GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:54
Tarih:25.01.2023

HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Torba yasa ve korsan önerge yöntemleriyle yasa yapma teamülleri ve tekniklerinin ihlal edildiği bu süreçte, kamu zararına yol açan uygulamalara yasal kılıf uydurulmaktadır. Torba yasa, bir hukuk terimi veya yasa yapma yöntemi olamaz. Yasa yapma tekniği açısından kanun adı ve bölümlemede yol açılan karmaşa nedeniyle de torba yasa uygulaması sorunludur. Torba yasa uygulamasıyla kanunun ilgili kamuoyunca tartışılması engellendiği gibi, Anayasa ve İç Tüzük gereği olan sürelerde ilgili komisyonlarda müzakere edilmesi de engellenmektedir. Kanunlar üzerine çalışan idare ve anayasa hukukçuları bile bu torba kanun uygulaması karşısında çözümsüz kalmıştır.

Görüştüğümüz bu torba yasada 8 farklı kanun ve 1 kanun hükmünde kararname var. Jet hızıyla Komisyona, oradan Genel Kurula gelen bu düzenleme de yakın zamanda değişiklik yapılmış olan kanunları yeniden değiştiriyor. Örneğin, Kooperatifler Kanunu 2018'den sonra 4'üncü defadır değiştiriliyor. Alelacele getirilen bu tekliflerle, tam bir öngörüsüzlük, plansızlık ve denetimsizlik örneği yaşanmaktadır. Bu uygulama kanunları anlaşılmaz ve uygulanamaz hâle getirmekten başka bir işe yaramamaktadır. Yine, Enerji ve Ticaret Komisyonunda sadece bir gün görüşülen bu torba teklif, odaların, esnafın, kendileri hakkında karar alınan kooperatif temsilcilerinin, emekçilerin ve sendikaların görüşü alınmadan Meclis gündemine getirilmiştir. Bu çalışmaların herhangi bir ön hazırlık yapılmadan, gelişigüzel gündeme taşınmasının ileride yeni düzenlemelere yol açacağı kesindir. Bu kanun teklifi de sadece sermaye kesimlerinin istekleri doğrultusunda hazırlanmış; kadınların, yoksulların, gençlerin, emekçilerin, engellilerin ekonomik sorunlarını çözmekten çok uzak bir düzenlemedir. Bu düzenlenmelerden daha acil ve hayati olan EYT, açlık sınırının altında olan emekli ve çalışan ödeneklerinin artırılması, mutlak açlığa mahkûm edilen dul ve yetimlerle ilgili, ekonomik kriz karşısında tükenen esnaf ve çiftçiye gerekli desteklerin sunulması gibi düzenlemeleri neden yapmıyorsunuz?

İktidarın tüm politikaları, çıkardığı her kanun emek sömürüsünü daha da derinleştirmektedir. Emekçiyi değil sermayedarı koruyan, emeği yok sayan iktidara ve patronlara karşı emekçiler her yerde hakları ve yaşamları için direniyor. Şanlıurfa'da TÜVTÜRK Araç Muayene İstasyonu'nda NAKLİYAT-İŞ Sendikasına üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan işçilerin direnişi 1.520'nci gününde devam ediyor. Eskişehir'de bulunan Atışkan Alçıda, KRİSTAL-İŞ Sendikasında örgütlenen işçiler toplu iş sözleşmesi sürecinde anlaşmaya varılmaması üzerine başlattıkları grevin 199'uncu gününde. Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde faaliyet gösteren Nersoy Tekstilde ÖZ İPLİK-İŞ Sendikasına üye oldukları için işten çıkarılan 21 işçinin fabrika önündeki direnişi 152'nci gününde. Aylar önce İzmir'de hakları gasbedilerek işten çıkarılan işçiler, haklarının ödeneceği sözü verilmesine rağmen ödenmeyen hakları için başlattıkları eylemin 79'uncu gününde. Kocaeli'deki KARTONSAN Fabrikası patronunun TİSK görüşmelerini tıkaması üzerine, SELÜLOZ-İŞ'te örgütlü işçilerin grevi 35'inci gününde. Bursa'da Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan Turkuaz Tekstilde, Barutçu Tekstilde, sendikalaştığı için işten atılan ÖZ İPLİK-İŞ üyesi işçilerin fabrika önündeki direnişleri devam ediyor. İzmir Kınık'taki Özyeğin/Fiba Holdingin ortağı olduğu Polyak Madencilik tarafından hukuksuzca işten çıkarılan Erdoğan Çapaklı işe iadesi için elli sekiz gündür direniyor. Ağaç AŞ'de işkenceye ve işten atmaya karşı Bilal Atan'ın direnişi 43'üncü gününde. Bursa'da bulunan ÇİMTAŞ Fabrikasında on yıllık işinden tazminatsız bir şekilde çıkarılan Göksel Kaya direnişinin 21'inci gününde. Esenyurt LC Waikiki depo işçilerinin direnişi 13'üncü gününde. Trendyol çalışanları ve tüm kurye işçileri, iş yükü ve gelir kaybına karşı alanlara çıkıyor. Grev yasakçısı olan AKP'ye karşı grevde olan işçileri ve direnen emekçileri buradan selamlıyorum.

Emek sömürüsü ve hukuksuzluklar sadece bu saydıklarımla sınırlı değil. Ekolojik tahribata sebep olan, doğa ve insan sağlığına tehdit oluşturan, kimseyi yaklaştırmadığınız, gözden ırak Akkuyu Nükleer Santrali'nde de derin bir emek sömürüsü yaşanmaktadır. Bizlere ulaşan işçilerin aktardığı tablo, buranın bir iş yeri değil, tam anlamıyla bir toplama kampı olduğunu gösteriyor. 4 kişilik kapasitesi olan prefabriklerde en az 6-7 kişi kalıyor. Lavabo, banyo, tuvalet yetersiz olduğu için tuvalet sırası bile on beş-yirmi dakikada geliyor. Yemek ayrı bir işkence, bir saat olan yemek molasında on beş dakika yol gidip gelen işçiler, ancak beş-on dakikada yemek yemek zorunda kalıyor. Yine, yemek molası dışında gün boyunca herhangi bir başka mola yok. Bırakın dinlenmeyi yemek için vakitleri bile olmayan işçilerin mesai bitiminde kalacakları yere ulaşmaları da ayrıca bir eziyet. Servisleri yetersiz olduğu için işçiler saatlerce servis sırası beklemekte, geç kaldıklarında mesaisi kesilmekte, geç kalmamak için de işçiler yasaklı ve riskli olduğu hâlde yürüyerek işe gitmek zorunda kalmaktadır. Buradaki farklı taşeron firmalarında çalışan yüzlerce işçi aynı işi yaptıkları hâlde farklı ücret almakta, aldıkları ücretler de açlık sınırının altındadır.

Memleketin her yerinden gelen işçiler, izin aldıkları günlerin ücretini alamadıkları ve sigorta primleri yatırılmadığı için izin kullanmamaktadırlar. Derin ekonomik kriz ve işsizlik nedeniyle zaten çok az bir ücretle çalışmak zorunda kalan işçiler, kıdem tazminatını kaybetmemek, yasal haklarını korumak ve işverenin kara listesine girmemek için aylarca çocuklarından ve ailelerinden uzak kalıyor. Dinlenemeyen, izin kullanamayan işçiler iş kazalarıyla yüz yüzedir; yaşanan kazalar kamuoyundan gizlenmektedir; daha bugün yaşanan kazada bir işçinin parmağı kopmuştur. Kölelik koşullarında çalışmak zorunda kalan Akkuyu işçilerinin hakları, iş sağlığı ve güvenliği sistematik bir şekilde ihlal edilmektedir.

Diğer bir sömürü merkezi de sesleri, çığlıkları duyulmayan yüz binlerce gencin çalıştığı çağrı merkezleridir. AKP, işçinin değil, rantçının yanındadır. Ülkede iş cinayetleri, katliam boyutlarına varmıştır. Her gün 6 işçi, sabah işe gidip akşam evine dönemiyor; her yıl binlerce işçi hayatını kaybediyor, on binlercesi yaralanıyor, engelli kalıyor. Katliam boyutuna varmış iş cinayetleri karşısında hiçbir şey yokmuş gibi davranan bu kölelik düzenini yaratan AKP iktidarının vahşi kapitalizme hizmet etmekten başka bir misyonu kalmamıştır. Emekçilerin bu durumu özetleyen güzel bir sloganı var: "Zam, zulüm, işkence, işte AKP."

Değerli halkımız, bu kanun teklifinde AVM'leri veya zincir marketleri düzenleyen veya kısıtlayan bir teklif sunulmuyor. AVM'lerin ve zincir marketlerin piyasada haksız rekabet uygulamaları devam ediyor. Bu kanun teklifiyle AVM yönetimlerinin gelirleri artırılırken AVM esnafına ise ilave yaptırım ve yükler getiriliyor. AKP, fiyat artışlarının ve fahiş zamların sorumlusu olarak esnafı işaret ediyor ancak elektrik, doğal gaz, mazot, kira ve diğer maliyetlerin artışının nedeni esnaf değildir, tam tersi, esnaf maliyetlerin fahiş artışı nedeniyle iflasın eşiğindedir. Esnaf, bir yandan AKP zamlarıyla, bir yandan tekelci AVM ve zincir marketlerle mücadele ediyor. Bu yasada küçük ve orta ölçekli esnafın AVM'lere karşı korunması için kooperatifleşmenin önünü açacak düzenlemeler yapılmalıdır.

AKP'nin kur ve faiz politikaları, yerli üreticiyi bitirme noktasına getirmiştir. İhracat ithalatı karşılamıyor, ticaret açık veriyor. Sadece 2022 yılında 110 milyar dolar açık veren Türkiye'nin bu kur ve faiz politikalarıyla alacağı yol kalmamıştır. Değersiz Türk lirasının daha da değersizleşmesi için kasıtlı bir politika yürüten AKP iktidarı döneminde ülkede sanayinin istihdam içindeki payı artmamış, tarımın payı ise yüzde 36'dan 18'e düşmüştür. Ekonomik krize bağlı olarak petrol, doğal gaz ve elektrikten kaynaklı enerjinin maliyetleri günden güne artmaktadır. İstanbul'da bir fırıncının elektrik faturası bir yıl içinde 30 binden 40 bine çıkıyorsa bu, ekmeğin fiyatına yansıyacaktır.

Ekonomik kriz ve yükselen maliyetler nedeniyle iflasın eşiğinde olan ve kapanan işletme sayısı da sürekli artıyor. Son bir yılda kapanan şirket sayısında yüzde 43, kooperatif sayısında yüzde 18, gerçek ticari işletme sayısında yüzde 10 artış olmuştur. İcra dosyası sayısı 24 milyonu aşmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) - 7'den 77'ye herkesi kredi ve borçla yaşamak zorunda bırakan, ekmeğine göz koyan bu ceberut iktidar, ülkenin başına musallat olmuştur.

Değerli halkımız, halktan kopmuş, sokağa çıkacak yüzü kalmamış AKP iktidarının; esnafın, işçinin, emekçinin, engellinin hâlinden anlayacağı yok. Osmanlı yıkılırken sarayın paşaları için bir sorun yoktu çünkü paşaların ve dalkavuklarının işleri yolunda diye halkın durumu da öyle sanılıyordu. Bugün de ak saray bürokratlarının, plaza siyasetçilerinin işleri yolunda diye halkın durumunu da öyle sanıyorsunuz. Siz deve kuşu gibi başınızı kuma gömseniz de halklar, gerçeği tüm çıplaklığıyla görüyor. Artık yalan siyasetinizle kimseyi kandıramayacaksınız. Kadınların, emekçilerin, yoksulların, mazlumların gazabına uğrayacaksınız. Emek, barış, demokrasi ve özgürlükler kazanacak.

Tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)