GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:58
Tarih:02.02.2023

CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, ben de kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, genel olarak yükseköğretimle ilgili bir kanun teklifi ancak burada bizim en çok dikkatimizi çeken, önemli bir kanun metnindeki maddelerin gerçekten gerekçelerini bulamadık yani kanun teklifinde gerekçelerle ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı. Bu kanunun en önemli özelliği, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı verdiği düzenlemelerin tekrar düzeltilerek kanun teklifiyle getirilmesi. Yaklaşık 9 madde vardı, birinci bölümde benden önceki söz alan bütün hatipler, çok önemli değerlendirmeler yaptılar; ben be bu bölümdeki bazı değerlendirmeler sonrası ikinci bölümün önemli konularına değineceğim.

Şimdi, değerli milletvekilleri, benden önceki söz alan hatipler de özellikle değindiler, üniversitelerin çok önemli sorunları var. Yukarıdan başlayan, kişisel, keyfî, liyakatsiz, özensiz ve sorumsuz yeni yönetim sistemindeki bu yapıda Cumhurbaşkanının şeffaf olmayan, gerekçesi, kriterleri belirtilmeyen süreçler sonucunda üniversitelere keyfî rektör atamalarının yarattığı kurumsal bir çöküşe şahitlik ediyoruz.

Atanan rektörlerle birlikte akademik ve idari özerkliğin yok sayıldığı keyfî ve hukuksuz uygulamaları bizler her fırsatta gündeme getiriyoruz ancak işte bu yönetim sisteminin sirayet ettiği başta Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK olmak üzere üniversitelerdeki akademik ve idari en küçük birimlere kadar bu kişisel ve keyfî yönetim anlayışının yansımaları karşımıza çıkmaktadır. İşte, yukarıdan aşağıya doğru oluşan bu yönetim anlayışı nedeniyle üniversitelerimizde nitelik, liyakat, araştırma, geliştirme, özgün çalışmalar ve yenilikler üretme motivasyonunun oluşmadığı bir süreçten geçmekteyiz. Üniversitelerimiz nicelik odaklı, nitelikten, kaliteden uzaklaşmanın, akademik ve bilimsel özgürlüklerin baskı altına alındığı ve kişiye özel kadrolaşmanın yaşandığı süreci yaşıyor.

Birçok üniversitenin yaşadığı gibi Boğaziçi Üniversitesinin de yerleşik kurum kültürü, ulusal ve uluslararası başarıya giden, nitelikli eğitim ve araştırma ortamını yaratan yapısı her gün yerle bir edilirken YÖK ne yapıyor? Millî Eğitim Komisyonu, Meclis ne yapıyor? Bu süreci sadece izlemiyor, aynı zamanda görev ihmalleri yaparak bu kurumsal çöküşe seyirci kalıyorlar. İşte, bu görev ihmalleri nedeniyle son iki yılda Boğaziçi Üniversitesi dünya sıralamalarında 200 basamak daha geriye düştü. İşte Sayın Hocam, Sayın İmam Hüseyin Filiz'in belirttiği sıralamalarda üniversitelerimizin gerilemeleri ortada.

Üniversitelerimizdeki tüm bu yapısal sorunlar, bu kurumsal çöküşler ve tüm bu gerilemeler yaşanırken değerli milletvekilleri, bizim bu görüştüğümüz kanun teklifi bu yapısal sorunları çözmekten çok uzak. İşte, bu kanun teklifinin gündeme getirilmesinin belki temel gerekçesi ve bu kanun metninin en önemli maddesi, disiplin maddesi. Haziran 2023'e kadar kabul edilmesi gereken, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği üniversite öğrencilerine yönelik disiplin cezaları maddesi çok önemli. Anayasa Mahkemesinin uyarılarında, iptal kararlarının gerekçesinde ve bizim de bu kanun kabul edilirken uyardığımız, Meclis tutanaklarında yer alan eleştirilerimizi burada görebilirsiniz. Şimdi ne yapıyorsunuz? Şimdi bu yönetmeliği topyekûn bir kanun maddesine ekleyerek getirmişsiniz.

Disiplin maddesiyle değerli milletvekilleri, eylem ve ceza arasındaki özellikle de Anayasa Mahkemesinin uyardığı ama hâlâ uymadığınız açıklık ve netlik; kişiler ve idare açısından ölçülülük, belirlilik; muhatapları yani öğrenciler açısından hukuki güvenceden hâlâ yoksun olan bir düzenlemeyi getirdiniz. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli milletvekilleri, ben de bir akademisyenim ve soruşturma komisyonlarında çok görev yaptım. Bu madde bu hâliyle çok sorunlu. Bir defa en alt sınır olan uyarma cezasını kaldırıyorsunuz. Bu son karar, öğrenci açısından önemli bir fırsat; uyarma cezasına dönüştürülebilir cezası. Kınama, uzaklaştırma, ihraç arasında soruşturma ve karar birimine maalesef yine keyfî, kişisel yetki sınırı veren bir düzenleme yapıyorsunuz. Şimdi, mahkeme kararları var, Ceza Kanunu'nun alanlarını gerektiren alanlar var bu kanun maddesinde. Üniversite soruşturma komisyonlarına taşıyorsunuz siz bunları, üstelik cezanın niteliği, kapsamının ne olabileceği yetkisi de yine keyfiliğe bırakılıyor. Değerli milletvekilleri, bu disiplin maddesi üniversitedeki özgürlük ortamı, güvenlik ve sağlıklı eğitim açısından o dengeyi maalesef gözetmiyor. Ben uygulamada büyük sorunlar yaşanacağını tekrar dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Şimdi, 50/d araştırma görevlileri var, önemli bir düzenleme, kısmi bir düzenleme ama değerli milletvekilleri, bugün üniversitelerin en büyük sorunu kadrolaşma sorunu, en yapısal sorunu üniversitelerin. Siz, döneminizde bu sorunu çözmek yerine maalesef keyfî atama, kişiye özel kadrolaşmalarla bu alanı en çok tahrip eden iktidar oldunuz. Atanan rektörlerin, idarecilerin keyfî kararlarıyla üniversite kurullarının işlevsizleşip üniversiteden üniversiteye değişen, keyfî, kişiye özel kadro ilanları verdiniz. Elbette 50/d'lerin 33/a'ya geçmesi doğru, olumlu ama yetersiz. Yapısal sorunları çözmeyecek yeni mağduriyetler yaratacak. Eğer biz kadrolaşma sorununu çözmek istiyorsak gerçekten liyakat, objektif performans kriterleri, özgür, güvenceli araştırma, çalışma ve eğitim ortamı tesis etmedikçe bu sorunu çözemeyiz.

Vakıf üniversitelerine değinmek istiyorum. Önemli, benden önceki bütün hatipler çok önemli değerlendirmeler yaptılar ancak iktidar, Millî Eğitim Komisyonu, YÖK bu üniversiteleri sadece güçlü sermaye lobileri ve isim değişikliğinden ibaret görüyor. Bakın, bu vakıf üniversitelerinin çok önemli muafiyetleri, istisnaları var ancak bu üniversiteler ciddi kâr amaçlı faaliyetler yapan kurumlara dönüştüler; reklam, tanıtım harcamaları, AR-GE faaliyetleri ciddi sorun alanı olarak görünüyor. Şimdi, YÖK'ün denetlediği hukuksuzlukları, usulsüzlükleri olan bu üniversitelerin isimlerini değiştiriyorsunuz siz, bu isim değiştirme taleplerini bu kanun teklifine eklediniz. Bakın, burada Nişantaşı Üniversitesi var. Antalya'daki AKEV Üniversitesi ciddi sorunlu bir üniversite; yönetim yapısı değişmiş; kurucu vakıf sahibi, yöneticisi çok ciddi sorunlardan bahsediyor; yönetim değişmiş bu üniversitede, mal varlıklarına el konulmuş. Yeni yönetim neden bu vakfın ismini değiştirmek istiyor? Neden Meclis bu yolsuzluğa alet ediliyor? Bunu dikkatinize sunmak istiyorum, bu konuda tekrar uyarımı yapmak istiyorum.

Şimdi, ikinci bölümde çok önemli iki tane düzenleme var değerli milletvekilleri. Biri, Türk-Japon Üniversitesi ki Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir düzenleme çünkü biz bu üniversite kurulurken yine uyarmıştık, dedik ki: Bu üniversite, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na tabi değil yani bu üniversite denetim dışı. Hesaplarını, bütçesini, ihale usullerini denetim dışı bıraktınız; biz Anayasa Mahkemesine başvurduk ve reddetti Anayasa Mahkemesi. Peki, beş yıl boyunca ne oldu bu hesaplar? Kim denetledi bu üniversiteyi? Şimdi, siz burada getirip bir denetim kurulu kuruyorsunuz. İşte, orman vasıflı taşınmazların üniversiteye tahsis edilmesi... Ne oldu beş yıl boyunca, hangi alanlar kullanıldı? Biz tekrar uyarımızı yapmak istiyoruz ama getirdiğiniz alanlar da yine sorunlu. 9'uncu maddeyi çektiğinizi söylüyorsunuz ama sorunlu, uyarılarımıza rağmen denetim mekanizmasında da tekrar sorunlar görüyoruz.

Şimdi, Millî İstihbarat Teşkilatı bünyesinde "Millî İstihbarat Akademisi" adında bir yükseköğretim kurumu kurduğunuzu söylüyorsunuz. Şimdi, bu, çok ciddi Anayasa'ya aykırılıklar içeriyor çünkü Anayasa'nın 131'inci maddesi ve 132'nci maddesi yükseköğretimle ilgili alanları, istisnai yükseköğretim kurumlarını sıralamış. Bu kapsamın içinde olup olmadığının tartışmasını açıklayamadınız, gerekçesini açıklayamadınız ne gerekçe sahipleri ne Komisyon Başkanı görüşmeler esnasında detaylı bir açıklama yapamadı, ta ki geç saatte MİT temsilcisinin açıklamasına kadar. Hatırlıyorsanız Sayın Başkan, geç vakitte MİT temsilcisi çıktı, dedi ki: "Bunu YÖK mutlaka onaylayacak." Şimdi, siz kanun maddesine bakar mısınız. "MİT bir yükseköğretim kurumu kuruyor." diyor. Şimdi, bu, özel hukuka tabi bir kurum mu olacak, YÖK'ün bünyesinde mi olacak? Şimdi Anayasa'mıza göre sadece YÖK, uluslararası akredite kurumu ve uluslararası tanınırlık verebilir. Siz, burada, bu yetki paylaşımını MİT'le mi yapacaksınız? YÖK'ün kapsamında mı olacak? Nasıl yapacaksınız, açıklayamadınız.

YILDIRIM KAYA (Ankara) - YÖK kalkacağı için öyle düşünmüşler.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Kanun teklifinde 2547'ye, YÖK Kanunu'na da bir atıf yok. Nasıl olacak? Şimdi diyorsunuz ki: "Tüm usul ve esaslar MİT ve Cumhurbaşkanı tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenecek." Biz Mecliste bu yetkiyi vereceğiz ama bu yetkiyi kim kullanacak, nasıl kullanacak, hangi usul ve esaslarla kullanacak? Kime eğitim verilecek? Çok ucu açık. Hangi diplomaları vereceksiniz? Bunları nasıl usul, esasla belirleyeceksiniz? Bu, çok sakıncalı bir durum. Ben bir akademisyen olarak bunları paylaşmak istiyorum sizlerle.

Şimdi, değerli milletvekilleri, neticede üniversite ve yükseköğretim alanı çok ciddi sorunları olan bir alan. Üniversitelerin, akademisyenlerin çok ciddi sorunları var, bunlar yapısal sorunlar ve belirttiğim üzere özellikle kadrolar, kadrolaşma, atanan rektör ve idarecilerin keyfî uygulamaları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Şimdi, ben sonuç olarak şunu söylemek istiyorum değerli milletvekilleri sizlere: Çok az bir süre kaldı artık ve bu süre sonunda ben inanıyorum ki bu ülkenin sorunlarını çözmek isteyen siyasi partiler, Millet İttifakı ve bu Millet İttifakı'nın iktidarında ve özellikle de en önemlisi Meclis çoğunluğunda, Cumhurbaşkanının keyfî rektör atama yetkisi başta olmak üzere, YÖK'ün işlevsizliği, üniversitenin liyakatsiz kadroları ve Boğaziçi Üniversitesi başta olmak üzere, akademisyenlerin ve üniversiteler için yükseköğretim alanındaki tüm sorun alanlarını bu eleştirilerimizi haklı bulan -ben biliyorum ki bu salonda bu eleştirilerimizi haklı bulan milletvekillerimiz var- gruplarla birlikte, bu Mecliste ortak akılla çözeceğimize inanıyorum.

Sabrınız için teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum Başkanım. (CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)