| Konu: | Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 04.01.2023 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, ben de kanun teklifinin 9'uncu maddesi, yürürlük maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Özellikle 2018 yılından itibaren uygulanmaya başlanan yeni yönetim sisteminin tüm sorunlarının, işlevsizliğinin, keyfîliğinin, denge ve denetleme mekanizmalarının eksikliğinin, kurumsuzlaşma ve kuralsızlığının ekonomik ve toplumsal maliyetlerini çok ciddi şekilde yaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu sistemin keyfî ve antidemokratik uygulamaları tüm kurumlara ve süreçlere sirayet etmiş durumdadır. Böylesine bir süreçte, bu görüştüğümüz kanun teklifiyle, Dışişleri Bakanlığının kadroları tarafından iki yıldır gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumu'nun vakıflaşması gündeme getirilmiştir. Bu sistemin en belirgin özelliği olan tüm atamaların ve kararların tek bir kişi tarafından alınmasının kanun teklifine, bu Vakfa da sirayet ettiğini görüyoruz. Vakfın karar organı olan ve birçok hatibin de dile getirdiği Mütevelli Heyeti 11 kişiden oluşmakta ve bu 11 üyenin 6'sı Cumhurbaşkanı tarafından daimî üye olarak atanmakta. Şimdi, bu 6 üye Dışişleri Bakanlarından, büyükelçilerden, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyelerinden, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu üyelerinden -zaten bütün bu kurumların üyelerini Cumhurbaşkanı atıyor- ve 5 dolaylı üye Cumhurbaşkanı tarafından atanacak, Başkanını yine Cumhurbaşkanı atayacak. Dolayısıyla, bu Vakfın asıl Başkanı aslında işte yine bu tek kişi olmayacak mı?
Bu kanun teklifiyle, ülkemizde düzenlenen Diplomasi Forumu'yla, uluslararası diplomatik alanlarda başarı ve dış politikada itibar sağlamak amaçlanmaktadır. Ancak, değerli milletvekilleri, bu sistemle birlikte, demokratik değerlerden uzaklaşan uygulamalarla uluslararası alanda çok ciddi itibar kaybı ve tartışmalara konu olmuştur ülkemiz. Ülkemizin itibarını ve diplomatik başarısını artıracak olan, bir vakıf kurmak değil; demokratik değerleri içselleştirme, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve evrensel mahkeme kararlarının uygulanmasıdır aslolan.
İşte, ben de bir İstanbul Milletvekili olarak benden önce birçok milletvekilimizin de vurgu yaptığı gibi tüm bu yaşanan hukuksuzlukların en son örneği olarak şuna vurgu yapmak istiyorum: Gerçekleştirilen seçim sonuçlarının kabul edilmemesi, seçimle göreve gelenlerin yetkilerinin alınması, bütçelerinin engellenmesi, gerekçesiz ve hukuksuz açılan davalarla -hepimizin izlediği, şahit olduğu- İBB Başkanımıza siyasi yasak getirilmesi kararı tartışmaları da asıl uluslararası alanda itibar kaybettiğimiz süreçler olmuştur. 31 Martta, 23 Haziranda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına İstanbulluların oylarıyla 2 kez seçilen Sayın Başkanına yönelik haksız hukuksuz uygulamalar ve süreçler hızla devam etmektedir. İçişleri, Adalet Bakanları bir araya gelerek hukuksuz, dayanaksız, gerekçesiz iddialarla mevcut İBB yönetiminin değil hepimizin gördüğü gibi asıl kendi dönemlerinin suçlarını ifşa etmişlerdir. İşte, hepimizin şahit olduğu bir dava süreci sonunda siyasi yasak kararı verildi. Davanın açılma gerekçesi, konusu tartışmalıyken, mahkeme süreçleri devam ederken değiştirilen hâkimler yargıya müdahalenin en açık kanıtı değil midir?
İçişleri Bakanının görev alanında objektif, şeffaf olması gereken -tüm belediyeler için olması gereken- soruşturmalar elbette olur. Ancak bu soruşturmaların sadece İBB'ye yönelik olmasına, heyetlerin oluşturulmasına, atanan müfettişler, soruşturmalar devam ederken müfettişlerin değiştirilmesine hepimiz şahitlik ediyoruz. Mecliste, burada, İçişleri Bakanının neler söylediğine hepimiz şahitlik ettik; İBB'de terörle iltisaklı kişilerin çalıştığını iddia etti. İBB bu kişilerin bilgilerini İçişleri Bakanlığından istedi ama maalesef bir bilgi verilmedi. İBB yönetimi İstanbul Valiliğinden bu iltisaklı kişilerin bilgisini istedi, yine bir bilgi verilmedi. Aslında bu yetki KHK'yle İçişleri Bakanına verilmişti, yetkisi vardı, bu iltisaklı kişileri görevden alırdı ama almadı. Neden bir görev suçu işledi İçişleri Bakanı? Neden eski yönetimlere karşı bu tür uygulamalar ya da bu iltisaklı kişiler için işlem yapılmadı? Bu soruları sormak durumundayız.
Yine, şunu söylemek istiyorum: İBB Başkanı, yönetimi tüm belgeleriyle bütün bu detayları ortaya koydular, çağrılar yaptılar, açıklamada bulundular ama değerli milletvekilleri, bunların hepsi karşılıksız kaldı. Zaten bu da İBB'ye yönelik yürütülen sürecin asıl amacının başka bir niyet taşıdığını ortaya koyuyor. Ben de burada, tekrar, bir İstanbul Milletvekili olarak bu sürecin, bu asıl amacın ne olduğunu, sizin ve elbette 16 milyon...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Yaşamış olduğumuz bu süreci, seçimler sonrası, seçimlerin yenilenme sürecini, daha sonraki o hukuksuz süreci sizlerin vicdanına ama elbette 16 milyon İstanbullunun vicdanlarına bırakıyoruz.
Evet, değerli milletvekilleri, halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarına karşı, özellikle İstanbul gibi, gerçekten dünyanın en önemli metropollerinden birinin Belediye Başkanına karşı yapılan bu hukuksuz, haksız süreç varken, ortadayken şimdi biz istediğimiz kadar burada, Mecliste ya da ülkemizde forumlar yapalım, diplomatik toplantılar yapalım, vakıflar kuralım, maalesef, üzülerek söylüyorum, ülkemizin demokratik kurumlar ve evrensel değerler anlamında uluslararası alanda itibar kaybına engel olamayacağız.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)