| Konu: | Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Adıyaman Afet Koordinasyon Merkezinde yapmış olduğu konuşmaya, Kızılaya, Kahramanmaraş ve Hatay merkezli büyük depremlerde yetersiz kalan Hükûmete, Kızılay Başkanının açıklamasına, 26 Şubat 1992'de meydana gelen Hocalı katliamına, 27 Şubat 2020'de Suriye'nin İdlib kentinde alçak bir saldırı sonucu şehit olan 34 kahraman askere, eski Başbakan Necmettin Erbakan'ın vefatının seneidevriyesine, 28 Şubat darbesine ve Kayseri'de oynanacak Kayseri-Fenerbahçe maçına Fenerbahçe taraftarlarının alınmaması kararına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 28.02.2023 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza tekrar Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Depremin yaşandığı ilk andan itibaren koordine olmayan ve ihtiyaç sahiplerine ulaşma hususunda eksik kalan Hükûmet afetin felakete dönüşmesinin bir numaralı sorumlusu olarak karşımızdadır. Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan Adıyaman Afet Koordinasyon Merkezinde yapmış olduğu bir konuşmada depremin ilk günlerinde yaşanan aksaklık ve eksiklikleri kabul ederek helallik istemiştir. Bu kaçıncı af dileme, bu kaçıncı helallik isteme? On binlerce kişinin hayatını kaybettiği, yüz binlerce yaralının bulunduğu bir felaketten "helallik" gibi dinî bir argümanı kalkan yaparak kurtulamazsınız. Hem yirmi yıllık iktidarınız boyunca binaların depreme dayanıklılığını kontrol etmediniz hem de helallik istiyorsunuz; hem yeni yapılan binalarda gerekli tedbirleri almadınız hem de helallik istiyorsunuz; hem çıkardığınız imar affıyla çürük binaları görmezden geldiniz hem de helallik istiyorsunuz; hem yıllardır deprem acil planı hazırlayamadınız hem de helallik istiyorsunuz; hem bilim adamlarını dinlemek yerine rant peşinde koşan müteahhitlere yol veriyorsunuz hem de helallik istiyorsunuz; hem enkaz altında "Yardım!" diye inleyenlere yetişemediğinizi itiraf ediyorsunuz hem de helallik istiyorsunuz. Tarih sizi böylesi bir anda bile çadır ticareti yapan bir Hükûmet olarak hatırlayacak ve hakkını helal etmeyecektir.
Bugün depremin 23'üncü günü, hâlen Hatay'ın Defne ve Samandağ gibi ilçelerinde çadır bekleyen depremzedeler mevcutken milletten helallik isteyemezsiniz; yapacağınız şey helallik istemek değil, istifa etmektir. Evleri yıkılmış, enkaz altında yakınlarını kaybetmiş insanlar soğukta barınma ihtiyaçlarının giderilmesini beklerken, mazisi gururla dolu güzide kurumumuz Kızılayın başına atadığınız liyakatsiz yöneticiler, ellerindeki mevcut çadırları bölgeye ulaştırmak yerine depolarında tutarak para kazanma hesapları yapmıştır.
Devlet bizimdir, devletimizin kurumları ise milletin ta kendisidir. Biz, devletimizin kurumlarına sahip çıkıyor, bu kurumlarda çalışan her bir vatandaşımızı da kucaklıyoruz. Eleştirimiz, devletimizin güzide kurumlarını işlevsizleştiren beceriksiz siyasi Hükûmetedir. Kahramanmaraş ve Hatay merkezli büyük depremlerde yetersiz kalan Hükûmet, beklenen İstanbul depremi için de güven vermemektedir. Erdoğan ve Hükûmetinin mental yorgunluğu artık milletimizin dertlerine derman olmamakta, çaresizliğe çözüm bulamamaktadır. Millet olmak iyi ve kötü günde, hayırda ve şerde bir ve beraber olmaktır. Vatandaşlarımız müsterih olsun, aziz milletimiz yalnız ve sahipsiz değildir. 85 milyon el ele bu zor günleri aşacak ve Allah'ın izniyle yaralarımızı saracağız.
Bu arada, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Kızılay Başkanını çok eleştiriyoruz, çok büyük hataları oldu ancak doğru bir şey de söylemiş Kızılay Başkanı. Dün yaptığı bir açıklamada -ben bunu yorumsuz vereceğim- şunu söylüyor: "Askerler olağanüstü durumlar için yetiştirilmiş insanlardır. Siz, afet operasyonu içerisinde askeri konumlandıramazsanız yanlış yaparsınız." Bakın, bunu Kızılay Başkanı söylüyor; bunu bir muhalefet lideri falan söylemiyor. "Siz uluslararası yardım çağrısında bulunuyorsunuz ama kendi içinizde asker-sivil mekanizması geçmiş dönemlerde çökertildiği için yararlanamıyorsunuz." Kızılay Başkanı burada doğru söylemiş. Bunu da Hükûmetin idrakine havale ediyorum.
Şimdi, tabii, bu depremle ilgili önümüzdeki günlerde sürekli konuşacağız, grup önerilerimiz olacak, kanunlarda bunları konuşacağız; o yüzden bu meseleyi burada şimdi kapatmak istiyorum.
Tabii, yine, otuz bir yıl önce, 26 Şubat 1992'de dünya, insanlık tarihinin en korkunç katliamlarından biriyle uyanmıştır. Tarihe kara bir leke olarak geçen katliam, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında meydana gelmiştir. Ermeni kuvvetleri, kadın-erkek, hasta-yaşlı, bebek-çocuk ayrımı yapmaksızın önüne geleni katletmiştir. Gece boyu süren kıyım 613 kişinin canına mal olmuş, katliamın üzerinden otuz bir yıl geçse de acısı kalbimizden dinmemiştir. Dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen ve görmezden gelinen bu katliamı lanetle ve nefretle yâd ediyorum. Azerbaycan devletinin ve halkının acısını paylaşıyorum. Hayatını kaybeden soydaşlarımıza bir kez daha Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
Üç yıl önce, 27 Şubat 2020'de Suriye'nin İdlib kentinde alçak bir saldırı sonucu şehit olan 34 kahraman askerimizi de rahmetle anıyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun. Kaybettiğimiz hiçbir canı unutmayacak, sorumlularından muhakkak hesap soracağız.
Dün, on iki yıl önce hayatını kaybeden eski Başbakanlarımızdan merhum Necmettin Erbakan'ın vefatının da seneidevriyesiydi. Bu vesileyle, Türk siyasetinin önemli mihenk taşlarından birisi olan merhum Erbakan Hocayı bir kez daha rahmet ve saygıyla anıyorum.
Bugün Türk siyasi tarihinin demokrasi çizgisinden kaydığı en karanlık günlerden biri olarak hafızalara kazınmış bir gündür, 28 Şubattır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Biz, o gün de "Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam." anlayışını benimseyerek hareket etmiştik, bu düşüncemizden bugün de vazgeçmiş değiliz. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, dönemin İçişleri Bakanı olarak hakkında hazırlanan fezlekelere rağmen darbeyi yapan apoletli güçlere karşı korkmadan mücadele verirken o gün ortada gözükmeyip bedel ödemeyenler bugün 28 Şubatın ekmeğini yiyerek hâlâ iktidarlarını sürdürmektedirler. Biz, dün 28 Şubatı yapanlara nasıl karşıysak bugün 28 Şubat gibi tahakküm kurarak toplumu yasakçı bir zihniyetle yönetmeye çalışanlara da karşıyız. Dün sadece milletimizin değerlerinin yanındaydık, bugün de sadece milletimizin özgürce düşünce ve ifade hakkının yanındayız.
Sayın Başkan, son konu da, şimdi, biliyorsunuz Kayseri'de Kayseri-Fenerbahçe maçı var; burada Fenerbahçe taraftarlarının maça alınmaması yönünde bir karar verilmiş, bu kararı kınıyorum. Hükûmet toplumun tüm kesimlerine uyguladığı yasakçı zihniyeti ve baskı iklimini spora da karıştırmıştır, taraftarlar tuttukları takımı canlı izlemekten mahrum bırakılmışlardır. Bu durum, partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği despotluğu bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın.
ERHAN USTA (Samsun) - Statlardan yükselen "Hükûmet istifa!" gibi son derece makul ve olağan bir ifade özgürlüğüne bile tahammülü olmayanların artık milletimize verecek hiçbir demokrasi ve hukuk vaadi kalmamıştır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.