GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:66
Tarih:28.02.2023

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ya, bu sıralarda çok konuştuk, birçok da konuşma hazırladık; birçoğuna iyi hazırlanalım, iyi konuşalım, halkımızı iyi temsil edelim diye de kara kara düşündük; makaleler okuduk, araştırmalar yaptık ama bugün uzun uzun düşündüm, beş dakikalık konuşmam var, ben ne anlatacağım, o kürsüden ne söylersem acaba vekil arkadaşların, AKP'li vekillerin gerçekten bir dönüp düşünmelerini sağlarım? Biliyorum, hepiniz, siz de deprem bölgesindeydiniz, hepimiz oradaydık, birçok arkadaş sahadaydı ama gerçekten düşünüyor musunuz... Mesela ben çok düşündüm bir muhalefet milletvekili olarak, daha mı çok bağırmalıydık Mecliste, daha mı çok direnmeliydik, daha mı çok ses çıkarmalıydık bu imar afları çıkarken? Acaba neyi eksik yaptık da bugün yüz binlerce insanımız enkaz altında? Acaba neyi eksik yaptık da biz yüz binlerce insanımızı ev diye mezarlıklarda oturttuk? Acaba neyi eksik yaptık da toplu mezarlara ki savaş sırasında bile olmayacak görüntüleri biz bu ülkenin halklarına, bu ülkedeki topluma, hepimize, hepimiz yaşadık ve yaşattık? Biz bu halkı temsil için buraya geldik, bu insanlara söz verdik, burada yemin ettik onları en iyi şekilde temsil etmek için, onların hakkını hukukunu korumak için, onların zarar görmemesi için, iyi bir ülkede, iyi bir dünyada, iyi bir çevrede yaşamaları için yemin ettik, bunun için yollara düştük. Hiçbirimiz kişisel çıkarları için herhâlde gelip bu Meclis sıralarına oturmadı, en azından birçoğumuz öyle; biz öyleyiz, bilmiyorum. Peki, ne oldu arkadaşlar? AFAD'ın resmî rakamı 45 bin; ben size söyleyeyim, o 145 bin. İnsanlarımız kokuyor ya, enkazların altında kokuyor. Yakınını beklemekten vazgeçmiyor insanlar ama kokudan yanaşamıyorlar o enkazlara. Ben 1'inci gün Diyarbakır'daydım akşam, 2'nci gün Malatya'daydım. İlk gittiğim yer Akçadağ'dı, Ören'di; cenazeyi bir Doblo'nun arkasına koymuşlardı, -Sayın Ağbaba da söyledi- gömememişlerdi. İnsanlara ekmeği yurt dışındaki yakınları Hekimhan'daki fırınlardan alıp göndermişti. Bir anne feryat ediyordu "Ben Malatya'dan çocuğumu kaçırdım, getirdim, Ören'de depremden kurtaramadım." diye. Mesela düşünüyor muyuz, biz hızlı hareket etseydik, biz seferberlik ilan etseydik OHAL ilan edeceğimize, biz yardımları hızlı ulaştırsaydık -İstanbul Sabiha Gökçen'de, Adana'da insanlar saatlerce bekledi- konvoyları, o yardıma gelenleri bekletmeseydik acaba kaç insanı kurtarırdık, kaç kişi yaşama tutunurdu? Mesela şunu söylediğimizde burada... Bütçede de biz bu bakanlıklarla ilgili onlarca defa konuştuk, Sağlık Bakanlığı bütçesinin hepsinde konuştuk, "Bu şehir hastaneleri ölümdür." dedik, "Sağlıkta dönüşüm değil, sağlıkta yıkım projesidir." dedik. Ne oldu? Ne oldu? Hatay'da bir tane hastane ayakta kaldı mı? Enkazdan yaralıları kurtaranlar onu bir doktora götüremediler ya, götüremediler, kan kaybından öldü, iç kanamadan öldü; ondan ölmeyenler de soğuktan öldü.

Çelikhan'a gittim ya! Hepsi sizin tabanınız, hepsi size oy veriyor. "Vekilim, dağlara ulaşamıyoruz, dağ köylerine. Yollar kapalı, haber geliyor 'Kurtlar dadanmış ölülerimize.' diye." dediler. Kahroldum ya, insan insanlığından utanıyor ya, insan olmaktan utanıyor, tanıklığından dolayı vicdan azabından ölüyor ya! Bizim helikopterimiz yoktu arkadaşlar, hiçbir şeyimiz yoktu. Malatya sizin tabanınız ya, yüzde 90'ı size oy veriyor. "Vekilim, nerede, nerede, bizim vekillerimiz nerede?" dediler, "Bak, sen Muş'tan çıkıp gelmişsin, bizimkiler nerede?" dediler. "Orada değildiniz." diye demiyorum ama görün be arkadaşlar, görün ya, muhasebe yapın ya! Bir kere de deyin ki: "Ya, biz nerede yanlış yaptık? Biz niye fay hatlarına şehir kurduk? Biz niye denetimleri aynı şirketlere verdik? Biz niye TMMOB'un yetkilerini kısıtladık? Biz niye bu muhalefet milletvekillerini bir gün dinlemedik? Biz niye bu halkın sağduyusuna, sesine kulak vermedik?" Ya, bu insanlar, bu toplum bu yoksulluğu hak ediyor mu, bu ölüm şeklini hak ediyor mu, bu gömülmeyi hak ediyor mu? Hak ediyor muyuz arkadaşlar bunu? Ben hak etmediğimizi düşünüyorum; hak etmiyoruz, bu insanlar da bunu hak etmiyor. Ama bunun için önce hissetmek lazım ya, hissetmek!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Hissetmek lazım; hesaplaşmak için, dönüp aynaya bakmak için, "Ben de şurada eksik yaptım." demek için o ölümden acı duymak lazım. Ya, o benim çocuğum olabilir, sizin çocuğunuz olabilir. Yakınları ölen vekilleriniz var ya. Hüseyin Yayman'ın 15 yakını öldü değil mi, 10'dan fazla? Başka vekilleriniz var. Ama bunun sorumluluğu sizde. Yirmi yıldır bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, biz yönetmiyoruz. Yirmi yıldır yasaları siz yapıyorsunuz, binaları siz denetliyorsunuz, AFAD'ı siz yönetiyorsunuz, Kızılay'ı siz yönetiyorsunuz. Niye sormazsınız: "Kızılay, sen çadır bekleyen çocuğa çadır göndermek yerine o çadırı nasıl satarsın ya?" Siz rahatsız etmiyor mu arkadaşlar? Bence etmeli, bence ediyor olmalı; etmesini umuyoruz hâlâ. Umudumuz olsun istiyoruz bu ülkeden, bu insanlıktan. Umudumuzu yok ediyorsunuz böyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Ama söyleyelim, umut sokakta, umut o çadırların başında hiçbir şeyi olmadan günlerce bekleyen o kahraman gönüllülerde, bu ülkenin geleceğinde.

Teşekkür ederim.