadığı camiler inşa etmek yerine gönüllerde inancı, sevgiyi ve ahlakı inşa etmeliyiz; İslam'ı asrın idrakine sunacak bir fikir, inanç, tasavvuf ve ahlak yolunu açmalıyız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Kıymetli milletvekilleri, biz, bugün, âdeta bin yıl öncesinde dondurulmuş ve durağan bir din anlayışının hâkimiyetini yaşıyoruz. Bu anlayış, yüzlerce yıl önce yazılmış fıkıh kitaplarını bugünün dünyasında değiştirilemez hükümler gibi uygulamaya çalışmaktadır. Bu iktidar, dinde akılcılığı, gelişmeyi, içtihadı öne çıkaran İmamı Azam Ebu Hanife'ye, İmam Mâtürîdî'ye; dinde ahlakı, aşkı ve marifeti öne çıkaran Hoca Ahmet Yesevi'ye, Hacı Bayram Veli'ye, Hacı Bektaş Veli'ye kulaklarını tıkamış durumdadır maalesef. Maalesef, kulaklarını açtıkları, Afganistan'daki Taliban rejiminin ortaklarıdır; iradelerini teslim ettikleri, 6 yaşında kız çocuklarının "din" adı altında istismar edilmesine ses çıkarmak için icazet bekleyen zavallılardır; kulaklarını açtıkları, Müslüman Kardeşler'in, Selefilerin akıl hocalarıdır.

Buradan Diyanet İşleri Başkanına sormak istiyorum: 6 yaşındaki bir evladımızın evlendirildiğini duyduğunuzda neden hemen olaya müdahale etmediniz? Neden hemen "ama"sız, "fakat"sız, "lakin"siz bir açıklama yapmadınız? Yoksa Diyanet Akademisinden tutun pek çok daire başkanlığına kadar parsellettiğiniz cemaatin hışmından mı korktunuz? Buradan açıkça sormak istiyorum: Bugün Diyanet İşleri Başkanlığının üst düzey kadrolarında cemaat ve tarikatlara kontenjan tanınmış mıdır, yoksa tanınmamış mıdır? Bu dinî yapılara samimiyetle dâhil olmuş kardeşlerimizin kalplerini kırmamak için dahasını konuşmak istemiyorum ama ortada büyük bir sorun vardır; AK PARTİ iktidarlarıyla dinî yapı ve tarikatların holdingleşmesi hızlanmış ve hatta FETÖ gibi örgütler ortaya çıkmıştır. İslam tarihi boyunca marifet ve hikmet kapısı olan dinî yapıların bir kısmı AK PARTİ iktidarları eliyle rant kapısına dönüşmüştür. Oysa, geçmişte, Anadolu topraklarındaki tarikatlar böyle miydi? Bugün Anadolu'da Türklükten ve İslam'dan bahsediyorsak bu, başta Hoca Ahmet Yesevi dergâhından "Bir hırka, bir lokma." diyerek yola çıkan dervişler, alperenler sayesindedir. Hacı Bektaş Veli'nin postnişin olduğu, Mevlâna hazretlerinin erkânının konuşulduğu, meslek erbabı tekkelerin toplumu güçlendirdiği günlerden nerelere geldik!

Bugün toplumun büyük bir kısmı "tarikat ve tasavvufi yapılar" deyince 6 yaşındaki bir kızı evlenmesine rıza gösterip ses çıkarmayanları, "Bir kereden bir şey olmaz." diyen şuursuzları, tek derdi kadının bedeni ve giyimi olmuş sözde hocaları tahayyül etmektedirler. Ondan sonra "Müslümanların itham edilmesinden rahatsızız." diye açıklama yapıyorsunuz. Emin olun, vallahi, biz daha çok rahatsız ve bundan rahatsızlık duyuyoruz. Sizin yüzünüzden evlatlarımızın camilerden, Kur'an'dan, sünnetten ve İslam'ın evrensel mesajlarından uzaklaşmasından rahatsızız.

Kıymetli milletvekilleri, tasavvufi hayatı ve tarikatları yok etmek, onların faaliyetlerine izin vermemek çağımız için asla doğru bir çözüm değildir, bu zaten din ve vicdan özgürlüğüne de aykırıdır. Allah'ın rızasını arayarak tasavvuf yoluna baş koymuş insanların üzerine bir asalak gibi yapışmış zihniyetler samimi dinî yapıları tahrip etmiştir. Bu zihniyetlere karşı topyekûn bir mücadele gerekmektedir. İslam tarihinde ne zaman tarikatlar siyasetle, ticaretle asli meseleler olarak ilgilenmeye başlamıştır, o zaman fitne ortaya çıkmış ve zirve yapmıştır. Toplumumuz bu işten artık bıkmıştır. Merhum Muhammed İkbal "Kaçtım Müslümanlardan, sığındım İslam'a demiştir." İşte bugün Türk toplumu da Müslüman otorite diye karşımıza getirilen pek çok insandan kaçmaktadır. Bu hayasız duvar yıkılmalı ve gerçek tasavvuf yolu samimi gönüllülerle, toplumla kucaklaştırılmalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Diyanet bugün boğazına kadar siyasete bulaşmıştır, bir çift dudağın arasındaki atamalarla sadece iktidara itaat eden ortalama bir devlet dairesi hâline gelmiştir. Dinî hayattaki çarpıklıklara, İslam üzerinden dönen kavgalara cevap verememesinin sebebi de işte budur.

Diyanet uzun yıllar Türk toplumunun en güvendiği kurumlarından, gönül dünyamızın mimarlarından biriyken bugün tam tersi hâle gelmiştir. Bir anket şirketinin geçtiğimiz ağustos ayındaki çalışmasına göre katılımcıların yüzde 70,4'ü Diyanete maalesef güvenmemektedir. Bu rakam utanç vericidir, samimi Müslümanların içini yakmaktadır. Diyanet krizinin tek çözümü vardır, Diyanet siyasetten tamamen bağımsız, çok daha özerk, gerçek manada İslam'ı temsil eden bir kurum hâline getirilmelidir.

Buradan bir tartışma açmak istiyorum. Diyanet İşleri Başkanı ve Din İşleri Yüksek Kurulu üyelerinin ilahiyat fakültelerinin ve Diyanet kadrolarının içinde olabileceği bir seçimle göreve getirilmesi tartışılmalıdır. Diyanet siyasetin tesirinden kurtulmalı; Gazi Meclisin denetiminde, laiklik ilkesine tam olarak uyan bir şekilde bağımsız ve özerk hâle dönüştürülmelidir.

Sayın milletvekilleri, 6 bakanlıktan büyük bütçesi olan Diyanet İşleri Başkanlığında hâlâ pek çok personelin güvencesiz olması yanlıştır. İmamın vekili olmaz, Kur'an kursu öğreticisinin fahrisi hiç olmaz. Bu personel, görevde olma şartı aranmadan, SGK primleri baz alınarak acil bir şekilde kadroya alınmalıdır. Kur'an kursu öğreticisi ihtiyacı varsa bu, kadrolu bir şekilde istihdam edilmelidir yoksa bugünkü durum açıkça kul hakkı yenmesidir. Bu hususta sözleşmeli personele verilecek kadrolarla birlikte bir adım atılması şarttır.

Kıymetli milletvekilleri, sözlerimi Nisa suresinin 58'inci ayetiyle bitirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - "Allah size mutlaka emanetleri ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." Siz emanetleri ehline vermedikçe bu ülkede en çok yüce dinimiz İslam zarar gördü. Siz adaletle hükmetmedikçe en çok samimi Müslümanlar ve dinî kurumlar zarar gördü. Siz hakkıyla idare etmedikçe İslam düşmanları mutlu oldu, İslam düşmanları yüce dinimizi hedef aldı. Nizamülmülk'ün dediği gibi "Küfr ile belki ama zulm ile abat olmaz devlet." Az kaldı, Diyaneti de samimi Müslümanları da Türkiye'yi de sizden kurtaracağız.

Bu düşüncelerle Diyanet İşleri Başkanlığı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)