| Konu: | Uludağ Alanı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 18.01.2023 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri ve yurtsever halkımız; dünkü konuşmamda bu yasa önerisinin özellikle önlemek, korumak ve geliştirmek açısından Anayasa'nın devlet için öngördüğü yükümlülüklerin ÇED telaffuz bile edilmeden nasıl ihlal edildiğini anlattım; bilgilenme yok, katılım yok, karar düzeneğine katılmak zaten mümkün değil; Bursa halkı dışlanmış, Bursa'daki sivil toplum örgütlerinin sesi duyulmamış, uzmanların görüşü dikkate alınmamış ve bakanlıklar olarak -burada bana gelen listeye göre- Çevre Bakanlığı dışlanmış, doğrudan konuyla ilgili olduğu hâlde Orman Bakanlığı dışlanmış, yalnızca Turizm Bakanlığının temsilcisi söz konusu ve üstelik hukuk müşaviri veya hukuk işleri müdürünü de ekokırım suçuna ortak etmek için muhtemelen zorla göndermişlerdir. Durum budur ve durum vahimdir.
Şimdi, burada, 8'inci maddenin öngördüğü husus şudur: Tek kuruma, 4 yasayla; Belediye, Harçlar, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Yasalarıyla, gelir, plan, yönetim, kamulaştırma ve özelleştirme yetkileri Uludağ Alan Koruması Başkanlığına devrediliyor, buna geçiriliyor. Bu, hukuk devletinde mümkün mü? Diğer maddelerden vazgeçin, sadece 2'nci maddeyi okuyun ve üstünü çizin; hani "Değişmez madde ve bunu çok sahipleniyoruz." söylemlerine karşı.
Evet, aslında bu madde, yalnız başına, millî olan değerlerin, varlıkların, millî parklar alanının, Millî Parklar Genel Müdürlüğünün, bunların nasıl tasfiye edildiğinin tipik bir örneği çünkü Uludağ'la sınırlı kalmamakta ve aslında, saray güdümündeki kurumlara, birimlere devredilmekte; bu, Ahlat'tan Uludağ'a kadar Türkiye bütünlüğünü kapsamına almaktadır. Çünkü Uludağ Bursa'yla sınırlı değildir; Uludağ sorunu, aslında bu yasa önerisiyle getirilen sorun Anayasa bütününü ilgilendirdiği gibi, Anayasa'nın ülke öğesini düzenleyen hükümleri dinamitlediği gibi aslında Türkiye bütününü ilgilendiriyor bu; bu bakımdan Resmî Gazete'de her gün görüyoruz acele kamulaştırma. Ya Cumhurbaşkanının kararıyla acele kamulaştırma Anayasa'da dayanağı olmadığı hâlde veyahut da hazine arazilerinin sürekli satılması... İşte, bu aslında Uludağ Alan Başkanlığı adı altında Türkiye'nin tarihsel, kültürel ve doğal ne kadar ulusal değeri varsa, millî değeri varsa bunların satılması, bozulması, yok edilmesi biçimindeki bir sürece tanık olmaktayız. Hâliyle Anayasa'nın öngördüğü önleme, koruma ve geliştirme pek fantezi bir deyim olarak kâğıt üzerinde kalmaktadır.
2017 kurgusu aslında büyük ölçüde cumhuriyeti tasfiye etmek için öngörülen bir kurgudur. Bu tür yasalarla da beş yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti'nin Türkiye'si tasfiye edilmektedir ve burada esefle buna tanık olmaktayız. Evet, gerçekten parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme ve aslında ben devletim, devlet benim biçimindeki bir tanıma getirdi bizi ama Türkiye ekosistemine çökme planları ise ülke de benim sonucuna götürüyor bizi. Cerattepe'den Kaz Dağları'na kadar, Hasankeyf'ten Saros'a kadar Türkiye bütününü kapsayan tarihsel, kültürel ve doğal değerler milliyetçilik kisvesi altında millî adına ne varsa hepsinin tasfiye edilişine tanık olmaktayız ve bu tanıklık da aslında, Anayasa, yalnızca iktidarın bekası aracı olarak telaffuz edilmektedir ve kullanılmaktadır. Onun dışında, Anayasa tümüyle yadsınmaktadır, ihlal edilmektedir ve sürekli Anayasa suçu işlenmektedir. Bu bakımdan, 2023 seçimleri çok ciddi bir ayrıma getirmiştir Türkiye seçmenlerini, Türkiye halkını çünkü bu oy...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2023 seçimlerinde kullanılacak oy, yalnızca parti başkanlığı yoluyla, devlet başkanlığı ve yürütmeden demokratik hukuk devletine geçiş tercihini yansıtmayacak; bu oy, aynı zamanda Türkiye'nin doğal değerlerinin, ekosisteminin korunması mı yoksa bunların sürekli talan edilmesi mi arasındaki bir tercihi yansıtacaktır. Bu itibarla aslında "14 Mayıs" telaffuzu çok acı bir çelişkiyi dile getirmektedir; daha burada, altı yedi ay önce, 14 Mayıs seçimlerine Türkiye'yi götüren şubat mutabakatını, siyasal uzlaşma mutabakatını Seçim Kanunu temelinde ortadan kaldırdık, seçim hukukunun genel ilkesini ortadan kaldırdık ve şimdi, seçimleri iktidar bekası için yeni kanunla yapmak istiyoruz ve 14 Mayısı kullanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Evet, gerçekten, seçmenler verecekleri dersle bu yasanın, bu kuralın, 14 Mayıs kuralının değiştirilmesinin de aynı zamanda yaptırımını ifade edeceklerdir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)