| Konu: | Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 04.01.2023 |
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Genel Kurul, Sayın Başkan ve sevgili halkımız; yeni yılın, 2023'ün halkımıza, ülkemize ve tüm insanlığa uyanış, diriliş, barış, özgürlük ve huzurla geldiğine hepimizin şahit olmamızı dileyerek konuşmama başlamak istiyorum.
Antalya Diplomasi Forumu'nun vakıflaşmasını şu anda görüşüyoruz. Türkiye'nin tezat bir diplomasi örneğini yine görüyoruz. Dış politikada çöken bir savaş politikası, dün "kardeşim" dediğiyle kanlı bıçaklı olan bir iktidar, kanlı bıçaklı olduklarıyla da tokalaşan, sarılan bir iktidar. Kendi içimizdeyse doğu ile batıya nasıl farklı yaklaşıyorlarsa uluslararası alanda da bölgede de kuzey ve güneye de ayrı bir yaklaşım içinde olduğunu görüyoruz. Uluslararası diplomaside tezatlar ve çöken savaş politikaları ortadayken üstüne üstlük bir de Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmesi de Türkiye'miz adına ayrı bir ironi oldu.
Ve dönelim kendi içimize. Dış diplomasideki tezatlardan bahsederken bir AKP ütopyasına yine vurgu yapmak istiyorum. Dün "kardeşim" dedikleriyle... Buradaki bazı konuşmacılar konuyla ilgili tek tek vurguları yaptığı için ben tekrar etmek istemiyorum fakat dünya coğrafyası, özellikle kendi Orta Doğu bölgemiz başta olmak üzere gerçekleştirilen uluslararası ilişkilerde, gerçekleştirilen diplomasi çalışmalarında birinci hedef olan bölgeyi kaosa sürüklemenin, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edilip savaş politikalarına kurban edilerek evlerinden yurtlarından göçmek zorunda bırakılmalarının ve Türkiye'nin toplumunun şu anda böyle ciddi bir sorunla karşı karşıya kalmasının hem ekonomik hem sosyolojik, geleneksel, siyasi, her açıdan ciddi anlamda ele alınması gerekirken hâlâ üstünü örtüp uluslararası insan kaçakçılığını teşvik edercesine bir çalışma gerçekleştiren iktidar gerçekliği var iken önümüzde, böyle bir forumun vakıflaşması ve sadece Rusya ve Ukrayna'nın ve bazı ülkelerin barış içinde olmalarını hedefleyen çalışmalarla dünyanın gözünü boyamak, boyamaya çalışmak maalesef bölgedeki kaos, binlerce değil milyonlarca insanın göçmen olmak zorunda kalması, evini, yerini yurdunu terk etmek zorunda kalması gerçekliğini örtemeyecektir.
Diğer taraftan ise kendi içimize, kendi yakıcı sorunlarımıza dönmemiz gerekirse ekonomiden bahsetmeyeceğim, siyasetin yozlaşmasından, toplumun yozlaşmasından bahsetmeyeceğim, inançların yozlaşmasından bahsetmeyeceğim. Zaten artık AKP iktidarıyla dibe vurmayan, yozlaşmayan hiçbir şey kalmadı ama çocuk evlilikleri, çocuk tacizleri, kadınların istismarları ve cinayetleri bizim kadınlar olarak en önemli yakıcı sorunlarımızdan biri olmaya devam ediyor. Daha konuya girmedim ama bunu yarın tamamlarım dilerim.
Bakın, sadece şunu ifade etmek istiyorum: Türkiye'de son yirmi yılda -sizler de okumuşsunuzdur bunu- 15 yaşın altında 23.735 çocuk doğum yapmış, bu, hastane kayıtları ve nüfus dairelerinin kayıtlarındaki verilere göre. 23.735 çocuk -çocuk, çocuk- doğum yapmış durumda ve hastane kayıtlarına girmeyen, değişik sebeplerle kayda geçmeyen, hastanelerde doğum yapmayanlar bu rakamın dışında. Kalkıp da bize kutsal aileden bahsetmesin kimse. Kalkıp da dinimizde "Ailenin önemidir, toplumumuzda gelenek..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
HÜDA KAYA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gelenekten, töreden, değerden, aileden kimse bahsetmesin.
Çocuklarımız kan ağlıyor. Konuya girmiyorum, devamını getireceğim ama... Çocukların mutsuz olduğu, gençlerin umutsuz olduğu, kadınların şiddete uğradığı, geleceğimizi göremediğimiz bir ülke, bir iktidar, bir yönetim, bir toplum ne vadedebilir? Neyle övüneceksiniz? Neyi vadedeceksiniz? Binlerce çocuk şu anda cinsel istismar köleleri hâlinde yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar, işte bu zihniyet yüzünden devam ediyorlar.
Bunun devamını getireceğiz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)