| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA 13 ARALIK 1993 TARİHLİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA ANTALYA İLİNİN KEMER İLÇESİNDEKİ TAŞINMAZIN KAZAKİSTAN CUMHURİYETİNE KULLANDIRILMASINA İLİŞKİN PROTOKOLE DEĞİŞİKLİKLERİN VE EKLEMELERİN YAPILMASINA DAİR PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN (S. S: 413) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 12.03.2013 |
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Araştırma önergeleri niçin verilir? Bir konuya ilişkin şüpheleriniz vardır, iddialarınız vardır, bunu araştırma neticesinde kesinleştirmek için verirsiniz. Bu araştırma önergesi kabul edilmedi ama burada araştırma önergesinin kabul edilmesi için söz isteyen ve çeşitli vesilelerle bunu gündeme getiren arkadaşlar, tekemmül etmemiş bir önergenin sanki kesin neticesi elde edilmiş, kesin bir iman hâlinde, her türlü yolsuzluk, usulsüzlük yapılmış şeklinde bir dille, ağır ithamlarla burada konuşmalar yaptılar. Araştırma önergesine ne ihtiyaç var? Siz, bu iddiada bulunanlar, zaten herhangi bir araştırmaya, soruşturmaya, belgeye ihtiyaç hissetmeksizin her şeyi biliyor durumdasınız, nasıl yolsuzluklar yapıldığını, nasıl usulsüzlükler yapıldığını. Ne gerek var araştırma önergesine? Bence, benim açımdan, bu konu vuzuha kavuşmuştur, belgeleriyle birlikte ortaya konmuştur.
Şüphelerimiz olabilir, iddialarımız olabilir ama bunları konunun bağlamı içerisinde, belli bir üslup dairesinde konuşmakta Meclis adına fayda olduğu kanaatindeyim. Bağırarak, çağırarak, ithamlarda bulunarak, hele ahlak, vicdan, namus, edep vesaire gibi bütün o repertuarı kendi iddialarımızı tahkim edecek şekilde çağırarak kimseye, dışarıdaki herhangi bir insana, haklı dahi olsak tek bir ikna edici söz söyleyemeyiz. Bağırarak haklı olunmaz, haklı olan insanlar da zaten sesin şiddeti üzerinden bir ikna edicilik peşinde olmazlar. Sözler var; sözler bize niye verildi, kelimeler bize niye verildi? Meramımızı anlatmak için.
Değerli arkadaşlar, ben 1976-1980 arasında Mülkiyeyi bitirdim. O dönemde genç bir öğrenciyken benim geldiğim gelenek, Orta Asya'daki Türklere yönelik çok ruhani, çok romantik bir ilgiyle bakardı ve oradaki kardeşlerimizin esaret altında olduğunu, Demirperde gerisinde olduğunu bilirdik ama bilmediğimiz husus, gerçekten de oradaki insanlar hangi şartlarda yaşıyorlar, ne düşünüyor, dünyayı nasıl görüyorlar, buna ilişkin birinci elden bilgilerimiz yoktu çünkü Sovyet dünyasıyla bizim aramızda, hür dünya arasında bu tür bağlantılar son derece zayıftı. Biz romantik bir ilgiyle Türk dünyasına baktık. Buna ilişkin çok güçlü bir edebiyat da oluştu; Hüseyin Nihal Atsız'ın "Bozkurtların Ölümü", "Bozkurtlar Diriliyor" ve benzeri Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun "Çağlayanlar"ı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Selahattin Demirtaş'la beraber mi okuyorsunuz şimdi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bütün bunlar, o romantik bakışı destekleyen güçlü eserlerdi.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Şimdi ayaklar altına aldınız bu değerlerin hepsini. Geç onları geç, şimdi neredesin sen?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - O eskidendi, sen şimdiki kimliğinden bahset.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu eserler, bu romantik duyarlılık?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Şimdi neredesin, onu söyle. Boş ver, geç onları.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Lütfen, lütfen, dinler misin kardeşim?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Eskinin bir tek kaşarı makbul, başka hiçbir şeyi makbul değil.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu romantik duyarlılık elbette önemlidir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Eskinin bir tek kaşarı makbul.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama, romantik duyarlılık yetmez; bizatihi bu repertuarın kendisinde de yetmediğine ilişkin, dikkatli okuyanlar için, bilgiler vardır. Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun "Çağlayanlar"ını, Gökalp'in kitaplarını okuyanlar, romantizm ile realizm arasındaki farkı da -eğer okuduysalar, eğer 3 tane sloganın arkasından gitmediyseler- görebilirler.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Sen çok iyi anlamışsın! Bugün nerdesin?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun "Turhan Nasıl Çıldırdı?" hikâyesi, romantik duyarlılıklarıyla gerçek dünyanın referansları arasındaki gerilimi taşıyamayan ve kafayı yiyen bir insanı anlatır.
Demirperde yıkıldı. Demirperde yıkıldıktan sonra, Orta Asya'daki gerçekliğin o romantik duyarlılıkla ne kadar ilişkisi olduğunu her aklı başında olan insan gördü. Evet, onlar bizim kardeşlerimizdi ama romantik bakış, romantik perspektif oradaki insanlara çok az söz söylüyordu. Oturup sohbet edebilirdiniz ama bu hayatın içinde ülkeler arasında bağlar kuracaksanız bu romantik diskur yetmiyordu, ayaklarınızın yere değmesi gerekiyordu.
Nitekim, romantizmin peşinden savrularak oraya gidenler oradan da savrularak hüsran içerisinde ve orada hüsran yaratarak geri dönmek durumunda kaldılar. Kimler oradaki Türk kardeşlerimize bağlar kurdu?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - "İki devlet bir millet" diyen Azerbaycan toplumunu inkâr mı ediyoruz şimdi? Elçibey'i inkâr mı ediyorsun?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İşte, ayakları sağlam bir şekilde yere basan, sosyal ve ekonomik bir zeminde bu bağları tahkim edenler bu bağları kurdular Türk dünyasıyla.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Çok üzülüyorum Hocam, hakikaten çok üzülüyorum. Allah hizmetini hayır eylesin!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Gerçek, yarına konuşan, oradaki insanlarla birlikte ortak bir perspektifi hayata taşıyacak bağları kurdular. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - İleride çocuklarınıza verecek hesabınız yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bizim Türk dünyasına yönelik ilgimiz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bir milletvekilliği için değmezdi buna, Naci Hoca!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ? soydaşlık, ırkçılık yahut da sadece milliyetçilik temelinde bir ilgi değildi. Bu, aynı zamanda, insanlığın bağlamında anlam kazanan? Nasıl herkesin için özgür olmalarını istiyorsak, bütün insanların özgür olmalarını istiyorsak Türklerin de aynı şekilde özgür olmasını talep eden bir arka plana yaslanıyordu, bugün de öyledir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Milliyetçiliği ayaklar altına alan bir Başbakanın milletvekili bu sözleri etmemeli. Milliyetçilik sizin meseleniz değil, ayaklarınızın altında dolanıyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bugün de oradaki Türklere yönelik ilgimiz sadece soydaşlığa dayalı bir hukuk çerçevesinde değil, aynı zamanda ilhamını insanlıktan alan bir hukuk çerçevesindedir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Milliyetçilik sizin meseleniz değil artık; ayaklarınızın altında, bakın, orada milliyetçilik.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Nitekim, Orta Doğu'ya yönelik ilgimiz de Avrupa'ya yönelik ilgimiz de aynı şekilde. Eğer, herkes için bir anlam taşıyorsa, insanlık için bir anlam taşıyorsa işte o zaman değerlidir, o zaman önemlidir, o zaman hem buradaki insanlara hem de oradaki insanlara fayda sağlayacak, gerçek, insani temelde bir bağ anlamını taşır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz, böyle bir perspektifle bakıyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Yabancılara sattığınız yüzde 10? Yabancılara onun için mi sattınız?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Böyle bir perspektif çerçevesinde insanların hayatlarında karşılığı olan?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Akşam yattığınızda rahat uyuduğunuzu düşünmüyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ? sadece romantizmlerine karşılık gelen değil, onların aynı zamanda gündelik hayatlarında da karşılığı olan ilişkiler kurmak durumunda olduğumuzu biliyoruz. Ve bugün, on yıldır AK PARTİ'nin yaptığı da budur, Türk dünyasına yönelik ilgisinin temelinde de bu vardır, Orta Doğu'ya yönelik ilgisinin temelinde de bu vardır.
Değerli arkadaşlar, 1860'ta Arminius Vambery "Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi" diye bir kitap kaleme aldı -1860- Orta Asya'yı anlatır. Tabii, Orta Asya'nın gerçekliğini görmek bakımından bu tür Türkologların çalışmaları önemlidir, Enver Paşa'nın tecrübesi önemlidir. Ayakları yere basmayan fikirlerle dünyaya bakanlar, Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun kitabında olduğu gibi, sonuçta çıldırırlar. Kendilerini çok kahraman, kendilerini çok değerli, kendilerini çok soylu görebilirler ama gerçek hayatta karşılığı olan fikirler telaffuz etmedikleri sürece, ayakları yere basmadığı sürece onlar bu hayatta herhangi bir değer taşımazlar. O yüzden, fikirlerle gerçekliği imtizaç ettirebilenler ancak başarılı olabilirler.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Doğru? Doğru?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Elbette, bu başarı oradaki Türk kardeşlerimiz için de, bizim için de çok önemlidir. Herkesin bu çerçevede aklını başına toplayıp?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Hocam, bir saat de konuşsan kendini anlatamazsın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ? öyle bağırarak, haykırarak değil, öyle yerinden slogan atarak değil, gerçekliğin içinden aklederek davranmasında, öyle düşünmesinde fayda vardır.
Gökalp'ı bile doğru dürüst okumayanların tabii böyle üç beş sloganla milliyetçiliğe kalkışmalarını da anlamam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir kavmin?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hocam, o kelimeyi ağzından çıkart, ağzına yakışmıyor! Sen Selahattin Demirtaş'ın siyaset arkadaşısın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Lütfü Bey, sana ödev veriyorum: Gökalp'ın "Bir Kavmin Tetkikinde Takip Olunacak Usul" adlı kitabını okuyacaksın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sen bana ödev verecek konumda değilsin!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)