| Konu: | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 08.03.2023 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, büyük yıkım, büyük acı ve herkes depremden söz ediyor. İlk dönemki şok hâli, imdat çığlığına ses vermeler dışında, şimdi, gerçek yas süreci, yüzleşme ve gelecekle ilgili ne yapılacağı merakla bekleniyor. İnsanlar moralsiz, çaresiz, güvensiz; bir belirsizlik söz konusu. Peki, bu travmaya bir cevap var mı? Hayır. Bu yaraya bir cevap var mı? Hayır. Peki, neler yapılıyor? Bir taraftan vergi affıyla ilgili düzenleme getiriliyor, bununla ilgili düzenlemelerle beraber, sanki deprem bölgesinde normal yaşam sürüyormuşçasına ve her şey yerli yerine oturmuşçasına, mesele bitmiş gibi düşünülüyor.
Bakın, bu sabah bankalara bir talimat geldi. Neydi? Depremin ilk günleri iktidar şöyle bir açıklama yaptı: Kamu bankalarından altı ay ödemesiz, otuz altı ay vadeyle, 0,99 faizle 100 bin liraya kadar ihtiyaç kredisi; deprem bölgesinde etkilenen iller için. Bir taraftan insanlar çadır, barınma, gıda, yas bunlarla uğraşırken banka önlerinde kuyruklar oluştu. Neden? Bir para çekeyim diye. Banka kredisi çekmek için neydi düzenleme? Tekrar normal zamanda bankanın vereceği gibi kredi düzenlenmesi isteniyordu, tekrar kefil isteniyordu, tekrar borç olmaması isteniyordu. Birçok düzenlemeyle beraber tek madde şuydu: Deprem bölgesinde oturması. Peki, bu sabah ne yapıldı? Bu sabah, bu paranın faiz oranını -belli illerde tekrar 0,99 ama- 6 ilde 1,59'a yükseltildi. Bu ayrım yapılırken o kuyruklar peşinde koşan... Peki, çekenlerle ilgili düzenleme yapıldı mı, parayı çekenlerle ilgili? Çektiler, gittiler. Çadır arayan, barınma arayan, yasını tutan, haberi dinlemeyen, buna bir şekilde ulaşamayanlar para çekebildi mi? Hayır. Amacına ulaştı mı? Hayır. Faizi niye yükselttiniz? Bu adaletsizliği niye yaptınız? Bir açıklama yok, bir izah yok ama faiz konusunda çok beceriklisiniz. Burada vergi düzenlemesi yapılırken diğer süreci görmüyorsunuz ama burada yaptığınız aslında, nasıl yoksulları görmediyseniz gibi depremde çıkan çığlıklara da "Yoksun." diyorsunuz, algı operasyonu yapıyorsunuz, algı operasyonunu yönetmeye çalışıyorsunuz.
Bir taraftan, diğer bir konu: Cezasızlık. Her seferinde birkaç göstermelik gözaltı, göstermelik tutuklama, sonra, süreç unutulduktan sonra istenilen şey yapılıyor. Cezasızlığın ne olduğunu bizler çok iyi biliyoruz bölgeden. Cezasızlığın nelere mal olduğunu birçok işkence dosyasından, birçok faili meçhul cinayet dosyasından biliyoruz ve nitekim son günlerde Bursaspor-Amedspor maçında çıkan tablolardan da çok iyi biliyoruz; nitekim o maçta gözaltına alınanlar bile bırakıldılar. Biz cezasızlığın ne olduğunu biliyoruz.
Şimdi depremle ilişkili... Ya depremle ilişkili, 99 depreminden sonra Sabah gazetesinin manşeti şu; nedir Sabah gazetesinin manşeti? "Talancı müteahhit olarak tanınan Hamza Cebeci 3 katlı yapılması gereken yere 7 katlı bina yaptı." Peki, Hamza Cebeci şu anda nerede? Cumhurbaşkanlığında danışman. Ortağı ne? Ortağı Düzce'den daha önce parlamenterlik yapmış, dokunulmazlıktan yararlanmış. Peki, bu bina ne olmuş? Bu bina daha sonra, Kocaeli depreminde değil, Marmara depreminde değil, Düzce depreminde yıkılmış, 20 insan yaşamını yitirmiş. Siz mi ceza vereceksiniz, siz mi bu düzenlemeyi yapacaksınız? Siz yaraya merhem olamazsınız, yaraya derman olamazsınız ama kendi çevreniz için, nemalanma konusunda, ayrıcalık konusunda birçok olanak yaratabilirsiniz. Ve öyle bir hâle geldi ki kırk sekiz saattir olmayanlar... Sonra, Cumhurbaşkanı "Deprem engellenemez." dediğinde ama önlenme ve korunma konusunda bir tek açıklama yapılmadığı gibi, işte bu cezasızlıklar önlemediği gibi, korumadığı gibi imar affına "imar barışı" dediniz, televizyonlara reklam verdiniz ve insanların yaşamına mal olduğu gibi, dalga geçer gibi, bakanlar yokken... Tatbikatta "Çök, kapan, yaşama tutun." diyorlardı; çöken, kapanan, yaşama tutunan şu anda deprem bölgesinde çaresiz olanlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ve nedense, herkes Cumhurbaşkanının talimatıyla oraya gitmeyi bekliyordu. Aslında, yapılması gereken, oraya bir an önce gidip yaraya merhem olmaktı, ateşin düştüğü yerde çare olmaktı, ateşin düştüğü yerde sorunlara ortak olmaktı, dinlemekti, paylaşmaktı, duyguya ortak olmak, dokunmaktı.
Şimdi, Diyarbakır'da argo bir deyim değil, bir deyiş var fakat asıl çağrısı 1939 Erzincan depremine gider. 39 Erzincan depreminden sonra ağıtlara da söz konusu olan "..."(*) Erzincan diye bir laf var. "..."(*) "Yazıklar olsun, yazık oldu, ah vah!" anlamında ama Diyarbakır'da, Amed'de argoda da şöyle bir şey konuşulur: Bir taraftan çok hava atıp birden o havalar bittiğinde "..."(*) Erzincan! "..."(*) AKP!
Sağ olun.