| Konu: | Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 24.01.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin geneli üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.
İktidarın 27'nci Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde takip ettiği kanun yapma usulünün Meclisin saygınlığına gölge düşürdüğünü defalarca dile getirdik. Bu ciddiyetsiz tavır, milletvekillerinin tartışma ve katkı sunma aşamalarını bilerek ortadan kaldırmaktadır. Bu teklifte olduğu gibi, genellikle komisyonlarda yapılan olumlu ve yapıcı eleştiriler dikkate alınmadan, âdeta Külliye'den gelen talimat doğrultusunda sayısal çoğunlukla kabul edilmektedir. Bu yüzden de kanunlaştıktan bir süre sonra eksik kalan kısımlar için yeniden düzenleme gereği hasıl olmaktadır.
Diğer taraftan, doğrudan bütçeyi ve hazineyi ilgilendiren bir konuda etki analizi sunulmaması ve keyfî bir uygulama yolunun tercih edilmesi ekonomik krizi derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. İktidar zaten bütçeyi yönetmekten âcizdir, şimdi, bir kez daha kendi eliyle bütçe disiplinini bozmaktadır. Müjde şeklinde açıklanan ve sadece oy alma algısı yaratmaya yarayan projeleri kanunlaştırmak için Plan ve Bütçe Komisyonunu Adalet ve Kalkınma Partisinin seçime hazırlanma komisyonuna dönüştürmenin faturası ülkemiz için de AKP için de ağır olacaktır. Ayrıca, hukukun üstünlüğünü çoktandır yok sayan, Anayasa'ya ve kanunlara aykırı tekliflerin kanunlaşmasında beis görmeyen iktidarın, tek adam yönetimini benimsetmeye yönelik her şeyi göze aldığını göstermektedir.
3 maddelik bu kanun teklifinin 2'nci maddesi yürürlük, 3'üncü maddesi de yürütmeyle ilgilidir. Amaçlanan hususlar teklifin 1'inci maddesinde yer almakta ve madde fıkralarında tam 6 defa Cumhurbaşkanına yetki verilmektedir. Hüküm cümlelerini aynen aktarıyorum: "...konut finansmanı taksitlerine katkı sağlanmasına yönelik olarak Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek bir kamu bankası..." Başlangıç ödeneklerinin bir katına kadar arttırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir. "Yüzde 30'luk oranı yüzde 30 ila yüzde 50 arasında belirlemeye, üç yıllık süreyi bir yıla kadar indirmeye Cumhurbaşkanı yetkilidir." Konut satış bedelleri üzerinden yüzde 5 katkı payının kullanılmasının usul ve esasları Cumhurbaşkanı tarafından belirlenir, "Madde kapsamında gerçekleştirilecek işlemlere ilişkin diğer hususları belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir." ve nihayet, 31/12/2023 tarihine kadar kullandırılabilecek konut finansmanlarının süresinin 31/12/2024 tarihine kadar uzatılmasına Cumhurbaşkanı yetkilidir hükümleri yer almaktadır. Görüldüğü gibi, Cumhurbaşkanı neredeyse tek başına her şeye dilediği gibi hükmedecektir, o hâlde bu kanuna lüzum var mıydı acaba?
Değerli milletvekilleri, son yıllarda artarak devam eden ekonomik kriz yüzünden öne çıkamayan gerçek sorunlardan ve acil ihtiyaç duyulan hususlardan biri, hiç şüphesiz konut sorunudur. Deprem tehdidi altındaki konut stokumuz, esasen, genellikle ekonomik ömrünü tüketmiş çürük yapılardan oluşmaktadır. Büyükşehirlerimizde buna rağmen boş konut bulmak âdeta mümkün değildir. Bu sebeple de kira fiyatları aşırı oranlarda artış göstermektedir. Satışa arz edilmiş yeni veya ikinci el konut fiyatları da aynı oranlarda artış göstermektedir. Yabancılara konut satışına olan talep de fiyat artışlarında etkili olmaktadır. Bu ortam içerisinde, son beş aydır, iktidar yeni konut projesi müjdelerini peş peşe vererek umut dağıtmaktadır. Cumhurbaşkanının açıkladığı, Çevre ve Şehircilik Bakanının yürüttüğü, cumhuriyet tarihinin en büyük konut projesinin kura çekimlerinin mart ayı sonuna kadar tamamlanacağı ve en geç iki yıl içerisinde de 250 bin konutun vatandaşlarımıza teslim edileceği sözü verildi. Şimdi de 2023'le beraber Orta Gelir Konut Kampanyası olarak Yeni Evim Projesi açıklandı. Orta direk sayılan ailelerimiz de konut sahibi olabilecek, bu gidişle konut sorunu çözülecek, kiralar normal seviyeye dönecek, deprem tehlikesi de ortadan kalkacakmış. Aslında, benzer açıklamaların ilki 2019'da yapılmış, 100 bin konut projesi iddialı şekilde başlamış ve bir buçuk yıl içerisinde tamamlanacağı Cumhurbaşkanı tarafından bizzat açıklanmıştı.
Konut acil bir ihtiyaç hâline gelmiştir ama bu iktidar yirmi senedir sadece konuşmuştur. 2019'da bir buçuk yıl içerisinde tamamlanacağı sözü verilen konutlar da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Konut üretiminde iktidar görevini yapmamıştır, ispatı kendi sözlerindedir. "Yirmi yılda 1 milyon 170 bin konut ürettik." dediklerine göre, yılda sadece 58.500 konut üretilmiştir ve bunların çok azı sosyal konuttur.
Değerli milletvekilleri, inşaat mühendisi bir İstanbul Milletvekili olarak, açıklanan proje üzerinde yaptığımız incelemede elde ettiğimiz gerçekleri paylaşmaktan üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. Maalesef, konutla ilgili açıklanan projelerin tamamına yakını vatandaşı aldatmaya dönük, güzel ve başarılı işler yapıldığını gösterecek masallardan ibaret, algı operasyonundan başka bir şey değildir.
Son açıklanan Yeni Evim kampanyasına bir bakalım. Birinci bölge olarak ilan edilen, konuta en çok ihtiyaç duyulan İstanbul'da on beş yıl vadeyle 5 milyon TL'ye kadar kredi 0,99 oranla sağlanacaktır. 5 milyonu 180 aya bölünce, aylık ödeme, vade farkı dâhil edilmeden 27.777 lira olmaktadır. Taksitler hane gelirinin yüzde 40'ını geçemeyeceğine göre, hane gelirinin 70 bin lira olması gerekiyor. İstanbul'da aylık geliri 70 bin liranın üzerinde olan hane kaldı mı? Bu gelire sahip olanlar "orta direk" olarak adlandırılıyordu ve toplumun en büyük kesimini oluşturuyordu. Ne yazık ki yirmi yılda orta direk devrildi, İstanbul'da böyle gelir elde edenler yok artık. Dolayısıyla bu kampanyadan İstanbul'da faydalanabilecek olanların sayısı çok olmayacaktır.
Teklifte Cumhurbaşkanına üç yıl süre ve oranlar konusunda kolaylaştırıcı yetkiler verilmesi seçimlerle ilgili bir konudur, sonucu etkilemeyecektir. Hem, Yeni Evim Projesi'nin hem de 250 Bin Sosyal Konut Projesi'nin akıbetini adım adım takip edeceğiz. 2019'daki 100 Bin Sosyal Konut Projesi'nin akıbeti çok kötüdür. Verilen sözler yerine getirilmemiş, tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır, hiçbir açıklama da yapılmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, eleştirilerimize iktidar tarafından makul cevaplar verilmediği hâlde bizleri projelere karşı çıkmakla suçlamakta ve bu suçlama... İktidar mensuplarına şimdi açıkça söylüyorum: Vatandaşlarımızın hayalleriyle oynamayın artık! Kura çekmelerle, göstermelik temel atma törenleriyle algı yaratmaktan vazgeçin! Konut bir ihtiyaçtır ve bütün vatandaşlarımızın konut sahibi olmasının sağlanması iktidarların Anayasa'dan kaynaklanan bir görevidir.
Değerli milletvekilleri, konut sorununun çözümü vardır ve bu sorun mutlaka çözülmelidir. Biz İYİ Parti olarak çok çalıştık ve iyi hazırlandık. Konut sorununa vatandaşlarımızın temel haklarından biri olarak, barınma hakkı olarak bakıyoruz. Sorunun çözümü için ihtiyaç duyulan en önemli husus gerekli finansmanın sağlanmasıdır. Biz hukukun üstünlüğü sağlanmış, güven veren bir Türkiye'ye getirilebilecek, dünyada ucuz ve uzun vadeli finans kaynaklarının ve fonlarının bulunduğunu biliyoruz. Bu kaynakların konut yatırımlarında kullanılabileceğini öngörüyoruz. İkinci husus ise konutların yapılacağı arazilerin bulunmasıdır. Kentsel dönüşüm kapsamında dönüştürülmesi gereken alanlar da rantiyeci anlayışa teslim edilmeden hak sahipleri gözetilerek sosyal konutları üretmeyi planlamaktayız. Gene şehir içinde olup rezerv yapı alanı ilan edilerek lüks konut yapımına açılan kamu alanlarında da sosyal konut üretileceğini ifade etmek istiyoruz. Ayrıca sorunun bütün paydaşlarının çözüm ortağı olarak görülmesini ve ortak çalışma ortamının sağlanmasını gerekli görüyoruz. Biz bunu sağlayarak mühendis odaları, meslek kuruluşları ve üniversitelerin mühendislik, mimarlık bölümleriyle çözümün aktif ortağı olarak çalışmaları yürüteceğimizi söylüyoruz.
Yapılması gereken diğer hususları da özetle açıklamak istiyorum. Konut üretmesi gereken veya üretebilecek olan tüzel kişilik olarak merkezî yönetim, TOKİ, Emlak Konut gibi kuruluşların yanında geçmişte olduğu gibi kanuna uygun olan kamu kurumlarının sosyal konut üretebilmesini öngörüyoruz. Belediyeler doğrudan veya KİPTAŞ, PORTAŞ gibi bağlı kuruluşlar yoluyla aynı kapsamda konut üretimine katılabileceklerdir. İstanbul'da geçmişte görülen rantiyeci zihniyete ve zenginlere dönük konut üretiminin çok az olduğunu, sosyal konut üretiminin âdeta yüzde 20'lerin altında kaldığını söyleyerek bu iddialı sözü buradan vermek istiyorum. Belediyelerin, kanunların verdiği sosyal konut üretme yetki ve sorumlulukları zaten vardır. Yerine getirme konusunu da onlara hatırlatacağız, teşvik edeceğiz ve mali destek sağlayacağız.
Dar gelirliler için konut üretme yollarından biri kooperatifçilik sistemidir. Bu sistemi yeniden düzenleyerek işlerlik kazandıracağız. Bir türlü bitmek bilmeyen inşaatlar, bitse bile onlarca yıl çözülemeyen ortaklık sorunları ve şeffaf olmayan yapısından kooperatifleri kurtaracağız. Ayrıca kooperatiflere yeniden kredi desteği sağlayarak hızla konut üretimine dâhil edeceğiz.
Özel sektör önemli oranda teşvik edilmelidir. Biz arsa temini, yol, su, elektrik gibi altyapı hizmetleri ve finansman konularındaki uzun vadeli desteklerle imkânlar sağlayarak özel sektörü teşvik edeceğiz. Aynı zamanda, özel sektörde iş yapan firmaların sıkıntı çektikleri imar durumu, ruhsat ve iskân işlemlerini de kolaylaştıracağız. TOKİ ve Emlak Konut ve diğer bütün kamu kuruluşları ile belediyeler sadece sosyal konut üretebilecektir, asla kâr amacı güdemeyecektir. Vadedilen projeler şehir dışında değil, uygun arazilerde yapılmalıdır, deprem tehlikesi olan fay zonları üstünde olmamalıdır. Heyelan, sel, çökme, kaya ve çığ düşmesi gibi afet riski olan alanlardan da uzak durulmalıdır. Okul, hastane, alışveriş yerleri, çarşıları olan, sosyal ihtiyaçların karşılanabileceği sorunsuz alanlarda bu sosyal konutları üreteceğiz.
Değerli milletvekilleri, biz eleştirilerimizi ve önerilerimizi yapıyoruz. Amacımız, vatandaşlarımızın acil ihtiyacı ve hakkı olan konut sorununun çözülmesidir. Umut dağıtarak vatandaşlarımızın aldatılmasını tasvip etmiyoruz. Hayallerin boşa çıkmamasını, herkesin güvenli konutlarda huzur içinde yaşamasını istiyoruz. İlk olarak 2019'da açıklanan Her Yıl 100 Bin Yeni Sosyal Konut Projesi, ikinci olarak Eylül 2022'de açıklanan 250 bin sosyal konut, 100 bin konut arsası ve 10 bin iş yeri, yetmedi 50 bin iş yeri 1 milyon arsa projesi kapsamında İlk Evim, İlk İşyerim ve şimdi üçüncü olarak açıklanan orta gelirlilere yönelik Yeni Evim Projesi açıklandığı gibi gerçekleşirse elbette memnun oluruz. Ne var ki ciddi olarak takip ettiğimiz için ifade ediyorum, söz verdikleri gibi olmuyor. 2019'daki ilk proje, süresi içerisinde gerçekleşmediği için bu projelerin gerçekleşmesini de şüpheli görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, seçim sandığı göründü; ister 18 Haziranda gününde olsun, isterse de öne çekilip 14 Mayısta olsun, bizim için fark etmez. Öne alma teklifinin Meclise geleceği ifade edildi ama Mecliste seçim kararı alabilecek yeterli milletvekili sayısına sahip olmadıkları için seçim kararı Cumhurbaşkanı tarafından alınacaktır. Bu durumda Cumhurbaşkanının üçüncü defa aday olamayacağına dair tartışmalara ben burada girmeyeceğim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Öyle bir problem yok.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - O tartışmayı başta Anayasa hukukçuları olmak üzere hukukçuların ve konuyla ilgilenen siyasetçilerin yapması daha yerinde olacaktır. Ben daha ziyade partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin tıkandığı, böyle devam edemeyeceği üzerinde duracağım. Bunun iki sebebi vardır: Birincisi, devlet işleri yürümüyor artık, Cumhurbaşkanına doğruları söyleyebilecek danışmanları yoktur. Külliye'deki ve partideki siyasetçilerin ya çekinmekte ya da yeniden seçilebilmek için dalkavukluğu tercih etmekte oldukları kanaatindeyim. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı, bulunduğu makamın önemine, Anayasa'ya göre üstlendiği görevlere ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden ettiği yemine bağlı kalmamakta, sadece Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı gibi konuşmaktadır. Söylediği sözlerin unutulduğu zannediliyor, oysa sözleri birbirini tutmamakta, çoğu zaman -enflasyonda olduğu gibi- söylediklerinin tam zıddı gelişmeler olmaktadır. Ülkemizi yönetmekte olan bir parti Genel Başkanının da sözlerinde inandırıcılık açısından tutarlılık olması gerekir ama devleti bağlamaz fakat Cumhurbaşkanı makamı öyle değildir, bağlayıcıdır. Zira Anayasa'da yazılı görevler ve ilkeler vardır. Cumhurbaşkanı devletin başı olarak bütün Türk milletini temsil etmektedir, ayrıca ettiği yemin vardır; o yemin kutsaldır, yemine bağlı kalmamak gibi bir anlayış Türk devlet aklında ve geleneğinde yoktur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Anayasa'mızın 103'üncü maddesini bu kürsüden birkaç defa hatırlattım, bazı cümleleri şimdi tekrarlamak istiyorum: Anayasa'ya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına ve üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusu ve şerefi üzerine ant içerek yemin etmiştir Cumhurbaşkanı.
Şimdi, sormak istiyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı "Cumhurbaşkanı" sıfatını taşıdığı müddetçe şu cümleleri ve kelimeleri, yaptığı konuşmalarda Türk milletinin bir kesimine, siyasetçilere ve vatandaşlara karşı kullanabilir mi? Bu hakaret dili kullanılırsa Cumhurbaşkanı tarafsız sayılabilir mi ve devletin başı olarak bütün Türk milletini temsil edebilir mi? İşte Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının muhtelif vesilelerle sarf ettiği bazı kelimeleri üzülerek tekrarlamak ve milletimizin takdirine sunmak istiyorum: "Zillet" "illet" "eşkıya" "müsvedde" "seviyesiz" "geri zekâlı" "şerefsiz" "şükürsüz" "nankör" "hain" "terörist" "çapulcu" "sürtük" "kelle" ve "ayyaş" Biz, milletimiz adına bunları kabul etmiyor ve şiddetle karşı çıkıyoruz. Dolayısıyla, bu sistem mutlaka değişmeli ve Cumhurbaşkanı Anayasa'mıza uygun olarak devletin başı olmalıdır, bütün Türk milletini temsil etmeli ve tarafsız kalmalıdır. Parti genel başkanları da kendi tercihlerine ve düşüncelerine göre davranmakta, dilediği üslupla konuşmakta serbest olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, ufukta görünmüş olan seçimle birlikte partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin kötü bir deneme olarak tarihin sayfasındaki yerini alacağına, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerek cumhuriyetimizin 100'üncü yılında, kuruluş felsefesine uygun olarak, temelleri üzerine yeniden döneceğine inanıyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)