GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AKP İKTİDARININ ON YILLIK UYGULAMALARININ MİLLÎ EĞİTİM SİSTEMİNDE YARATTIĞI KARGAŞA VE NİTELİK KAYBININ, MİLLÎ EĞİTİM POLİTİKALARINDAKİ TUTARSIZLIKLAR VE HATALARIN, EĞİTİMDEKİ VİZYON VE KARARLILIK EKSİKLİĞİNİN VE BUNLARIN GENÇLİK ÜZERİNDE YARATMAKTA OLDUĞU SORUNLARIN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 26/2/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 7 MART 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:75
Tarih:07.03.2013

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, bugün Kadınlar Günü. Ben hem bütün kadınlarımızın hem de bütün erkeklerimizin bu gününü kutluyorum çünkü hayat ortak, ortak kararlar alınıyor. Onun için, her ne kadar Kadınlar Günü olsa da ben, yine, ortak olarak kutlamamız gerektiğini düşünüyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama, önce, 5'inci Millî Eğitim Bakanımız Sayın Profesör Doktor Nabi Avcı'nın geçen gün bir televizyon konuşmasında yaptığı bir açıklamayla başlamak istiyorum. Sayın Nabi Avcı "4+4+4 dönüşüm süreci kolektif bir çalışmadır. On beş - yirmi yıldır önerilen çözümlerden yapılmış bir çalışmadır. O süreçte benim verdiğim bir örnek var. Bir yolda 140-150 kilometre hızla giden bir araca müdahale etmek gibi zor bir süreç." Sayın Bakan, 150 kilometre hızla gidin diyen var mı size? Önümüze 4+4+4 gibi, tüm ülkenin kaderini belirleyen nur topu gibi bir sistem koydunuz. Ondan sonra da bu sistemin mağduru rolünü oynuyorsunuz. Sayın Bakan, 150 kilometre hızla gitmek, otoyolda bile olsa, suç teşkil eder; onun için dikkat etmeniz gerekiyor.

Eğitimde dönüşüm, daha çok, sindirilerek ve beklentilere yönelik olarak gerçekleştirilmelidir. On bir yıllık iktidarınızın çıktıları olan pek çok sınavzede, veli, öğrenci, öğretmen, sisteminizin getirilerine dair hayal kırıklığı yaşamaktadır. Halkımız, her Millî Eğitim Bakanının yeni bir konu ile ilgili söylemlerinden artık endişe duymaya başlamıştır. Sayın Nabi Avcı'dan beklediği tek şey bu milletin "Aman, yeni bir icraat yapmayın, bizi zor duruma sokmayın."dır artık. 4+4+4'ün üzerinden bir yılı aşkın süre geçmesine rağmen, sistemin bütün girdileri -ki bunlar öğrenci, öğretmen, veli ve idareciler- herkes karmaşa içindedir.

"SBS'yi kaldıracağız." diyorsunuz veya "Bu son SBS." diyorsunuz, daha sonra "Fazla talep edilen okullar kendi sınavlarını yapabilir." diyecek kadar da büyük bir yanılgı içerisine düşüyorsunuz. Lütfen Sayın Bakan, altyapısını hazırlamadığınız, yerine koyacağınız sistemi projelendirmeden, geçerliliğini ve güvenilirliğini test etmeden toplumun önüne çıkmayınız. Çünkü, yaptığınız en küçük değişiklik, SBS örneğinde olduğu gibi 1 milyon 200 bin yavrumuzu etkilemektedir, velileri ve bizleri de aynı zamanda, aynı şiddette etkilemektedir.

Eş durumu tayinleri için topluma çıkıp şirin görünmeye çalışırken? Pek çok öğretmen eş durumu tayininde bilgisayarlarını açtıklarında şöyle bir yazıyla karşılaştılar: İliniz sınırlarında alanınızda öğretmen eksiği olmadığı için tayin başvurunuz kabul edilmemiştir.

"Alan değişikliği" dediniz, işi karmaşık hâle getirdiniz. Bugün okullarda, alan değiştiren pek çok öğretmen atandığı alan ile ilgili olarak hiçbir hizmet içi eğitimden geçirilmeden bir hafta gibi bir sürede görevine başlamakta ve öğretmen, öğrenci gözünde ve kendi dünyasında zor anlar yaşamaktadır.

Son yaptığınız yer değişikliğinden dolayı, bugün ülkemizde pek çok okul dönem ortasında öğretmensiz duruma düşmüştür. Dün Mersin'den bir veliden mail aldık. Her dönem iki dönemde atanan öğretmenler tekrar tayin istediği için şu anda neredeyse bir yıldır çocuklarının öğretmensiz kaldığını bildirmekte. Bu mudur sizin planlama anlayışınız, bu mudur on bir yıllık iktidarın vizyonu? Temennimiz yavrularımızın geleceği ve velilerin rahatı için bir an önce Millî Eğitim Bakanlığının işi bilenlere devretmesi ve sürekliği olan bir bakanlık hâline dönüştürülmesidir.

Son yapılan yer değişiklikleri ile iller öğretmen açıklarını kapatabilmeleri için belediye hoparlöründen öğretmenler anonsu geçilmektedir, sanki yatmakta olan bir hasta için kan aranıyormuş gibi.

Aldığınız ücretli öğretmenlerin hangi alanlarda olduğunu biliyor musunuz Sayın Bakan? Pedagojik formasyonları var mı, incelediniz mi, bu mu sizin eğitim anlayışınız? Geleceğimizin teminatı olan yavrularımız için ehil olan,  pedagojik formasyon almış, atama bekleyen pek çok öğretmen adayınıza niçin bu çocukları emanet etmiyorsunuz? On bir yıllık iktidarınız boyunca, öğretimi, yöneticiyi ciddi anlamda itibarsızlaştırmaya çalıştınız. Eğitimciliği "üç ay yaz tatili olan yan gelip yatma mesleği" olarak tanımladınız. Unutmayın Sayın Bakan, siz de bir eğitimcisiniz, öğretmenlik, sadece sınıfa girip çıkmaktan ibaret olmayan bir meslektir, öncesi ve sonrası da olan bir iştir.

"Eşit işe eşit ücret." dediniz. Her ne hikmetse, öğretmen bu yasadan nasibini almamıştır. Bugün, öğretmen, okulunda beraber çalıştığı memurundan dahi daha düşük ücret almaktadır. Bu mudur sizin öğretmene vaadettiğiniz değer?

Millî eğitim gibi devasa bir yapı, bu yapının paydaşlarının ve onların temsilcilerinin düşüncelerini, önerilerini, uyarılarını dikkate almadan kurumsal bilgi ve tecrübe birikimini göz ardı ederek, dar bir çerçeveyle yönetilmeye çalışılmıştır.

YÖK, uygulamaları ve çözüm önerileriyle çökmüş, hantal bir kurum hâline dönüşmüştür toplum nezdinde, özellikle akademik camiada güvenirliği kalmamıştır. Rektör ve dekan atamalarında akademisyenlerin görüşleri ve kararları dikkate alınmamıştır. Geçtiğimiz on yıllık periyotta üniversiteler toplumda özellikle yıpratılmış ve itibarsızlaştırılmıştır. Akademisyenlerin ve üniversite çalışanlarının özlükleri her geçen gün daha kötü duruma getirilmiştir. YÖK Yasası ise hâlâ hazırlanamamış ve Meclis gündemine getirilememiştir.

2005 yılında Öğretmen Kariyer Basamakları Yönetmeliği getirdiniz. Öğretmenliği bundan böyle kariyer mesleği hâline getirdiğinizi beyan ettiniz, bir daha ses çıkmadı, sadece okullarda öğretmenlerin aralarını açtınız bu uygulamayla çünkü uzman ve başöğretmen olarak atadığınız öğretmenlerle bu unvanı almayan öğretmenler arasında hiçbir görev farkı bulunmamaktadır, sadece maaş farkı olmuştur. Siz, bu unvanı almayan bir öğretmen gibi düşünün kendinizi, nasıl bir tepki verirdiniz?

Yöneticileri beceriksizlikle suçladınız ve bunların okulları için cansiparane çalışıp okullarını ayakta tutma uğraşlarında ödül yerine cezalar yağdırdınız. Bu mu sizin eğitimdeki vizyoner yaklaşımınız? Bunlar yetmezmiş gibi son bir yönetici yönetmeliği çıkardınız -teknik detaylarını konuşmak istemiyorum bu arada, bir haftadır basında yer alıyor bu bilgiler, bu kısa sürede- ama yanlışlarla dolu bir yönetmeliktir bu. Sayın Bakan, sanki başka bir bakanlık hazırlamış gibi üzerinde tekrar düşünülerek revizyona gidilebileceğinden bahsediyorsunuz. Bugüne kadar sürdürdüğünüz bu yöntemi yönetici atama yönetmeliğinde de görüyoruz "Biz yaptık, oldu." anlayışı. Bu anlayış, sizi toplum nezdinde güvenilmez ve komik duruma düşürüyor, lütfen dikkat ediniz.

Mevcut uygulamalarınızdan çıkan sonuç bize şunu söylemektedir: Düz liselerin sonunda tabelaları değişti, Anadolu liseleri oldu. Devamında "ilkokul ve ortaokullarda uygulanan adrese dayalı sistemi liselere de getireceğiz." diyorsunuz. Bir miktar iyi okulumuz kalmıştı, onu da bu sistemle halledip herkesi özel okullara yönlendiriyorsunuz. Bu mudur sizin vizyonunuz, bu mudur sizin bu ülkenin geleceği olan yavrularımıza reva gördüğünüz?

Eğitimde kalite diye bir kaygı taşımıyorsanız en kolay yol nedir? Okulu aç, kalite ne olursa olsun "Biz okulu açtık ama." buna mı gücünüz yetiyor, kalite anlayışınız bu mudur? Aksini söylüyorsanız uygulamalarınızla çelişiyorsunuzdur. Bir taraftan okulların kalitesini düşürüyorsunuz, diğer taraftan ise "Dershaneleri kaldıracağız." diyorsunuz. Bu ne kadar büyük bir çelişkidir? Onu söyleyelim.

5'inci Millî Eğitim Bakanı olarak atanan Sayın Avcıdan, beklentilerimiz, mevcut uygulamaların ve bundan sonraki uygulamaların ülkemizin gerçekleriyle bağdaşan vizyoner ve uygulanabilir projelerden oluşmasıdır. Özellikle, bazı sorunları da başlıklar hâlinde vermek istiyorum: Rehber öğretmen açığının kapatılması, üniversitelerdeki talep edilmeyen açık kontenjanların talep edilebilir yeni bölümlerle değiştirilmesi, bunların da üzerinde durulması çok önem arz etmektedir.

Konuşmamın sonunda hepinize teşekkür eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)