GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Uludağ Alanı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:51
Tarih:18.01.2023

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, çok uzun süreden beri AKP bir temel kanun getirdi ve biz de bu Mecliste bir temel kanunu görüşme şansına nail olduk. Ama gerçekten keşke iyi bir temel kanun getirseydi de "Uludağ'ın güzelliklerini yok etmeye çalışan böyle bir kanun teklifi getirmeseydi." demekten de kendimizi alıkoyamıyoruz. Giderayak "Uludağ'ı da Körfez'i de bütün sit alanlarını da yok edelim." diye düşünüyorsunuz herhâlde ama merak etmeyin, az kaldı; o Uludağ'ı size yağmalatmayacağız.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 23 Aralıkta Paris'te hunharca bir katliam gerçekleşti ve benim de memleketimde birlikte çalışma imkânı bulduğum Mir Perwer de orada katledilenler arasındaydı. 5 Ocak tarihinde cenazesi Muş'a getirildi ve sizin Hükûmetiniz bir kez daha nasıl Kürt düşmanı, nasıl ölü düşmanı, cenazeye nasıl saygısız bir Hükûmet olduğunu açık ve net bir şekilde ortaya koydu. Havaalanından itibaren cenaze kaçırıldı, biz milletvekillerinin dahi cenazeye eşlik etmesi engellendi, birinci derece yakınları dahi mezarlığa alınmadı. Oradan, kentin çeşitli yerlerinden, yani neredeyse bütün serhatten gelen ve son yolculuğuna uğurlamak isteyen halka gazla ve tazyikli suyla ve hatta jandarma taşla saldırdı, yetmedi araçları tahrip etti, insanları araçların kapısını açarak zorla darbede ede gözaltına aldılar ve bütün bunları gören, daha doğrusu bütün bunları duyan ve bir evin bir oğlunu yitirdiği için buna yüreği dayanmayan annesi de dün gece vefat etti. Ben bu vesileyle bir kez daha Filiz Aydın'a Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Biz, bütün o engellemelere rağmen oradaydık, cenazemizi sahiplendik; Kürt halkı bir kez daha kendi cenazesini nasıl görkemli sahipleneceğini gösterdi ve sizler de tarihe cenaze kaçıran, cenazeye zulmeden iktidar olarak geçtiniz; bunun da altını bir kez daha çizmiş olalım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, az önce Ömer Vekilimiz de söyledi, Şenyaşar ailesinin davası görüldü. Ben Şenyaşar ailesinin cenazesinde Urfa'ya gittim. Hani, gerçekten böyle bir kavram var ya, dağın taşın dili olsa dile gelir herhâlde, acı o kadar büyüktü, Emine annenin feryadı o kadar derindi ama siz dört buçuk yıl boyunca sırf failler AKP'li diye, sırf failler sizin milletvekiliniz diye üzerini örttünüz ve dava dört buçuk yıl sonra açılabildi. Üstelik sürgünde, bir başka ilde, üstelik de savcınız her adımıyla delilleri karartmaya çalıştı, oradaki kolluğunuz, oradaki mülki idare amirleriniz sürecin üzerini kapatmaya çalıştı. Ve ben bir hemşireyim, bir sağlık ocağında ne olabileceğini tahmin ediyorum, siz bir sağlık kuruşunda 3 insanı katlettiniz, 3 insanı. Bir sağlık kuruluşunda yani yarasını sarmaya gelmiş yani tedavi olmaya gelmiş insanları siz orada, devlet hastanesinin içinde öldürdünüz ve bu utancı da bir an olsun taşımıyorsunuz, size söyleyecek laf bulamıyoruz değerli arkadaşlar.

Diğer bir mesele, bütün kameraların gözü önünde öldürülen Kemal Kurkut'un davasında "Polise ceza verilmesine gerek yok." diye karar verdiniz. Ali İsmail Korkmaz'ın katiline yedi ay on beş gün yaralamadan ceza verdiniz. Siz sabah akşam adaletten bahsediyorsunuz, siz sabah akşam "Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü." diyorsunuz. Kime, neyin masalını anlatıyorsunuz ya? Siz kameraların önünde işlenmiş bir cinayeti akladınız, o cinayeti görüntüleyen gazeteciye ceza verdiniz ama kolluğun sırtını sıvazladınız. Neden? Çünkü öldürülen bir Kürt. Neden? Çünkü Ali İsmail bir muhalif, bir Alevi. Bu ülkede Kürtleri öldürmek serbest, Alevileri öldürmek serbest, kadınları öldürmek serbest. Kime dokununca ses çıkarıyorsunuz siz? Hangi ağababanız ölünce, hangi mafya, çete lideriniz ölünce ses çıkaracaksınız da aklınıza yargı gelecek, hukuk gelecek? Gerçekten merak ediyoruz. Daha ne kadar çürüteceksiniz bu düzeni? Daha ne kadar su kokacak, ne kadar tuz kokacak, ne kadar su çürüyecek? Nereye kadar bekleyeceksiniz? Biz beklemeyeceğiz değerli arkadaşlar ve şunu da bilin ki halk bütün bu yaptıklarınızı biliyor. Bu ülkeyi bir çeteler üssü hâline getirdiniz ya! Her şehirde mafya hesaplaşması yaşanıyor, silah çeken silah çekene. Kentin ortasında arabalar taranıyor ve sizin İçişleri Bakanınız, daha doğrusu suç işleri bakanınız bizim milletvekillerimizin yurt dışına çıkışını engellemekle meşgul.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Daha iyi yapabileceği bir iş yok mu? Mesela Sırp mafyasını, mesela eroin, esrar baronlarını, mesela torbacılarınızı niye durdurmuyorsunuz? Bütün limanlar neredeyse narkomerkez olmuş, bütün ülke Kolombiya üssüne dönmüş... O Escobar'ın filmi var ya, siz ona on çıkarırsınız, siz ona rahmet okutursunuz. O filmin -Escobar'ın- asıl unsuru sizsiniz ya, asıl karakteri sizsiniz ama ne yapıyorsunuz? Kafanızı kuma gömmüşsünüz, hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsunuz.

Şimdi, suçlular üniformalı olunca kolluğu aklamayı biliyorsunuz. Bir şey daha yapıyorsunuz; bu kentte, bu ülkede 4 Alevi kurumuna saldırı oldu, siz onun failine "Akıl sağlığı yerinde değil." diye rapor aldırmışsınız. Kim inanır size ya? Kim inanır? Yıllardır bu ülkede Aleviler katlediliyor, hepsi ya deli ya meczup ya da sizin Ahmet dedeniz oluyorlar değil mi? Niye? Çünkü Aleviler. Onun için, değerli arkadaşlar, az kaldı maraz kaldı, gidiyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)