GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Uludağ Alanı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:50
Tarih:17.01.2023

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Değerli halkımızı, cezaevlerinde bizi izleyen arkadaşlarımızı selamlıyoruz.

Bu talan yasaları bir türlü bitmiyor, giderayak yeni bir talan yasası karşımızda. Yine doğaya, ekolojiye, insana, ağaca, suya, toprağa saldırmaya devam ediyorsunuz. Vallahi öyle bir memleket oldu ki insanlar gittikleri yerlerde güzel yerlerin fotoğraflarını çekmeye çekinir oldular zira "Paylaşırsak yine AKP görür, buraları da talan eder." diye kaygıya kapılmaya başladılar. Nasıl bir anlayışınız var, anlaşılması mümkün değil. Güzel olan her şeye düşmansınız; barışa düşmansınız, doğaya düşmansınız, insana düşmansınız, her şeye düşmansınız.

Bugün, iklim kriziyle iç içe geçmiş ekolojik yıkımın temel sebeplerinden biri de sizin iktidarınız; kapitalist sermaye birikimi hırsı ve talan politikalarınız. Kanal İstanbul, üçüncü köprü, üçüncü havalimanı projelerinizle İstanbul'un geriye kalan yeşilini de betona boğdunuz; doğayı, suyu, ormanı talan ettiniz. Rantsal dönüşümlerle halkı evlerinden barklarından, yaşam alanlarından ettiniz. Enerji ve maden projeleriyle ekolojik dengeyi altüst ettiniz. Murgul'da, Cerattepe'de, İkizdere'de, Kaz Dağları'nda, Şırnak'ta sermaye maden çetelerinizle toprağı kirlettiniz. Ekolojistler, çevre aktivistleri, sivil toplum kuruluşları ve halkın mücadelesine rağmen, on iki bin yıl boyunca uygarlık tarihine tanıklık etmiş bir yeri, Hasankeyf'i pervasızca ortadan kaldırdınız. Van'da sazlıkları imara açtınız. Van Gölü, kanalizasyon atıkları ve katı atıklarla kirletilmeye devam ediliyor. Sermayenin göz diktiği yani sizin göz diktiğiniz Akbelen Ormanı'nda tüm canlıların, doğanın, halkın yaşama hakkı hiçe sayılıyor. 740 dönümlük ormanlık alanda bulunan ağaçlar, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerini işleten Limak Holding ve İçtaş ortaklığındaki sermaye çeteleri tarafından açık maden ocakları için kesilmeye çalışılıyor. Akbelen termik santrallerle, köy halkının deyimiyle "cehennem ocağı"na dönüştürülmek isteniyor. 2019'dan beri talana direnen köylüler ve çevre dostları adalet nöbetini sürdürüyor. Köylüler ve ekoloji savunucuları jandarma tarafından şiddete uğrasalar da gördükleri baskılara, gözaltılara, tehditlere rağmen hem mücadeleyi hem nöbetlerini sürdürmeye devam ediyor, zeytinlikleri maden alanı ilan edenlere, sit alanlarını enerji şirketlerine peşkeş çekenlere karşı direniyorlar. Görevi Limaka ve sermayedarlara termik santral için ruhsat izni vermekten ibaret olan Tarım ve Orman Bakanlığının hukuksuzluğuna karşı direniyorlar ve sakın vazgeçeceklerini sanmayın. Sakın ha sakın Akbelen Ormanı'na girmeye kalkmayın, zira bugünlerde yine girmek gibi bir derdiniz varmış. Girmeye kalkarsanız karşınızda direnen köylüleri ve bizleri bulacaksınız, buradan bir kez daha hatırlatalım.

Şimdi de bunlar yetmezmiş gibi, milyonlarca yıllık jeolojik süreçler sonucunda oluşan ve bir kez yok edildiğinde bir daha yerine konulması imkânsız olan Uludağ'ı ranta açmak istiyorsunuz. Başta Uludağ olmak üzere, Türkiye'de var olan bütün millî parklar Millî Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilir. Yetki sahibi nettir, bu konuda bir kargaşa yok ama sizin derdiniz aslında yine bir talan; tek adam rejiminin yasaları, hukuku tanımadan kıyıma geçmek istiyor. Ülke de tek adamın imzasıyla, kararnameleriyle büsbütün saldırı altına alınmak isteniyor. "Alan başkanlığı" denilen şey, aslında, ekolojistlerin dediği gibi, talan başkanlığından başka bir şey değil. AKP ve sermayedarları her güzel yeri sömürüye açmak istiyor, bu alanların artırılması yetkisinin Cumhurbaşkanlığına verilmesi de bu nedenden kaynaklanıyor. Mesela, örneği neydi? Kapadokya'ydı. Kapadokya, Alan Başkanlığı çıktıktan sonra millî parklar sınırından çıkarıldı. Çevreciler, bölge halkı, ekoloji aktivistleri, bilim insanları "Uludağ'ın statüsünün değiştirilerek imar alanlarının genişletilmesi anlamına gelen alan başkanlığına dönüştürülmesini istemiyoruz." diyor. "Bu yasa diğer millî parklar için de rant tuzağının başlangıcı olacak." diyor. "Uludağ Alanı içerisinde doğal sit alanları" ibaresiyle sanki küçük bir alanmış gibi gösterilmeye çalışılsa da Uludağ Alanı, ilan edilecek 2 bin hektar alanın tamamı millî parktır ve doğal sit alanıdır. Taşına bile dokunulmadan önce iki kere düşünülmesi gereken dünya mirasına, bugün, bu iktidar ve sermayedarlar iş makineleriyle girmek istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Bu yasa, Uludağ'daki bir grup zengin ve onlara ilave olup zenginleşecek bir grup turizmcinin, tüccarın iktidar ortaklığıyla Uludağ'ı talan etme yasasından başka bir şey değildir.

Evet, bir yok edici düzeniniz var, güzel olan her şeyi yok etmeye çalışıyorsunuz ama buna karşı da direnenler var; işte, bu direnenler 15 Ocakta Kartal Meydanı'nda toplandı. İstanbul'un dört bir yanından gelen halk, Emek ve Özgürlük İttifakı'yla birlikte, sizin savaş düzeninize, yoksulluk düzeninize, baskı ve talan düzeninize "Dur!" dedi. "Birlikte değiştirelim." diye haykırdı ve bu sese cevap veren on binler o meydanları doldurdu. Neşeyle, coşkuyla, kararlılıkla, tek adam rejimini ve sermaye, çete, mafya düzenini yerle yeksan edeceğini herkese gösterdi. "Birleşe birleşe geliyoruz, Gezi ruhuyla, Kobani direngenliğiyle geliyoruz." dedi. "Kürt halkı, halklar, farklı inançlar, kimlikler, kadınlar, Barış Anneleri, bu coğrafyanın yüz akı renklerle geliyoruz." dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Emek ve Özgürlük İttifakı geliyor; bataklığa batmış iktidarınızı tarihe gömmeye geliyor. (HDP sıralarından alkışlar)