| Konu: | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 08.03.2023 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, 404 sayılı Kanun Teklifi'ni konuşmamız gerekiyor ama yaşadığımız felaket öylesine bir felaket ki bu felaket üzerine konuşmadan da insan yapamıyor, nitekim ben de şimdi bu konuşmayı biraz deprem meselesine ayıracağım.
Değerli arkadaşlar, bir doğal afet, bir felaket fakat burada bu olayla birlikte, tabii, Sayın Cumhurbaşkanı da başta olmak üzere, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşların sanki depremden dolayı suçlanıyorlarmış gibi algıladığını anlıyorum. Yani şöyle hissediyorsunuz sanki: "Ya, biz depremi yapmadık ki yani niye bize bu kadar çullanıyorsunuz?" Doğrudur, depremi siz yapmadınız. Dolayısıyla da esasında, depremle ilgili olarak yapılan eleştiriler, doğrudan doğruya bir doğal felaketin gelmekte olduğunu gördüğünüz hâlde ya da en azından bilim insanları bunu söyledikleri hâlde bunları dikkate almayan bir yönetim sergilemiş olmanızdan kaynaklanıyor. Sayın Cumhurbaşkanı da "kader planı" dedi ve işte, şimdi de onarım faaliyetleriyle ilgili olarak çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, esasında, bu deprem felaketiyle yaşadığımız -ki unutmuş gibiyiz esasında- ekonomik felaketi konuşmuyoruz, geri planda kaldı ama değerli arkadaşlar, ekonomik felaket de tıpkı deprem felaketi gibi bugünümüzü sarsıyor çünkü bunu da "kader planı" olarak görebilirsiniz belki ama öyle değil. Bakın, değerli arkadaşlar, eğer dünyadaki ekonomik gelişmeleri yeterince yakından görseydiniz artan bir enflasyonist dünya ortaya çıkacaktı ve dolayısıyla da siz Merkez Bankasının döviz rezervini harcamayacaktınız. Yani belki ekonomik felaketi de önleme şansınız yoktu ama ekonomik felaketin gelmesini önleyebilirdiniz tıpkı deprem felaketinin gelmesini önleyebileceğiniz gibi; bunu yapmadınız, daha doğrusu yapamadınız.
Değerli arkadaşlar, niye yapamadınız biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi. Ben bazen düşünüyorum bu yaşadıklarımı da değerlendirerek, nasıl olmuş da Türkiye "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adı verdiğimiz bir sisteme evrilmiş. Yani gerçekten, dünyada olmayan ve herhangi bir şekilde denge, denetim vesaire gibi hiçbir mekanizmasının olmadığı bir yönetim tarzına "Evet." demişiz Türkiye olarak ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetiliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, iktisatçıların çok sıkça kullandığı bir motto vardır o da şöyle ifade edilebilir: Az sayıda insan çok sayıda insanın hayatını etkileyen kararları alıyorsa eğer, o kararların yanlış olma olasılığı çok yüksektir. Şimdi, düşünün, Meclisi de devre dışı bırakmış, hatta benim gördüğüm Adalet ve Kalkınma Partisi olarak da sistemin dışına taşınmış olan bir yönetim sistemi var, bu yönetim sistemi de Külliye'den yönetiliyor. Kim tarafından yönetiliyor? Esasında Sayın Cumhurbaşkanı ve etrafında seçtiği, kendine göre değerli bulduğu bürokratlar ve kararları onlar alıyorlar arkadaşlar, dolayısıyla da onların aldıkları kararların yanlış olma olasılığı çok yüksek ve biz bunu çok kötü bir şekilde yaşıyoruz. Yani 128 milyar doların satılmasıyla ortaya çıkan ekonomik felaketin önlenebilmesi ancak daha fazla sayıda insanın kararlara katılımının olduğu bir sistemle mümkün olabilirdi.
Değerli arkadaşlar, Allah aşkınıza, sizin, Adalet ve Kalkınma Partisinin, özellikle söylüyorum, içindeki geçmişteki tartışmaları bilirim, özellikle bu yerel yönetimler meselesinde kararların yerele göçerilmesiyle ilgili olarak çalışmalar yapan arkadaşlarınız vardı ama siz hepsini unuttunuz. Şimdi doğrudan doğruya saraya bakıyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı ne diyorsa onu konuşuyorsunuz. Arkadaşlar, esasında biraz dikkatli düşünürseniz bu üç günlük gecikmenin de temel olarak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden kaynaklandığını görürsünüz, böyle olmuştur. Dolayısıyla da ben geçen gün Bülent Turan konuşurken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bülent Turan dedi ki yani uzlaşmacı bir tavırla söyledi bunu: "Ya, biz sizin önerilerinizi de duymak isterdik." ama arkadaşlar çok geç çünkü birbirimizi dinlemiyoruz, çünkü Türkiye'yi öyle bir kutuplaştırdınız ki kutuplaşmış olan bu ülkenin insanları birbirlerini dinlemiyorlar, saygı göstermiyorlar, konuşmuyorlar, hatta hatta selam vermiyorlar. Şimdi, böyle bir ülke -değerli arkadaşlar- böyle felaketlerin önlenmesi için gerekli olan doğru ve anlamlı kararları alamaz. Şimdi, ben yine mesela bir öneride bulunayım yani bir anlamı yok biliyorum ama değerli arkadaşlar, eğer bir şey yapacaksanız kararların alınmasını yerele göçermeniz lazım; ne kadar yerele geçirirseniz karar alma yeteneklerini, o kadar sağlıklı kararlar verme şansına sahip olabiliriz.
Hepinize saygılar sunuyorum.