GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:45
Tarih:04.01.2023

NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili halklarım; yeni yılınızı candan kutlarım, yeni yıl dilediğiniz gibi olsun.

Diplomasi, diyalog ve istişare yoluyla sorunların çözümünde en etkin bir yöntemdir. Ancak Türkiye'nin iç ve dış siyasetinde temel açmazı olan Kürt ve Kürdistan meselesinde izlenen inkâr ve güvenlikçi politikalardan dolayı içeride demokratiksizliğe, hukukun ve yargının tamamen siyasallaşmasına, rejimin otoriterleşmesine, darbelerin oluşmasına rahatlıkla zeminler oluştu, oluşmaktadır ve Türkiye darbelerle anılan bir ülke konumundadır. Türkiye, bu politikaların sonucu olarak başta Avrupa Birliği ve Orta Doğu'da çok yanlış bir yere savrulmaktadır. Bunu Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerde gelinen noktaya baktığımızda rahatlıkla görebiliriz. 3 Ekim 2005'te Lüksemburg'da yapılan hükûmetler arası konferansla Türkiye resmen Avrupa Birliğine katılım müzakerelerine başlamıştı ancak hiçbir mesafe alınamadı. Yine, yetmiş iki yıl önce üyesi olduğu Avrupa Konseyinde Türkiye'ye yaptırımlar uygulanmakta, neredeyse Türkiye'yi bu konseyden atma aşamasına gelinmektedir. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 2018'de insan haklarından, düşünce ve ifade özgürlüğünden en fazla mahkûm olan ülkeler arasında ilk sırada yer almaktadır. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi parlamenterleri, Türkiye'de yaptığı çalışmaları Ankara'nın onayını almadan yayınlamamaktadırlar yani Türkiye, Avrupa Birliğini, Avrupa Konseyini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni unutmuş durumdadır. Türkiye, imzaladığı uluslararası anlaşmalara ve sözleşmelere uymamaktadır. Eski Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala bu duruma en iyi örnektir.

Bu iktidarın Orta Doğu'da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ne ve Rojava'ya yönelik, kazanımlarına yönelik tahammülsüzlüğü, saldırganlık politikası başta olmak üzere ilkesizliği ve prensipsizliği had safhaya ulaşmaktadır. Dün başta Esat olmak üzere birçok Arap liderlerine ağza alınmayacak sözler sarf eden Cumhurbaşkanı U dönüşü yaparak hepsiyle tek tek el sıkışmaktadır. Bugün Türkiye'nin Rusya ve Suriye'yle yürüttüğü diplomasinin temel amacının Kürtlerin kazanımını Rojava'da ortadan kaldırmak olduğunu dünya âlem bilmektedir ancak Rusya ve Suriye, Türkiye'nin desteklediği cihadist grupların Suriye topraklarına çıkarılmasını istemektedir. Dün Suriye'nin açmazı olan Kürtlerdi, bugün cihadist gruplar da buna eklenmiş oldu. En vahim olanı, dün Suriye'de rejime ve Kürtlere karşı desteklediği cihadist gruplarla bugün ülke karşı karşıyadır. Eğer, Suriye'den bu gruplar çıkarılırsa çok açık ve nettir ki Türkiye'ye dayanacaklar. Zaten içeride yüzlerce hücresi bulunan bu cihadist grupların neler yapabileceklerini hepimiz tahmin ediyoruz. Daha beş gün önce HTŞ'nin sorumlusu, basına yaptığı açıklamayla Türkiye Cumhuriyeti'nin, Suriye politikasında U dönüşünü yaptığını söyleyerek biz Şam'a gitmeyene kadar bu savaşı bırakmayacaklarını ilan etti. Suriye halkından 1 milyon insanı kaybetti bu savaşta, milyonlarca insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkan.

Bu mesajla neyi anlıyoruz? Eğer siz, Rusya ve Suriye'yle Kürt kazanımlarına ve bu cihadist gruplara yönelik bir ittifaka girdiğiniz zaman, Türkiye'de yüzlerce hücresi bulunan bu cihadist grupların Türkiye'yi neye döndüreceğini hepimiz az çok tahmin ediyoruz. Pakistanlaşma işaretleri veriliyor.

Ben buradaki bütün milletvekillerinin bu konuda hassas olmasını ve AKP iktidarının bu Kürt düşmanlığı politikasından bir an önce vazgeçmesini diliyorum. Orta Doğu'da barış istiyorsanız Orta Doğu'da Kürtlerin gerçekliğini kabul edeceksiniz. "Orta Doğu'da demokrasi" diyorsanız Ankara'nın demokratikleşebilmesi için önce Diyarbakır'ın özgürleşmesini savunacaksınız, Diyarbakır özgürleşmeden Ankara demokratikleşemez.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)