| Konu: | Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 28.02.2023 |
MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sabah Kızılayın önüne gittik Eş Başkanlarımızla beraber, korkunç bir polis ablukası vardı ve ne yazık ki iteleye kakalaya bizi Kızılayın önüne sokmadılar ve dışına attılar. Kızılayın önüne niye gittik? Kızılay çadırları satıyor, insanlar çadır bulamadığı için soğuğun altında bekliyor, ölen çocuklar var, soğuğun altında beklediği için hayatını kaybetmiş; yaralı... Kızılay gıdayı satıyor, Kızılay halktan topladığı kanı satıyor. Sayın Elitaş "ahlaksızlık" diyorsunuz ya, ahlaksızlığın dibi orada ve siz hiçbir şey yapmıyorsunuz, ahlaksızlığın doruğu da orada ve gene bir şey yapmıyorsunuz. Polis bizi sadece Kızılayın önünde darbetmedi. Pazar günü İstanbul'daydım, polis "deprem" lafının ağzımıza alınmasını istemiyor. Ben birkaç tane daha etkinliğe gittim, polisin lafı açık "Depremden söz etmezseniz yapabilirsiniz." diyor. Siz depremin konuşulmasını istemiyorsunuz ve polis terörüyle bastırıyorsunuz çünkü korkuyorsunuz. Vallaha, haklısınız, ben olsam yerinizde ben de korkarım. 100 binden fazla insan sadece yardım gitmediği için, tel makası bulamadığı için, vinç bulamadığı için enkazın altında kaldı ve donarak öldü. Yaralılar, yaralıların çoğu ilk gün çıkarıldılar ama ambulans yoktu, çadır yoktu, yardım yoktu hayatını kaybettiler. Bu kadar insanın sorumluluğu üstünüzde, korkmakta haklısınız. Ama sadece bu değil, yardım şovları yaptınız, insanların acıları üstünden bu ülkede insanların kanını emerek milyoner olan, para biriktiren para babalarını, müteahhitleri televizyonlara çıkardınız, vergi indirimi vererek onların insanların kanı üstünden şov yapmalarına seyirci kaldınız, yol açtınız. İnsanların acılarını satın almaya kalktınız. "İnşaat yapacağız." dediniz, "Bina yapacağız." dediniz, insanların canlarının, insanların yakınlarının öldüğü binaların üstüne, enkazların üstüne bina dikmeye kalktınız. Ölüler hâlâ enkaz altında, vinçleriniz, dozerleriniz, yardıma gitmeyen bu ekipler bugün insanların bedenini parçalayarak enkazlarla beraber moloz yığınlarını kaldırıyorlar ve o moloz yığınlarının içinde cenazeler duruyor; korkmakta haklısınız. Okulları kapatıyorsunuz, statlarda maçları seyircisiz oynatmaya çalışıyorsunuz; insanların yan yana gelmesinden, halkın öfkesinden korkuyorsunuz. Nazım boşuna söylememiş: "Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu." Tehdit ediyorsunuz, depremzedeleri tehdit ediyorsunuz, sorununu söyleyen insanları tehdit ediyorsunuz, statları tehdit ediyorsunuz, halkı tehdit ediyorsunuz, konuşan herkesi tehdit ediyorsunuz; polisiniz ediyor, siyasetçiniz ediyor, yöneticileriniz tehdit ediyor. Ben buradan açıkça söylüyorum, halkı tehdit edenlere sesleniyorum: Sizden korkan sizin gibi olsun!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ne ayıp laflar bunlar! Ne gerek var bunlara!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Senin gibi olsun!
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Keşke benim gibi olsalar, keşke benim gibi vicdanlı, benim gibi devrimci, benim gibi solcu olsalar ama senin gibi oluyorlar ne yazık ki!
BAŞKAN - Sayın Piroğlu, Genel Kurula hitap edin lütfen.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Yetinmiyorsunuz, bununla da yetinmiyorsunuz; bize normalleşmeyi dayatıyorsunuz, depremi unutmamızı, başka gündemlerle konuşmamızı istiyorsunuz; enkazları ölüleriyle beraber kaldırıyorsunuz, hayatın normalleştiğini söylüyorsunuz, televizyon kanallarınız normale dönüyor, gündemleri normale çeviriyorsunuz ve insanların depremi unutmasını bekliyorsunuz. Ben buradan açık söyleyeyim: Yapılan hiçbir şeyi unutmayacağız, ödediğimiz bedeli unutmayacağız, donarak ölen çocukları unutmayacağız, enkazın altında üç gün beklediğimiz ve cenazesini aldığımız insanların ismini unutmayacağız. "Not ediyoruz." diyorsunuz, "Yazıyoruz." diyorsunuz, bunu da yazın: Unutmayacağız ve hepinizden tek tek hesap soracağız, affetmeyeceğiz!