GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:51
Tarih:18.01.2023

HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Halkımızı selamlıyorum.

Evet, bir sorun alanı daha; AKP'nin "Çözdük, çözüyoruz. Asırlık sorunu çözdük." diye reklamını yaptığı ama aslında gerçek anlamda bir çözüm üretmediği sorun alanlarından bir tanesi. Denilmişti: "Asırlık sorundu." Evet, asırlık sorun ama "Çözdük." kısmı gerçeğin dışında kaldı. Silivri ve Çatalca'da köylülerin yaşam alanları ve geçim alanları şu an hukuksuzca gasbediliyor, mülkiyet hakları ihlal ediliyor, halk tarım arazilerinin tapularını alamıyor, halkı geçim kaynağı olan tarım yapmaktan alıkoyan bir uygulamayla karşı karşıyalar. Çatalca'nın Hallaçlı, Gümüşpınar, Aydınlar, Karamandere, Yaylacık Mahalleleri ve Binkılıç Mahallesi ile Silivri ilçesinin Sayalar, Danamandıra ve Çayırdere Mahallesi'nde yaşayan halk yüz kırk beş yıldır oturdukları yaşam alanlarında şu an işgalci muamelesi görüyorlar ve onlara diyorlar ki: "Oturduğunuz sürelerin paralarını ödeyin." Buralardan geçmişe yönelik "ecrimisil" adı altında kira parası talep ediliyor. Ne kadar ilginç değil mi? Yüz kırk beş yıldır bir yerde oturacaksınız, oralarda yaşamlarınızı sürdüreceksiniz, geçim kaynaklarınızı buralardan sağlayacaksınız, sonra birdenbire AKP iktidarı gelecek 2016'da, diyecek ki: "Siz burada işgalcisiniz, buraların kiralarını ödemek zorundasınız."

Sonra yasalar çıkıyor ama bu yasaların hiçbiri çözüm üretmiyor; bir kısım köylü alabilirken bu arazileri, bir kısım köylü için fiyatların çok yüksek olması, bir dönem ekilmemiş olması maalesef tapulu arazilerinin tapularının halka geçmesinin önünde bir kez daha engel oluşturuyor. Tabii, bütün bunları düşününce "Acaba dert ne; arkadaki dönen rant alanı ne, kimler buralardan yararlanıyor da köylünün bu şekilde kendi arazilerinde, kendi yaşam alanlarında kalmalarının önüne geçilmeye çalışılıyor?" sorularını da beraberinde getiriyor. Bir an önce bu sorunların çözüme kavuşmasını ve yüz kırk beş yıldır orada yaşayan insanların tapularının verilmesini, yüksek bedellerden vazgeçilmesini, ecrimisil taleplerinden de vazgeçilmesini bir kez daha buradan hatırlatalım. Önergeyi bu anlamıyla da desteklediğimizi beyan ediyoruz.

Şimdi, memlekette hukuksuzluk çok tabii ki. Dün yine bir hukuksuzluğu yaşadık. Şaşırdık mı? Elbette ki şaşırmadık. Kemal Kurkut davası; 21 Mart 2017 tarihinde Diyarbakır'da "Nevroz"a gitmek isterken polis kurşunuyla öldürüldü ve 23 yaşındaydı. Hemen arkasından Valilikten açıklama geldi, Valilik dedi ki: "Canlı bomba şüphesiyle öldürüldü." Hemen olay çarpıtılmaya çalışıldı, hemen olayın üstü örtülmeye çalışıldı ama burada özgür basın emekçileri vardı, işin hakikatini açığa çıkarmak için mücadele eden basın emekçileri vardı ve bunlardan biri Abdurrahman Gök'tü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Abdurrahman Gök olayın fotoğraflarını çekmişti. Fotoğraf, hiç de canlı bomba şüphelisi olmadığı, üstünün tamamen çıplak olduğu, üzerinde hiçbir şeyin olmadığı açık olan Kemal Kurkut'un polis tarafından hedef alınarak öldürüldüğünü açık olarak belgeliyordu. Bunun üzerine mecburen yargılama yapılmak zorunda kalındı, göstermelik bir dava sürdürüldü ama bu göstermelik dava sonucunda ilk başta sanık polis beraat ettirildi, arkasından, bozma üzerine de -beraat bile kesmemiş olacak ki cezasızlık politikanızı- ceza verilmesine yer olmadığı noktasında yeni bir karar verildi. Yani bir kez daha güvenlik güçlerinin işlediği suçlara ilişkin, Kürt halkına yönelik işlediği suçlara ilişkin cezasızlık politikasıyla ödüllendirme mekanizması devreye girdi ama olayı açığa çıkaran gazeteciyi susturmak için ceza vermekten geri durmadınız ama özgür basın emekçileri susmadı, susmayacak, bu cinayetlerin de hesabı sorulacak. (HDP sıralarından alkışlar)