GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:52
Tarih:19.01.2023

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ederim Başkan.

Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, AKP iktidarı, sermayeden, patrondan yana bir iktidardır. Yirmi yıllık iktidarı boyunca gerçekleştirdiği uygulamalar, yaptığı yasalarla aslında sermayenin çıkarlarına hizmet ettiğini göstermiştir. Neoliberal politikalarıyla da emekçilere, işçilere yönelik hak gasplarının önünü açtı, çalışma yaşamını neredeyse çalışma yaşamını paramparça etti. AKP'nin bu yeni emek politikası, emekçileri açlığa, yoksulluğa, esnek ve güvencesiz çalışmaya mahkûm etti. Bugün emekçiler, kendi emeği üzerinde hiçbir hakka sahip değildir. Buna da AKP iktidarının yanlış politikaları neden oldu. Özellikle 2006 ve 2007 yıllarında yaptığınız değişikliklerle sözleşmeli istihdam kapısını sonuna kadar açtınız. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere kadrolu personel eliyle yapılması gereken hizmetleri sözleşmeli hâle getirdiniz. Kamu personel alım ilanlarının neredeyse tamamı sözleşmeli personel alım ilanına dönüştü. Artık bu durum AKP hükûmetleri döneminde neredeyse bir kural hâline getirildi.

Bakın, 2014 yılında 117 bin olan sözleşmeli personel sayısı 2022 yılı itibarıyla 568 bin seviyesine ulaşmış, yani sekiz yıl içerisinde neredeyse sözleşmeli personel sayısını 5 katına kadar çıkarmışsınız. Bu, sizin Hükûmetiniz döneminde oldu, başka hükûmetler döneminde olmadı.

Şimdi, yarattığınız işsizliğin, yoksulluğun, güvencesiz çalışmanın, yine yarattığınız çalışma alanındaki yıkımın sorumlusu siz değilmişsiniz gibi davranıyorsunuz. Sanki sizin Hükûmetiniz öncesindeki hükûmetler ya da birileri bunu yapmış; AKP şimdi gelmiş, başkalarının yarattığı bu yıkımı, bu çalışma hayatındaki eksiklikleri, yetersizlikleri gideriyormuş gibi bir hava içerisindesiniz. Halkı da aslında bu anlamda kandırmaya çalışıyorsunuz.

Evet, bu ülkede bu yaşanan sorunların birinci sebebi elbette ki AKP politikalarıdır, sizin çalışma yaşamına yönelik uyguladığınız yirmi yıllık siyasetin tam da kendisidir. Şimdi, iktidar yeni gelmiş, bu sorunları çözmek istiyormuş gibi yapıyor ama bunu da neyle yapıyor? İşte, torba yasalarla bu devasa sorunları çözeceğini iddia ediyor. Torba yasaları biz biliyoruz, neredeyse artık AKP hükûmetlerinin bir klasiği hâline geldi. Alakalı alakasız her şeyi bir araya getiriyorsunuz, torba yasaların içine dâhil ediyorsunuz. Gerçekten üzerinde hani demokratik bir muhalefetin yürütülmesini, muhalefetin önerilerini, eleştirilerini dikkate almadan alelacele bir gündem hâline getirip... İşte, öncelikle Plan ve Bütçe Komisyonuna geliyor, orada da bu şekilde, nasıl burada hani hiçbir soruna, hiçbir soruya cevap verilmediği gibi ya da yapılan öneriler dikkate alınmadığı gibi orada da aynı şekilde uygulanıyor; sonra alelacele Genel Kurula getiriliyor, Genel Kurulda da noktasına virgülüne dokunulmadan geçiriliyor. Tabii ki bu yaklaşımla hiçbir sorunun çözülmeyeceğini biz biliyoruz. Şimdiye kadar açıkladığınız hiçbir paket, torba yasa tam anlamıyla sorunlara kalıcı çözüm getirmedi, emekçilerin taleplerini tam anlamıyla karşılamadı. Hep bir kesimin talepleri ya göz ardı edildi ya dikkate alınmadı ya da yapılan yasal düzenlemelerin kapsamı dışında bırakıldı. AKP, sorunlara köklü çözümler bulmuyor -kendi siyasal geleceğini, çıkarlarını- palyatif çözümler üreterek sorunu çözüyormuş gibi yapıyor aslında. Dolayısıyla, bu yaklaşımın kendisi sorunları daha sonra da kangren hâline getiriyor.

Son dönemde, işte, vergi cezalarının affedilmesi, memur maaşı ve emekli maaşlarının artırılması, asgari ücret, tarımsal destekler, sosyal konut projesi, öğrenim kredisi borçlarının silinmesi, EYT düzenlemesi ve son olarak da sözleşmelilerin kadroya alınması yasa teklifi aslında seçimler hesaplanarak bir seçim gündemi üzerinden ele alındı. Yaklaşım tamamıyla seçimlere yöneliktir, bu düzenlemeler de seçimler üzerinden ele alındı ve gündeme getirildi çünkü kamuoyu yoklamalarına AKP bakıyor, ciddi bir kayıp söz konusu, kaybettiğini görüyor. Şimdi bu kaybı ve yarattığı işte bu yanlış politikaları nasıl toparlayacağını düşünüyor, bunun üzerine de işte, toplumun beklediği bu kronikleşmiş sorunları çözüyormuş gibi yaparak, gündeme getirerek bunu bir seçim vaadi hâline getiriyor; bunun için de çok yoğun propaganda yapıyor. Gerçekten, sanki, hani büyük bir sorun çözülüyormuş gibi 7/24 bunun propagandası da yapılıyor. Evet, siz seçimi kaybetmemek için sorunları çözüyormuşsunuz gibi yapıyorsunuz, aslında sorunların köklü bir çözümünü ele almak istemiyorsunuz, böyle politik bir yaklaşımınız ve niyetiniz de yok. Plansız ve programsız yapılan bu istihdam politikaları, kamu hizmetlerinin niteliğini de bozduğu gibi hiçbir sorunu da çözmüyor. Kanun teklifine bakıldığında da sözleşmeli çalışmanın ortadan kalkmadığını görüyoruz, geçici süreli çözümlerle aslında bu süreci kapatmaya çalışıyorsunuz. Tabii, biz, HDP olarak elbette ki esnek, güvencesiz, sendikasız çalışmanın tamamen ortadan kaldırılmasını savunuyoruz, bunun için de mücadele etmeye devam edeceğiz.

Bakın, resmî sendikalaşma istatistikleri yayınlandı. 16,1 milyon sigortalı işçinin yaklaşık 13,9 milyonu sendikasız. Resmî verilere göre sendikalı işçi sayısı sadece 2,3 milyon, resmî verilere göre kayıtlı işçinin yüzde 86'sı sendikasız çalışıyor. Sendikasız bir emekçiler ordusu, aslında, yarattınız çünkü örgütlü işçi AKP iktidarı tarafından istenmiyor; birçok iş kolunda işçiler sadece sendikalı olmak istedikleri için işlerinden oluyorlar, işten atılıyorlar. Sendikalı olunca hak, hukuk mücadelesi veriliyor; bu şekilde bu mücadeleyi kazanmanın önüne de işte sendikasızlaşma politikalarını çıkararak engellemeye çalışıyorsunuz. Emeği sömürmenin bir yolu da bu sendikasızlıktır, örgütsüz emekçi yaratmaktır; bunun koşulunu ve zeminini uzun dönemdir AKP hazırlamaya çalışıyor.

Şimdi, yirmi yıllık iktidarınızda sözleşmeli statüyle yüz binlerce emekçi düşük ücret ve güvencesiz olarak çalıştı. Şimdi, bunlar için de yaklaşık 570 bin sözleşmeli kamu emekçisinin 458.615'inin sözleşmeli statüden kadroya geçirilmesini düzenliyorsunuz; bunun dışında, 100 bini aşkın emekçiyi ise kapsam dışı bırakıyorsunuz. Bu ayrım, her şeyden önce Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Akademik personel, KİT personeli, sanatçılar, Meclis danışmanları, PTT çalışanları; bunların ne günahı var, bir kez daha buradan sormak istiyoruz. Siz neden bunları bu yasa teklifinin kapsamı dışında bıraktınız? Bir kısım sözleşmelinin mağduriyetleri ise hâlâ devam ediyor. Madem giderayak bir düzenleme yapıyorsunuz, bari tam yapsaydınız. Herkes faydalansın, emekçilerin arasında ayrımcılık yapmayın. Bu yasa teklifini herkesi kapsayacak şekilde yeniden ele alalım, yeniden düzenleyelim.

Örneğin Meclis çatısı altında bizlerle birlikte çalışan danışman arkadaşları, çay ocağında çalışan emekçileri, büro görevlilerini kadroya almıyorsunuz. Yani gece gündüz bizimle birlikte çalışanların, emek verenlerin mesaileri yok, tazminat hakları yok; buradan ayrıldıklarında ise işsizlik maaşı dahi almıyorlar, bu kadar esnek ve güvencesiz çalıştırılıyorlar ve Meclis buna göz yumuyor. Bir yasa değişikliği yapılıyor, Meclis kendisiyle birlikte çalışan arkadaşları bile görmezden geliyor. Açıkçası, bunun bir Meclis ayıbı olduğunu, Meclisin bu konuda utanç duyması gerektiğini düşünüyorum. İşte, bu bile aslında gerçekten bu yasanın nasıl yapıldığını, en azından göz önünde olan bir kesimin nasıl görülmediğini de açıkça ifade ediyor.

Yine, kadroya alınmayan, farklı alanlarda çalışan emekçiler var. Onlarca maille, telefonla, sosyal medya üzerinden bize ulaşan yüzlerce kesim oldu. Bunların kimi görüşleri, eleştirileri ve önerileri vardı; bunları da sizinle paylaşmak istiyorum, bize ulaştırdıkları mesajları. Örneğin PTT işçileri; PTT'de görev yapan, KPSS puanıyla atanan, 375 sayılı KHK'nin ek 27'nci maddesine göre istihdam edilen idari hizmet sözleşmeli personeli kadro istiyor "Bizleri de görün, bizleri de duyun." diyorlar, bunlar sosyal medya üzerinden bize ilettikleri mesajlar.

Yine, spor federasyonları işçileri "Lütfen sesimizi duyun; 64 federasyonda toplam 500-600 çalışan olarak bizler de kadro istiyoruz, işçi kadrosuna bizleri de dâhil etmenizi rica ediyoruz. Yıllarca verdiğimiz emeklerin her seçimde 'Acaba işten çıkarılacak mıyız?' korkusuyla yok olup gitmesini istemiyoruz. Bu nedenle bizi, spor federasyonlarında sözleşmeli olarak çalışanları da işçi kadrosuna dâhil etmenizi rica ediyoruz." diyorlar.

Yine, üniversitede çalışan proje çalışanları bize mesaj göndermiş: "Biz de 1997 yılından itibaren üniversite bünyesinde devam eden bir projede çalışmaktayız. Sözleşmemiz 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesi uyarınca akdedilmiştir. Projemiz otuz yıla yakın bir süredir devam etmekte olup on yıl ve on yıla yakın süre çalışan personel bulunmaktadır. Kamuda çalışan 520 bin sözleşmeli personelden 424 bininin kadroya geçirilmesini kapsayan yeni düzenlemeyle bizler proje bazlı çalışan olarak kapsam dışı tutulmaktayız." diyorlar.

Öte taraftan, kadro vaadinde bulunduğunuz emekçileri de ihya etmediğinizi biliyoruz. Kanun teklifinin ikinci bölümünde yer alan 6 ve 7'nci maddelerde, üç yıl sözleşmeli olarak görev yapan mahallî idare personeli ile açıktan vekil ebe ve hemşire olarak görev yapanların kadroya alınmaları durumunda dört yıl süreyle başka kurum ve kuruluşlara atama yapılmayacağı düzenlenmektedir. Gerçekten bu madde gündeme geldiğinden beri onlarca kişi tarafından arandık, sosyal medya üzerinden yazıyorlar, çok ciddi bir mağduriyet var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Mecliste çalışan personelin de bu yönlü çok ciddi talepleri var, eleştirileri var.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)