GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:58
Tarih:02.02.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 403 sıra sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkelerin bağımsızlığı ekonomik güce, ekonomik güç ise bilim ve teknolojide yapılan gelişmelere bağlıdır. Bu açıdan üniversitelerimize büyük görevler düştüğünü defalarca tekrarlamış olsak da üniversitelerimiz sorunlar yumağının içinde bocalayıp durmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sorunların başında öğrenci kontenjanlarının fazlalığı gelmektedir; öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı gelişmiş ülkelerin yaklaşık 3 katıdır. Öğretim elemanlarının ders yükleri alabildiğine fazladır, özellikle taşrada inanılmaz bir ders yükü altında ezilmektedirler. Birçok üniversitedeki eğitimin lise düzeyini bile aşamadığını biliyoruz.

Vakıf üniversitelerinin büyük bölümü bir binaya sıkışık şekilde eğitim vermekte; maalesef, eğitimi ticarileştirmekte, sadece para kazanmayı hedeflemektedirler.

Üniversitelerdeki pek çok öğretim üyesi ve görevlisi yeterli nitelikleri taşımamaktadır. Üniversitelerdeki personel ve akademik kadro ilanları sanki adrese teslim olarak hazırlanmaktadır. Yandaşlıktan başka bir özelliği olmayan kişilerin öğretim görevlisi olarak atanması ciddi sorunlar yaratmaktadır. Üniversitelerdeki bilimsel ve teknolojik çalışmaları yönlendirmesi beklenen rektörlerin yarıdan fazlasının uluslararası yayını ve atıf alan eserleri yoktur. "Liyakat" diye bir şey kalmadığı gibi, AK PARTİ'nin siyasi vesayeti altında bulunmaktadırlar. Televizyonlarda boy gösteren, üniversitesine arada sırada uğrayan, bazı siyasetçilerle birlikte saha çalışması yapan ya da "bilim insanı" sıfatını taşıdığı tartışmalı rektörler var ve herkesin bilmesine rağmen YÖK'ün sesi çıkmıyor.

Eğitimin kalitesi sadece ön lisans ve lisansla değil, yüksek lisans ve doktora eğitiminde de düşmüştür. Dersler doğru düzgün yapılmamaktadır, tezlerde aranması gereken niteliklere bakılmadan ahbap çavuş ilişkileriyle jüriler kurulmaktadır. Ayrıca, tezlerin, geçme garantisi veren tez yazma şirketleri tarafından hazırlandığı bilinmektedir.

Nature Dergisi tarafından dünyadaki üniversiteler arasında 82 ciddi bilim ve teknoloji platformunda yayınlanan bilimsel bildiri ve bu bildirilere yapılan atıflar dikkate alınarak yapılan sıralamada ilk 10 üniversite arasında Çin 6 üniversiteyle 1'inci sırada yer alırken Amerika Birleşik Devletleri 2'nci sıradadır, Türkiye 38'inci sırada yer almış, İran ise 30'uncu sırada. Times Higher Education'ın yayınladığı 2022 yılı dünya üniversiteler sıralamasındaki ilk 500'ün içerisinde sadece Çankaya Üniversitesi vardır. 1.600'den fazla üniversitenin yer aldığı listenin ilk 1.000 üniversitesine bakıldığında Türkiye'nin 209 üniversitesinden sadece 11'i ilk 1.000'de kendisine yer bulabilmektedir. Bu durumda, Türkiye, yükseköğretimde dünyadaki gerçek yerini görerek kendine çekidüzen vermeli ve eğitim sistemini tekrar tekrar gözden geçirmelidir.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifi, bu kadar sorundan sadece 50/d'ye göre atanmış araştırma görevlilerinin 33/a kadrosuna geçme imkânıyla geçici bir çözüm sunmaktadır. Yanlış anlaşılmasın, 50/d maddesi kaldırılmıyor, yeni atanacaklar için 50/d uygulaması devam edecek.

Değerli milletvekilleri, sizlerle bir sözü paylaşmak istiyorum. Bir ulusun yok edilmesi için sadece eğitimin kalitesini düşürmek ve sınavlarda kopya çekilmesine izin vermek yeterlidir. Bu durumda, hastalar bu tür doktorların ellerinde ölür, binalar bu tür mühendislerin, müteahhitlerin ellerinde çöker, para bu tür ekonomistlerin ve muhasebecilerin elinde kaybolur, insanlık bu tür din görevlilerinin elinde ölür, adalet bu tür yargıçların elinde kaybolur. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Devlet bu tür yöneticilerin elinde çöker. Atatürk ne güzel ifade etmiş: "Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk hâlinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder."

Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz YÖK Yasası'nın disiplin maddesinde kopyanın disiplin suçu olarak kabul edilmesi ve ceza önerilmesi, bize aslında okul öncesi eğitimden başlamak üzere değerler eğitimi verilmesinin gereğini ortaya koymaktadır. Yalan söylemeyen, çalmayan çırpmayan, aldatmayan doğru dürüst nesiller yetiştirmek önemlidir ancak değerler eğitimi lafla olmamalıdır eğer çocuklarımız, gençlerimiz örnek aldıkları anne-babalarının, öğretmenlerinin, büyüklerinin bu değerlere sahip olduğunu görürse o zaman kopya çekmek, yalan söylemek sözlüğümüzden bile çıkacaktır ancak bugünkü pratiklere bakıldığında bu hedefe ulaşmanın ne kadar zor olduğunu görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, şimdi de kanun teklifinin ikinci bölümündeki maddelere değinmek istiyorum. TOBB Kanunu'ndaki konuşmamda da bahsetmiştim, vakıf üniversitelerinde isim değiştirme furyası devam ediyor. Usulüne uydurularak vakıf mütevellilerinin değiştirilmesi sonucu yapılan isim değişiklikleri, Türkiye'de istikrarsızlık ve programsızlığın en güzel örneğini teşkil etmektedir. Yolsuzluk sonucu isim değiştirmeler de var ki bunlara hiçbir şekilde müsaade edilmemelidir. İsim değişikliklerinde o üniversitelerde okuyan öğrencilerin psikolojileri de göz önüne alınmalıdır. Girdiği üniversitenin adıyla bile mezun olamayacak ya da adı tarihe karışmış bir üniversitenin mezunu olacak; hele birtakım yolsuzluklar sonucu değişiklikler yapıldıysa gençlerin geleceğe olan inançları sarsılacaktır. Gençleri bu hâle getirmeye kimsenin hakkı yoktur.

Değerli milletvekilleri, az sayıda vakıf üniversitesini de bir kenara koyarsak, vakıf üniversitelerinin pek çoğu uluslararası alanda hiç bilinmemekte ve büyük çoğunluğunun ismi uluslararası üniversite sıralamalarında hiç geçmemektedir. Bu konu YÖK tarafından dikkatle takip edilmeli ve eğitimde standardı sağlayamayanlar garantör üniversiteye devredilmelidir.

Değerli milletvekilleri, 7'nci maddeyle, MİT bünyesinde "Mîlli İstihbarat Akademisi" adıyla, istihbarat ve millî güvenlik alanlarında lisansüstü eğitim öğretim, bilimsel araştırma yapmak üzere, özel hükümlere tabi olacağı anlaşılan bir yükseköğretim kurumu kurulmaktadır. MİT'in statüsünün, faaliyet alanı itibarıyla, Anayasa'nın 132'nci maddesinde adı geçen Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet teşkilatı gibi kurumlara benzer olduğu Komisyonda değerlendirilerek 132'nci maddenin lafzına aykırı ancak ruhuna uygun olduğu kabul edilse bile MİT Akademisinin Anayasa'nın 130'uncu maddesi gereği bir kanunla kurulması gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Nitekim, MİT Akademisinde lisansüstü çalışmalardan sonra yüksek lisans ya da doktora unvanları verilecekse ve bu unvanlar dışarıda ya da başka kurumlarda kullanılacaksa o takdirde YÖK'ün denklik vermesi gerekecektir; kısacası, Polis Akademisi gibi bir kuruluş kanunu olması gerekir.

Madde 8'de ise Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında 7034 sayılı Kanun'un 7'nci maddesi başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmiştir. Harcama planlarının nasıl yapılacağı, denetleme kurulunun nasıl teşekkül ettirileceği, denetleme kurulu üyelikleriyle ilgili kurallar ve ücretlerinin nasıl hesaplanacağı düzenlenmektedir.

Üniversitenin hesapları ve bunlarla ilgili işlemleri de dâhil olmak üzere, idari ve mali denetimin üniversite organları yerine 1 YÖK üyesinin de dâhil olduğu 5 kişilik denetleme kurulu tarafından yapılacağı hususu Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini karşılıyor görünmektedir. Ayrıca, 7'nci maddeye bir fıkra eklenerek "Üniversiteye, 6831 sayılı Orman Kanunu'na göre izin verilenlerden kira dâhil bir bedel alınmaz." hükmüyle Anayasa Mahkemesi kararı baypas edilmiştir.

Madde 9'da ise "Tahsis edilen bu taşınmazların kiraya verilmesi ve kira gelirleri üniversiteye aittir." ifadesi yer almaktadır. Bu konunun tamamen üniversitenin insafına bırakıldığı görülmekte ve yanlış yapılacağı düşüncesiyle rahatsızlık yaratmaktadır.

7034 sayılı Kuruluş Kanunu incelendiğinde, üniversitenin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kaynakları büyük ölçüde kendisinin yaratması dikkate alınınca ve tahsisi yapılan sahaların sadece imara açık olan alanlarında faaliyet gelirleri olacaksa makul karşılanabilir ama hiçbir şekilde yeni alanlar imara açılmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Bu eleştirileri sunduktan sonra belirtmeliyim ki bu üniversitenin hedefleri incelendiğinde, böyle bir üniversitenin kurulmasının isabetli olduğuna ve uluslararası arenada Türkiye'yi iyi bir şekilde temsil edeceğine inanmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bir kere daha söylemek istiyorum, liyakat esas alınmadığından üniversitelerimiz fonksiyonlarını yerine getirememekte hatta bulundukları bölgelerin sorunlarına bile çözüm bulamamaktadırlar. İYİ Parti iktidarında, AK PARTİ'nin yirmi yıldan beri yükseköğretimi geriye götüren, konuşmamın başında bahsettiğim tüm yanlış uygulamalarını ortadan kaldıracak, üniversitelerimizi gerçekten bilim ve teknoloji merkezleri hâline getirecek, uygulamalı eğitim vererek nitelikli mezunlarımızla Endüstri 5.0, Tarım 5.0 hedeflerine hızla ulaşacağız, az kaldı diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)