| Konu: | Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde 8/2/2023 Çarşamba Günü Saat 01.00'den İtibaren Üç Ay Süreyle Olağanüstü Hâl İlan Edilmesine İlişkin 8/2/2023 tarihli ve 6785 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı'na İlişkin Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 09.02.2023 |
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tüm kaybettiklerimize Allah'tan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun; yaralılarımıza acil şifalar diliyorum, ve Adıyaman Milletvekilimiz Yakup Taş ve ailesine de Allah'tan rahmet diliyorum. Başımız sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, binlerce yurttaşımızı kaybettik; binlerce, on binlerce yurttaşımız hâlâ enkaz altında. Üç gündür bölgedeyim, gece bölgeden döndüm. Bizlere düşen temel görevlerden biri de burada doğru teşhisleri koyabilmek ve bugün geldiğimiz noktanın da bir sonuç olduğunu görebilmek; halkın yalnızlığını, halkın çaresizliğini paylaşmak; tehdit etmek değil. Gerçekleri de paylaşacağız acılarımızı, yaralarımızı sarabilmemiz için.
Bakın, büyük bir çöküş, büyük bir felaket; Allah bir daha hiçbir zaman göstermesin ama başka çöküşleri de yaşıyoruz, bir sistemin çöküşünü de bir liyakatsizliğin çöküşünü de yaşıyoruz maalesef. Bizim gittiğimiz birçok yerde enkaz başında bekleyen aileler şöyle feryat etti: "İki gündür buradayız, bir Allah'ın kulu gelip bir şey sormadı 'Bir ihtiyacınız var mı?' diye." Devleti aradı insanlar. Çalışmıyor mu insanlar? Çalışıyor, herkes çalışıyor; AFAD çalışıyor, devlet çalışıyor, yerel yönetimler, sivil toplum... Arama kurtarma ekiplerine, doktorlarımıza, sağlık görevlilerimize, gönüllülerimize, polisimize, askerimize şükran borçluyuz ama inanılmaz bir organizasyon bozukluğu var bölgede, hâlâ devam ediyor. Biz Sayın Erdoğan'ın dediği gibi rahat değiliz; dün de rahat değildik, bugün de değiliz, yarın da rahat olamayacağız.
Bu gerçeği görmemiz lazım, çok büyük bir felaket ve çok büyük bir organizasyon bozukluğuyla karşı karşıyayız. Yapılması gerekenleri hızla yapmak zorundayız hep birlikte; merkezî yönetim, yerel yönetim, sivil toplum, herkes tam bir dayanışma içerisinde olmalı hiçbir ayrım yapmadan. Birçok yardım malzemesini insanlar kendi çabalarıyla ulaştırmaya çalışıyor bölgeye ve engellemelerle karşılaşıyor. Bunları yapmamak lazım ve şimdi biz bambaşka şeyler konuşmamız gerekirken maalesef OHAL'i konuşuyoruz. Neden? Neden arkadaşlar? Değerli milletvekilleri, neden? Biz 1999 depremini yaşadık, 2 büyük deprem üst üste yaşadık, 20 bine yakın insanımızı kaybettik.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - 50 bin.
MUHARREM ERKEK (Devamla) - Yaralı 50 bine yakındı.
1999 depremleri; o zamanki Bülent Ecevit Hükûmeti OHAL ilan etmeyi düşünmedi, istemedi, doğru bulmadı. Şimdi neden? Afet bölgesi ilan edildi zaten. Afet bölgesi o kadar çok büyük yetkiler tanıyor ki, mesela iş makinelerine, mallara el koyabilirsiniz afet yönetmeliğinde; zorla çalıştırma getirebilirsiniz, afet hükümlerinde var bu. Afet Kanunu'yla beraber çalışma zorunluluğu dahi getirebilirsiniz, Afet Kanunu'yla beraber meskûn bölgeleri boşaltabilirsiniz, başka yerlere nakledebilirsiniz, Afet Kanunu'yla beraber kamu-özel tüm taşınmazları belli sürelerle kullanabilirsiniz, süreleri uzatabilirsiniz. Ben cumhuriyet tarihimizde, yakın tarihte bir doğal afet sebebiyle olağanüstü hâl ilan edildiğini hatırlamıyorum. Belki de yanlış biliyorum, bakmamız lazım. Ama en yakın, o büyük 1999 depreminde o zamanki hükûmet hiç bunu düşünmedi, istemedi bile. Şimdi neden?
Sayın Erdoğan açıklamalar yaptı bugün, dedi ki: "Ticarette yolsuzluklara giden fitne fesat gruplarına OHAL'le müdahale edeceğiz. Yağmalama çalışmaları oluyor, bu yağmalama çalışmalarına OHAL'le müdahale etme imkânı sağlayacağız." Değerli milletvekilleri, eğer biz bunun için OHAL ilan ediyorsak vay bizim devletimizin hâline. Suçla mücadele etmek için OHAL'e mi ihtiyacımız var bizim? Bizim askerimiz, polisimiz, savcımız yok mu?
Yağmalamada da çok dikkat etmek lazım; su bekleyen, ekmek bekleyen çocuklara bir şeyler alabilmek için o marketlere girenler de var. Ceza hukukunda, biliyorsunuz, zorunluluk hâli vardır. Siz, bir insan açsa, onun için bir markete girip bir şey alıyorsanız bu yağmalama suçunu oluşturmaz ama bunun için OHAL de asla ilan edilmez; bizim bununla mücadele edebilecek gücümüz var. Siz bu gerekçelerle OHAL talep ediyorsanız bu, mevcut Hükûmetin, mevcut iktidarın Türkiye'yi yönetemediğinin açık bir göstergesi maalesef; bunun başka hiçbir anlamı olamaz.
Bir de artık, lütfen, sorumluluklarımızın bilincine varalım. Biraz önce bir hatip dile getirdi; bakın, Sayın Erdoğan, iktidar olduktan yedi ay sonra, 2003 Bingöl depreminde ne demiş: "Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkânlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Olay "kader" diye geçiştirilemez. Yer altında fay kırıklarından önce -bağışlayın, söylemek zorundayım- kırılan ar damarlarıdır. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı yatmaktadır." Evet, yedi ay sonra, yedi aylık bir iktidarın tabii ki sorumluluğu olamaz ama yirmi bir yıldır tek başınıza yönetiyorsanız ve bu aziz millet size her yetkiyi vermişse artık sorumlusunuz. Evet, büyük bir felaket ama bu kadar çok bina yıkılmamalıydı, bu kadar çok insan enkaz altında kalmamalıydı ve biz vatandaşın çığlığını, halkın yalnızlığını, çaresizliğini dile getirenleri değil, işte bu hırsızları tehdit etmeliyiz, bunlarla mücadele etmeliyiz. 2003 yılında bunları söylemiş Sayın Erdoğan. Peki, yıl 2023, yirmi bir yıldır -tek başına, her türlü yetkiyi vermiş millet- demek ki yapısal hiçbir reform yapılamamış; inşaat, rant, imar affıyla para toplamak... Onun dışında, nasıl tedbirler almışız, liyakate niçin dikkat etmemişiz? Bugün -çok önemli bir görev- Afetlere Müdahale Genel Müdürü; Arama ve Kurtarma Dairesi ona bağlı, Afet Yönetimi Merkezi ona bağlı, Uluslararası İnsani Yardım Dairesi ona bağlı; en kritik görevde olan bir kişi ama afet arama ve kurtarma konularında hiçbir uzmanlığı, eğitimi yok. Neden bu görevlere bu insanlar getiriliyor değerli milletvekilleri? Neden liyakatsizlik bu boyutlarda? Niye AFAD'da olsun, Kızılayda olsun, bu derece büyük bir liyakatsizlik var? Niye bunları yaptık? Acımız büyük ama sorumluluklarımız da büyük. Tarih gerçekleri kaydediyor; vicdanlarda hiçbir şey kaybolmaz, gerçek adalet, vicdanlardadır.
Ve işte, herkes bölgede, hepimiz bölgedeyiz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak da yerel yönetimler olarak da hiçbir ayrım yapmadan, bölgede herkesin bir şeyler çabaladığını gördük ama böyle büyük bir acıda dahi maalesef, iktidarın sözcülerinin "Cumhur İttifakı sahada." söylemlerini de gördük. Olmamalıydı, maalesef, böyle bir zamanda bu ifadeler kullanılmamalıydı.
Şimdi, Sayın Ömer Çelik bakın, 99 depreminde ne demiş, şimdiki iktidar partisinin sözcüsü: "Çok basit ama o kadar da acı olan şu: Türkiye yönetilemiyor ve yönetemeyen, yönetmesi mümkün olmayan bir mekanizmanın yönetiyormuş gibi yapması binlerce cana mal oluyor." 99 depreminde söylenenler. Eğer, bugün, birilerinin fiyakası bozulmasın diye söylenmesi gerekenlerin millî birlik ve beraberlik nutuklarının altında ezilmesine göz yumarsak bugün susarsak bu çarpık mekanizma yüzünden yüzlerce insanın ebediyen susmasına ortak olmuş olacağız. Evet, biz de on binlerce insanın ebediyen susmasına müsaade etmeyelim. On binlerce insanın, kaybettiğimiz yurttaşımızın anısına saygı duyalım ve sorumluluklarımızı üstlenelim, sorumluluklarımızın bilincinde olalım.
OHAL ilan etmek için hiçbir haklı gerekçeniz yok ama buna rağmen size "Bir ay süreyle ilan edilsin." imkânını verdi Millet İttifakı, onu da elinizin tersiyle reddettiniz. Afet Kanunu hükümleriyle her şeyi yapabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erkek, ilave süre veriyorum.
MUHARREM ERKEK (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
Bir de şu soruyu sormak istiyoruz: Bu sistemde "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" dediğiniz bu sistemde neyi yapmak istiyorsunuz da yapamıyorsunuz? Cumhurbaşkanı kararnameleriyle ya da kararlarıyla yapamayacağınız ne var? Lütfen, buradan çıkıp biri söylesin. Bırakın kararnameyi, Cumhurbaşkanı kararıyla uluslararası sözleşmeden çekilmeyi dahi yaşadık. Her türlü yetki elinizde, millet size her türlü yetkiyi verdi, her türlü yetkiyi ama siz gelip bu Meclisten "OHAL ilanımızı onaylayın." diyorsunuz, olağanüstü hâl talep ediyorsunuz; bu, büyük bir acziyetin, bir savrulmanın açık bir göstergesi maalesef.
Milletimizin başı sağ olsun.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.