| Konu: | Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 25.01.2023 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Halkımızı ve cezaevindeki arkadaşlarımızı selamlıyorum.
Şimdi, Türkiye'de işçiler ciddi bir yoksullukla, mobbingle ve baskıyla karşı karşıya, örgütlenmek istediklerinde de maalesef işten atılma tehdidiyle karşı karşıya kalıyorlar. "Webhelp" işçilerine, Türkiye'de İstanbul, İzmir ve Van başta olmak üzere 14 bine yakın çalışanı bulunan çağrı merkezi çalışanlarına yönelik bir işçi kıyımı yaşanıyor. Şirket, valilik tarafından kadın istihdamı sağladığı için plaketle ödüllendirilmiş ancak her yerde olduğu gibi burada da önce kadınları işten çıkarıyor ödül alan şirket. Van'daki işçiler saatlerce molasız çalıştırıldıklarını, hastalandıklarında hastaneye dahi gidemediklerini, itiraz eden ve mobbinge karşı çıkan işçilerin ise bir klasik olarak kod 49'la işten çıkarıldığını söylüyor. Sadece bu iş yeri değil, bütün işverenler hak isteyen her işçiyi kod 49'la işten çıkarmaya başladı. Bu hukuksuzluğu protesto etmek istediklerinde ise AKP'nin valisinin, aynı zamanda kayyumun keyfî yasaklamalarıyla karşı karşıya kalıyorlar, işçiler çıkarılan tüm bu zorluklara rağmen direnmeye, haklarını talep etmeye devam ediyorlar.
Bir diğer işçi direnişi ise İstanbul Esenyurt'ta LC Waikiki'ye karşı yapılıyor. LC Waikiki bünyesinde taşeron firmada çalışan işçiler haklarını talep ettiler. "Mobbinge maruz kalmak istemiyoruz." "Bizim işimiz olmayan angarya işleri yapmak istemiyoruz." "Promosyon haklarımızı istiyoruz." dedikleri için işten çıkarıldılar ve yine, aynı şekilde, kod 46'yla işten çıkarıldı yani yüz kızartıcı suç işledikleri iddiasıyla, bir yalan iddiayla işten çıkarıldılar. Elbette ki kod 46'yla işten çıkarılma tazminatsız işten çıkarılmaya, işsizlik ödeneğini de alamamaya yol açtı. İşçiler buna karşı iş yeri önünde ve her yerde direnmeye devam ediyorlar. Sadece onlar değil, sınıf dayanışması adına işçilerin haklarını savunan her kesim de benzer bir şekilde dayanışma direnişleri gerçekleştiriyor. Elbette ki bu firmalarda önemli bir sorun, taşeron olarak çalışma çünkü taşeron çalıştırmada şöyle bir sorun var: Aynı işi yapmalarına rağmen biri taşeron firmada, biri asıl işverenin firmasında çalıştığı için farklı ücretler alıyorlar, emek sömürüsü daha da yoğunlaşıyor, buna karşı işçilerse direnişteler. İşçilerin direnişini selamlıyoruz ve bir an önce atılan işçilerin geri alınmasını ve taleplerinin kabul edilmesini bir kez daha buradan söylüyoruz.
Yine, Kocaeli'de Kartonsan işçileri toplu sözleşme sürecinde anlaşamadıkları için, toplu sözleşme sürecine aslında işveren yanaşmadığı için sefalet ücretlerine karşı, promosyonların kendilerine verilmemesine karşı grevdeler. Bu grevde çadırlarını kurmuş durumdalar, işverense çadırları kaldırmaya çalışıyor, toplu sözleşme sürecini başlatıp burada çözüm üretmek yerine, işçilere baskı uyguluyor. İşçilerin haklı direnişinin yanındayız, elbette ki zafer sonunda direnen emekçilerin olacak.
Bir diğer iş alanı, Schneider Enerji işçileri. Hak aramanın yasaklandığı bir ülkeden geçiyoruz, son dönemde de özellikle Cumhurbaşkanı kararnameleriyle işçilerin grevleri yasaklanmaya başlandı. Gerekçe ne? Millî güvenlik. Acaba işçilerin hak araması nasıl millî güvenliği tehdit ediyor? Tehdit ettiği tek yer sermaye grupları, patronlar; onun güvencesini de Cumhurbaşkanlığı sağladığı için işçi grevleri yasaklanmaya kalkılıyor ama işçiler, bu yasağa karşı direneceklerini söylediler, haklarını aradılar ve sonunda kazandılar, haklarını da geri aldılar.
Şimdi, sadece bunlar değil, staj mağdurlarından da bahsetmek istiyorum. EYT düzenlemesi yapıldı ancak bu düzenleme de yine ayrımcılıklarla dolu. Sayıları milyonu aşan insanlar, meslek lisesi ve çıraklık okullarında yapılan stajın uzun vadeli sigorta kollarında sayılmasını talep ediyorlar. Çok zor koşullarda emek harcayan, çocuk yaşta parmağını, gözünü kaybeden birçok insan bu düzenlemenin mağduru, seslerinin duyulmasını istiyorlar. EYT düzenlemesinde staj SGK başlangıcı olarak sayılmalı ve mağduriyetlerine son verilmelidir diyelim biz de buradan.
Bir başka sorun alanı, Nesin Vakfındaki durum. Şimdi, Nesin Vakfında neler yaşanıyor? Nesin Vakfı, bu ülkenin aydınlık gençlerini yaratmak isteyen; düşünen, sorgulayan, tartışan, verili sistemi olduğu gibi kabul etmeyi reddeden gençliğin aslında eğitim aldığı, yardım aldığı, kendisini geleceğe hazırladığı bir vakıf. İşte, tam da bu nedenle Aziz Nesin Vakfına yönelik bir baskı süreci çok uzun zamandır başlatılmış durumda.
Aziz Nesin Vakfı iktidar blokunun baskısı altında. Tire ilçesinde 60 dönümlük zeytinliği kundaklanan vakfın Çatalca'daki mülkünde de İsmailağa cemaatinin tacizleriyle ve iktidarın hukuksuzluklarıyla karşı karşıya kalınmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Çatalca'da kurulan Nesin Vakfı, 2017'de gerçekleşen bağışlar sonucunda komşu araziyi satın almıştı ancak geçtiğimiz yıllarda vakfın yanına İsmailağa tarikatına ait Rabıta Vakfı yerleşti. Nesin Vakfı, tarikat tarafında sürekli bir saldırıya, tehdide maruz kaldı. İktidara yakın tarikatın girişimleri bununla da kalmadı, kaymakamlık kararıyla vakfın bütün hesaplarına bloke konuldu. Bağış kabul etme hakkı olan vakfın 2 milyon lirasına izinsiz bağış topladığı gerekçesiyle, bizzat bu iktidar tarafından hukuksuzca el konuldu ama 2 milyonun içerisinde aynı zamanda vakfın kira gelirleri de bulunuyordu. Buna rağmen, Nesin Vakfını yok etmek için iktidar harekete geçti ama tüm bu baskılarınız sonuç vermeyecek; Nesin Vakfı yaşamaya, gençleri yetiştirmeye devam edecek. (HDP sıralarından alkışlar)