| Konu: | Konya-Adana kara yolunda askerî kamyonetin tıra çarpması sonucu meydana gelen kazaya, Ondokuz Mayıs Üniversitesi kampüsü içerisinde bulunan KYK yurdunda meydana gelen gıda zehirlenmesine, Oğuzhan Uğur'un Ondokuz Mayıs Üniversitesindeki söyleşi programının rektörlükçe iptaline, AK PARTİ hükûmetlerinin yirmi yılın sonunda söyleyecek bir şeylerinin kalmadığına, memura yapılan zamma, pasaport harcına, kur korumalı mevduatta kurumlar vergisi istisnasına, engelli araçlarıyla ilgili yapılan yeni düzenlemeye, işveren desteğine ve AK PARTİ Hükûmetinin devleti artık yönetemediğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 04.01.2023 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konya-Adana kara yolunda askerî kamyonetin tıra çarpması sonucu meydana gelen kazada 1 astsubay, 2 askerimiz şehit olmuştur, 2 askerimiz de yaralamıştır. Ben şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, yaralı askerlerimize de acil şifalar temenni ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ondokuz Mayıs Üniversitesi kampüsü içerisinde bulunan KYK yurdunda bir gıda zehirlenmesi olayı gerçekleşti; daha doğrusu yemeklerin içerisinde yabancı maddeler ve böcekler çıktığını iddia etti öğrenciler ve bununla ilgili bir protesto yaptılar. Hijyenik olmadığı çok net bir şekilde ortada. Gençler bizim hem bugünümüz hem geleceğimiz; dolayısıyla çocuklarımızın, özellikle devletin yurtlarına, devlete teslim ettiğimiz çocuklarımızın gıda güvenliğinin de sağlanması gerekir. Bu anlamda, ben Bakanlığın daha dikkatli davranmasını, KYK'nin daha dikkatli davranmasını buradan sizin vasıtanızla ifade etmek istiyorum.
Yine, Samsun'da, Oğuzhan Uğur'un Ondokuz Mayıs Üniversitesinde öğrencilerle bir söyleşisi, bir programı olacaktı. Bu, maalesef siyasi bulunduğu gerekçesiyle iptal ediliyor; bunu kabul etmek mümkün değil. Yani devletin memurlarının çok net bir şekilde siyaset yaptığı bir ortamda, bürokratların siyaset yaptığı bir ortamda, öğrencilerin -isterse siyasi içerikli olsun- kamuoyuna mal olmuş bir kişiyle beraber olmasını kabullenmemek de kabul edilecek bir şey değil, böyle bir şey olamaz. Bu anlamda da rektörlüğün bu tutumunun da yanlış olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.
Şimdi, AK PARTİ hükûmetleri yirmi yılı gördü, artık yolun sonu göründü, söyleyecek bir şeyleri de kalmadı. Benim dikkatimi bir şey çekti, bugünlerde, dikkat edin, Sayın Cumhurbaşkanı hep eski defterleri açarak işte, şunları yaptık, bunları yaptık diye anlatıyor. Kendi bölgem olduğu için dikkatimi çekti Sayın Başkan. Bizim orada bir Kavak-Asarcık yolu var. Yirmi yıllık iktidar yapmadı bu yolu, altı yıldır bu yol yapılmaya çalışılıyor ve altı yılın sonunda, nihayetinde bu yol bitti. Tamamı 25 kilometre... Bak, yirmi yılda 25 kilometre yol yapıldı, son bir ayda 4 defa Sayın Cumhurbaşkanı bu yolu zikretti ya, bir icraat olarak, hepsi 25 kilometre bir yol. Anlatabiliyor muyum yani? Yapılan işin artık tuhaflığına bir bakın, hani böyle proje sayılıyor ya bakanlar da geliyor burada, fotoğraf gösteriyor, bilmem ne. Ya, hepsi, altı üstü yaptığın 25 kilometrelik yol, altı yılda zor bitirmişsin ve şimdi bakın tarih tarih söyleyeyim: 10 Aralıkta Vezirköprü'de de söylemiş, 22 Aralıkta Bitlis Çayı Viyadüğü açılışında söylemiş, 26 Aralıkta kabine toplantısı sonrası söylemiş, ne kadar önemli bir şey, ondan sonra, bugün AK PARTİ grup toplantısında tekrar bunları saydı. Şimdi de diyor ki: "Say say bitmez." Ya, kardeşim hep aynı şeyleri sayarsan bitmez tabii, saydığın 3 tane, 5 tane şey nihayetinde. Yani bu iktidarın artık hiçbir şey yapamadığını ve geldiği noktayı çok net göstermesi açısından biraz da bölgem olduğu için dikkatimizi çekiyor. Ya, burada dünya kadar insan sıkıntı çekti, yirmi yılda nihayetinde 25 kilometre yol bitirdin, bir ayda 4 defa çok önemli, çok büyük bir icraat olarak bunu söylüyorsun. Çok fazla tekrara düşüyorlar, hep aynı şeyleri söylüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Daha önceden ifade etmiştim ama tekrar bu vesileyle söylemek istiyorum. Böyle bir iki tane, böyle küçük projeleri konuşmanın etmenin bir şeyi yok.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetleri yirmi yılda 2 trilyon 600 milyon dolarlık vergi toplamış bu milletten, 2 trilyon 600 milyon dolar vergi toplamış. Bunun karşılığında yaptığı yatırım -bunun merkezî bütçe kapsamını söylüyorum- 300 milyar dolar sadece ya, 300 milyar dolar. Bir de ayrıca ne var vergiye ilave olarak? Diğer gelirler var, onları da saymıyorum. Yani yirmi yılda 77 milyar lira varlığı, daha öncesinden yapılmış kazanımı satmış, 252 milyar dolar da iç ve dış borçlanma, net borç stoğunu arttırmış yani hiç vergi toplamasa bile zaten toplam varlık satışı ve borçlanma nedeniyle artış 329 milyar dolar. Yani bunun kadar bile yatırım yapmamış, bunları böyle tek tek milletin başına kakmanın, böyle sürekli sürekli aynı şeyleri söylemenin hakikaten artık ben bir acizlik olduğunu düşünüyorum. Tabii, Hükûmet dağıldı, nasıl iş yapıyor anlaşılır gibi değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, bir tane konu gündemimize getirildi. Biliyorsunuz, bu harçlar, her türlü trafik cezaları, harçlar, şunlar bunlar, damga vergileri; hepsi yılbaşında yüzde 123 oranında arttırıldı. Şimdi, memura yüzde 30 verilince çok sayılıyor. Ya, arkadaş, sen vergiyi yüzde 123 artırıyorsun.
Şimdi, Sayın Başkan, pasaport harcı... İnsanlar yılbaşından önce müracaat etmiş, mesela elimde dekontlar var, müracaat üzerine "1.478 lira yatır." demişler. Bir insan kendi kendine para yatıramaz. Müracaatın sonrasında para yatırılması talep ediliyor, 1.478 lira Maliyeye yatırıyor. Ondan sonra, randevu 1 ocaktan sonraya veriliyor. Vatandaş pasaportunu almaya gidecek, bu sefer 1.478 lira yatırdığı pasaport için "1.818 lira fark vereceksin." diyorlar. Ya, böyle bir devlet anlayışı olur mu? Tahsil etme kardeşim o zaman bu parayı. Yani sen şimdi millete tuzak mı kuruyorsun, millete hile mi yapıyorsun? Yani tahsis ettiğin bir paranın daha sonra, yılbaşından sonra nasıl farkını istersin? Böyle bir şey görülmüş değil, bunları anlamak mümkün değil. Nasıl iş yapılıyor? Devlet daireleri ne hâle geldi? Devleti yönetenler işte her şeyi bu hale getirdi.
Bir örnek daha, bunlar küçük örnekler ama önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Başkan.
Kur korumalı mevduatta kurumlar vergisi istisnası... Bakın, biz burada buna itiraz ettik "Yapmayın kardeşim bunu." dedik "Kurumlar vergisi istisnası niye yapıyorsun?" dedik, yapıldı. Şimdi, ondan sonra bir şeyi çıkartıyorlar -kanunu da düzgün yapmıyorlar, zaten kanun yapmaktan uzaklaştılar- bu sefer esas kritik maddeleri, kritik işleri tebliğle yapmaya çalışıyorlar. Şimdi oradan -teknik bir konu, uzatmayacağım- o değerlendirmeyi yaparken döviz giriş ve çıkışlarında FIFO yöntemini kullanıyor, ondan sonra istisnayı düşük çıkarmaya yönelik bir şey yapıyor. Bunu kanuna da yazmıyorsun, tebliğ çıkartıyor. Şimdi Danıştay geçen hafta bu tebliği iptal etti. Yani düşünebiliyor musunuz "Yapmayın." diyoruz, yapıyorsun, yaptıktan sonra niye düzgün yapmıyorsun o zaman? Kanunla yapılması gereken bir şeyi tebliğle düzenlemeye çalışıyorsun, bir şeyi vaat ediyorsun fakat vaat ettiğin şeyi vermiyorsun. İktidar dökülüyor.
Şimdi, bir şey daha: Özel tüketim vergisi... Bu engelli araçları. Burada, biliyorsunuz, engelli araçlarında özel tüketim vergisi alınmıyor. 1 Ocaktan itibaren bir düzenleme yapılıyor, bundan sonra diyorlar ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım.
ERHAN USTA (Samsun) - "Özel tertibatlı araç kullanan engellilerin aracını kendisinden başkası kullanamaz." Gerekçe ne? "E, biz bunu kontrol edemiyoruz, bu istismar ediliyor." Ya, böyle bir devlet anlayışı olur mu? "Ben denetleyemiyorum, ben istismarın önüne geçemiyorum; komple programı iptal ediyorum." Engellilerin mağduriyeti ne olacak? Şimdi, düşünün bir engelliyi, buradan, aracıyla Ankara'dan İstanbul'a gitmesi gerekiyor, bu kadar uzun yol kullanamayabilir yani bu kadar uzun yola gidemeyebilir yanına diyelim ki annesini, babasını, kardeşini, çocuğunu bir şeyini alıp biraz da aracı onun kullanmasını talep edebilir, bundan daha tabii ne olabilir? Ama o kullandığı zaman hemen ceza yiyorsun, böyle bir şey olmaz, bu geçmişte yoktu. Varsa usulsüzlük; evet usulsüzlüğe, istismara göz yumulsun istemiyoruz ama usulsüzlüğü, istismarı önle. "Programı komple kaldırıyorum." diye bir devlet yönetimi anlayışı maalesef olamaz.
Şimdi, 2022 yılının son birleşimiydi... Sayın Başkan, bakın, hakikaten iş yapmayı bilmiyorlar, ben hayretler içerisinde kalıyorum. Burada, arkada bizi çağırdılar, Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekili "Ya, şu işveren katkı payını, 100 lira olan katkı payını, işveren desteğini 250'ye çıkartalım." Arkadaş, niye 250 lira?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, bitireceğim.
Tamam, diğer konulara girmeyeceğim. Bu konuyu bitireyim, diğerlerini artık başka vesilelerle şey yaparım.
BAŞKAN - Evet, son kez veriyorum...
ERHAN USTA (Samsun) - Niye 250 lira? Hangi hesaba dayanarak 250 lira yaptınız bunu? E, Cumhurbaşkanı 250 lira açıkladı. Dedim ki: Bakın, bu 100 liranın, ilk çıktığı yıldan TÜFE'ye endekslersek 400 lira olması lazım bugün; ilk çıktığı yılda brüt asgari ücrete endekslersek, belli oranlarda onu sabit tutarsak da 600 lira olması lazım. Ya, yıllarca biz bu işi yaptık, devletin iş yapması bir hesaba dayanır. Şimdi, bugün, Sayın Cumhurbaşkanı müjde verdi "400 liraya çıkarttık." diye. E, bunu zamanında yapsaydınız, biz o zaman yani geçen hafta mâni olmasaydık 250 lira olarak çıkartılacaktı, anlatabiliyor muyum? Bugün -tabii bizim etkimizden daha ziyade- Sayın Meral Akşener bugün grup toplantısında, 10.30'da "400 lira" dedi, Cumhurbaşkanı 13.30'da 400 lira olarak açıkladı. Yani bu işin hesaba kitaba dayanması lazım. İş ciddiyettir, devlet yönetmek ciddiyet ister. AK PARTİ hükûmetleri artık devleti yönetemiyorlar. İnşallah sandık gelecek, bu işlerin hepsi bitecek.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.