GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:48
Tarih:11.01.2023

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yeni yıla da bir torba yasayla başladık. 2023 yılının ilk torbası ve bu yasama döneminin son aylarına girdik değerli arkadaşlar. Torbada ne var? Memur maaşları, emekli maaşları, en düşük emekli maaşı; orada bitiyor arkadaşlar. Peki, değerli arkadaşlar, emeklilikte yaşa takılanlara "2022 yılı sonuna kadar bu yasa çıkacak." diye taahhüt ettiniz mi, etmediniz mi? Ettiniz. "Emeklilikte yaşa takılanlar yasası 2022 yılı sonuna kadar çıkacak, 1 Ocak itibarıyla uygulanacak." dediniz mi, demediniz mi? Niye bu torbada yok arkadaşlar? Bunu Plan-Bütçe Komisyonunda sorduk. Milyonlarca emeklilikte yaşa takılan, emeklilik bekliyor. Niye bu torbada yok değerli arkadaşlar, niye yok? Bülent Turan açıkladı "Mart ayında olacak." dedi. Niye Mart ayında oluyor arkadaşlar? "Seçime bir ay kala yapalım, milleti kandıralım." Değerli arkadaşlar, sözünüzü tutun. "1 Ocak" dediniz, 1 Ocakta emeklilikte yaşa takılanlar uygulanmalıydı.

Başka ne yok bu torbada? Kredi Yurtlar Kurumuna borçlularla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi? "Yalnızca anapara" dedi, değil mi? "Yalnızca anapara." dedi ama yasa nasıl çıkmış? Gecikme faizinin yerini gecikme zammı almış. Bunu ortaya koyduk "Yılbaşına kadar düzelteceğiz." dediniz ama bakın, bu torbada yok. Kredi Yurtlar Kurumuna borçlu, milyonlarca gencimizin borcunun yalnızca anapara olması bu torbada yok arkadaşlar. Niye yok? Ben bunu, Plan-Bütçe Komisyonunda sordum. Niye yok arkadaşlar? İşinize öyle geliyor, değil mi? Bak, gençlere haciz gidiyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu yasama döneminin sonuna geliyoruz artık. Yaklaşık beş yıl önce seçildik, Cumhurbaşkanı da beş yıl önce seçildi, bizler de beş yıl önce seçildik. Siyasetin görevi nedir? Nedir bizim amacımız? Yurttaşlarımıza huzur ve refah vermek, daha fazla huzur, daha fazla barış ve daha fazla refah sağlamak. Size soruyorum: Bu dönem boyunca yurttaşlarımıza daha fazla huzur verdik diyebiliyor muyuz? Maalesef diyemiyoruz. Toplumsal barışı sağladık diyebiliyor muyuz? Hayır, diyemiyoruz. Peki, refah sağladık diyebiliyor muyuz arkadaşlar? Diyebiliyor musunuz bu beş yılın içinde biz refah sağladık? Bir kişi çıksın desin, alnını karışlarım.

Sayın Cumhurbaşkanı "Bana yetkiyi verin, Türkiye'yi uçuracağım." dedi, değil mi? "Türkiye'yi uçuracağım." dedi mi arkadaşlar? E, dedi.

KANİ BEKO (İzmir) - Uçurumdan aşağıya düştük.

GARO PAYLAN (Devamla) - Kimi uçurdu arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı, kimi uçurdu, kimi; işçiyi mi uçurdu, esnafı mı uçurdu, çiftçiyi mi uçurdu, memuru mu uçurdu? Hepsi "Perişanız." diyor. Ama bakın, birilerini uçurdu, tablo burada. Bakın, kimleri uçurmuş Sayın Cumhurbaşkanı, değerli arkadaşlar. Tablo burada, bakın, değerli arkadaşlar, tek adam rejimine geçtikten sonra, özellikle epistemolojik heterodoks nöro ekonomi politikalarına geçtikten sonra... Bakın, bu tablo neyi gösteriyor, biliyor musunuz? Üretimden kim, ne pay alıyor, bunu gösteriyor. Değerli arkadaşlar, işte, bu epistemolojik heterodoks nöro ekonomi politikalarına geçtikten sonra kırmızı çizgi, patronların payını gösteriyor, patronlar yani yüzde 1. Bak, yüzde 1'in payı ne olmuş? Yüzde 40'tan yüzde 55'e yükselmiş! Kurt, böyle paylaşım yapar mı ya, kurt, kurt! Değerli arkadaşlar, işçilerin payı ne olmuş? İşçinin, memurun, emeklinin payı ne olmuş yani yüzde 99'un payı ne olmuş? Yüzde 40'tan yüzde 24'e gerilemiş! Kimi uçurmuşsunuz? Yüzde 1 uçmuş. Kim batmış? Yüzde 99; işçi, memur, emekli, çiftçi, esnaf batmış, baş aşağı gitmiş.

Değerli arkadaşlar, işte, bu şartlarda şimdi işçiyi, memuru, emekliyi ilgilendiren konuları konuşacağız. Bu epistemolojik heterodoks nöro ekonomi politikaları neye yol açtı arkadaşlar? Enflasyonu patlattı, değil mi? Peki, size sorarım: Yurttaşlarımız pek çok vergi ödüyor, en adaletsiz vergi nedir bu ülkede? Nedir en adaletsiz vergi? Enflasyondur değerli arkadaşlar, enflasyon. İşte, bu epistemolojik politikalar enflasyonu patlattı; işçinin, memurun, emeklinin alım gücünü aldı götürdü.

Şimdi, bu yasa ne diyor, biliyor musunuz arkadaşlar? Diyor ki: "Biz memurların, kamu emekçilerinin alım gücünü yerine koyacağız." Öyle mi Sayın Bakan Yardımcıları? "Memurun, emeklinin alım gücünü yerine koyacağız." diyor. Peki, değerli arkadaşlar, neye göre bunu yapacağız diyor? "Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) enflasyonu yüzde 64 açıkladı, ikinci altı ayında enflasyon yüzde 15-16; biz buna göre zam yapacağız." diyor.

Değerli arkadaşlar, içinizde alışveriş yapan var mı bilmiyorum, ben kendi alışverişlerimi kendim yapıyorum. Geçenlerde Diyarbakır peynir pazarına gittiğimde de şunu gördüm: Geçtiğimiz yıl bu zamanlarda 30 lira olan peynirin 150 lira olduğunu gördüm. Bakın, 30 lira olan peynir, 150 liraya çıkmış. Yüzde kaç artmış peynir? Yüzde 500. Geçtiğimiz yıl 6 lira olan, bakın, 6 lira olan süt, şu anda 25 lira. Yüzde kaç artmış? Yüzde 400.

Peki, işçi, memur, emekli gıda dışında neye para harcıyor? Kirasını ödemeye çalışıyor, değil mi arkadaşlar? Kirasını ödemeye çalışıyor. Bakın, büyükşehirlerde geçtiğimiz yıl mütevazı bir ev 2 bin-3 bin lira, 4 bin liraydı. Şu anda büyükşehirlerde 8 bin liranın, 10 bin liranın altında oturulabilir ev yok. Yani kiraya yüzde 200 zam gelmiş. Hadi, buyurun. Nasıl "Enflasyon yüzde 64." arkadaşlar?

Peki, yurttaşlarımız başka neye para harcıyor? Lükse, şatafata para harcamıyor sizin gibi; ulaşım için para harcıyor. Ulaşım maliyetlerine yüzde 200 zam gelmiş. Başka neye para harcıyor? Doğal gaz, elektrik, su, internet faturalarına para harcıyor; onlara da yüzde 150, yüzde 200 zam gelmiş. Yani işçinin, memurun, emeklinin, dar gelirlinin enflasyonu yüzde 150, yüzde 200'ken siz yüzde 64 üzerinden zam yapıyorsunuz değerli arkadaşlar ve diyorsunuz ki: "İkinci altı ay enflasyonu yüzde 16." Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor, biliyor musunuz arkadaşlar? Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Bu yüzde 16'nın üzerine, ben, yüzde 13,5 da refah payını size lütfediyorum ve böylece yüzde 30 zam yapacağım ve böylece alım gücü kayıplarınızı karşılayacağım."

Ben buradan tüm işçi, memur emeklilere sorarım: Yüzde 30 zam sizin alım gücü kayıplarınızı karşılar mı? Karşılamaz değerli arkadaşlar. Bakın, size söyleyeyim, kamu emekçilerine söylüyorum, bu zamlar sonrası en düşük memur maaşı kaç lira olacak, biliyor musunuz? 10.400 TL olacak arkadaşlar, 10.400 TL. Ben tüm milletvekili arkadaşlarımıza çağrı yapıyorum: Buyurun, 10.400 TL'yle bir ay geçinmeyi deneyelim. Çoğumuz kira veriyoruz -mal sahibi olanlar da var ama ben kira veriyorum- faturaları ödüyoruz, geçimimizi sağlamaya çalışıyoruz; hadi buyurun, 10.400 TL'yle geçinelim. Bakın, yoksulluk sınırı 26.500 TL, bu yüzde 30'luk zamdan sonra kamu emekçilerinin yüzde 99'u bu yoksulluk sınırının altında kalacak. Bu nasıl zam Sayın Erdoğan?

Sayın Erdoğan fermanı yazmış. Bakın, burada "tweet"ini atmış, ferman burada. "Memurlarımızın ve tüm emeklilerimizin maaş artış oranı yüzde 30 olarak uygulanacaktır." diyor arkadaşlar. Bakın "Uygulanmasını Meclise öneriyorum." demiyor, "Uygulanacaktır." diyor. Bu ne demektir? "Ferman" demektir. Şimdi, Sayın Erdoğan milletten kopmuş olabilir, kamu emekçilerinin hâlini bilmiyor olabilir. Alışveriş de yapmıyor, en son bir buçuk yıl önce alışveriş yaptı, abur cubur aldı. Bilmez sütün fiyatını, peynirin fiyatını Sayın Erdoğan ama milletin vekilleri sütün fiyatını da bilmeli, peynirin fiyatını da kirayı da faturaları da bilmeli. Şimdi, Sayın Erdoğan "Yüzde 30." diye fermanı yazmış ve fermanı bu şekilde Meclise göndermiş, 100'e yakın AKP'li milletvekili bu fermanı imzalamış. Değerli arkadaşlar, bu fermana söyleyecek sözünüz var mı? Yani Sayın Erdoğan "Yüzde 30 zam." dediğinde "Yüzde 30 yetmez Sayın Erdoğan. Yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 yapalım." diyecek bir milletvekili var mı içinizde? "10.400 TL'yle bir kamu emekçisi geçinebilir." diyen bir milletvekili var mı? Eğer değerli arkadaşlar, buna itiraz ediyorsanız şimdi sesinizi yükseltmelisiniz. Bak, biz HDP olarak ne diyoruz: Kamu emekçilerinin enflasyondan birikimli kayıplarını karşılamak için yüzde 100 zam yapalım. Yüzde 100 zam yapalım diyoruz ancak öyle alım gücü kayıplarını bir miktar karşılayabiliriz

Değerli arkadaşlar, diyeceksiniz ki "Kaynak nerede?" Öyle değil mi? "Kaynak yok." diyeceksiniz, kaynak bütçe tercihlerinde. Eğer ki aşırı güvenlikçi politikalara, savaşlara, yandaşlara para harcamazsak çok rahat bir şekilde kamu emekçilerine yüzde 100 zam yapabiliriz değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bakın, kamu emekçilerine yüzde 100 zam yapacağız dedik. Peki, kamudan emekli olanların maaşları ne olacak? Ben size söyleyeyim: En düşük memur emekli maaşı 7.900 lira olacak sevgili memur emeklileri. Bu zamdan sonra bakın, en düşük memur emekli maaşı 7.900 lira olacak diyorum. Ya, büyükşehirlerde 8 bin liranın, 10 bin liranın altında ev kalmamış, faturaları 2-3 bin lira olmuş, yalnızca mutfak masrafı 8.500 lira olmuş o da asgari. Memur emeklisine 7.900 lirayı reva görüyor bu vicdansız iktidar. Peki, siz neyi reva görüyorsunuz ey milletin vekilleri, siz neyi reva görüyorsunuz? Soru burada. Fermanı Sayın Erdoğan yazmış olabilir, padişahlar böyle vicdansız fermanlar yazabilirler ama buna karşı milletin vekilleri halktan yana tercihler kullanırlar ve o fermanı değiştirirler, daha yüksek zamlar yaparlar. En düşük memur emekli maaşının 7.900 lira olmasını siz vicdanınıza sığdırıyorsanız buyurun, buradan devam edin değerli arkadaşlar.

Bakın, size söyleyeyim: Ortalama memur emekli maaşı da 8.600 lira olacak. Ya, düşünebiliyor musunuz, milyonlarca memur emeklisinin ortalama maaşı 8.600 lira yani ocak ayındaki açlık sınırı kadar olacak yani memur emeklileri yalnızca mutfak masrafını karşılayabilecek ama kirasını öderse, faturalarını öderse açlığa mahkûm kalacak, değerli arkadaşlar.

Peki, gelelim emeklilere. Değerli arkadaşlar, emeklilere gelelim. Şimdi, Sayın Erdoğan bir ferman daha yazmış, buyurun size göstereyim. Bakın, Sayın Erdoğan "tweet" atmış, ferman yazmış "En düşük emekli maaşı 5.500 TL olacak." diyor, "Olsun diye öneriyorum." demiyor, "Olacak." diyor, fermanı yazmış, Meclise göndermiş, altına da "Recep Tayyip Erdoğan" diye imzasını atmış. Değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Erdoğan'ın emeklinin kombiyi çalıştıramadığından haberi yoktur, bilmez o. Yani bir eve 1.500-2 bin lira doğal gaz faturası geldiğinden haberi yoktur, emeklinin de kombiyi çalıştıramadığını, battaniyeyle oturduğunu bilmez Sayın Erdoğan ama milletin vekilleri bunu bilmeli çünkü bizler kapı kapı gezenleriz, emeklinin, işçinin, memurun hâlinden anlayanlarız. Bu anlamda, değerli arkadaşlar, siz Sayın Erdoğan'ın yazdığı bu "En düşük emekli maaşı 5.500 lira olacak." fermanına "uygundur" diyor musunuz, demiyor musunuz, bugün buna karar vereceksiniz arkadaşlar, bugün bunlara karar vereceksiniz.

Bakın, memlekette 2 kuyruk var, size söyleyeyim. Sayın Nebati'nin bu epistemolojik politikalarının sonucunda patronlar daha çok para kazandılar ve lüks araba kuyruklarında bekliyorlar biliyor musunuz? Lüks araba bayilerinde bir yıl kuyruk var. Gidin bir lüks araba bayisine, size "Kusura bakmayın, o kadar çok kuyruk var ki bir yıl sonrasına size tarih verebiliyoruz." diyor. Çünkü yüzde 1'i zenginleştirdiniz; yatlarda kuyruk var, lüks evlerde kuyruk var ama bir kuyruk daha var, o da yüzde 99'un yani büyük çoğunluğun yani emeklilerin kuyruğu; o da ucuz ekmek kuyruğu değerli arkadaşlar. Şu anda memlekette bir ucuz ekmek kuyruğu var, bir de lüks araba kuyruğu var.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu ferman yazılmışsa 5.500 lira, buna karşı milletin vekillerinin de söyleyeceği bir söz olmalı, demeliyiz ki: "Sayın Erdoğan, açlık sınırı 8.500 lirayken en düşük emekli maaşı 5.500 lira olmaz." Biz HDP olarak en düşük emekli maaşının 8.500 TL'ye taşınmasını öneriyoruz. Diyeceksiniz ki: "Kaynak nerede ya?" Kaynak nerede, biliyor musunuz arkadaşlar? Bu gözlerinden ışık saçan Sayın Nebati var ya, kur garantili mevduat üzerinden 2022 yılında Merkez Bankası, hazine ve vergi üzerinden 250 milyar TL yoksulun vergisini zengine aktardı. Bundan vazgeçseydik 8.500 liraya rahatlıkla taşırdık. 2023 yılında da kur garantili mevduatla yoksulun vergisinden zengine 500 milyar TL aktaracak. Değerli arkadaşlar, eğer bundan vazgeçersek en düşük emekli maaşını 8.500 TL yapabiliriz. Biz tüm emeklilere de yüzde 100 zam yapılmasını öneriyoruz. Bunun için de kaynak var, emeklimizi perişanlığa sevk edemeyiz; buna saray sessiz kalıyorsa milletin vekilleri sessiz kalamaz.

Değerli arkadaşlar, şu anda size Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğunu ilan edeceğim; bakın, iddiayla söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğu. Hani 3 milyar, 5 milyar, 10 milyar yolsuzluk buluyoruz ya, bunların hepsi hikâye; Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğu TÜİK eliyle yapılmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu yüzde 150 olan enflasyonu yüzde 64 olarak göstererek işçinin, memurun, emeklinin kursağından çalmıştır, alım gücünü çalmıştır, hem de trilyonlarca lira çalmıştır ve çaldığı bu trilyonlarca lirayı yüzde 1'e, patronlara aktarmıştır değerli arkadaşlar; bunu sizin vicdanınız kabul ediyor mu? Peki, Sayın Nebati ne diyor bu durumda? Hani çalınmış ya işçinin, memurun, emeklinin alım gücü; diyor ki: "Ya, asgari ücretliye, memura, emekliye ne verilse hakkıdır; fakire fukaraya vermek bereket getirir." Bakın, bunu dedi, diyebildi, böyle bir vicdansızlığa imza attı, diyor ki: "Fakire fukaraya vermek yani işçiye, memura, emekliye vermek bereket getirir." Yani fitre, zekât vermek gibi bakıyor meseleye. Değerli arkadaşlar, milletin vekilleri olarak bizler böyle bakabilir miyiz, böyle bakmak gibi bir hakkımız olabilir mi?

Sevgili memurlar, sevgili kamu emekçileri, sevgili emekliler, yurttaşlarımız, işçiler; cebinizden alım gücü çalınıyor, hırsız var, hırsız var, hırsız var! Hırsız olunca ne yaparsınız? İtiraz edersiniz, cebinizden 5 lira alınırsa canınız pahasına buna itiraz edersiniz. Bu duruma itiraz edin ama milletin vekilleri de buna itiraz etmeli, bu vicdansızlığa itiraz etmeli, bu soyguna, bu alım gücü hırsızlığına itiraz etmeli, "Yüzde 30'la alım gücü kaybı kapatılmaz, yüzde 100 zam yapmalıyız." demeli memura, emekliye, kamu emekçisine.

Değerli arkadaşlar, vicdanı kurumamış milletvekillerine soruyorum burada: Şimdi, tablo böyleyken yani yüzde 1, patronlar zenginleşmişken ve işçi, memur, emekli fakirleşmişken milletin vekilleri kimi teşvik ederler? Soruyorum size: Yani yüzde 1'i mi teşvik ederler yoksa yüzde 99'u mu teşvik ederler, onlara mı destek olurlar, onun mu yanında olurlar? Bak, bu torbada bir madde var, ne diyor, biliyor musunuz? Ya, bu patronlar çok para kazanmış. Geçtiğimiz yıl kurumlar vergisi yüzde 300, yüzde 400 artmış yani çok para kazanmışlar, servetlerine servet katmışlar. Bu torbada nasıl bir madde var, biliyor musunuz? Diyor ki: "Bu patronlar çok kazanmış, bizim onları daha da teşvik etmemiz lazım. Asgari ücretliye karşılık ödenecek vergilerden patronlara 400 lira teşvik edeceğiz, işçi başına aylık 400 TL teşvik edeceğiz." Ya, Allah'tan korkun be! Kuldan utanın be! Yani işçiler perişanlığa sürüklenmişken milletin vekilleri işçileri teşvik edeceğine, onların yanında olacağına patronlara teşvik veriyorlar. Değerli arkadaşlar, bu durumu siz vicdanlarınıza sığdırıyor musunuz?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sığdıramıyoruz.

GARO PAYLAN (Devamla) - Yapmamız gereken nedir? İşçinin, memurun, emeklinin yanında olmaktır.

Peki, size sorarım: Bu vicdansızlar "Patronları daha fazla teşvik edeceğiz." diyorlar ya, nereden teşvik etmeleri lazım? Hazineden, öyle değil mi? Yani hazinede kaynakları varsa patronları teşvik etmesi lazım. Ama daha katmerli bir vicdansızlığa nasıl imza atıyorlar, biliyor musunuz? Patronları işçinin parasıyla teşvik ediyorlar. İşsizlik Sigortası Fonu'yla teşvik ediyorlar. Şimdi, milletin vekilleri buna "evet" mi diyecek "hayır" mı diyecek? Hadi buyurun, soruyorum size. Bak, patronlar zaten servetine servet katmış, daha da fazla teşvik vereceğiz ve bu teşviki de İşsizlik Sigortası Fonu'yla yapacağız. Değerli arkadaşlar, bu durumu vicdanlarınıza sığdırmayın, buna "evet" demeyin. Bu büyük bir vicdansızlıktır ve ahlaksızlıktır; açıkça söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, bizler Emek ve Özgürlük İttifakı olarak yola çıktık ve hakça bir paylaşım düzeni hayal ediyoruz, hakça bir paylaşım düzeni.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ve bu hakça paylaşım düzeninde hep beraber üreteceğiz, daha fazla üreteceğiz, doğayı katletmeden, emeği sömürmeden üreteceğiz ve hakça paylaşacağız değerli arkadaşlar. Tüm yurttaşlarımızı ekonomik güvenceye alacağız. Bütçe kaynaklarını yandaşlara değil, savaşlara değil, saraylara değil, yoksullara, halka, emekçiye aktaracağız ve adil, hakça bir düzen kuracağız, toplumsal barışı sağlayacağız; işte bunun için yola çıktık. Sizleri de hakça yasalar çıkarmaya çağırıyorum.

Bakın gidiyorsunuz, bari giderken arkanızdan lanet okutmayın. Yüzde 30 zamlarla emeklinin, emekçinin, kamu emekçisinin enflasyondan doğan kayıplarını gideremezsiniz. Gelin, bu yüzde 30 zamları yüzde 100'lere çıkaralım; işçinin, memurun, emeklinin yanında olduğumuzu gösterelim.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)