GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:39
Tarih:15.12.2022

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, yolun sonu göründü, en geç altı ay sonra biz bu ülkede çok başka şeyler tartışıyor olacağız. Mesela, sarayınızı çocuk kreşi mi yapalım, yoksa kadın sığınmaevi mi yapalım; onu konuşuyor olacağız. Bugün burada en fazla bağıranlar o dönemde nerede olurlar, hani, kaçarlar mı, saklanırlar mı bilmem.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Sen kendine bak.

OYA ERSOY (Devamla) - Ama dediğim gibi, biz ülkenin gerçek gündemlerini konuşuyor olacağız.

Evet, çok iyi biliyorsunuz, bu bütçe yani 21'inci bütçe teklifi artık sizin son bütçe teklifiniz; bu kadar hırçınlaşmaya, bu kadar kavgalı bir Genel Kurula da o neden oldu.

Onaylayacağınız bütçeye göre 4,5 trilyon harcayacaksınız, bunun 600 milyar lirasını borç alacakmışsınız; peki geri kalan nereden? Geri kalan, bu ülke halklarının alın teri ve emeğinden. Peki, siz bu ülkenin halklarına, her fırsatta "yüce Meclis" dediğiniz bu mekânda, bu bütçeyi nerelere harcadığınız konusunda herhangi bir hesap verdiniz mi; denetlendiniz mi? Hayır, bunları yapmıyorsunuz. Tam da bu sorulardan kaçmak için, halk gerçekleri öğrenmesin diye zaten bir aydır her ortam provoke ediliyor; dezenformasyon yasasından tutun da buradaki tehdit dolu konuşmalar -özellikle bakanların- tam da bu yüzden.

En başta sözde İçişleri Bakanı, özde suç işleri bakanının Demokrat Partiden FETÖ'ye, uyuşturucu baronlarının masasından Birleşik Arap Emirlikleri'ne kadar haysiyetini ayaklar altına aldırmadığı hiçbir yer kalmadı. Şimdi, bu adamı bu koltukta oturtmak, arkasında saf tutmak onun suçlarına ortak olmak demektir; bu da övünülecek değil, tam tersi hicap duyulacak, utanç duyulacak bir konudur. Söylediğiniz, gösterdiğiniz işlerin hepsinin arkasında bir alavere ve bir üçkâğıt var. Teknoloji Bakanınız buraya o çok övündüğünüz yerli arabayla geliyor ama bagajı açıldığında ne çıkıyor? Akrabalarına kıyak ihaleler çıkıyor. Ulaştırma Bakanı hava yolu, tren yolu projeleri gösteriyor herkese -dövizlerle geldi, burada gösterdi- ama beş yılda 5 bin yurt dışı gezisini göstermiyor. Peki, bu gezilerin masrafları nereden karşılanıyor? Bu halkların alın terinden, emeğinden karşılanıyor; hiçbiri kendi cebinizden karşılanmıyor.

Ve gelelim Aile Bakanınıza; çocuk istismarını saptadığı için alkış tuttuğunuz Bakan. Ülkede yer yerinde oynarken açıklama yapmak için üç gün bekledi ve daha da önemlisi -burada itiraf etti- davayı bilmesine rağmen iki yıl boyunca davaya müdahil olmadı, müdahil olmak için iki yıl bekledi ve suçunu gizledi. Ve suçunu gizlediği için de tam tersi bizlere, kadınlara ve burada muhalefete höykürdü. Bu ülkenin kadınlarına, çocuklarına bir nebze saygısı varsa derhâl istifa etmelidir. Ben "Neden bu olayı duyduğun anda açıklamadın? Neden davaya müdahil olmadın?" diye soruyorum. Senin koltuğun, on altı yıl boyunca her gün tecavüze uğrayan bu kız çocuğundan daha mı önemli? Evet, daha önemliyse, vallahi yıkılsın o koltuklarınız.

Şimdi tarikatları savunanlar, bu erkek ordusu bugün, adliyede tutuklama kararı çıktıktan sonra adliye önünde çocuk istismarcılarının tutuklanmasına karşı eylem yaptılar.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Tutuklama kararı çıktı mı, çıkmadı mı?

OYA ERSOY (Devamla) - Tutuklama kararına karşı eylem yaptılar ve bu eylemde "Azgın azınlığın baskısıyla siz tutuklama kararı çıkardınız." dediler.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Hayda.

OYA ERSOY (Devamla) - Şimdi gelelim tarikatları savunanlara.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Tutuklama kararı var mı, yok mu?

OYA ERSOY (Devamla) - Hangi gerekçeyle savunuyorlar? Diyorlar ki: "Tarikatlar Tanrı'ya kendine özgü bir tarzda ulaşmanın yoludur." Peki, Tanrı'ya ulaşmanın yolu nasıl oluyor da sürekli paradan ve ticaretten geçiyor? Gelin, bütün tarikatları denetleyelim ve ellerindeki malı mülkü de halka dağıtalım. Ayrıca, bu tarikatlar neden özellikle çocukların eğitimine ve barınmasına bu kadar önem veriyor acaba? Yine, bakın, burası çok önemli; neden her tarikatın ayrı bir yurdu var? Neden hepsinin ayrı bir yurdu var? Çünkü çocuklara, tüm toplumdan yalıtılmış, ayrı bir sosyal yaşam kurmak istiyorlar ve o çocukların beynini yıkamak istiyorlar da tam da o yüzden. Bu devlet âciz mi? Parası mı yok? Yoksa laik değil mi? Bu devlet sosyal devlet değil mi? Anayasa'da bu ikisi de yazıyor değil mi? Ve bu bütçede 4,5 trilyon da paramız varmış. Peki, neden? Eğer gerçekten samimiyseniz, eğer samimiyet Tanrı'ya ulaşmak ise parayı alalım, çocukları alalım, halkın denetimine açalım; gerçekte kim, neye ulaşmak istiyormuş çıksın ortaya.

Şimdi AKP'li kadın vekillere ve AKP'ye oy verecek kadınlara sesleniyorum: İstanbul Sözleşmesi var ya savunduğumuz, her yerde söylediğimiz; tam da bu noktada ayrımcılığa uğrayan, eşitsizliği yaşayan, istismara uğrayan çocuklar ve kadınlar için vardı ve kadınlar 25 Kasımda sadece kendileri için değil, sizler için de kız çocuklarının ve tüm kadınların şiddete uğramaması için sokaklara döküldü. Ve ne oldu? Sarayın İçişleri Bakanı olan şahıs onlara şiddet uygulama talimatı verdi ve kadınlar linç edilmeye kalkıldı.

Şimdi şunu söylemek istiyorum: Evet, burada bütün gerçeklerin üstü örtülsün diye bakanlarınız sürekli konuşma yaptı ama bu sefer öyle olmadı; her şeyi elinize yüzünüze bulaştırdınız, giderayak yaptınız bunu. O, 2009'da söylenen yalanlar da yeniden söylendi, hani "Son kez oy isteme." diye. Vallahi, sadece onu değil bütün yalanlarınızı da alın ve çöpe atın. Neymiş efendim? Ukrayna'da savaş çıkmış, enflasyon o yüzden azmış; tüm dünyada finansal kriz varmış, ekonomi o yüzden kötüymüş; göçmen sorunu dış güçlerin sorunu yüzündenmiş! Hayır, hepsi sizin yüzünüzden, bunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Genel Başkanınıza bu sefer o kadar güvenmeyin çünkü artık şapkasında tavşan kalmadı, o bütün tavşanlar eskidi; eskisi gibi ilgi çekmiyor.

Bu ülkede "Erdoğan kazanmak için ne yapar?" diye kime sorsanız size hemen madde madde sıralar: Alevilere, Kürtlere şirin gözükmeye çalışacak, geçti o günler; "Araba." diyecek, "Uçak." diyecek, "Doğal gaz bulduk." diyecek; karşılığında ne verdiğini açıklamadığı paralar bulacak; muhalefeti karıştırmaya çalışacak; Cumhur'a transfer pazarı açacak; halka uyguladığı şiddeti mutlaka artıracak; elbette bombalardan, katliamlardan medet umacak ve ülkeyi savaş hâline sokmak için komşu toprakları zorlayacak. Ama asıl korkulu rüyası ne biliyor musunuz? Asıl korkulu rüyası HDP. Evet, HDP'yi ne yapacağına bir türlü karar veremiyor; kapatmasa bir dert ama kapatsa on dert. Kapatsa Erdoğan'a oy verecek kaç Kürt bulabilir acaba? HDP'yi kapatmak, Kürt halkına "Sizin siyasette yeriniz, işiniz yok; siyaset yapmaya da hakkınız yok." demektir. Kürtlere siyaset yasağı Erdoğan'a bir ömür boyu siyaset yasağına döner. Kapatmazsa -şekilde görüldüğü gibi- diken üstünde oturmaya devam edecekseniz. Ama boşuna heveslenmeyin, artık bitti, bilin ki bu sefer saray oyunlarının başarı şansı yok.

Evet, hiçbiriniz, hiçbir bakanınız koruma orduları olmadan sokağa çıkamıyor. Artık bitti, evet. Şimdi, koruma ordularıyla seçim çalışması yapmaya gideceksiniz ve yalanlarla oy isteyeceksiniz. Sadece ve sadece gerçekleri söyleyin. Mesela, Soma'ya gittiğinizde "Biz madenleri üç beş yandaşımıza peşkeş çektiğimiz için yüzlerce kardeşinizin canına kıyıldı." deyin. Hatay'a gittiğinizde "Bizim Suriye politikamız işte tepenize bu bombaların düşmesine neden oldu." deyin. Bartın'a gittiğinizde "Aylar öncesinden gelen, bilgimiz olan tehlike bulgularını dikkate almadık, 41 işçinin ölmesi bizim yarattığımız özelleştirme politikalarının sonucudur." deyin. Artvin'e gittiğinizde "Arhavi'de, Cerattepe'de, Yusufeli'nde şirketlerimizin çıkarı için yaylalarınıza maden ocakları, derelerinize HES'ler kurdurduk ve doğayı biz tahrip ettik." deyin. İzmir'e gittiğinizde "Siz bizim için hâlâ gavur İzmir'siniz ve Anadolu'da tarihi sekiz bin beş yüz yıl öncesine dayanan o Aliağa'da o siyanürlü, asbestli gemilerin sökümüne biz izin verdik." deyin. Edirne'ye, Konya'ya, Çorum'a, Sivas'a gittiğinizde "Gübreye yüzde 500 zam yaptık, mazotun fiyatını 24 liraya çıkardık. Çeltik, buğday, arpa üretimini biz azalttık. Besiciliğe, süt üreticiliğine biz darbe vurduk." deyin. Ve Ordu'ya, Giresun'a gittiğinizde "Fındığın kilosunu sizden 25 Türk lirasına alıyoruz ama 23 Amerikan dolarına biz sattırıyoruz ve şirketlerin kâr etmesini sağlıyoruz." deyin. Evet, gençlerle karşılaşırsanız "Bize oy verirseniz bu ülkede size gelecek yok." deyin. Ve doktorlara da "Giderseniz gidin." deyin çünkü reisiniz de zaten öyle diyor. İşçilere, emekçilere deyin ki "Sizi kölece çalıştırmaya devam edeceğiz." Ama bilin ki bu ülkede umudu yok edemezsiniz, dayanışmayı gasp edemezseniz; bu ülkede direnişi kapatabileceğiniz kadar büyük bir cezaevi inşa edemezsiniz ve bu ülkede mücadeleyi asla ve asla bitiremezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım.

OYA ERSOY (Devamla) - Evet, bu kavga, faşizme karşı; bu kavga, hürriyet kavgasıdır. (HDP sıralarından alkışlar)