GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Uludağ Alanı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:51
Tarih:18.01.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevre ve doğayı çok yakından ilgilendiren, ciddi ve telafisi mümkün olmayan, çevre katliamlarına yol açabilecek bir kanun teklifini gündeme aldınız. Sadece bir millî parkın statüsünü değiştirmiyorsunuz, ne acı ki doğayı, çevreyi, doğa koruma alanlarını, ekolojiyi, ekosistemi doğrudan etkileyecek bir değişikliğe gidiyorsunuz. Bunu yaparken de Çevre Komisyonunun görüşünü alma gereği bile duymuyorsunuz. Yalnızca bu örnek dahi iktidarın kanun yapma konusundaki duyarsızlığının bir göstergesidir. Bu teklifle, siz yüzde 84'ü mutlak koruma alanı içerisinde bulunan Uludağ Millî Parkı'ndaki yetkileri yeniden kurulacak Uludağ Alan Başkanlığına devrediyorsunuz. Gerekçesiyse Uludağ ve çevresine yapılacak uygulamalar konusunda bürokratik engellere takılma ve fazla kurumun onayının gerekmesi. "Yapılacak uygulama" denildiğinde sakın doğayı korumak, ekosistemi geliştirmek, ekolojik dengeye sahip çıkmak falan anlaşılmasın; bu kadar onay gerekirken biz buraları yeterince betonlaştıramıyoruz, bir de üstüne mahkeme iptalleriyle karşılaşıyoruz, müteahhitlerimiz mağdur oluyor, bırakın işleri rahat yürüsün diyorsunuz. Bölge millî park statüsünde kaldığı sürece kontrolsüz ve kuralsız yapılaşmaya geçit yok yani rant yok, tabii bu da iktidarın işine gelmiyor. Bu yüzden de yan yollara başvuruyorsunuz. Hep söylüyoruz: Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak, çevrenin kirlenmesini önlemek ve gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakmak devletin en önemli görevi ancak bu görev son yirmi yılda yani iktidarınızda ülkemizde çok yanlış yorumlanıyor. İktidar çevreyi ihya etmeyi kendi çevresini ihya etmek olarak yorumluyor; bunun için de her türlü eylemi yapmayı mübah olarak görüyor. Mesela, ne yapıyor? Genel müdüründen uzman memuruna kadar tüm bürokratlarını kendisinin atadığı Millî Parklar Genel Müdürlüğünü Uludağ Millî Parkı'nı yönetememekle suçluyor. Kim atamış? Siz atamışsınız. Size göre kim yönetememiş? Sizin atadıklarınız. Kim suçlu? Atadıklarınız. Kim suçsuz? İktidar. Peki, suçsuz ve masum iktidar ne yapıyor? Uludağ Alan Başkanlığı kurma yoluna giderek millî parkın tam 2 bin hektarlık alanını Millî Parklardan alıyor. 13 bin hektarlık millî parkın yalnızca 2 bin hektarı yönetilemiyormuş. Yoksa, şimdilik size o kadarı mı yetiyor? Derdiniz üzüm yemek filan değil, bağı imarı açmak olunca da hâliyle durum bu. Biz, sizin amacınızı da zihniyetinizi de çok iyi biliyoruz. Kamu iktisadi teşebbüslerini önce çalışamaz hâle getir, sonra zarar ettir, en nihayetinde kamu zararı oluşuyor bahanesiyle sat; maalesef ki burada yapılan da farklı değil, aynı hikâye. Bu teklifle, iktidar, Uludağ'ın üstündeki yasama kalkanını, koruma kalkanını kaldırmanın ve "Alan Başkanlığı" adı altında bir talan başkanlığının önünü açıyor. Doğa Koruma ve Milli Parklardan doğrudan sorumlu olan Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının, yerel yönetimlerin bölge üzerindeki yetkilerini, yalnızca sembolik hâle getirecek böyle bir düzenlemeyi reddediyoruz. Bölge hakkındaki tüm yetkileri Kültür ve Turizm Bakanlığına vermek, çevre korumasından vazgeçilip turizm bahanesiyle yapılaşma yoluna gidilmesi demektir ki bunu asla kabul etmiyoruz, edemeyiz. Reddediyoruz da ne teklif ediyoruz diye milletimiz sorarsa tek yetkilinin Bakanlığın olmasının önüne geçmek ve yerel yönetimlerin etkisini arttırmak için milletvekili arkadaşlarımız tarafından Komisyonda bir önerge verilmişti. Bu önergeye göre alan komisyonunun yanında Büyükşehir Belediyesinin de uygun görüşünün alınması zorunlu hâle gelecekti ancak her zamanki gibi kabul edilmedi.

Kıymetli milletvekilleri, 2019 yılında yine tüm karşı çıkmalarımıza rağmen, bu çatı altında Kapadokya Alanı Hakkında Kanun da kabul edilmişti. Sonrasında, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunan ve 1985 yılından beri korunan güzel atlar ülkesi bir anda şantiyeye döndü. Tüm dünya, milyonlarca yıllık bir birikimle oluşan peri bacalarının, binlerce yıllık kültür mirası olan yerlerin iş makineleriyle dümdüz edilmesine şahit oldu. Alan Başkanlığı kurulduğundan beri aşırı yapılaşma pik yaptı. Denetimsiz turist baskısı ve rant projeleri Kapadokya'yı dört bir yandan sardı çünkü artık öncelik koruma değil, kazanmak hâline gelmişti, ne pahasına olursa olsun kazanmak. Sürdürülebilir bir gelecek adına endişe taşıyan herkes gibi biz de soruyuz: Şimdi sıra Uludağ'a mı geldi?

Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında 2030 yılında korunan alanların yüzde 30'a çıkarılması öneriliyor. Bu koruma statüsü, gezegenimizin geleceği için şart. Ülkemizde korunan karasal alanlara baktığımızda yüzde 10'dan daha az yani önümüzde sadece yedi yıl var ve artırmamız gereken bir de yüzde 20'lik oran. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Bu oranı artırmak gerekirken bir de üstüne, mevcut koruma alanlarını imara açıyorsunuz. Doğa koruma alanlarına yapılan 1 dolarlık yatırımın 10 dolar olarak geri döndüğü biliniyor, ancak siz bunun yerine geleceğimizi betona gömmeyi tercih ediyorsunuz. Bir tarafta 1'e 10, bir tarafta beton.

İYİ Parti Gençlik ve Çevre, İklim Politikaları Başkanımız Merve İnan'ın da söylediği gibi, Uludağ çok zengin bir habitat çeşitliliğine sahip hatta Avrupa'nın birçok büyük ülkesinden daha iyi bir konumda; bu böyle biliniyor. Ancak bu betonlaşma atağıyla birlikte durumları zaten kritik ve tehlikeli seviyede olan canlı türlerinin akıbeti maalesef bir meçhule sürüklenecek, bölgenin oksijen deposu ormanları ve su kaynakları da ciddi bir tehdit altında kalacak. Siz, doğa ve çevre talanına yalnızca göz yummuyor, bilakis alan açıyorsunuz. Millî park statüsünde olan alanların korunması, biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliği ve gelecek nesillere devri çok kritik. Gençlerimiz "Bu kanun Uludağ'ı yok edişe götürecektir, kesinlikle karşıyız." diye haykırıyorlar, bu onların geleceği çünkü. Hepimizin çocukları, torunları var, bugün için yarınımızı talan edecek bu uygulamadan vazgeçin diyeceğim de vazgeçmeyeceksiniz.

Sayın milletvekilleri, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şekilde millî park statüsü devam eden bir alanı millî park olmaktan çıkarıyor, imara açılmasını kolaylaştırmak için de tek yetkiliyi Alan Başkanlığı olarak belirliyorsunuz. Şimdi Alan Başkanlığının yetkisi -biraz evvel söyledim- 2 bin hektarla sınırlı. Bunu artırma, azaltma yetkisini de Cumhurbaşkanına veriyorsunuz yani yarın bunun 5 bin, 10 bin hektara çıkarılmayacağının garantisini kimse veremez. Böyle bir yetki devrini Türkiye Büyük Millet Meclisi nasıl bir kişiye yapabilir? Azaltma, artırma yetkisini neye göre kullanacaksınız? İmara geçit vermediği için beğenmediğiniz millî park yöneticilerinin mi yoksa müteahhitlerinizin performansına göre mi? Tüm bu sebeplerden dolayı Uludağ ve çevresini büyük bir ekokırıma götürecek bu teklife "Hayır." diyoruz. Elinizi attığınız her yeri kurutuyor, kirletiyor ve yok ediyorsunuz. Bunun son örneğini Mersin Mezitli ilçemizde gördük. Takanlı köyümüzden geçen, temiz ve berraklığıyla bölgedeki canlıların yaşam kaynağı olan, hemşehrilerimize içme ve sulama suyu sağlayan dere şimdilerde simsiyah akıyor. 4 bin dönüm araziyi besleyen bu derenin kötü kokusundan artık yanına bile yaklaşılmıyor. Köy Muhtarımız Ali Durgut "Bu su bizim kalbimiz. Bu su olmadığında her şey biter." diyor. Umurunuzda mı? Değil. Bir tesis daha çok kazansın, bir maden daha derin kazılsın diye Mersinliyi de Mersin'i de hiçe sayıyorsunuz.

Ayak bile basılmaması gereken Salda Gölü'nü yok edişinize, altın hevesine kapılıp topraklarımızı siyanürle kaplamanıza, Silifke'de Göksu, Trakya'da Ergene, İstanbul'daki Riva'nın simsiyah akmasına göz yumuşunuza "Hayır." diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Tamamlıyorum.

Âdeta çevresel sorunlara yenileri eklensin diye ek mesai yapmanıza "Hayır." diyoruz. Doğa ve çevreyle kaybedeceği bir savaşa giren ve milletimizin geleceğini tehlikeye atan bu zihniyete "Hayır." diyoruz.

Memleketin ormanından, nehrinden, dağından taşından elinizi sonsuza kadar çekeceğiniz günlere çok az kaldı. Milletimiz merak etmesin, iyi çevre politikalarıyla sürdürülebilir bir geleceğe emin adımlarla yürüyecekleri bir iktidara -bugün duyduk- çok az kaldı.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)