GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:38
Tarih:14.12.2022

MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin 4'üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi sürecini olumlu değerlendirdik ve destekledik. Elimizden gelenin en iyisini samimiyetle ve yapıcı bir üslupla sunmaya çalıştık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama Sayın Cumhurbaşkanımızın pazartesi günü Kabine toplantısı sonrası, öğrencilerimizin yurtları, kredi ve burslarıyla ilgili yapmış olduğu açıklamalarına değinerek başlamak istiyorum. Bugün itibarıyla, 800 öğrenci yurdu, 850 binden fazla kapasiteyle hizmet vermektedir. Dünyada 36 ülkenin nüfusu, Türkiye'nin yurt kapasitesinin altındadır. Ülke olarak öğrenci konaklama talebinin yüzde 97'si karşılanmaktadır. Dünyaya baktığımızda, devlet olarak İspanya öğrenci konaklama talebinin yüzde 6'sını, İngiltere yüzde 24'ünü, Almanya yüzde 11'ini, Fransa yüzde 15'ini, Amerika Birleşik Devletleri ise ancak yüzde 12'sini karşılayabiliyor.

2022-2023 sürecinde yurt ücretlerinde bir güncelleme yapılmamış, beslenme yardımı da yaklaşık 2,5 kat artırılarak 750 liradan 1500 liraya çıkarılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın pazartesi günü belirttiği üzere, 2023 yılında, Gençlik ve Spor Bakanlığının öğrencileri desteklemek amacıyla verdiği burs ve kredi ücretleri, eğitim seviyesine göre, lisans öğrencileri için 850 liradan 1.250 liraya, yüksek lisans öğrencileri için 1.700 liradan 2.500 liraya, doktora öğrencileri için 2.550 liradan 3.750 liraya yükseltildi. 2022 yılında 506 bin üniversite öğrencimize burs, 913 bin 887 üniversite öğrencimize ise kredi desteği sağlanmıştır. Bu yıl, ayrıca, kredi geri ödemelerinde hesaplanan enflasyon tutarı ortadan kaldırılmıştır. Gençlerimiz, üniversite eğitimleri boyunca kullandıkları kredi tutarı kadar meblağı sadece anaparayı geri ödeyerek borçlarını kapatacak, herhangi bir enflasyon farkı, ÜFE-TÜFE farkı benzeri bir ödeme yapmayacaktır.

Ailelerinin yaşadığı şehirden uzak yerlerde eğitim öğretim gören öğrencilerimize yılda 2 defa gidiş dönüş bileti desteği sağlanmaktadır. Başarı Teşvik Programı kapsamında, sosyal yardım alma hakkına sahip olan ailelerimize mensup, devlet okullarında okuyan, dereceye giren öğrencilerimize net asgari ücretin yüzde 60'ına kadar, yükseköğretim öğrencilerimize net asgari ücret kadar destek verilmesi, YÖK'ün belirlediği, dünyada ilk 500 üniversiteye girme hakkı kazanan öğrencilerimize ise başarı desteği sağlanması, öğrencilerimiz adına çok olumlu bir adım olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama dünyamızı tehdit eden küresel iklim değişikliğinin etkilerine değinerek devam etmek istiyorum. İklim değişikliği, 20'nci yüzyılın özellikle son çeyreğinde en çok konuşulan ve tartışılan çevre sorunu olmuştur. Son yıllarda ise iklim değişikliği sorunu, küresel bir çevre problemi olarak görülmenin ötesine geçmiş, ülkelerin kalkınma ve refah seviyelerini etkileyecek önemli bir risk faktörü olarak da değerlendirilmeye başlanmıştır. Küresel nitelikte bir tehdit olarak algılanan ve değerlendirilen iklim değişikliğiyle hiçbir devletin tek başına mücadele edebilmesi ve kendini iklim değişikliğinin neden olduğu olumsuzlukların dışında tutabilmesi de mümkün değildir. İklim değişikliğinin insan sağlığına ve üretkenliğine, tarım, ormancılık ve turizm faaliyetlerine vereceği zarar düşünüldüğünde, ekonomiye olumsuz etkisinin küresel düzeyde de çok büyük olacağı öngörülmektedir.

İklim değişikliğinin önlenebilmesi, dünyamızda yol açacağı etkiler ve bu etkilere karşı alınabilecek tedbirlerin politik yönleri olması sebebiyle, Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde dünya ülkelerinin de gündemine taşınmıştır. Bu doğrultuda, 1990'larla birlikte Birleşmiş Milletler çatısı altında yürütülen küresel bir çaba söz konusu olmuştur. İklim değişikliğiyle mücadelede devletler arası iş birliğine resmiyet kazandıran Kyoto Protokolü ve Paris Sözleşmesi bu kapsamda imzalanmıştır. Bununla birlikte, iklim değişikliğine karşı alınan önlemlerin gerektirdiği ekonomik maliyetler, devletlerin iklim değişikliğine karşı yürütülen küresel mücadeleye karşı direnç göstermesine neden olabilmektedir çünkü bu yönde alınan tedbirler sanayi, ulaştırma, tarım gibi birçok ekonomik sektörün yeniden yapılanmasını çoğunlukla zorunlu kılmaktadır.

Hâlihazırda, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgelerden biri, ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz havzasıdır. İklim değişikliği, çoğunlukla algılandığı şekliyle meteorolojik değişikliklerden ibaret ve sınırlı olmayıp ekonomik ve sosyal hayatı, uluslararası ilişkileri, hukuku ve diğer birçok alanı ilgilendiren topyekûn bir değişimi gerekli kılmaktadır.

Türkiye, iklim değişikliği politikalarına yönelik önemli adımlar atmakta, uluslararası ittifaklara katılmakta, kural ve kurumlarını yeni duruma uygun hâle getirmeye çalışmaktadır. Bununla birlikte, yapılması gereken daha pek çok iş ve atılması gereken adımlar bulunmaktadır.

Geçen yıl Glasgow'daki COP26'nın sonuçları ve ivmesine dayanarak, ulusların COP27'de Paris Anlaşması kapsamındaki taahhütlerini eyleme dönüştürdükleri yeni bir icraat çağında olduklarını göstermesi beklenmekteydi. Bu yıl Mısır'ın Şarm El Şeyh kentinde düzenlenen ve iki hafta süren COP27 İklim Zirvesi'nde, iklim krizine karşı savunmasız ülkelere maddi yardım yapılması yönünde anlaşma sağlandı. "Kayıp ve Zarar Fonu" adı verilecek fonla, iklim krizinden etkilenen yoksul ülkelere para yardımı yapılması öngörülmektedir ancak hangi ülkenin ne kadar katkı yapacağına karar verilmemiştir. Bunun gelecek yıl yapılacak olan zirvede ele alınması beklenmektedir. İklim değişikliğinden en çok etkilenen yoksul ülkeler yaklaşık otuz yıldır maddi destek almak için mücadele veriyordu. Kayıp ve Zarar Fonu, iklim değişikliği zirvesinin hedefine ulaşmasında önemli bir adım olarak görülebilir.

COP26'da alınan kararlar, Ukrayna-Rusya savaşının patlak vermesi, iklim değişikliğine odaklanan tüm dünyayı bambaşka bir tartışmanın içine çekti. Bu savaş süresince hissedilen ilk olumsuz etki enerji krizi ve gıdaya ulaşımdaki aksaklıklar oldu. Özellikle Rusya'nın doğal gaz vanalarını kapatması üzerine Avrupa Birliği ülkelerinin bu yıl donacakları ifade edildi. Şimdiye kadar soğuklar başlamadı, zira kullanılan balistik füze, bomba ve diğer silahlardan çıkan kimyasal gazların ısınmaya yol açtığı belirtiliyor. Savaşta kullanılan silah sistemlerinden yayılan gazların hemen etki edip etmeyeceği tartışmalı fakat bunların iklime olumsuz etkisi mutlaka olacak. Savaşa bağlı enerji tedarikindeki olumsuzluklar, ne yazık ki fosil yakıtlara olan ilgiyi bir süreliğine olsa da artırdı. COP27 Zirvesi'nde fosil yakıtların kullanımının sınırlandırılmasına dair hiçbir ilerleme sağlanmadı ve sonuç bildirgesinde de buna dair herhangi bir taahhüt yer almadı.

Değerli milletvekilleri, çevre politikasının esasını, gelecek nesillere temiz, yaşanabilir, doğal ve kültürel değerleri korunmuş bir çevrenin intikalinin oluşturması olduğunun farkındayız. İklim değişikliğiyle mücadelenin esasta toplumsal farkındalık ve bireysel bilinç oluşturmayla en iyi sonuca ulaşmanın temelini oluşturacağını da unutmamamız gerekir.

Konuşmamı -tasarruf bilinciyle- yerli üretimin ve tüketimin yeni nesillere aktarılması gerektiğini hatırlatarak bitiriyor, "Yerli üret, yerli tüket, tasarruf et." vurgusuyla, görüşülmekte olan 2023 yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)