| Konu: | Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 25.01.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ülkenin gerçek gündeminden kopuk, zamansız, tekrar tekrar önümüze gelmiş bir kanuni düzenlemeyle karşı karşıyayız. Bu kanun teklifiyle değişiklik öngörülen kanunlarda yeni, çözüme yönelik hiçbir şey yok, olmasına imkân da yok çünkü ya ülkenin gerçeklerinden haberiniz yok -ki bu mümkün değil, vatandaş "Geçinemiyoruz." diye çığlık çığlığa bağırıyor çağırıyor- ya da ülkenin gerçekleriyle yüzleşmeye cesaretiniz yok ki işte, bütün mesele bu.
İstatistik, verilerle yalan söyleme sanatıdır. Resmî istatistik kurumu TÜİK dönemlik veriler açıklıyor. TÜİK tarafından açıklanan veriler uzun zamandır inandırıcılığını yitirmiş olsa da Kurumun baskılamasına rağmen, yetmezmiş gibi Kurumun baskılanmasına rağmen bazı gerçekler gizlenemiyor. TÜİK tarafından Aralık 2022 dönemine ilişkin Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi yenice açıklandı. Tarımdaki girdi fiyatlarının yıllık artışı bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 151 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 132 oranında gerçekleşti. Rakamlar çığlık atıyor, bangır bangır bağırıyor. Bu arada, merak ettiğimiz bir soru var: Tarımda girdi enflasyonu yüzde 151'in üzerinde iken tüketici enflasyonu nasıl yarı yarıya çıkıyor? TÜİK sağ olsun. Derdimiz TÜİK'in sanatını nasıl icra ettiği değil, bu yalanlara neden ihtiyaç duyuluyor, onu merak ediyoruz. Bu koşullarda tarımdaki enflasyon arttıkça tüketicinin enflasyonunun düşme şansı var mı sizce? Hiç mi yok? Elbette var ama bunun için gerçeklerin acı da olsa kabul edilip çözüm için irade gösterilmesi şart. Eskiden vatandaş kasalarla meyve, sebze alırdı, bugün evine üçer dörder kilo sebze, meyve alan kaldı mı, nerede? Yeni dönemin acı gerçeği 3 tane portakal, 4 tane elma, gram gram sebze.
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün verilerine göre, geçtiğimiz yıl 116.687 tarlanın satışı yapılmış. Burada da sormamız gereken 2 soru var: Bu tarlaları kim sattı ve bu tarlaları kim neden aldı? Tarlaları satın alanlar çiftçilik yapacaklarsa sorun yok. Ya bu tarlalar arsaya dönüşecekse ya da ekilmiyorsa; esas sorun burada. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde bu sorulara cevap yok.
Görüştüğümüz kanun teklifinde, Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlemesi Hakkında Kanun'da bir değişiklik yapılıyor. İyi bir şey olacak diye kimse heyecanlanmasın. Maddeyle ne yapılmak isteniyor açıklayayım. Toptancı hallerinde 1 Ocak 2012 tarihinden önce tahsisli iş yerleri, bu tarihten sonra hiçbir işleme gerek kalmaksızın mevcut sahiplerine on iki yıl süreyle kiralanmıştı ve bu süre 31 Aralık 2023 tarihinde sona erecekti. Şimdi, bu düzenlemeyle kira süreleri on sekiz yıla çıkarılıyor. Niye çıkarılıyor, onu da anlamış değiliz. Kira süresinin bitmesine neredeyse bir yıl var; onu da geçtik, süre bitse bile buradaki kiracılara öncelik verilmek üzere ihaleyle zaten süre de uzatılıyor. Toptancı hallerindeki kira sözleşmelerinin süresi uzayınca tarım ürünlerindeki yüzde 151'lik enflasyon düşecekse, sebze, meyve ucuzlayacaksa hiç itirazsız bu maddeye "kabul" oyu da verelim ama niyet halis değil. Toptancı hallerindeki kira gelirleri belediyelerce toplanıyor. Hal esnafına sözümüz yok ama milletimizin oylarıyla seçilen belediye başkanlarının iradesini yok saymak demokratik ilkelerle çelişmektedir, itirazımız bunadır.
Değerli milletvekilleri, yine, kanun teklifinde ticaret odalarında ve ticaret borsasında vergi mükellefiyeti kapalı olan üyelerin kayıtlı oldukları odaların yönetim kurulu kararıyla üyeliklerinin askıya alınması ve aidat borçlarının durdurulmasına yönelik düzenlemeler var. Vergi mükellefiyetinin kapalı olması ne demektir? En açık hâliyle iş yerinin kapanması demektir. İş yeri kapanan bir şirket mesulünün boşu boşuna ticaret odasına aidat ödemesine bizim de gönlümüz razı değil ancak bu da tarım arazilerinin satışı gibi, şirketlerin kapanmasına ilişkin bir gerçeği sorgulamamızın önüne geçmiyor. Bu iş yerleri neden kapandı? Neden iş yapamaz duruma geldi? Bu iş yerleri kapanınca kaç kişi işsiz kaldı?
TOBB açılan, kapanan şirket sayılarına ilişkin aylık veriler yayınlıyor. Aralık 2022 verilerine göre bir yılda kurulan şirket sayısı bir önceki yıla oranla yüzde 27,8 artmış. Aynı dönemler içinde kapanan şirket oranı ise yüzde 42,8 artmış. TOBB'un verilerinde açılan şirketlere yönelik ilginç bir bilgi daha var. Türkiye'de kurulan yabancı ortak sermayeli şirketlerde ağırlık Rusya ve İran'da. Sakın "Yabancı sermaye istikrara gelir." deyip yine kendimizi kandırmayalım. Savaş nedeniyle istikrarsız olan bölgeden kaçan, sermayesini kurtarmak için Türkiye'ye sığınıyor. İşte, sebze ve meyve fiyatlarındaki artışa hal kiralarındaki süre uzatımı nasıl çözüm olamayacaksa bu madde de şirket kapamalarının önüne geçemeyecek bir düzenleme.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıl ürün fiyatlarında fahiş artışlar olunca iktidar panik hâlinde sözde düzenlemeler yaparak çözüm arayışına girmişti. İşte, yine, bugün önümüzdeki kanun teklifinde bulunan birçok kanunda güya düzenlemeler yapılarak sözde önlem alınmaya çalışıldı. "Sözde" kelimesini ısrarla vurguluyorum çünkü o gün yapılanlar, iktidarın Pandora'nın kutusundan fırlayan kötülükleri makyajla gizlemek için aldığı önlemlerdi.
Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'da 2022 yılında 2 defa değişiklik yapıldı ancak "Tedarik zincirinde haksız ticari uygulamalar" tanımı yapmak ve buna ilişkin hükümleri düzenlemek akıllarına yeni gelmiştir. Bu tanımı koymak perakende ticarette yaşanan fahiş fiyat artışlarını engelleyecek mi? Tabii, her zamanki gibi, bu kanun teklifinde de buna yönelik bir çözüm yok; düz mantık, sadece, cezalar artarsa fiyat düşer. Bundan önceki kanun tekliflerinde de ceza artışı yapıldı. Hatta üstüne üstlük, adı sıkça anılan zincir marketlere cezalar da verildi, fiyatlar düşmedi, aksine, bu marketler ceza olarak ödedikleri paralardan kurtulmak için yeni fiyat artışlarına gitti. Sözün özü, bu maddeyle yapılan değişiklikten de kimse beklentiye kapılmasın.
Bu kanun teklifinde Kooperatifler Kanunu'nda da yapılacak düzenlemeler var. Bu kanun yürürlüğe girdikten sonra 19 defa değişikliğe uğramıştır, bu 20'ncisi olacak. 2021 yılından itibaren ise bu birleşimi de sayarsak 5'inci defa Meclisin gündeminde. Biz müneccim değiliz ama bu kanun teklifi 2021 yılının Ekim ayında Komisyon gündemine geldiğinde kullandığım ifadeyi aynen tekrarlıyorum: Şu an kanundaki 19'uncu değişikliği görüşüyoruz, Komisyon görüşmelerinden anladığımız kadarıyla çok yakında bu kanunun "bazı kanunlarda değişiklik" adı altında yeniden önümüze getirileceği aşikârdır. Böyle olması yerine, keşke uzun zamandır gördüğümüz ve birbirinden alakasız torba kanunların aksine, konuyla ilgili maddelerde değişiklik içerdiği için takdir ettiğimiz bir kanun düzenlemesini kısa zaman sonra tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımız şekilde yapabilseydik. Şimdi ne oldu? Hem Komisyonda hem Genel Kurulda yaptığımız uyarıları dikkate almadınız. Kooperatiflerin genel kurul toplantısında bulunması gereken Bakanlık temsilcilerinin alacağı ücreti bile belirsiz bıraktınız. Bu madde o gün Komisyonda verilen önergelerle düzeltilemez miydi? Genel Kurulda verilen önergelerle düzeltilemez miydi? Muhalefetten gelen her önergeye "istemezük" demezseniz tabii ki de düzeltilebilirdi. Madde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi ve şimdi düzeltmek zorunda kaldınız; yazık kaybedilen zamana, yazık Meclisin itibarına.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ'si tarafından verilen kanun tekliflerinde dikkat çeken bir hususda kanunla yapılması gereken düzenlemelerin yönetmelikle yapılması, yönetmelikle yapılan düzenlemeler için de yeniden kanuna ihtiyaç duyulması ve bunun dava konusu olması hâlinde de yeniden kanuni düzenleme yapılması uygulamasıdır. Çıkardığınız kanunlar bumerang gibi dönüp dönüp tekrar Meclise geliyor. Bu kanun teklifinin 15'inci maddesi de bu uygulamanın en bariz örneğini oluşturuyor. Maddeyle alışveriş merkezlerinde uygulama birliğinin sağlanması amacıyla ortak kullanım alanlarından elde edilen gelirler ile bu alanlara ilişkin giderlerin kapsamı belirleniyor. Bu konu alışveriş merkezlerindeki malikler ile alışveriş merkezi içinde faaliyet gösteren perakende işletmeler arasında sorunlu bir konu. AK PARTİ'si güya bu sorunu çözmek için önce kanuni bir düzenleme yapıyor. Düzenlemede "AVM'lerdeki ortak kullanım alanlarıyla ilgili gelir ve giderlere katılma hususu yönetmelikle belirlenir." deniliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - 18 Ağustos 2022 tarihinde Resmî Gazete'de yönetmelik yayınlanıyor ve ne görüyoruz? Yönetmelikte yer alan hükümlerin kanunla belirlenmesi gerektiği için Danıştaya dava açılıyor ve yine bir Danıştay iptaliyle karşı karşıya kalmamak adına, yönetmelikte yer alan hükümler kanunlaşması adına yeniden önümüze getiriliyor. Tekerleme gibi, değil mi? Danıştayın iptal davaları ortada. Bir değil, iki değil, bu kaçıncı hukuk tanımazlığınız?
Mülkiyet hakkına ilişkin hususlar, tarafları arasında hukuksal, ekonomik menfaati yakından ilgilendirdiği için yönetmelikle düzenlenemez. Tekrar ediyorum: Bu yaptığınız zaman kaybıdır, bu yaptığınız Meclisi oyalamaktır; bu, yargıyı gereksiz yere meşgul etmektir. Zamanınız az kaldı, bari kalan zamanınızı Meclisi oyalamakla değil, vatandaşın gerçek sorunlarını çözmek için değerlendirin diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)