| Konu: | Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 11.01.2023 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben -aşağı yukarı yani işte dönem bitmek üzere, 27'nci Dönem- bu dönemi burada sizinle birlikte yaşamış bir arkadaşınız olarak şunu anlıyorum ki bu Meclisin gerçekten Türkiye'nin gerçek sorunlarıyla ilgilenmek gibi bir derdi yok, ben bunu anlıyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Uğur'a mı diyorsun?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Hayır, Uğur'a söylemiyorum tabii ama bunu ben genel olarak söylüyorum.
Bize soruyorlar "Ya, niye aday çıkardınız?" diyorlar çünkü arkadaşlar, Türkiye'nin konuşulması gereken ve çözülmesi gereken sorunları var ve siz bu sorunları konuşmuyorsunuz, konuşmamaya çalışıyorsunuz yani gerçekten anlamakta çok zorlanıyorum.
Şimdi, konuşacağımız konu UEFA'yla ilgili, 1'inci madde, onunla ilgili benim çok bir şey söylememe gerek yok çünkü bu zaten daha önceden alınmış bir karardı, bunun yenilenmesi lazım vesaire.
Fakat benim bu yasayla ilgili dikkatimi çeken şeylerden bir tanesi şu oldu, bu konuda görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Efendim, 4'üncü maddede iş gücü maliyetlerini düşürmekle ilgili olarak asgari ücret desteği vermekle ilgili bir kanaat var, bir karar var; bu karar geçecek burada. Değerli arkadaşlar, gerçekten Türkiye'de ekonomideki aktörlerin ne olduğunu, ne yaptığını bilmiyorsunuz. Bakın, Türkiye 1960 ile 1980 arasında bir politika uyguladı, ithal ikamesi politikaları uygulandı ve bu politikalar sonucunda dünya ölçeğine yakın şirketlerimiz oldu fakat hazinemiz 80 cente ya da 70 cente muhtaç bir hazine olarak kaldı. Çünkü iş dünyasının çıkarları ile siyasetin çıkarları her zaman örtüşmüyor. Şimdi, Orhan arkadaşım diyor ki: "Bizi niye sermayenin adamı gibi gösteriyorsunuz?" Haklısın, çok rahatsız edici bir şey ama maalesef öyle. Şimdi, durup dururken, Allah aşkına, biz niye işverenlerin asgari ücret maliyetlerini düşürmeye yönelik olmak üzere bir kanun maddesi geçirmeye çalışıyoruz burada? Niçin yapıyoruz bunu?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İstihdamı koruyalım diye.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Bakın, ben size söyleyeyim değerli arkadaşlar. Bakın, bu söylediğim ithal ikamesi politikaları süresince Türkiye'deki siyaset KİT'leri böyle kullanmıştır; KİT'ler 10'a ürettikleri malı 7'ye satmışlardır. Kime satmışlardır? Özel sektöre satmışlardır. Niçin satmışlardır? Çünkü özel sektörün maliyetleri düşsün diye satılmıştır. Doğru bir tespit gibi fakat değerli arkadaşlar, bu politikanın anlamlı olabilmesi için fiyatların da düşmesi lazım. Eğer fiyatlar düşmüyorsa o zaman ne oluyor değerli arkadaşlar? Sizin yaptığınız, verdiğiniz indirimler veya teşvikler doğrudan doğruya iş dünyasının kâr marjlarını artırıyor. Bunu görmüyor musunuz? Yani fiyatlar üzerinde rekabetçi bir baskı olmadığı sürece sizin maliyetleri düşürmeye yönelik olmak üzere uyguladığınız her politika, esas itibarıyla bir sermaye transferinden ibarettir. Onun için "Biz sermayenin adamı mıyız?" diye muhtemelen üzülürsünüz ama gerçekten bu madde, mesela sermayenin adamlarının desteklemesiyle çıkabilecek olan bir madde. Ve ben sizi anlamakta da zorlanıyorum hakikaten.
Mesela, Tayyip Erdoğan, belki de yukarıda olmanın getirdiği bir şeyle, bir ölçüde şunu görüyor: Banka faizleri yüzde 9'a indirildi ama bankalar kredi faizlerini hâlâ yüzde 40'ın üzerinde taşıyorlar ve eğer Tayyip Erdoğan'ı dinliyorsanız -doğrusunu isterseniz ben dinliyorum- bu konular gündeme geldiğinde neredeyse her konuşmasında bankalarla ilgili rahatsızlığını dile getiriyor. Neden? Çünkü değerli arkadaşlar, uyguladığınız politikalar bankaları daha da zengin etti ve onun için şimdi ne yapıyorsunuz? Bankalara tazyik yapıyorsunuz, bankalara düşük faizli kredi vermesi için her türlü imkânı getirmeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, dolayısıyla da -yani süre bitiyor tabii- eğer gerçekten Türkiye'nin sorunlarını konuşacaksak, kusura bakmayın, bu madde yanlış bir maddedir. Türkiye'deki işverenlerin işçi maliyetini düşürmek diye Hükûmetin bir derdi olamaz, olamaz çünkü Türkiye'deki iş dünyası zaten çok yüksek kârlar elde ediyor. Siz ne yapıyorsunuz bunu yaparak? Daha da kârlarını artıyorsunuz; bu gerçeği görmüyor musunuz?
Şimdi "enflasyon" diyorlar. Enflasyon, enflasyon... Ya, arkadaşlar, görmüyor musunuz? Enflasyon sadece maliyet artışlarından kaynaklanmıyor, kâr marjlarının artışından kaynaklanıyor. Yüzde 10 maliyet artmışsa eğer firmalar yüzde 25-30 fiyat artırıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Neden? Çünkü kâr marjlarını yüksek tutuyorlar. Yani bakmayın siz zincir marketlerin "Efendim, işte, sabitliyoruz fiyatları." dediğine, bunların hepsi palavra. O zincir marketler, arkadaşlar, öyle yüzde 4 falan kâr etmiyorlar; onlar zaten sattıkları malları kendileri üretiyorlar ya da ürettiriyorlar, kendilerinin belirlediği fiyatlarda ürettiriyorlar. Dolayısıyla da bu ülkede serbest piyasa ekonomisi yoktur, serbest piyasa ekonomisinin olmadığı yerde de ekonomi böyle konuşulamaz çünkü ekonomide güç vardır, güçlü şirketler vardır, güçlü şirketler sizi kullanırlar ve kullanıyorlar da zaten, bu kur korumalı mevduat da bundan başka bir şey değildir. Ve dolayısıyla da kasalarını ve ceplerini daha zenginleştirmiş oluyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)