| Konu: | Uludağ Alanı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 17.01.2023 |
CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uludağ Alanı Hakkında Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ne getiriyor bu teklif? Yani başta Bursa ilimiz olmak üzere Uludağ gibi Türkiye'nin en önemli millî parkıyla, 1961 yılında millî park ilan edilen Uludağ'la ilgili ne getiriyor? Bir anayasal açıdan, bir imar açısından, şehircilik açısından ve doğa açısından incelemek faydalı olacaktır. Teklifte bir düzenleyici etki analizinin bulunmadığını görüyoruz. Yani daha yasa teklifinde bunun bulunmadığı gözüküyor. Yine, büyük çevresel tahribatlara götürebilecek yetkiler öngören teklif, bağımsız bir çevresel etki değerlendirme usulü de öngörmemektedir. Yalnızca Anayasa'nın 56'ncı ve 169'uncu maddelerinin gerektirdiği güvencelerin bulunmadığını gösteren eksiklikler bile bu teklifin bugün bu boş sıralarda görüşülürken herhâlde AKP'nin bir tek kanun teklifini hazırlayan Bursa Milletvekili var, onun dışında hiçbir milletvekilini ilgilendirmediğini ortaya çıkarıyor. Verilen kanun teklifinin gerekçe kısmında şu ibare bulunuyor: "Uludağ Alanı'nda hâlihazırda doğal sit alanları, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi, millî park gibi birçok farklı koruma statüsü ve bu koruma statülerine ilişkin farklı merciler tarafından tanınmış idari yetkiler bulunmaktadır. Bu durum da ciddi bir yetki karmaşasına yol açmaktadır."
Değerli milletvekilleri, bir millî parkın korunması demek zaten burada sürecin hızlı bir biçimiyle tamamlanmasını, inşai faaliyetlerin, turizm tesislerinin yapılmasını, yol, otoyol, otopark gibi inşaatların yapılmasını değil; millî park statüsünün korunabilmesi için başta Orman Bakanlığı olmak üzere millî park statüsünde kendisine yetki tanımlanmış olan pek çok kurum ve kuruluşun bu konuda hassasiyet göstermesini öne getirmektedir. 1961 yılında millî park ilan edilen, Türkiye'nin 5'inci millî parkı olan Uludağ Millî Parkı "alpine zone"ları, endemik türler, yaban hayatının taşıdığı farklı özellikler dolayısıyla millî park ilan edilmiştir. Gerekçelerde sunulduğu gibi Uludağ Millî Parkı'nda bir yetki karmaşası yoktur.
Şimdi, sayın milletvekilleri, Milli Parklar Kanunu aslında Uludağ'ın korunması ve geliştirilmesi açısından bugün "Uludağ Alan Başkanlığı" adı altında gündeme getirilen ve güçlü yetkilerle donatılan bu kurum yerine Millî Parklar Genel Müdürlüğü Uludağ Millî Parkı bu yetkilerin önemli bir kısmı tarafından desteklenmiş olsaydı Uludağ gelecek yüz yıllara, gelecek bin yıllara son derece sağlıklı bir biçimiyle aktarılabilirdi.
Niçin Uludağ çok kıymetli? Türkiye'nin 4'üncü büyük şehri olan Bursa'nın içme suyu kaynaklarının yüzde 90'ı Uludağ'dan, yer altı sularının neredeyse tamamına yakını Uludağ'dan beslenmektedir.
Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye'nin bu yıl üzerine yağışla gelmiş olanla birlikte su rejiminde biriktirdiği toplam su 112 milyar metreküpten 102 milyar metreküpe düştü yani toplam su varlığımızın yüzde 10'u kadarını daha bu yıl kaybettik. Yani günümüzde siyaset yapan boş sıradaki milletvekilleri gibi siz değerli milletvekilleri, gelecekte Türkiye'nin su fakiri bir ülke olduğunu ve su kaynaklarının geniş bir biçimiyle korunması gerektiği gerçeğini asla unutmamamız gerekir. Başta tarımsal üretimde olmak üzere her türlü gelişmiş su kullanma tekniklerinin yanında, doğrudan su kaynaklarının bozulmaması ve yer altı, yer üstü su kaynaklarının etkin bir biçimiyle kullanılması için de azami gayret göstermek zorundayız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 9 ve 10 Aralık tarihinde Komisyonda bu yasa teklifini görüştüğümüze göre, bütçe takviminin içinde geldiğine göre bu yasa teklifi gerçekten çok önemliydi ve bunun hemen çıkarılması öngörülüyordu ama gördük ki bu yasanın çıkarılması yeni yıla kaldı, yeni Meclise kaldı. Bugün de burada olduğu gibi... Geçen hafta görüşülecekti, geriye çekildi yani elzem olan bir yasa değil ama bu yasayla ilgili, değerli milletvekilleri, Komisyon görüşmelerinde biz muhalefet milletvekillerinin değil ama bir iktidar partisi milletvekilinin geçmiş dönemde Millî Parklar Genel Müdürlüğü yapmış Adalet ve Kalkınma Partisi Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan'ın açıklamaları oldu. Onların bir kısmını buradan tutanaklara da geçirmek istiyorum: "Arkadaşlar, 1958 yılında biz Millî Parkları Türkiye'ye getirdik, Bursa'daki millî park statüsü de Uludağ için 1961 yılında hayata geçti. Bugün Turizm Bakanı kendisine gelmiş olan onama kararlarının tamamını bir buçuk-iki yıldır onamayarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına göndermeyerek yasal süreci tıkıyor, sonra da geliyor, Genel Kurulda, komisyonlarda yetki karmaşası dolayısıyla kurumların çalışmadığını ve işlerin hızlı gitmediğini söyleyerek bir aldatmaca yapıyor." Kim söylüyor bunu? AK PARTİ'nin Ankara Milletvekili. Nerede söylüyor? Türkiye Büyük Millet Meclisi Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Komisyon görüşmelerinde söylüyor. Başka ne söylüyor? "Uludağ'da -yine onun ağzıyla söylüyorum- içme ve kullanma suyunun Bursa'nın 11 su havzası bu bölgede, 7 göl ve göleti var, doğal göl burada, 13 akarsuyu var, 15 kaynak suyu var ve bugün Bursa'da üretilip Türkiye'nin pek çok yerine dağıtılan kaynak sularının da membasının burada olduğunu görüyoruz." Yine milletvekili diyor ki: "Siz burayı Davos yapmak istiyorsunuz." Anlıyoruz ki siz burayı Davos yapmak istiyorsunuz. Davos yapmak için de Alan Başkanlığıyla, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde nasıl ki saraya bütün yetkileri verdiyseniz şimdi Bursa Uludağ'a da bir alan başkanlığıyla saray yetkileriyle donatılmış bir başkanlık öneriyorsunuz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ne yapacakmış bu Alan Başkanlığı? Kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan bütün mülkleri Bakanlığa devredecek, önce kendisi kamulaştıracak, Turizm Bakanlığının istediği tesisleri alabilmesi talebini de koşulsuz yerine getirerek Bakanlığa devredecek. Peki, Bakanlık ne yapacak? İstediği kişi ve kuruluşlara, şirketlere de buraları trampa edecek, satacak, kiralayacak yani Davos'tan anladıkları bunlar. Biz Uludağ'a baktığımız zaman orada canlı türlerini, bitki türlerini, yer altı, yer üstü su kaynaklarını, oksijen kaynaklarını görüyoruz; onlar ise Uludağ 1. ve 2. Oteller Gelişim Bölgelerindeki yapıların yanına yeni yapılar yapmayı, beş yıldızlı, altı yıldızlı ultra lüks oteller yapmayı, bu sayede buraya gelecek olan turist sayısını arttırmayı hedefliyorlar.
Değerli milletvekilleri, millî parkların istenildiği kadar, dilenildiği kadar sınırsız sayıda turist alabilmesi, bunların konaklatılabilmesi bir kere millî parkın kuruluş ilkesine aykırıdır. Millî parklara bırakınız çok sayıda insanın girmesini, girecek olan insan sayısını, motorlu ya da elektrikli araç sayısını ya da burada sportif amaçla çalışacak, görev yapacak, faaliyette bulunacak insanların bir etkileşim eşiği var, bu eşiğin üzerine çıkılmaması gerekir, bu sayının artırılmaması gerekir. Niye bunu söylüyoruz? Gene raporlarda, son yirmi yıl içinde Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu dönemde Uludağ üzerindeki kayalıkların ya da çorak arazinin ya da işte çayır vasfını yitirmiş olan arazi oranının yüzde 7'den yüzde 13,5'a çıktığını görüyoruz. Yani Uludağ aslında bağırıyor, "Beni kurtarın." diyor, SOS veriyor, "Var olan endemik türlerimi, canlı türlerimi ve yer altı, yer üstü kaynaklarımı koruma konusunda sıkıntıdayım." diyor. Bunu da kelleşerek, bozlaşarak ortaya çıkarıyor.
Yine yasayla birlikte, 2863 sayılı Yasa'yla sit alanlarıyla ilgili geçmişte Kültür Bakanlıklarına, koruma kurullarına verilmiş olan özel yapılaşmayla ilgili denetleme yetkilerini, Alan Başkanlığı, tümüyle devreden çıkararak kurmuş olduğu bir komisyon eliyle kendi bünyesine taşıyor. Şimdi, ne var bu Komisyonda? Üniversiteler var mı, bu konularda uzmanlaşmış kadrolar var mı? Biraz önce Sayın Gaydalı söyledi, ne var burada: 8 tane meslek disiplininden 4 kişinin alınacağını söylüyor. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Siz bir meslek disiplinini bir komisyon için öneriyorsanız bunlar içinden hangi kriterlere göre kimin alınıp kimin alınmayacağına kim karar verecek? Alan Başkanı karar verecek. Alan Başkanı kendi kamu bürokrasisinden atadığı memurlarla burada tamamen imar rantının önünü açacak ve Uludağ'a yapılaşmayı açacak olan bir süreci hayata geçirmiş oluyoruz.
Şimdi, niye biz endişe duyuyoruz değerli arkadaşlar. Adalet ve Kalkınma Partisi doğa, çevre ve rant meydana geldiği zaman sadece biz değil Türkiye'deki bütün çevreci örgütler, doğaya ve çevreye duyarlı bütün insanlar bir anda "Ne oluyor?" diyor. Niye? Biz sizi görmedik mi, Kanadalı altın madeni şirketi için Kaz Dağları'nın binlerce dönüm arazisinin tarumar edilmesine onayı siz vermediniz mi? Yine, bir millî park olan Rize Çamlıhemşin'deki Ayder Yaylası'na siz on binlerce metrekarelik binaları getirip şu anda yapmıyor musunuz ki? Yani bir millî park, millî park özelliğini kaybettikten, sit alanı statüsüne dönüştükten sonra, sizin, orada oluşturduğunuz başkanlıklar eliyle neler yaptığınızı biz Kapadokya'da görmedik mi? Peribacalarını yolun üzerinde kalıyor diye yıktığınızı biz görmedik mi? Yine, Dünya UNESCO Kültür Miras Listesi'nde bulunan Süleymaniye Camisi'nin hemen önünde İlim Yayma Cemiyetine ait olan bir öğrenci yurduna, durdurulmuş olmasına rağmen AKP ve MHP'nin meclis üyelerinin çoğunluk oylarıyla yeniden imar ruhsatı verdiğinizi biz görmedik mi? Yani ne kültüre ne doğaya ne de yüz yıllık cumhuriyetimizin ve binlerce yıllık bir geleneği olan bu topraklardaki bu kadim kültürlerin yaratmış olduğu hiçbir değere saygı duymayan bir yönetim anlayışını görüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada tabii bazı maddeler var, bu maddeler üzerinde tek tek durulduğunda şu ortaya çıkıyor: Niçin Orman Bakanlığı burada bir tek memurla temsil ediliyor? Bakın, burada Milliyetçi Hareket Partisinin milletvekilleri var. Hepimiz biliyoruz ki orman mühendislerinin içinde ve Orman teşkilatında milliyetçi çok sayıda kamu personeli çalışmaktadır ama onların bir özelliği vardır, ormana gözü gibi bakarlar; benim bildiğim, ormanı korumak için alabildiğince özen gösterirler.
BAKİ ERSOY (Mersin) - Ne mutlu, iyi ki varlar.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Bakın, son dönemde kıyılarımızda, çadır turizm alanlarında, deniz kıyısındaki orman alanlarında, şimdi de Uludağ Millî Parkı'nda tamamen Orman Bakanlığı ve onun korumacı yönetim anlayışı devre dışı bırakılarak "Alan Başkanlığı" adı altındaki bir yapılanmaya, rant odaklı bir yapılanmaya sürükleniyoruz.
Şimdi, başka ne getiriyor bu? Seçilmişler nerede? Burada imar yetkisini getiriyorsunuz, bir bölgeyi imara açıyorsunuz, millî park statüsünden çıkarıyorsunuz ama demokrasinin en temel organı olan seçilmiş yerel meclislerin hiçbir biçimiyle burada söz sahibi olmadığını görüyoruz. Sadece Danışma Kuruluna üye verebiliyorlar. Şimdi, buradan hareketle de şunu söylemek gerekir: Biz cumhuriyetin 2'nci yüzyılına girdiğimiz bu dönemde, artık, halkın kendi oylarıyla seçilmiş yerel belediye meclisleri eliyle o bölgelerle ilgili karar süreçlerinin alınmasını ve uygulanmasını mutlaka savunmak zorundayız.
Yine, burada yasa teklifi kamulaştırmayla ilgili bir düzenleme getiriyor. Uludağ'da Başkanlık istediği yerlerde kamulaştırma yapabilecek. Kamulaştırma yaptığı yerlerle ilgili de Bakanlık gerek görürse, buraları "turizm tesisi" adı altında teşvik kapsamına alırsa, tahsis kapsamına alırsa, trampa ya da kiralama kapsamına alırsa da vatandaşın özel mülkiyeti kamulaştırılarak Bakanlık eliyle buraların verilmesinin, dağıtılmasının önü açılacak. Temel mülkiyet hakkına bile aykırı olan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Yine, değerli arkadaşlar, teklifin 1'inci maddesinin -biz burada, karşı oy yazımızda da söyledik- asıl amacı, var olan bir alandan rant yapısı oluşturmaktır. Uludağ Alan Başkanlığı, Uludağ oteller bölgesindeki var olan yapı stokunun yanına ya yeni yapı stoku getirmeyi ya da buraya ilave yeni binalar yapmayı hedef almaktadır. Peki, siz bunu Bursa halkına sordunuz mu? Bursa halkı karşı. Çevreci örgütlere sordunuz mu? Onlar da karşı. Milletvekillerine sordunuz mu? Hiçbiri yok. Peki, kim bunun arkasında? Baktığımızda, Bursa Milletvekilleri teklifin sahibi olarak gözüküyorlar. Buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Komisyon görüşmelerine Bursa'da sivil toplumu temsil eden arkadaşlarımız geldi ve Komisyonda görüşlerini ifade ettiler. Bunlar halk değil mi, bunların görüşleri sizin açınızdan değerli değil mi? Yarın seçime gittiğinizde Bursa halkına gidip yaptığınız bu çalışmayı nasıl söyleyeceksiniz? Evet, Komisyonda söylediğimiz gibi burada bir kez daha tespit edelim: Bu, kişiye dönük, ısmarlama, sipariş edilmiş, arkasında birkaç otelcinin, birkaç sermaye grubunun teşviklerle, başka kredi olanaklarıyla önümüzdeki dönem yapacağı yatırımların önündeki -başta Orman Genel Müdürlüğü, başta Millî Parklar olmak üzere- var olan engelleri kaldırma konusunda getirilmiş bir dayatmadır.
Bakın arkadaşlar, bir bölgeye turist gelmesini istiyorsanız iki tane işarete ihtiyacınız var; bunlardan bir tanesi millî park, diğeri UNESCO Kültür Mirası Listesi'nde olmak. Çünkü -eğer özlediğiniz turist- bunlara değer veren turisti, ortalama ziyarette bin ve bin doların üzerinde harcama yapan bir turisti Bursa'ya getirmeyi düşünüyorsanız "millî park" logosunun ve UNESCO Kültür Mirası Listesi'nin ne kadar değerli olduğunu bilmeniz gerekir. Ama siz, şimdi, millî park statüsünden çıkardığınızda, burayı sit alanı hâline getirdiğinizde, Uludağ Alan Başkanlığı... Arkadaşlar, dünyanın hangi ülkesinde, hangi turizm literatüründe "Alan Başkanlığı" diye bir kavram var? Nasıl bu pazarlamayı yapacaksınız? Ama belli ki son bir iki yıl içinde petrol ve doğal gaz fiyatlarının yüksek artışıyla beraber Türkiye'ye gelmiş olan Körfez ve Körfez sermayeli turizm hareketleri birilerinin iştahını kabartmaktadır. Ama unutmamak gerekir ki petrole dayalı turizm faaliyetleri de görecelidir, zaman içinde değişkenlik gösterir, petrol ve doğal gaz fiyatları dünya standardının öngördüğü rakamlara geldiğinde bu turizm faaliyetlerinin büyük bir çoğunluğu da yerine gelemez hâle gelecektir.
Yine, arkadaşlar, bu metindeki "Uludağ Alan Başkanlığı" tanımıyla ilgili endişelerimizi bir kez daha belirtmek istiyorum. Bu Alan Başkanlığının almış olduğu kararlarla ilgili yurttaşın, siyasetin, yerel meclislerin hiçbir biçimiyle bir karşılığı yoktur. Yani Bakanlık tarafından atanmış Alan Başkanının, Alan Başkanlığı tarafından kamu kurumlarından seçilmiş olan memurların alacağı kararlar nihai kararlardır; sanki Yüksek Seçim Kurulu gibi. Yüksek Seçim Kurul kararıyla ilgili nasıl ki bir işlem yapılamıyorsa Alan Başkanlığının kararlarıyla ilgili de herhangi bir işlem yapılamıyor.
Buradan sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum: Değerli arkadaşlar, Türkiye'de millî parkların sınırları ve alanları dünya ortalamasının son derece altındadır. "Alan Başkanlığı" adı altında bir düzenleme yapmak yerine, benim size naçizane tavsiyem, gelin, Sakarya Meydan Savaşı'nın geçtiği toprakları millî park ilan ediniz; gelin, Afyonkarahisar'da, Kocatepe'de, Dumlupınar'da meydan savaşının yapıldığı yerleri; gelin, Kop savunmasının yapıldığı, Kop geçitlerinin olduğu yerleri millî park ilan ediniz. (CHP sıralarından alkışlar) Yani millî parklarımızın alanlarını genişletiniz, sayılarını artırınız, sınırlarını büyütünüz ve buralarda yapılması gereken faaliyetlerde bulununuz. Ama görünen o ki siz bu yasa teklifiyle istediğiniz sonucu elde edemeyeceksiniz çünkü doğaya ve çevreye inanan, onun hak ve çıkarlarını koruyan, meslek örgütlerinin, çevre örgütlerinin istek ve görüşlerini dikkate alan yeni bir yönetim anlayışının çok yakında iktidar olduğunu hep birlikte göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gitmekte olan, Meclisin son dönemini yaşayan bir iktidarın, bu Alan Başkanlığıyla birlikte neyi hedeflediğini anlamakta gerçekten zorluk çekiyoruz. Çünkü belki iki yıl sürecek olan -yasanın içinde var- kanun ve imar planlarının yapma sürecinin ne zaman tamamlanacağı belli değil ama onun yerine, üç aylık geçici bir süre içinde özel yapılaşma koşullarını getirerek bir alan açmaya çalışıyorlar. Belli ki bu yasa teklifi çıkana kadar verilmedik maden ruhsatlarına ruhsat vererek onları bu yasa teklifinin içine alacaksınız, belli ki özel yapılaşma koşullarıyla bu üç aylık dönem içinde yapabildiğiniz kadar Uludağ'a zarar verip sonra çekip gideceksiniz.
Gidiyor gitmekte olan, geliyor gelmekte olan diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)