GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluş gününe ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:6
Birleşim:43
Tarih:22.12.2022

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antep savunması, Anteplilerin Fransızlara karşı 1 Nisan 1920'de başlattığı mücadelenin 25 Aralık 1921'de son Fransız askerinin de Gaziantep'i terk etmesiyle son bulduğu bir destandır. Konuşmam bu destanla ilgilidir.

Genel Kurulu, Gazianteplileri ve yüce Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Mondros Mütarekesi'nden sonra 15 Ocak 1919'da Antep'i işgal eden İngilizler, Antep'te kaldıkları on aylık sürede silahlarımıza el koyarlar, teslim etmeyenleri de tehdit ederler. Sonra Fransa'yla yaptıkları anlaşma çerçevesinde İngilizler çekilir ve 4 Kasım 1919'da Fransız işgali ve yerli Ermeniler öncülüğünde Türklere zulüm başlar. Fransız işgali sadece Antep'te değil, Anadolu'nun dört bir tarafında mitinglerle protesto edilir. 12 yaşlarındaki Mehmet Kamil'in annesini korumaya çalışırken Fransız askerleri tarafından süngülenerek şehit edilmesinden sonra Anteplilerin artan tepkileri karşısında Kilis'ten desteğe gelen Fransız birliklerini durdurmakla görevli Şahin Bey'in 29 Mart 1920'de Kilis yolunda Elmalı Köprüsü'nde "Tek başına ben yumruklarımla dövüşeceğim." dercesine elini kaldırıp Fransız ordusuna "Dur!" diye meydan okuyarak şehit olması Antep savunmasının fitilini ateşlemiştir.

"Ben Antepliyim, Şahin'im ağam.

Mavzer omzuma yük.

Ben yumruklarımla dövüşeceğim.

Yumruklarım memleket kadar büyük.

Bu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar bizim dağımız.

Namusumuz temiz, bayrağımız hür.

Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız,

Burada erkekçe dövüşür.

Bir bayrak dalgalanır Antep Kalesi üstünde,

Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak.

Bayraklar içinde en güzel bayrak,

Düşüncem senden yanadır.

Hey, hey!

Yine de hey hey!

Bir türkü söylenir siperlerde her sabah,

Vurun Antepliler, namus günüdür!" diyerek başlayan Antep savunması, küçük, dağınık ve hafif silahlı kuvvetlerden oluşan direniş hareketinin insanlarla meskûn olan bir mahalde büyük bir orduya nasıl karşı koyulacağını gösteren ender şehir savaşlarından biridir. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Düşman hangi taraftan saldırıyorsa kahramanlarımız da o taraftan saldırıyor. Cephe hattımız yok, mühimmat yeterli değil, kurşun az. Çetelere "Düşmanı görün, ondan sonra sıkın." emri veriliyor, görmeden atmıyorlar. Hastanemiz yok, Şeyh Fethullah Camisi Külliyesi hastaneye çevrilmiş, pamuk yok, kadınların tülbentleri sargı bezi olarak kullanılıyor. Yaralılar uyuşturulmadan, elleri ayakları bağlanarak ameliyat ediliyor. Bu şartlarda, Fransızlar karşısında on ay dokuz gün direnen Antep, sonuçta açlığa teslim olur ve bu kutsal mücadele Gazi Meclis tarafından 8 Şubat 1921 tarihinde Antep'e "Gazi"lik unvanı verilerek taçlandırılır.

Değerli milletvekilleri, Fransızlar Antep'te kaldıkları süre içinde eşine az rastlanan bir soykırım yapmıştır. Düzensiz savunma güçlerine karşı iki yılda atılan 70-80 bin top mermisinin 17 bini sivil yerleşim birimlerine atılmıştır. 15,5 toplarla, kerpiç ve topraktan yapılan Antep evleri yerle bir edilmiş, 8 bin hanenin üçte 2'si harabeye dönmüştür. Camilerimiz, minarelerimiz, hanlarımız, bedestenlerimiz, hastanelerimiz, çeşmelerimize kadar bombalandı, öyle ki şarapnel değmemiş mesken kalmadı. Resmî verilerde 6.317 olarak belirtilse de Lohanizade'ye göre 12 binin üzerinde şehidimiz var. Bunların dışında, Fransızlar binlerce sivili katletmiştir. Bir araştırmacı, küçücük bedenlerine rağmen amansız mücadelede yer alan ve hastane kayıtlarında var olan 2.023 çocuk şehitten bahsediyor. Sayılar ne olursa olsun Fransızlar sivilleri ve çocukları öldürerek insanlığa karşı savaş suçu işlediler.

Değerli milletvekilleri, bu destan iyi bilinmelidir çünkü vatanın bize hangi şartlarda emanet edildiğini anlatır. Bunları öğrenmek gençlerimiz için, hepimiz için bir görevdir.

Değerli milletvekilleri, kendisini Gaziantep tarihine adayan yazar ve fotoğraf sanatçısı, bütün bayram kutlamalarını filme alan değerli dostum Halit Ziya Biçer'den naklederek anlatmak istiyorum: "Eskiden imkânlar kıt olsa da kurtuluş bayramı öyle kutlanırdı ki Antep sokaklarında o günün ruhu tekrar canlandırılırdı. Antep Harbi, İstiklal Harbi'nin ilk ateşiydi; İstiklal Harbi'nde hiçbir yerde Antep Harbi'ndeki kadar sivil öldürülmemiştir. Bu yüzden Antep Harbi kutlanırken yer gök inletilmeli." diyor. Ayrıca, gazilerimizin kendisine "Çok büyük bir alanımız olmalı. Öyle yüksek bir anıt yaptırın ki yukarı doğru baktığınızda şapkanız yere düşsün." dediklerini anlatmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Bu talepten hareketle Kültür ve Turizm Bakanlığımıza; Büyükşehir, Şahinbey ve Şehitkâmil Belediye Başkanlarımıza sesleniyorum: Yüksek bir anıt yapın ve eski semtlerimizde büyük meydanlar oluşturup Antep Harbi'ni temsil edecek kompozisyonlar gerçekleştirin; haklarını hiçbir zaman ödeyemeyeceğimiz şehitlerimiz ve ebediyete göç eden gazilerimiz unutulmasın.

Değerli milletvekilleri, o günlerde çekilen ızdırabın ne bir romanı yazıldı ne de filmi çekildi. TRT'ye ve yerel yöneticilere sesleniyorum: Çok geç kalınsa da bu destanı beyaz perdeye taşıyın, diziler çekin ki şimdi rahat nefes almanın ne anlama geldiği iyice anlaşılsın.

Değerli milletvekilleri, kurtuluşun 101'inci yılında şehitlerimizin, gazilerimizin çocukları, torunları ve saygıdeğer hemşehrilerim; kurtuluş günümüz kutlu olsun. Gazi Meclisi, Gazianteplileri ve yüce Türk milletini saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)