GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:71
Tarih:09.03.2023

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Depremde kaybettiğimiz canlarımızı rahmetle anıyorum, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Ülkemizin başı sağ olsun.

Çok acı ve zor günlerden geçiyoruz. Acılarımızı paylaşmalı, bir an önce yaralarımızı sarmalı ve hep birlikte ayağa kalkmalıyız. 46.104 vatandaşımız hayatını kaybetti, 300 binden fazla vatandaşımız da yaralandı. Millet yardıma koştu eliyle, dişiyle, tırnağıyla ama maalesef herkes diyor ki: "Devlet yoktu." Çünkü iktidar sahipleri devletin kolonlarını kesti. Talimatla yangın söndürmeye gidenler, tek adam rejimi afeti maalesef felakete çevirdi. Hâlâ yüzlerce canımız kayıp ve yüzlercesi aranıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda bir komisyon kurduk ve çalışmalarımızı yapıyoruz. Çok sayıda veri topladık, evlatlarını kaybeden anne-babalarla görüştük, ailelerle görüştük, valiliklerle ve cumhuriyet savcılıklarıyla, başsavcılıklarla görüştük. Kimin hangi enkazdan çıkartıldığı ilk günlerde bilinmiyordu. Sadece Hatay ilimizde 1.400'den fazla kimliği tespit edilemeyen vatandaşımız, isimsiz, DNA'sı ve fotoğrafıyla birlikte sadece bir numarayla mezarlara defnedildiler. İlerleyen süreçte canlardan umut kesildiğinde maalesef iktidar bedenlerden de vazgeçti, bir an önce özensiz bir şekilde molozlar kaldırılmaya başlandı. Geride kalanlar yakınlarının bedenlerinin yerine, enkazdan aldıklarını molozlarla canı niyetine mezara defnettiler maalesef. Maalesef, çok acı şeyler yaşadık. Enkazlardan yakınını çıkarıp, ambulansa verip hastaneye sevk edenler diğer yakınlarını çıkarmak için enkazda çalışmaya devam edip sonra dönüp hastaneye yakınını aradığında yakınını bulamadı ya da günlerce enkaz başında kalanlar, yakınlarını arayanlar, enkazdan yakınlarını çıkaramadıktan sonra savcılıklara gittiler, DNA testleri verdiler, fotoğraflar verdiler; buradan sonuç alamadıktan sonra da şehir şehir dolaşıp hastane hastane gezdiler, orada da bulamadıktan sonra Bakanlıklara gittiler ve Bakanlıklarda da maalesef sağlıklı bir bilgi alamadılar.

Dün, Çocuk İstismarının Önlenmesi Komisyonunda İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Aile Bakanlığından yetkililer vardı. Bu yetkililerin birbirinden haberi yoktu, her biri başka başka rakamları telaffuz ettiler. Bugün olmuş, depremin üzerinden bir aydan fazla zaman geçmiş, maalesef, 3 Bakanlık bir koordinasyon hâlâ ama hâlâ kuramamış, merkezî bir sistem kuramamış.

Komisyonumuzda 5 milletvekili arkadaşımız var; tek tek verileri topladık, fotoğrafladık, bilgileri araştırdık, iletişim kurduk, bizzat ailelerle görüştük ve bu verileri Aile Bakanlığıyla paylaşmak ve karşılaştırmak istedik. Defalarca Aile Bakanı Hanımefendi'yi aradık; dönmedi, bize randevu vermedi, yüzümüze bakmadı. Aile Bakanlığının önüne gittik, bir muhatap bulamadık; derdimiz sadece bu verileri karşılaştırmak, bir sonuç alabilmekti. Hastane hastane, tek tek verileri toplamaya çalıştık; inanın, şu süreçte iğneyle kuyu kazdırdınız bize, gerçekten iğneyle kuyu kazdık.

Birçok vatandaşımızla görüştük, hâlâ da etkisi altındayız. Hatay'dan bir vatandaşımız geldi. Suriye'de uzun süre askerlik yapmış, hâlâ da orada askerlik yaparken altlarındaki mağaranın göçtüğünü hissetmiş önce yani depremi mağara göçüyor sanmış. Sonra depremin içeriğini öğrendiğinde can havliyle Hatay'a, çocuğunun ve eşinin yanına koşmuş, günlerce enkazda çocuğunu ve eşini aramış; bulamamış. Sonra gitmiş, enkaz tamamen kaldırıldığında onları bulamadıktan sonra gitmiş, savcılığa DNA'sını vermiş, fotoğrafını vermiş; oradan da sonuç alamamış. Yine, kapı kapı, hastane hastane, şehir şehir gezmiş; olmamış, Aile Bakanlığına gitmiş. Aile Bakanlığından ne demişler biliyor musunuz? "184'ü arayın." Ya, arkadaşlar gerçekten o kadar üzücü ki... Ne dedi biliyor musunuz? Bu asker arkadaşımız dedi ki: "Ya, ben yıllardır devlet için çalışıyorum, ölüme gittim, canımdan vazgeçtim ama devlet şu zor günümde eşimi ve evladımı ararken beni yapayalnız bıraktı, sahipsiz bıraktı." Ya, şöyle diyor: "Böyle, ben Araf'ta yaşayamam. Çocuğumu ve eşimi bulamazsam ben böyle nasıl yaşarım Araf'ta?" Ve bugün olmuş, bugün olmuş, bu iktidar, bu asker kardeşimize eşini ve çocuğunu veremiyorsa eğer ne işe yarar ki, niye burada durur ki?

Biz bu acılarla, bu şeylerle uğraşırken bu arada Diyanetin bir açıklaması oldu, depremden altı gün sonra "Evlatlıkla evlenme engeli yok." diye bir açıklama oldu. Babanın hâlini düşünebiliyor musunuz bu durumda? Ya, nasıl vahim bir durum? Düşünebiliyor musunuz bunu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Yani baba evladını arıyor, Diyanetten böyle bir açıklama oluyor, çıldırmaz mı adam ya? Çıldırttınız, çıldırttınız.

Başka bir sıkıntı daha yaşadık. Bu arada cemaatlere çocukların teslim edildiğini gördük. Ya, cemaat kim? Arkadaşlar, cemaat kim ya? Devlet varken cemaat kim? Gördük cemaati, başımıza bombalar yağdırdılar. Devleti çürüttünüz.

Geldiğimiz şu süreçte değerli arkadaşlar, gördük ki bu beceriksiz, liyakatsiz ve yeteneksiz bakanlar bu işin altından kalkamaz. Gelin, önergemizi kabul edin, birlikte bir araştırma komisyonu kuralım, iktidarı ve muhalefetiyle birlikte, depremde kaybolan yakınlarını arayan insanlarla birlikte arayalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.