| Konu: | Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 02.03.2023 |
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, sayın vekiller, acılı halkımız; 393 sıra sayılı yasa önerisinin bölümü üzerine konuşmadan önce acıları yeniden paylaşıyorum ve iki bilinmeyenin acılarımızı ne kadar dağladığını, derinleştirdiğini belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
Birincisi, empati. Beton yığını altında can veren on binler acaba kaçıncı saniyesinde, dakikasında, saatinde, gününde veya haftasında hangi acılar içerisinde can verdiler? Bunu tasavvur etmek bile çok çok acı. İkincisi ise kaç bin yurttaşımızın can verdiğini bilebilecek durumda olmamanın çaresizliği veya aymazlığı da belki aynı şekilde acı. Tabii ki bilgi için, bunu bilebilmek için afetlere bilimsel yaklaşım gereği var.
Şimdi, afet yönetimi hukuku Türkiye'de seksen yıldır var; ilk yasanın tarihi 1943, hâlen yürürlükte, seksen yıldır var. Burada üç ayağı söz konusu böyle bir yasal düzenlemenin: Birincisi, zaman; öncesi, esnası ve sonrası. İkincisi, hukuki işlemler; düzenleme, denetleme ve yaptırım süreci. Üçüncü ayak ise genel kamu yönetiminin ve afetler yönetiminin tabi olduğu üçlü ilke; görev, yetki ve sorumluluk. Tabii ki burada seksen yıllık mevzuatın yetersizliklerinden söz edilebilir ama afet yönetimi hukukunun etkili olmaması aslında bu mevzuata bağlanamaz; bunun etkili uygulanmamış olmasına da değinmekte yarar var.
Burada, sayın vekiller, tam üç hafta önce OHAL ilan edilirken şu soruları sormuştum:
1) Mevzuatın hangi hükmü sizin hızlı önlem almanızı engelledi?
2) Eğer OHAL ilan edecek idiyseniz neden ilk üç saatte değil de otuz altıncı saatte bunu düşündünüz?
Bu soruları sormuştum ve sonrasına baktığımız zaman aslında şunu söyledim: Mevzuat yeterlidir ama ilan edecekseniz bunu OHAL Kanunu'yla yapın, önlemleri alın, OHAL CBK'sine gerek yoktur. Bir de şu uyarı vardı: OHAL'i seçimleri gölgelemek için kullanmayın.
Evet, gecikme nedeninin mevzuat olmadığını yetkililer itiraf etti. Tek değinme... Millî Savunma Bakanı "Ben Cumhurbaşkanına arz ettim." dedi ama Cumhurbaşkanının dönüp dönmediğini beyan etmedi. Dolayısıyla, Millî Savunma Bakanının bu beyanı bile 2017 Anayasa kurgusunun çöküşünün açık bir göstergesi.
Aslında, tabii, OHAL ilan edildi ama burada yürütme yoktu, yalnızca atanmış kişi vardı ve o buraya gelmedi ama sonra itiraf etti, "İlk günlerde sorunlarımız oldu." biçiminde itirafta bulundu. OHAL CBK'leri de aslında OHAL dışında kullanılmaya başlandı; ya 126 sayılı CBK'de olduğu gibi Anayasa dışı veya üniversitelerin kapatılması gibi veyahut da şimdi seçim gevezeliği yapılıyor olması gibi "14 Mayısa alacağız." diye, seçimlere yönelik olarak kullanılması gibi amacı dışında kullanıldı.
Muhalefet bir ironi yapıyor "Hükûmet istifa!" diye, ciddiye alınıyor bu ironi; hükûmet yok aslında çünkü 2017 kurgusunda hükûmet ilga edildi, yılların hükûmeti ilga edildi fakat arkadaşlarımız yine "İstifa!" diyorlar. Oysa hükûmetin istifası için bir, hükûmetin bulunması; iki, hesap verebilir bir hükûmetin olması gereği açıkken burada böyle bir şey söz konusu olmadığı hâlde "İstifa!" demek ve buna laf yetiştirmek, zannediyorum, bir ironi atışması olsa gerek. Herhâlde biz afet hukuku yasal düzenlemesini yapsak bile -ki yapma gereği var- ancak 2017 Anayasa kurgusunda yani "parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme" adını verebileceğimiz tek kişi yönetiminde bu yasanın etkili olamayacağı 6 Şubat depreminden bu yana kanıtlanmış oldu. O nedenle tabii ki hem etkili bir yasa hem de demokratik hukuk devletine geçiş için Anayasa çalışmalarına ivme kazandırmamız gerektiğini belirtiyorum.
Hemen bu teklife geçiyorum, teklif sahipleri yok galiba yani bu teklifi yazanlar burada bulunmuyorlar ama tabii ki sorun onların burada bulunup bulunmaması değil, bu teklifin ne getirdiği ve ne götüreceğine ilişkin değerlendirmelerdir. Aslında Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi'nin -arkeoloji tanımına girmeyeceğim, çok yapıldı burada ama bunun- bu teklifin düzenleme alanının insanlığın ortak mirası veya insanlığın ortak mirasına saygı çerçevesinde bir insan hakkına tekabül ettiğini belirtmekle yetineceğim. İki önemli özelliği var bunun: İnsanlığın ortak mirası üzerinde hiç kimsenin mülkiyet hakkı bulunmamaktadır, bir; iki, bütün insanlık yani herkes bundan yararlanma hakkına sahiptir. Bu nedenle bu öneriyi değerlendirirken bu açıdan bakmak gerekir ve bu yasa önerisinin en az beş çelişkisi bulunmaktadır. Bir, genel gerekçe kucaklayıcı ama maddelerin daraltıcı yaklaşımı. İkincisi, konu bakımından insanlığın ortak mirası evrensel bir kavram fakat yasa, soy ve din temelinde indirgeyici bir yaklaşımla düzenleme yapıyor. Üçüncüsü ise -daha önemli- bu konuda, Türkiye'de, üniversitelerde yalnızca 44 üniversitede arkeoloji bölümü var iken sanki bunlar hiç yokmuş gibi, Bakanlık yokmuş gibi, vakıflar bulunmuyormuş gibi, bu konuda dernekler yokmuş gibi "arkeoloji" adı altında âdeta ayrı bir yapı, bir paralel devlet yapısı kurulmasına, kurulma iradesine tanık olmaktayız. Bu bakımdan Vakıf ulusaldır ama vakfın merkezi olan Enstitü yereldir; bu da ayrı bir çelişki. Ancak statü açısından baktığımız zaman Vakfın özel hukuk tüzel kişisi, Enstitünün ise kamu tüzel kişisi olması gerekirken Vakıf kamu hukuku tüzel kişisi olarak kuruluyor ve mütevelli heyetinin belirleyeceği statüye göre Enstitünün çalışması öngörülüyor. Fakat daha önemlisi, burada, bu yasanın yasa tekniğine uygun olup olmadığı ve de Anayasa'ya uygun olup olmadığına ilişkin... Yasa tekniği bakımından birçok maddesi, özellikle 1'inci ve 3'üncü maddesi çok sorunlu ama zamansızlık nedeniyle bunları belirtemeyeceğim. Ancak özellikle bu metnin, bu yasayla vakıf kurmanın Anayasa'ya açıkça aykırı olduğunu yalnızca 4 madde çerçevesinde belirtmek isterim. Anayasa'ya açıkça aykırı derken biraz önce konuştuk, baz istasyonları... Kaçak baz istasyonlarına Anayasa Mahkemesi kararına karşın "evet" dendi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hocam, beni gösterme ya.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Hayır, biraz önce tartışıldı. Şimdi, baz istasyonları nedeniyle ne kadar yurttaşımız öldü, onu bile bilemiyoruz. Dolayısıyla, Anayasa'ya aykırılık itirazımızın ne kadar ciddi olduğunu ama bu salonda, komisyonlarda ne kadar dalga geçildiğini acı bir biçimde buradan yeniden dillendirme gereği bulunuyor.
Evet, dernek statüsüne tabii vakıf, vakıf özgürlüğü, dernek özgürlüğü, özel hukuk tüzel kişisi ama burada özel hukuk tüzel kişisi kanunla kuruluyor ve tüzel kişilik tanımı da ortadan kaldırılıyor, vakıf özgürlüğü de ortadan kaldırılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bu yapılırken hiç değilse Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu madde 63 çerçevesinde Anayasa'nın devlete verdiği görev, yetki; kültürel, doğal ve tarihsel varlıkları koruma yetkisi çerçevesinde çıkarılan yasada yapılan tanımlara bakılsaydı bu şekilde bir soya ve dine indirgenmiş bir yasal düzenleme yapılmazdı. Tabii ki bu açıdan, ayrımcılık yapması açısından, bırakın bugünün kuşakları arasında geçmiş kuşaklardan devraldığımız miras, insanlığın ortak mirası bakımından bile bir ayrımcılık söz konusu; bu, bilim dalının özüne tamamen aykırı ayrımcılık hem soy temelinde hem dinsel temelde. Bu açıdan, hem Anayasa'nın 10'uncu maddesine hem de Anayasa'nın 2'nci maddesine, laik devlet ilkesine aykırı bulunmaktadır. Tabii ki en önemli...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Hocam, son sözlerinizi alayım.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hocam, Anayasa'ya aykırı.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Evet, Anayasa'yla dalga geçin siz, dalga geçin. Anayasa'ya aykırı yasaları tekrar oylayın çünkü ilkin sayı üstünlüğünüz haklılık ölçütü oluyordu, Anayasa Mahkemesi iptal ettikten sonra tekrar burada oyluyorsunuz tıpkı geçen aylarda yaptığınız gibi. Hatta bir vekiliniz "Yasama dokunulmazlığımız yok mu, Anayasa'ya aykırı yasa oylayabiliriz." aymazlığını bile dillendirdi burada ve biz hâlâ gülebiliyoruz; on binlerce yurttaşımızın burada yaptığımız kötü yasalar nedeniyle öldüğünü düşünmeden, dikkate almadan burada yine "İbrahim Kaboğlu Anayasa'ya aykırıdır." diyor diye kahkahalar bile atılabiliyor ve deniyor ki: "Kaboğlu'na sorsak burada yasa yapılmaz."
Sayın Turan, sevgili Turan, Grup Başkan Vekili olduğunuz için söylüyorum; Anayasa'ya aykırı olana Anayasa'ya aykırı diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaboğlu, teşekkür ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Tıpkı "İmar Yasası'nda etki analizi yoktur, o nedenle onun kabul edilmemesi gerekir." dediğimiz gibi...
BAŞKAN - Sayın Kaboğlu, teşekkür ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sıkça İmar Yasası'nda yaptığımız değişikliklerin esasen bizim sorumluluğumuzu doğurduğunu beyan etmek için.
BAŞKAN - Sayın Kaboğlu, teşekkür ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Yoksa sırf Anayasa'ya aykırı olup olmadığı tartışmasının çok ötesinde bir konu.