GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:58
Tarih:02.02.2023

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu ve tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Buradan defalarca dile getirmemize rağmen hâlen çözüm bulunmayan cezaevlerinin durumunu bugün yeniden gündeme getirmek istiyorum. Cezaevlerinde insan hak ihlalleri her geçen gün devam ediyor. Cezaevleri bir ülkenin adalet vesikalarından biridir ancak iktidar, siyasi mahpuslar için cezaevlerini bir intikam aracına dönüştürmüş durumda.

Değerli halkımız, İnsan Hakları Derneğinin raporlarına göre Ekim 2022 tarihine kadar cezaevlerinde 69 mahpus yaşamını yitirdi, sadece temmuz, ağustos ve eylül aylarında yani bu üç ayda 23 mahpus yaşamını yitirdi; 10 mahpus ağır hastalık yüzünden, 11 mahpus ise şüpheli bir şekilde yaşamdan koptu. Bizleri her gün mahpus aileleri arıyor, "Evlatlarımızın, eşlerimizin, sevdiklerimizin canından şüphe ediyoruz." diyorlar.

Afyonkarahisar 1 No.lu T Tipi Cezaevinde mahpuslar 2 Ocaktan beri açlık grevindeler, aileleri aracılığıyla seslerini duyurmaya çalışıyorlar; ceza olarak soğukta bekletme, zorla ayakta sayım dayatma, şiddet, ölümle tehdit gibi uygulamalara maruz kalıyorlar.

Yine, Hilvan 1 No.lu T Tipi Cezaevinde de ağız içi uygulaması dayatılmakta, bunu kabul etmeyen mahpusların hastaneye sevkleri yapılmamaktadır; artık, bu keyfî uygulamalardan vazgeçin.

Değerli halkımız, şu an Türkiye cezaevlerinde 1.500'den fazla hasta mahpus var. Bunlardan biri de Besra Erol anne, 20 Temmuz 2015'te Suruç'ta patlatılan bomba sonrası yaşamını kaybeden 33 düş yolcusundan Evrim Deniz Erol'un annesi. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki Kobani'de kadınlar, Kürtler ve Kobani halkları barbar IŞİD'e karşı bir insanlık savaşı verdi. IŞİD'e karşı verilen savaşta binlerce can verilerek Kobani IŞİD'den özgürleştirildi ama geride yıkılmış bir şehir kaldı. 33 düş yolcusu, Türkiye'nin farklı kentlerinden, çantalarında şeker ve oyuncaklarla Kobanili çocuklara doğru yola çıkmışlardı; yıkılan kentin inşasına bir tuğla koymak, acıları, yaşananları paylaşmak istiyorlardı fakat hâlen arkasındaki faillerin açığa çıkarılmadığı bir bomba patladı ve Suruç'ta 33 canımızı yitirdik. Besra Erol, gencecik oğlunu toprağa verirken tabii ki öfkeliydi ve üzgündü. Oğlunun cenaze töreninde "Elini kolunu sallaya sallaya gelen bir katil var. Gereken güvenlik tedbirleri neden alınmadı? Devletin ihmal ve sorumluluğu var." dedi ama ne failler ne de sorumluluğu olan yetkililer tutuklandı, cezalandırıldı; oğlunun cenazesinde yaptığı konuşmadan dolayı cezalandırılan Besra anne oldu. Bir oğlu katledildi, bir oğlu yıllardır cezaevinde; kendisine de yedi buçuk yıl hapis cezası verildi, şu an Elâzığ Cezaevinde dört yıldır tutuklu ve ağır bir hasta.

O gün, meydanlarda "Kobani düştü, düşecek." diyenlere inat IŞİD barbarlığına karşı direnenlerin yanında olmak istediler; insanlık onurunu, özgür, eşit bir yaşamını savundular diye 33 düş yolcusu katledildi; ölümlerine tepki gösteren anneleri hapsedildi. Peki, soruyoruz: Suçlular nerede? Bu katliamı planlayanlar nerede? Hepsi tıpkı Roboski gibi Ankara'nın dehlizlerinde açıklığa kavuşmayı bekliyor. Bugün bir kumpas davası olarak önümüze getirdiğiniz ve baştan sona hukuksuzlukla dolu Kobani davası da Suruç katliamı da sürekli hedef alınan kuzeydoğu Suriye toprakları da bu coğrafyanın insanlık mücadelesinin bir parçasıdır; Besra annenin hikâyesi ise bu toprakların insanlık hikâyesidir.

Besra Erol anne bu yıl Suruç katliamının yıl dönümünde bir mektup gönderdi ve herkese aslında bir kez daha insanlık dersi verdi. Besra anne mektubunda diyor ki: "Sizler de biliyorsunuz, bizim çocuklarımıza kıyanlar dışarıda..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

"...ama ben oğluma, değerlerime sahip çıktığım için yedi buçuk yıl ceza aldım ve dört yıldır cezaevindeyim. Bu ülkede, adalet bizler için zaten yoktu; var olan da Suruç'ta, Diyarbakır'da, Ankara Garı'nda ve birçok yerde yok oldu. Benim alnım açık, başım diktir. Bizler evlatlarımızla gurur duyuyoruz, onlar da kendi karanlık zihniyetlerinde kaybolup gidecekler."

Evet, bizler de buradan, hasta bir mahpus olan Besra Erol anneyi sevgiyle selamlıyor ve bir an önce tahliye olması gerektiğini belirtiyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)