| Konu: | Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 02.03.2023 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; şimdi, depremi konuşuyoruz, depremin yarattığı yıkımları konuşuyoruz ama tabii, bununla beraber konuşmamız gereken olası deprem risklerini de görmezden gelemeyiz.
(Uğultular)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum, bitirmek üzereyiz.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Özellikle hem Maraş merkezli hem de daha sonra Hatay ve Malatya'da gerçekleşen depremlerden sonra yine birçok bilim insanının dikkat çektiği aslında Karlıova-Varto Fay Hattı var ve burası deprem riski açısından oldukça yüksek bir risk taşıyor. Onun için Muş'un, Bingöl'ün, Elâzığ'ın, Dersim'in, Erzincan'ın, Bitlis'in çok hızlı bir şekilde deprem açısından riskli bölge ilan edilmesi ve bu bölgede çalışma yapılması gerekiyor.
Benim ilim Muş da birinci derecede deprem bölgesi ama örneğin, 4-5 kat olması gereken binalar şu anda 10 katlı. Oradaki belediye sizin değerli arkadaşlar, AKP'li bir belediye ama bu imar izinleri ne yazık ki verildi ve şu anda insanlar her gün bizi arıyorlar...
(Uğultular)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, salonda müthiş bir uğultu var, konuşmacının sözleri anlaşılmıyor. Eğer sürecin uzamasını istemiyorsanız, bir beş dakika daha tahammülünüzü rica ediyorum.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Teşekkür ederim.
Şu anda özellikle yüksek katlı binalarda oturanlar, eski konutlarda oturanlar büyük bir kaygı içerisindeler ve "Vekilim, bizim ilimizde de deprem için hazırlık yapılacak mı? Binalarımız kontrol edilecek mi? Burada bir hazırlık var mı?" diye bizi arıyorlar. Ben de buradan, Meclis kürsüsünden sormak istiyorum: Muş için, Bingöl için, Bitlis için, Dersim için, Elâzığ için, Erzincan için ve olası diğer bütün depremler için, İstanbul, İzmir depremi için gerçek bir hazırlık yapıyor muyuz? Yapı stokumuzu, kamu binaları, okullar başta olmak üzere gözden geçiriyor muyuz? Arızalı ya da yıkılması gereken binaları hızlıca boşaltıyor muyuz? Deprem toplanma alanlarını belirliyor muyuz? Halkımızı bu konuda bilgilendiriyor muyuz? Yeterli çadır tedariki sağlıyor muyuz? Bütün bu soruları Meclisten, buradan ben de sormak istiyorum.
Şimdi, büyük bir yıkım var ve insanlar gerçekten çok mağdurlar. Şu anda en temel ihtiyaç çadır, konteyner ama başka mağduriyetler de oluyor. Örneğin, bakın, Urfa'da birinci derecede toprak alanı olan, birinci derecede verimli tarım arazisi olan üniversite arazisine şu anda konteyner kent yapılıyor değerli arkadaşlar. Yine, Antakya Güzelbahçe'de içine buğday ekili olan alanlar dozerlerle düzleştiriliyor ve oralara konteyner kent kurulmak isteniyor.
Bakın, insanlar her şeyini kaybetti; evini kaybetti, işini kaybetti, sevdiklerini kaybetti, geçim kaynağını kaybetti, şu anda bazılarının elinde sadece küçücük tarım imkânları ve tarım koşulları var ama siz de onu, tarım alanlarını götürüp bir daha dönüşmeyecek şekilde konteyner kente çeviriyorsunuz, insanlar buna itiraz edince de oradaki yetkililer "Biz ne yapalım? Emlak Konut burayı gösterdi, burada konteyner kent yapacağız." deyip işin içerisinden çıkıyor. Bu, kabul edilemez değerli arkadaşlar; hele de deprem bölgesindeki insanlarımızın yeniden ve yeniden mağdur edilmesi asla kabul edilebilir bir şey değildir.
Diğer bir mesele: Şimdi, az önce Sayın Turan da söyledi, "Siz kentsel dönüşüme 'Hayır.' diyorsunuz, biz kentsel dönüşüme 'Evet.' diyoruz" dedi ama biz rantsal dönüşüme "Hayır." diyoruz. Biz yerinde dönüşüme "Evet." diyoruz ama oranın, o topluluğun, o mahallenin göçertilip demografik yapısının, kültürel yapısının değiştirilmesine, orada toplum katılımı olmadan, müteahhitlerin, 5'li sermaye çetelerinin denetiminde rantsal dönüşüm yapılmasına "Hayır." diyoruz değerli arkadaşlar.
Bakın, önümüzde dünya kadar kentsel dönüşüm örnekleri var; Sulukule var, Fikirtepe var. Siz Fikirtepe'yi ne hâle getirdiniz ya? Fikirtepe'deki insanların hepsini kovdunuz, Sulukule'deki bütün insanları kovdunuz, İzmir Kadifekale'deki insanları kovdunuz çünkü oralar şehrin merkezinde kalmıştı, çok değerliydi ve oralara çöküldü; çok açık ve net. Bu insanları, binbir emekle orada tutunan insanları kentin daha da dışına, kentin çeperlerine doğru sürdünüz. Bunu kabul etmediğimizi ifade ediyoruz.
NECİP NASIR (İzmir) - Yanlış bilgilendiriyorsunuz, doğru değil. İzmir'i bilmiyorsunuz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Yine, kentsel dönüşüm diye, bir tane bina yapmış, kendine bir ev yapmış ya da bir apartman dairesi yapmış insanların yıllarca yeniden ve yeniden borçlandırılmasına, ödeyemeyecekleri borçların altına konulmasına karşı çıkıyoruz. Eğer bir kentsel dönüşüm olacaksa bu, bilim insanlarıyla, yerel yönetimlerle, toplum katılımıyla ve oradaki insanların iradesiyle olmak durumunda. "Ben yaptım, oldu." mantığını doğru bulmuyoruz; biz bu anlayışa karşıydık, bundan sonra da karşı olmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son olarak, önümüzde, gelecek hafta, ayın 8'inde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü var ve biz deprem alanlarında bütün kadın milletvekilleri olarak şuna tanıklık ettik: Sadece normal zamanlarda değil, afet zamanlarında da kadınlar dışlanıyorlar. Kadınların en temel ihtiyaçları karşılanmıyor. Bütün bakım emeği kadınların sırtına yükleniyor ve kadınların mahremiyeti gözetilmiyor. Bu deprem alanlarında kadınların banyo yapabileceği, mahremiyetini koruyarak tuvalete girebileceği mekânlar bile yok ve insanlar güvenli alan istiyor, kadınlar güvenli çadır kentler istiyor, güvenli konteynerler istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Son sözlerinizi alayım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tacize ve diğer bütün saldırılara karşı bunun yapılması gerekiyor ama bu yönde de hiçbir adım atılmadığını, kadınların görmezden gelindiğini çok açık ve net görüyoruz.
Biz Halkların Demokratik Partisi Kadın Meclisi olarak, Türkiye'deki kadın mücadelesi yürüten bütün kadınlarla bu hafta, bütün hafta başından beri kadınların yanındayız, onların bütün özgün ihtiyaçlarını karşılamak ve bu zor zamanlarda yanlarında olduğumuzu hissettirmek istiyoruz ama biz isteriz ki bu Meclis de en azından deprem günlerinde kadınlara dair adım atsın, deprem bölgesindeki kadınları ve çocukları koruyacak bir yaklaşım sergilesin. Tabii, bu sadece kadınlarla da sınırlı değil, özellikle hedef hâline getirilen göçmen ve mülteciler ve LGBT+ bireylerin de korunması, kollanması gerekiyor.
Çok teşekkür ederim.