GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:68
Tarih:02.03.2023

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın vekiller; Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi üzerine konuşmayacağım çünkü dün Tiryaki Vekilimiz aslında bahsetti, ismi "Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü," İngilizce sitesinde "Anadolu Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü." Yine bir enstitünün vakfa dönüştürülmesiyle ilgili bu kanun teklifi de aslında halka yararlı bir amaç için, kamu faydası için gelmeyen bir yasa teklifi, o yüzden "parmatokrasi"yle geçecek birazdan; çok anlamlı değil.

Ben tabii ki deprem üzerine konuşmak istiyorum. Biliyorsunuz, 6 Şubatta Türkiye ve Suriye'de, Rojova'da, Afrin'de etkisini gösteren çok büyük bir deprem yaşadık; art arda 7,7 büyüklüğünde, 7,6 büyüklüğünde, Hatay'da 6,4 büyüklüğünde yaşanan bu depremlerde 100 bini aşkın insanımızı kaybettik, çok sayıda insan uzuv kaybetti, yaralandı. Herkesin acısını paylaşıyoruz, yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum.

Şimdi, iktidar depremde bu kadar çok canın yitirilmesinin başsorumlusu. Bu sorumluluğunu gizlemek için, örtbas etmek için "asrın felaketi" diye bir algı yaratmaya çalışıyor; ben size bunu göstermeye çalışacağım. Bir kere, bu, dünyanın en büyük, dünya tarihinin en şiddetli depremi falan değil. Dünya tarihinin en şiddetli depremi 9,5 büyüklüğündeki... Başta Şili'de olmak üzere birçok deprem var, "Pasifik ateş çemberi" diye tarif edilen yerde 8'in üzerinde, 8,5'un üzerinde birçok deprem oluyor; bunlar dünya tarihinin en şiddetli depremleri. Elbette ki bizim yaşadığımız deprem de büyük ve şiddetli yaşandı ama şiddetli olmasının altında yatan temel neden fay hattı üzerine yapılan çürük binalardır. Yani siz ne yaptınız da hani, neyi doğru yaptınız da şimdi "Bizim sorumluluğumuz yok." diyorsunuz? Neyi başardınız da 99 depreminden hangi dersleri çıkardınız ve onları hayata geçirdiniz de şimdi "Biz doğru yaptık, biz her şeyi yaptık ama asrın felaketiyle karşı karşıyayız." diyorsunuz? Biraz önce burada bahsedildi, 99 depreminden çıkan derslerden bir tanesi, her kentte depreme karşı bazı alanlarda, toplanma merkezlerinde toplanmaktı, buralarda jeneratörden tutalım da çadıra kadar pek çok ihtiyaç malzemesinin olduğu depolar olacaktı ve arama kurtarmacılar yerelden örgütlenecekti, eğitimler alacaktı; deprem olduğunda hemen koşacaktık ve daha, yerelden, kendi kendimizin hayatını, yakınlarımızı kurtarabilecektik. Depreme dirençli kentler yapacaktık, kentsel dönüşüm yapacaktık. Bunların hangisini yaptınız? Yirmi iki yıldır ne yaptınız? Bunların hiçbirini yapmadınız, bunların hiçbirini yapmadığınız gibi kentsel dönüşüm projeleri yerine bizim "rantsal dönüşüm" dediğimiz, nerede daha çok rant var, oralara gidip çökmeye çalıştınız, oralara gidip inşaat şirketleriyle kol kola verip buralarda kasalarınızı doldurmaya çalıştınız. Açgözlü bir şekilde, doymaz bir şekilde kasalarınızı doldururken müteahhitlerle kol kola girerek ve arka arkaya "imar affı" adı altında insanların katledilmesine yol açacak çürük binalara, çok sayıda katlara izin vererek insanları ölüme sürüklediniz ya, insanları öldürdünüz, öldürdünüz.

Bakın, burada bazı sağlık emekçileri var, çok sayıda var, isimleri de var; örneğin, bu Sevda Bahçe Sertkol, Hatay İskenderun Devlet Hastanesinden. Çok sayıda var, burada hepsini göstermek isterdim. Rukiye Kıyılı, hemşire... Bu insanlar Hatay İskenderun Devlet Hastanesinde göçük altında kalarak yaşamlarını yitirdiler, hastanede. Bakın, biz Hatay'a gittiğimizde bir benzinciden benzin alırken pompacı dedi ki: "Babamı kaybettim." "Nerede kaybettiniz? Eviniz mi yıkıldı?" dedik. "Hayır, hastanede tedavi oluyordu, hastane çöktüğü için, İskenderun Hastanesi çöktüğü için yaşamını yitirdi." Yine, aynı şekilde, eski Antakya Devlet Hastanesinde yaşamını yitiren pek çok sayıda sağlık emekçisi ve hasta var. AKP'li milletvekillerinden burada olan varsa sormak isterim: İskenderun Devlet Hastanesinde kaç kişi yaşamını yitirdi? Bakın, İskenderun Devlet Hastanesinin çürük olduğu on bir yıl önce tespit edilmiş ve Sağlık Bakanlığının sitesinde de yer alıyor. On bir yıldır neredeydiniz? Neden güvenli, sağlıklı bir hastane yapmadınız? Bunun hesabını verdiniz mi? Vermediniz. Bakın, ben İslâhiye'ye de gittim. İslâhiye'de gerçekten korkunç bir görüntü vardı, her yer yıkılmıştı Nurdağı'nda, İslâhiye'de. İslâhiye T Tipi Cezaevini ziyaret ettim acaba cezaevinde de herhangi bir yıkım vesaire var mı diye. İslâhiye Cezaevi dimdik ayakta, İslâhiye Kaymakamı bile duş almak için İslâhiye Cezaevine geliyor, İslâhiye Cezaevinde konumlanıyor, işlerini oradan yürütüyor çünkü güvenli bir bina. Yani neymiş, neymiş? Biz güvenli konut yapmadığımız için, depreme dirençli konut yapmadığımız için bu insanlar, 100 bini aşkın insan yaşamını yitirdi. Bu bir katliam ama bu katliamdan dolayı herhangi bir üzüntü belirttiniz mi yani kendi sorumluluğunuzla ilgili herhangi bir üzüntü belirttiniz mi? Belirtmediniz. Herhangi bir kişi, herhangi bir görevli istifa etti mi? Etmedi.

Bakın, siz ne yeni ne de eski binaların depreme direnç kazanması için hiçbir önlem almadınız, hiçbir şey yapmadınız. Depremden sonra arama kurtarma için ilk iki gün, Hatay için ilk üç gün devlet deprem yerinde yoktu. Kurtarılanların da hayatını sürdürebilmeleri için hâlâ -bugün 25'inci gün mü 24'üncü gün mü- insanların suyu yok, hâlâ "tuvalet" diye bağırıyor, insanların elinde akıllı telefon var ama gidebileceği bir tuvalet yok. Dolayısıyla, bu katliamdan basbayağı sorumlusunuz ama hiç kimse bir özür belirtmedi.

Bakın, Savunma Bakanı ne dedi, biliyor musunuz? "Askeri Irak'tan mı çekseydik, Suriye'den mi?" Ya, siz ne diyorsunuz? Hiç Nurdağı'nı gördünüz mü, İslâhiye'yi gördünüz mü, Maraş'ı gördünüz mü, Antakya'yı gördünüz mü? Orası zaten savaş alanı, savaş alanı. Yani nedir? Askerin tercihi neresiymiş? Irak'ta, Suriye'de bulunmakmış ama Türkiye'de 11 ilin yanında olmamakmış, Türkiye halklarının yanında olmamakmış. Bu nedir? Bu bir tercihtir. "Devlet nerede?" diye kimse sormamalı. Devlet budur işte, devlet budur yani devlet bir avuç elitin çıkarları için her şeyi yapıyor. Nasıl ki Çorlu tren katliamında suçluydunuz, nasıl ki Soma maden cinayetinde suçluydunuz, nasıl ki Amasra grizu patlamasında suçluydunuz, orman yangınlarında, orman yangınlarını söndürecek helikopterleriniz olmadığı için suçluydunuz işte bugün de suçlusunuz. Suçlusunuz ve istifa etmelisiniz. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bütün silsile istifa etmeli ve elbette ki bizler de hesap sormalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Eğer biz hesap sormazsak bu gözü dönmüş sermaye düzeni, bu mafyatik neoliberalizm, tek parti karması bu sistem halkı her zaman öldürmeye devam edecek, her zaman. Ve kurumların içini boşaltarak, kamu yararı gütmesi gereken kurumları sermayeye, piyasaya, peşkeş çekerek insanları acılarıyla baş başa bırakacak, bir de insanları suçlayacak. Bakın, insanlar ne diyor? "Canımızdan can gitti, feryat ettik, aman dedik, kulak veren olmadı." Burada, durmadan, gelmişsiniz, "Biz oradaydık, biz oradaydık." Ya, hepimiz oradaydık. Devlet, kurumlarıyla -dünyanın 21'inci ekonomisinden bahsediyoruz- 21'inci ekonomi hiçbir imkânıyla orada yoktu. Hesap vereceksiniz, o kadar.