GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:70
Tarih:08.03.2023

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de, Suriye'de, Rojava'da ve Afrin'de on binlerce insanımızı, canımızı kaybettik; kaybedilenlerin yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifa diliyorum.

Şimdi, ben, burada, sizin duymak istediklerinizi değil gözümle gördüklerimi anlatacağım size. Şimdi, depremin üzerinden otuz gün geçti; büyük bir felaketti ama buna yeni bir kavram ürettiniz: "Asrın felaketi" Bu, asrın felaketi değil arkadaşlar; bu, bu iktidarın basiretsizliği, beceriksizliğidir arkadaşlar.

99 depreminden sonra vergiler topladınız, sizler "kentsel dönüşüm" adıyla rantsal dönüşüm yaptınız ve imar affıyla dünyanın parasını topladınız. Deprem toplanma alanlarına AVM'ler yaptınız. Bu paralar nerede? Nerede bu paralar? Şunu biliyoruz: Siz insanı merkeze koymadınız, rantı merkeze koydunuz, bunun sonucu olarak da bu afette büyük bedeller ödedik. "Almanya tarihinin en büyük yolsuzluğu" denen Deniz Fenerinin yöneticilerini getirdiniz, AFAD'a, Kızılaya ve çeşitli kurumlara genel müdür yaptınız. Bu, kul hakkı yemektir, kul hakkı yediniz arkadaşlar, kul hakkı yediniz. Bu depremde sorumluluğunuzu unutmayın.

Diğer taraftan, ben depremin ilk gününde oradaydım ve yirmi gün orada kaldım, ben yaşadıklarımı anlatacağım. "2'nci, 3'üncü gün kimse yoktu." deniliyor, yerinizden hopluyorsunuz arkadaşlar; yoktunuz, yok, ben yaşadım diyorum. 2'nci günde Pazarcık'ta bir kadın saçını başını yoluyor; kadın dedi ki: "2 yaşında çocuğum var, üç saat ağladı enkazın altında, şimdi sesi kesildi, yardım edecek bir Allah'ın kulu yoktu. Olanların da -gönüllüler vardı- elinde bir alet yoktu, edevat yoktu, kırıcı yoktu, kaldırıcı yoktu." Bir de Elbistan'da... Depremin ilk günü -telefonumda hepsi var bunların arkadaşlar- bana Grand Elbistan Otel'in bitişiğindeki binadan mesaj geldi Hatice ve Günay Sarı kardeşlerden "Biz yaşıyoruz, kurtarılmayı bekliyoruz." diye. Üç gün sonra oraya müdahale edildi, cesetleri çıktı arkadaşlar. Bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu iktidardır, bunların katili iktidardır, bunu iyi bilesiniz.

Diğer taraftan, en iyi yaptığınız neydi? Yaptığınız şu oldu: İki üç gün orada olmayan görevliler daha sonra geldi, ilk yaptıkları iş gönüllülere müdahale etmek oldu arkadaşlar, gönüllülere, sivil toplum örgütlerine müdahale etmek oldu. Biz 1999 depreminden biliyoruz, biz Almanya Dışişleri Bakanlığıyla, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonuyla ortak bin kişilik bir çadır kenti oluşturmuştuk. O zaman yetkililer bize yardımcı oluyordu, bize destek oluyordu ama bu depremde gördük ki iktidarın görevlendirdiği herkes buna köstek oldu, gönüllü yardım kuruluşlarını engelledi. Ben size şöyle söyleyeyim: Orada bizim özellikle de gençlik teşkilatımız -yüzlerce gençlikten gelen- Pazarcık'ta, Elbistan'da, Adıyaman'da, Narlı'da bu gençler özverili ve disiplinli çalıştılar. Ne yaptı? 9'uncu gün bir kaymakam bir tabur askerle geldi "Ben buraya el koyuyorum." dedi. En iyi yaptıkları zorbalık. Niye? Asayiş sorunu mu var? Burada bir asayiş sorunu varsa müdahale et "Yok, bunu devlet yapar..." 9'uncu güne kadar neredeydin? Kimse yoktu. Siz "Vardı." demeyle şey yapamazsınız. Gittiniz bazı bölgelere, Elbistan'a Cumhur İttifak'ı gitti, halkın nasıl karşıladığını gördük ekranlarda. Yine de gidin, aynı karşılamayı göreceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Şimdi, algı operasyonlarına başladınız, Kâhta'daki yıkılmayan yerleri gösteriyorsunuz; Adıyaman ayağa kalktı. Neden Adıyaman ayağa kalktı? Gösteriyorsunuz, iş makineleri temel atıyor. Arkadaşlar, ben bir inşaat mühendisi değilim ama bölgede artçı depremler oluyor, 4-5 şiddetinde artçı depremler oluyor; beton yetmiş iki saatten önce donmaz, eğer siz oraya temel atarsanız o temel ölür. Milletin aklıyla dalga geçmeyin, milletin acılarıyla dalga geçmeyin.

Şimdi, çadır vermiyorsunuz, biz gönüllü kuruluşlar... Ben bölge valisiyle, olağanüstü hâl valisiyle görüştüm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - İlave ettim efendim.

Buyurunuz.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Teşekkürler.

Dedik ki: Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, biz konteyner kentler kurmak istiyoruz; Hatay'da 200, Pazarcık'ta 200, Adıyaman'da 200, Elbistan'da 200... "İzin vermem, izin vermem." diyor böyle kovboy edasıyla. Niye vermezsin? Biz gittik, imardan çıkardık hep yeşil alanları, boş alanları. "Bunu ancak devlet yapar, siz yapamazsınız bunu." diyor. Tavrınız bu oldu.

Bugün, milletin bu acısının, bu can kayıplarının, insanların sokaklarda kalmasının sebebi sizsiniz.

Bir de size şunu söylüyorum: Ayrımcılık da yapıyorsunuz. Benim köyüm bir Alevi köyü, 6 cenaze vardı orada. Gidin -resimlerini şimdi size gösteririm- AFAD'ın, Kızılayın bir tane çadırı var mı? Yok.

Diğer taraftan "Terörist." dediğiniz belediyelerimize...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Başkanım, bir dakika...

BAŞKAN - Vekilim, bu 3'üncü dakika oluyor.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Bir dakika daha verirseniz...

BAŞKAN - Tamamlayınız efendim.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Şimdi "Terörist." dediğiniz belediyelere kayyum atadınız. Bizim 6 tane küçük belediyemiz kaldı. Çınar ve Silopi Belediyeleri geldi, Pazarcık'ta, Narlı'da ve Adıyaman'da aşevi açtı, günde on binlerce insana yemek veriyordu. Burada resimler var, utanılacak resimler. Görevlileriniz, AFAD görevlileri, Kızılay görevlileri hatta asker o çadırlarda kuyruğa girip yemek yiyordu. Bunlara teşekkür edeceğiniz yerde oradaki görevliler "Siz ne iş yapıyorsunuz burada? Niye geldiniz buraya?" diye o insanları taciz ediyordu. Bırakın bunları arkadaşlar. Bu toplum büyük bir toplum. Eğer el ele verirsek hep birlikte bu yaraları sararız ama engel olmayın, engel.

Ve şunu da unutmayın: Bunun hesabını halk size soracak.

Teşekkür ediyorum.