| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 13.12.2022 |
MHP GRUBU ADINA YAŞAR YILDIRIM (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Kıymetli milletvekilleri, Cenab-ı Allah insanı kendisi için yaratmıştır, dünyayı da insan için yaratmıştır. İnsanın yaratılışında bir ibadet duygusu vardır yani insanın nasıl yemeye, içmeye, gezmeye ihtiyacı var ise ibadet yapmaya da ihtiyacı vardır, yaratılışında, fıtratında tapınma duygusu vardır. Bu, her insanın ruhunda söz konusudur ama zaman zaman insanlar taşa tapmıştır, suya tapmıştır, ateşe tapmıştır; kendi put yapmış, helva yapmış, önce tapmış, sonra da -Hazreti Ömer'in rivayetiyle birlikte- yolda helvayı yemiştir. Bu tür beşerî dinler olmuştur, semavi dinler olmuştur. Beşerî dinlerin içerisinde puta tapmalar, Zerdüştlük, Budizm ve benzeri dinler hâlâ hayatta vardır, geçmişte de çok olmuştur. Semavi dinler içerisinde 3 tane semavi din vardır şu anda hayatımızda devam eden. Bunların, diğer dinlerin bütün hükmünü ortadan kaldıran, en önemlisi İslam'dır. Allah indinde İslam hak dindir, en son dindir. İslam, İncil'i kabul eder, Tevrat'ı kabul eder, Hazreti İsa'yı ve Hazreti Musa'yı peygamber olarak kabul eder ama onların hükmünü Peygamber Efendimiz'le birlikte kaldırmıştır.
Tabii, burada, dinler arası da bir mücadele vardır. Peygamber Efendimiz Mekke'de dinini açık ettiği andan itibaren putperestler tarafından hedef olmuştur, memleketinden sürülmüştür, Medine'ye geçmiştir, Medine'de anlaşma yaptığı Museviler de hayatına kastetmiştir. Arkasından, meşhur Haçlı Seferleri başlamıştır. Yani Medine'de bir dinin çıktığını, başında Muhammed Mustafa (SAV) diye bir peygamberin olduğunu duyan Hristiyan alimleri, bir Haçlı Seferi düzenlemişlerdir. Hristiyanlar, gerek İncil'de gerek Tevrat'ta kendi çocukları gibi, Peygamber Efendimizin ne olduğunu bilmekteler ama bunu bile bile İslam'ın -daha- dünyada herhangi bir şekilde yayılmasını engellemek için, binlerce kilometre ilerden, 50 bin kişilik bir orduyla Heraklius Şam'a gelmiştir. Peygamber Efendimiz Medine'de Tebük'e sefer düzenlemiş, veba hastalığından dolayı iki ordu karşılaşmamış. O gün bu gün, İslam'ın düşmanı dünyada bitmemiş ve devam etmektedir. Günümüzde de dünyada birçok Ümmetimuhammed, birçok Müslüman katledilmekte, eziyet görmekte, dinlerinden dolayı da yurdundan çıkarılmaktadır.
Anadolu'nun en büyük özelliği de şudur: Her kim ki dünyada dininden, diyanetinden dolayı yurdundan çıkarıldıysa geldiği coğrafya da burası olmuştur. Bin dört yüz küsur yıldır İslam dini hayatta vardır, bunun son bin yılında da İslam dini Türklerle, Türkler İslam'la müşerref olmuştur. Hatırlanacağı üzere, Selçuklu Sultanı Sultan Tuğrul, bin yıl evvel Bağdat'ta bulunan Abbasi Halifesinin emrine girmiş ve Abbasi Halifesinin emriyle birlikte bugünkü İstanbul'da bulunan Arap Camisi'ne kadar İslam Halifesinin fetvaları ve hutbeleri okunmaya başlanmıştır.
Bin yıldır Türk ordusu İslam'ın ordusudur, bin yıldır Türk milleti Müslümanların ağabeyidir, önderidir, lideridir. Bu, Cenab-ı Allah'ın Türk milletine, Türk insanına, bizlere verdiği bir lütuftur, bir ihsandır; elhamdülillah, Allah bizi Müslüman Türk evlatları olarak yaratmıştır.
Şimdi, günümüzde de sıkıntılarımız var mıdır? Vardır ama İslam öyle bir din ki Türkler İslam'dan evvel Musevilikle tanışmışlardır, Hazar Türklerinin bir kısmı kaybolup gitmiş; daha sonra Macarlar, Hunlar, Kıpçaklar, Peçenekler Avrupa'da Hristiyanlıkla tanışmışlar, orada da Hristiyanlığın içinde erimişlerdir ama İslam'la tanıştıktan sonra, Müslüman olduktan sonra dinlerinde, dillerinde, hayat tarzlarında İslam'a uymuş ama kimlikleri kaybolmamıştır. Yine, Müslüman olduktan sonra kurdukları devletler daha büyük ve daha kalıcıdır. İslam'ın düşmanı biter mi? Bitmez. Hâlihazırda algı operasyonlarıyla, beşinci kol faaliyetleriyle ve benzer propagandalarla İslam düşmanlığı bütün dünyada ve ülkemizde devam etmektedir. Ülkemizde dinden sorumlu Başkanlık, din işlerini düzenleyen Başkanlık Diyanet İşleri Başkanlığıdır, kurumsal olarak muhatabımız orasıdır. Şimdi, bütçe yanaştıkça ve zaman zaman "Diyanet kapansın, camiler kapansın, imamlar fabrikaya gitsin. Müezzinler ne geziyor?" diye bir kampanya başlar; şuurlu, sistemli, kendine göre akılcı bir kampanya. Buradaki kampanyanın amacı Diyanet İşleri değil, imamlar değil, İslam dinidir, hedef İslam dinidir. Her kim ki bilerek veya bilmeyerek, şu veya bu gerekçeyle Diyanete, camiye, imama, müezzine, müftüye laf söylüyor ise, saldırıyor ise bunun hedefi İslam dinidir, başka izahı yoktur. Ama hiç duydunuz mu diğer ülkelerde de papaza laf söyleyen, zangoca laf söyleyen, Papaya laf söyleyen? Türkiye'de dinsizlik yoktur, din düşmanlığı da yoktur; Türkiye'de İslam düşmanlığı vardır, tek hedef odur. Niye? İslam birleştiricidir, İslam bütünleştiricidir, İslam herkesi kapsar, İslam tevhit dinidir. Hedef onun için İslam'dır.
Şimdi, günümüzde zaman zaman her hadise, her vukuat İslam'a mal edilmekte. Maalesef son günlerde de hep beraber yaşadığımız çok olumsuz bir durum var; çocuk evlilikleri. Her hafta sonu polis bir düğün salonunu basar. Niye? Çocuk evliliğinden dolayı basar. Bu, maalesef ki maalesef toplumumuzun kanayan bir yarasıdır. Şimdi bu cümleden olarak ve bu hadiseden olarak görüyoruz ki Meclisimiz dâhil olmak üzere, herkes Diyanete saldırıyor. Ağzını açan diyor ki Diyanet şöyle yaptı; ağzını açan Diyanet böyle yaptı... Maksat, Diyanet değil; maksat, İslam'ı karalama, kötüleme, itibarsızlaştırmadır. Bilerek yapın, bilmeyerek yapın; sonuç orasıdır.
Şimdi Diyanetin bu hususlarla ilgili yaptığı bir şey var mı? Elbette ki var. Yani Diyanet, burada, üç ayrı zamanda, üç ayrı toplantı yapmış ve ben bu üç ayrı toplantının maddelerini okuyacağım size: "Kur'an-ı Kerim, evlenme akdini sorumlulukları ağır bir sözleşme olarak kabul etmiş, evliliği eşlerin karşılıklı sorumluluklarını yerine getirdikleri ve kendilerine düşen ödevleri yapmayı taahhüt ettikleri bir güven sözleşmesi olarak değerlendirmiştir. Tarafların hür iradesi olmaksızın böyle bir sözleşmeden söz edilemez. Ne var ki, çok az da olsa bazı yörelerimizde genç kızlarımızın çocuk sayılabilecek kadar erken yaşlarda zorla evlendirildiğini ve bu uygulamanın dine dayandırılmaya çalışıldığını esefle müşahede edilmektedir". Çocuk evliliklerine karşı çıkmak, İslam dininin genel ilke ve Hazreti Peygamber'in sünnetlerinin gösterdiği bir duyarlılığının da gereğidir. Bu, İl Müftüleri Seminer Sonuç Bildirgesi, 25-27 Mayıs 2008, Van.
Bir başka madde: "Hayat hakkını, insanın onuruna uygun bir şekilde hayatını sürdürmesi hakkını gasbetmek ve özellikle çocukları istismar konusu yapmak asla kabul edilemez. Kamuoyunda çocuk gelinler olarak bilinen kız çocuklarını anne olma ve aile kurma sorumluluğuna sahip olmadan, rızası dışında evliliğe zorlamak ve söz konusu uygulamaları nikâhta rıza, irade hürriyetini şart koşan İslam dininden hareketle meşrulaştırmaya çalışmak büyük bir yanlışlıktır." İl Müftüleri Semineri Sonuç Bildirgesi, 7 Haziran 2012 Sapanca Sakarya.
Bir başka madde: "Kamuoyuna 'çocuk gelinler vakası' olarak yansıyan ve gerçekte çocuk istismarı olarak değerlendirilecek her türlü suistimalin İslam açısından hiçbir meşruiyeti yoktur. Çocukları istismar eden anlayışların dayandığı yanlış bilinç, kültürel yozlaşma, eksik ve çarpık dinî yorumlar mutlaka tahfif edilmelidir. Hiçbir Diyanet görevlisinin resmî nikâh olmaksızın evlilik akdine ilişkin bir işlem yapamayacağı açıktır." Burada Diyanetin tavrı açık ve nettir. Yıllardır da müftülerin, imamların ve müezzinlerin toplantılarında 1'inci madde bu olmuştur; maalesef, önüne geçilememektedir. Bunu İslam'a yansıtmak, bunu İslam'ı karalamak, itibarsızlaştırmak için fırsat sahibi yakaladığı zaman bütün dünyayı ayağa kaldırmakta. Diyanetin ve İslam'ın bu husustaki açık ve net tavrı ortadadır ama her kim ki eline bir fırsat geçerse ilk fırsatta İslam'a saldırmaktadır.
Diyanet bununla birlikte, dünyada 51 dilde eser yazmıştır, milyonlarca eseri bütün dünyaya dağıtmıştır. Diyanet TV, 3 radyosuyla birlikte her gün irşat görevi yapmaktadır, insanlarımıza Müslümanlığı, İslam'ı doğru dürüst anlatmaktadır.
Şimdi, bir taraftan da -vakit dar- buraya her çıkan veya zaman zaman gazetelerde, dijital medyada ve benzeri yerlerde şu var: "Cami yapılmasın. Niye cami yapıyorsunuz?" Cami bir beldenin ruhudur, bir beldenin kimliğidir, bir beldenin her şeydir.(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Cami bizim için her şeydir; cami, ibadethanedir, okuldur, mekteptir, medresedir. Camiyi Diyanet İşleri Başkanlığı yaptırmaz, Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesinin yüzde 93'ü personel gideridir. Camiyi cemaat yaptırır, vatandaş yaptırır, hayır sahibi, hasenat sahibi yaptırır, yalnız cami organizasyonları Türkiye Diyanet Vakfının da organizasyonunun içerisindedir.
Şimdi, birer birer bütün camilerde cumadan sonra para toplanır. 1'er lira toplanır, 5'er lira toplanır. O 1'er liralar, o 5'er liralar o kadar kıymetlidir ki o kadar bereketlidir ki her yerde minareler dikilmeye başlar, minareler fışkırır. Şimdi, bu fışkıran, bu dikilen minareler birilerini rahatsız ediyor mu? Ediyor, etmeye devam edecek. Biz, yeni yeni minareler dikeceğiz, yeni yeni camiler yapacağız, şehirlerimizi, beldelerimizi süsleyeceğiz, beldelerimize kimlik kazandıracağız. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın, bundan rahatsız olanlar da rahatsızlıklarına devam etsin.(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii ki -vakit dar- bizim de Diyanet personelinden isteğimiz var. Din adamlığı zordur, imamlık Peygamber mesleğidir. Her Diyanet mensubunun, her din adamının attığı adıma, yürüdüğü yola, giydiği elbiseye, hâline, tavrına dikkat etmesi gerekir; o, temsil makamındadır. İnsanların temsil makamında olduğu zaman daha dikkatli davranmaktadır. Yapacağı en ufak bir hareket İslam'a mal olur ve düşmanı çoktur, hepsi de kenarda, pusuda beklemektedir.
Bununla birlikte, Diyanetten ikinci arzumuz ve isteğimiz -her zaman söylüyoruz- merdiven altında ne idiği belirsiz, kimin kurduğu belli olmayan Kur'an kursları ve benzeri yapıları kontrol altına almasıdır. Bunlar kime hizmet ettiği belli olmayan yapılardır, bu çok önemlidir, her zaman İslam'ın ayağına dolanmaktadır. Bununla birlikte, önümüzdeki günlerde ve şu anda da yapılan çalışmalar var; işte, taşeronlara kadro var, sözleşmeli personelin kadroya geçmesi var. Diyanet personelinden vekil imamlar var, her zaman, ta başta, geçen sene de söyledik, imamın aslı, vekili olmaz; imam kulağımıza ezanı okur, en son da imam gelir, mezarlıkta bize talkın verir, doğduğumuz gün imamla öldüğümüz gün imamla. Bunun aslı, vekili olmaz ve bütün vekil imamlara da kadronun verilmesi gerekir
Sayın Başkanım, vakit bitiyor ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Hacı hak etti bir dakikayı.
BAŞKAN - Hacım, toparla hacım.
YAŞAR YILDIRIM (Ankara) - Artı, bununla birlikte, efendim, fahri Kur'an kursu öğreticilerine de verilmesi gerekir, o problemi de çözmeliyiz, eğer o problem çözülmezse sıkıntı olur. Bunlar bizim insanlarımızdır. Biz dinimize ne kadar sahip çıkarsak, dini ne kadar hayata geçirir, ne kadar doğru yaşarsak Cenab-ı Allah da o kadar bizim arkamızda ve yanımızda olacaktır.
Biz, burada, Diyanet İşleri bütçesini görüşürken Diyanet İşlerinin Hac ve Umre Genel Müdürlüğünü söylemeden geçemeyeceğim. Vakit de az ama dünyanın en güzel organizasyonunu bizim Diyanet Mekke'de, Medine'de hacda ve umrede yapar. Sayın Diyanetin bütün personeline de bundan dolayı çok teşekkür ediyorum.
Bütçemizin hepimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. (MHP, AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)