GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:39
Tarih:15.12.2022

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayyumlar, kayyumlar, kayyumlar diyorum. Halk iradesinin gasbı bizimle bitmez demiştik; öyle de oldu, gerçekten bitmedi ve dün de İstanbul halkının iradesi gasbedildi ancak bu gasbı bitirmek hâlâ birlikte mücadeleyle mümkün diyor ve sevgili Selçuk Mızraklı'nın dediği gibi, biraz solunuza bakmanızı öneriyorum çünkü sağdan sağdan gelenler epey acı yaşattılar bu ülkeye, biraz da soldan soldan gelse iyi olacak artık.

Evet, cezaevlerindeki tüm arkadaşlarımı da sevgi saygı ve özgürlük dileklerimle selamlıyorum.

Bütçedeki bu son konuşmamda son yirmi yılın ekonomi politikasında hızlı bir gezinti yapmak isterim. Yirmi yıldır trilyon doları aşan dış ve iç kaynağı esas olarak inşaat, emlak ve finans gibi büyük rantlar yaratmayı hedefleyen alanlarda kullandınız. Bu rantları yöneticiler ve elitler arasında paylaştırdınız. Bu stratejiyle, ülkede belli bir azınlık zenginleşti, buna karşılık toplumun çoğunluğu aşırı derecede yoksullaştı. Şu ana kadar hiçbir iktidar sizin gibi bir kaynağa sahip olmadı. 2003'ten itibaren hem doğrudan yatırımlarla hem dış krediler alarak hem de sıcak para girişleriyle küresel rüzgârın fırsatlarından da yararlandınız. Bir yandan da vergiler, 70 milyar doları bulan özelleştirme gelirleri, kamu bankalarının ve Merkez Bankasının kârları gibi el koyduğunuz milyarlarca liralık kamu geliriyle mali kaynak yarattınız. "Allah'ın lütfu" dediğiniz darbe girişiminden sonra OHAL ilan edip milyarlarca dolarlık şirketlerin mal varlığına ve servetine el koydunuz. Bir diğer finansman kaynağınız da TL ve döviz cinsinden yapılan iç borçlanmaydı. Bu kaynaklarla ülke insanında sahte bir "zenginleşiyoruz" algısı oluşturan yüz binlerce konut, lüks rezidanslar, AVM'ler, plazalar, şehir hastaneleri, duble yollar, büyük köprüler ve görkemli camilerden oluşan devasa büyüklükte bir inşaat ekonomisi yaratıldı. Ekonomik tercihleriniz sonucunda gerçekten zenginleşen ve dünyanın sayılı dolar milyarderleri arasına girenler de sizin 5'li çetenizdi. İnşaat, finans, rant ekonomisinin bedeli tarımın ve sanayinin yok edilmesi oldu. Bugün İHA, SİHA üretimiyle ünlenen askerî sanayi karması sektör dışında yeni bir sanayi alanı var mı? Hayır, yok. Peki, bunun sonucunda yükselen ne oldu? Militarizm ve otoriterleşme. Bu durum, özellikle de 2015 yılından bu yana ülkenin hızla demokrasiden uzaklaşmasıyla sonuçlandı. Ülke, yoksulluk ve yolsuzlukta olduğu gibi temel hak ve insan özgürlükleri dünya sıralamasında da hızla dibe çekildi.

Seçimler yaklaşırken bu dönemden geriye büyük çapta bir borç stoku kaldı. Ülkenin toplam iç ve dış borçları 16,5 trilyon lirayı bulurken dış borçlar son yirmi yılda neredeyse 3 katına çıkarak bu yılın haziran ayında 444 milyar doları aştı. İç ve dış borçlara ödenen faizlerin yüksekliği de rekor düzeye çıktı. Öyle ki hazine bu yıl dış borçlanmasını yüzde 10 gibi yüksek bir orandan yaparken 2023 yılı merkezî yönetim bütçesine faiz ödemeleri için 566 milyar liralık bir ödenek konuldu. İşte, bu ekonomik modelin siyasal karşılığı otoriterlik ve militarizm; sosyal karşılığı ise yoksulluğun derin bir yoksulluğa dönüşmesi oldu. Emekçilerin millî gelirden aldığı pay dörtte 1'e kadar geriledi. "Pastadan aldığı dilimi kimler büyüttü?" derseniz, elbette sermayedarlar büyüttü. Emekçiler hak aramak istediğinde "millî güvenliği bozucu" sayıldılar, grev hakları Cumhurbaşkanı kararıyla yasaklandı ve yarınki mitingin yasaklanması gibi aynı şekilde yine onlara yasaklar geldi.

Yirmi yılın sonunda, ülkede çalışan 3 kişiden sadece 1'inin kayıtlı ve kalıcı, güvenceli bir işi var. Kadınlar açısından durum daha da vahim, zira her 5 kadından 1'i dahi böyle bir imkâna sahip değil. Yani kısacası, yerli ve millî büyüme modeli çöktü. Profesör Doktor Mustafa Durmuş Hocanın sözleriyle ifade edersem inşaat kapitalizmi çöktü, ekonomi ve toplum altında kaldı.

Evet, yirmi yıl böyle geçti. Şimdi, bu bütçede bakanlar neler konuştu, bir bakalım. Beni benden alan bakanlardan ilki "Yüzlerce havuz yaptık" havuz da havuz diye tutturan, üstelik bunu sürekli olarak bağırarak söyleyen, gençlerin sorunlarını yüzme bilmemek zanneden Gençlik ve Spor Bakanıydı mesela. "Biz iki yıldır durumu biliyoruz. Kadınları da çocukları da size yedirmeyiz." diyen ancak kendisine başvuran kadını 6 yaşından beri istismar eden söz konusu tarikat ve faillerle ilgili iki yıldır tek bir adım atmamış bir Aile Bakanı vardı. Sadece 2022'de 26 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirmişken "İnsan kaynağı ihtiyacını gidermek için büyük bir dönüşüm başlattık. Siz çocuk işçiliğiyle, başka şeylerle uğraşın, oyalanın, durun." diyen bir Millî Eğitim Bakanı vardı mesela. Bakanların, bakan yardımcılarının kamu ihalelerini nasıl kendi akrabalarıyla paylaştığı ortaya çıkmış ve kendi kuzeni bile "Ne yani bu işleri bırakalım da taksi şoförlüğü mü yapalım!" demişken bunların hepsini pişkin pişkin reddetmeye devam eden Sanayi ve Teknoloji Bakanı vardı mesela. En az 5 milyon EYT'li, haklarında yapılacak açıklamayı beklerken düzenlemeyi seçim yatırımı olarak kullanmayı hesaplayan, sürekli sözler verip en sonunda da işini "inşallah"a bırakan ve düzenlemeyi ocak ayına erteleyen bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı vardı. "Asgari ücretliye de memura da emekliye de ne verilse haklarıdır; fakir fukaraya vermek bereket getirir." diyen; haddini, hududunu bilmeyen, vatandaşı küçümseyen bir Hazine ve Maliye Bakanı vardı mesela; hâlâ da var burada. Bütçe kitapçığının kapak fotoğrafı ise sürekli herkese "Namertsin! Şerefsizsin!" diyen kirli dilli bir İçişleri Bakanı oldu.

Evet, bu bütçeden ne çıkmadı biliyor musunuz? İşçiye, emekçiye hak ettiği bir ücret düzenlemesi çıkmadı. Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, vergi adaleti sağlayan bir planlama çıkmadı. Bu bütçeden çocuklara bir öğün ücretsiz yemek çıkmadı, bu yerli ve millî ekonomide koskoca devlet bütçesinden evet, çocuklara bir öğün yemek çıkmadı; işte "vahşi kapitalizm" diye buna diyoruz sevgili halkımız. Peki, ne çıktı biliyor musunuz bu bütçeden? 6 yaşından beri cinsel istismara uğramış, gelinlik giydirilmiş bir çocuk çıktı ve Türkiye'deki kapitalizmin kırkyıllık dönüşümünde başat rol oynayan tarikatları aklamak için onun etrafında atılan binbir takla çıktı.

Bugün geldiğimiz noktanın sorumlusu yirmi yıllık AKP iktidarı olduğu kadar neoliberalleşme yolundaki taşları döşeyen 12 Eylül rejimi, Özal ve Dervişlerdir aynı zamanda, onun için de çözüm makyajlı neoliberalizm olamaz. Emek örgütlenmesinin önündeki engelleri kaldıracak, hak temelli üretim modeli sunacak yeni bir sisteme ihtiyacımız var. Bizim ihtiyacımız demokratik, kamucu, yerelci ve halkçı bir üretim ve paylaşımı sağlamak, bir avuç ayrıcalıklı sınıfı dolar milyarderi yapmak yerine yurttaşlara onurlu yaşam koşulları oluşturmak; bunu başarabiliriz. Daha dün bir örneğine tanık olduk: "Biz üretim yapmak istiyoruz; güneşimizi, rüzgârımızı, suyumuzu, ağacımızı rahat bırakın." diyen Akbelenli, İkizköylü, Deştinli köylüler, üreticiler Meclise geldi ve zeytinlikleri madenlere açan yasa teklifinin 1'inci maddesinin geri çekilmesini sağladılar. Birlikte ve örgütlü mücadele mutlaka kazanır, yeter ki bizler inanalım.

Zeytin barıştır, zeytin berekettir, zeytin herkesin ortak, eşit ürünü ve değeridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bu güzelim ağaç gibi bir ülkeyi kurmak bizlerin ellerinde, yeter ki bizler inanalım. Hâlâ Orta Çağ'dan kalmış sorunları tartışıp hâlâ insan haklarını kabul ettirmeye çalıştığımız bir iktidar ve devlet bürokrasisinden, inayet ve inşaat ekonomisinden, hepsinden öte, kapitalist sömürü düzeninden çok daha fazlasını hak ediyoruz. O zaman, gelin, halk iktidarını, sömürüsüz, savaşsız, sınıfsız bir dünyayı birlikte kuralım; halkın bütçesi neymiş, onu gösterelim. "..."(*) Yolumuz açık olsun.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)