GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Eski Başbakan Binali Yıldırım'ın annesinin vefatına, Mehmed Talat Paşa'nın vefatının seneidevriyesine, Şanlıurfa ve Adıyaman'da meydana gelen sel felaketine, çadır kurmayı başaramayan bir yönetimin millete kalıcı konut vaadinde bulunmasına, AFAD'ın kendi kontrolündeki vinçleri enkaz kaldırmak isteyen vatandaşlara kiralamasına, Hatay Valisinin milletvekili olmak için istifa etmesine, Tek Yürek Kampanyası'nda toplanan bağışlarla ilgili Fuat Oktay'ın yaptığı açıklamaya, Cumhurbaşkanı ile İçişleri Bakanının deprem sonrası yaptıkları açıklamalara ve uzman çavuşların sorunlarına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:6
Birleşim:73
Tarih:15.03.2023

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Eski Başbakanlarımızdan Sayın Binali Yıldırım'ın annesinin vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Kendisine, merhumeye Allah'tan rahmet diliyorum; Binali Bey'e ve ailesine de başsağlığı diliyorum.

İttihat ve Terakkinin kurucularından, bir dönemin lider büyük Türk devlet adamı Mehmed Talat Paşa'nın vefatının seneidevriyesinde de kendisini rahmetle yâd ediyorum.

Şanlıurfa ve Adıyaman'da meydana gelen sel felaketleri nedeniyle 5 vatandaşımız hayatını kaybetti, onlara Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. 5 vatandaşımız da kayboldu, onlardan da olumlu, hayırlı bir haber almasını temenni ediyorum.

Şimdi, tabii, "sel" derken... Yağış var bölgede ve AFAD'ın çadırlarını su bastı, depremzedeler geceyi sokakta geçirmek zorunda kaldılar, yeniden bir barınma sorunu maalesef başladı. Daha önce bakın... Yani bu çadırların doğru düzgün yere kurulması meselesi o kadar önemli ki... Daha önce hatırlarsınız İskenderun'da deniz kenarına yapılan çadır kentlere tsunami uyarısı yapılmıştı. Şimdi böyle yerlere gittiler çadır yaptılar, şimdi de kanallar üzerine çadırlar yapılması sonucunda depremzedeler yeni bir skandal ve yeni bir mağduriyetle karşı karşıya kaldılar. Meteoroloji diyor ki: "Şu bölgede kuvvetli rüzgâr var." Meteoroloji, devletin bir kurumu orada uyarı yapıyor, devletin diğer bir kurumu da gidiyor, oraya çadır kent kuruyor. Arkadaşlar, şunu, doğru düzgün çadır kurmayı başaramayan bir yönetim millete kalıcı konut vaadinde bulunuyor yani yapamayacağı bir şey; bir göz boyama, bir yalan üzerinden bir siyaset yapıyor işin doğrusu. Bir defa şu çadır işini doğru düzgün sen halledemedin, millet otuz gün sonra çadırla ancak buluştu ve çadırları düzgün bir yere koymadın, çadırlar ya rüzgârla ya tsunamiyle ya selle... Efendim, selin altında kaldı, insanlar mağdur, bir sürü görüntüler var. Bunları yapamayan iktidar şimdi tutuyor diyor ki: "Efendim, ben kalıcı konut yapacağım." Böyle bir palavrayla siyaset yapıyor yani merak ediyoruz, hakikaten bu afeti daha ne kadar felakete çevireceksiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Daha başka ne var? Daha neler yapıp bunu daha büyük bir felaket hâline getireceksiniz diye de insan merak ediyor.

Şimdi, skandallar üzerine skandal; Kızılay skandalları bitmek bilmiyor, AFAD'dan yeni bir skandal gündeme geldi. Şöyle bir iddia var: AFAD, on binlerce insan enkaz altındayken kendi kontrolündeki vinçleri enkaz kaldırmak isteyen vatandaşlara saati 10 bin liradan parayla kiralıyor. Şimdi, bununla ilgili dünya kadar mahkemelik olay var. Bunlar, bu iddialar yer aldı basında, herhangi bir açıklama veya yalanlama gelmedi. Vatandaş mahkemeye gidiyor. Vatandaş gidiyor, parasını veriyor, AFAD'dan vinç kiralıyor, oradan enkaz altındaki evladını kurtarmaya çalışıyor. Ya, böyle bir rezalet dünyanın neresinde görülmüştür? Niye bununla ilgili bakanlardan herhangi bir açıklama yok? İnsanlar mahkemelerde. Yani hayretler içerisinde kalıyoruz, bunları... Nasıl böyle bir vicdansızlık olabilir? Ama biz bu işin takipçisi olacağız, bu işin peşini bırakmayacağız.

Şimdi, sanki çok önemli işler yapmış gibi Hatay Valisi, daha doğrusu şöyle söyleyeyim, şöyle başlayayım cümleye...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkanım, konumuz çok, biraz müsamaha ederseniz çok memnun olurum.

Hatay Valisi istifa etmiş. Nihayet bir istifa geldi derken anladık ki Hatay Valisi milletvekili olmak için istifa etmiş. Ya, utanmazlığın bu kadarı olur. Kardeşim, hangi işi bitirdin sen orada? Ne başarı gösterdin? Ne mükâfatı bekliyorsun da şimdi milletvekilliği için istifa ediyorsun? Hangi yarayı sardın? Zamanı mı? Ya, ne olursa olsun sana altın tepside sunulsa "Kardeşim, ben burada işimin başında olacağım, işimi yapacağım, zaten çok başarısız olduk, hiç olmazsa daha..." Ya, insanda biraz hakikaten bir hayâ duygusu olur. Bunları kabul etmek mümkün değil yani ben anlamıyorum, bu istifa da nasıl kabul edildi onu da anlamıyorum. Yani millet bu ve bunlar gibi olanların, diğer bakanların, AFAD Başkanının, Kızılay Başkanının, valilerin cezalandırılmasını beklerken bunlar demek ki kendileri ödül bekliyorlar. Yani hakikaten bunları anlamak... Yani insan "Pes!" diyor, bunları anlamak mümkün değil.

Şimdi, diğer bir husus, Tek Yürek Kampanyası yapıldı, vatandaşlarımız o gece 115 milyar lira vadettiler, bunun yaklaşık 90 milyarı ise kamu kuruluşlarından.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Başkanım.

Bugün Fuat Oktay nihayet piyasaya çıktı -kendisinden haber yoktu, deprem koordinatörü Fuat Oktay'dan haber yoktu- dedi ki: "Ya, bu 115 milyarın 74 milyar lirası hesaba yatırıldı." Şimdi, buradan soruyoruz: Diğer paralar nerede? Yatırılmayacak paralar mı vadedildi? Zaten bunun sadece 90 milyar lirası kamu kuruluşları tarafından vadedilmişti. Kamu bile hile mi yaptı yani yatıramayacağı, veremeyeceği veya karar çıkaramayacağı bir parayı mı vadetti; bunu anlamak mümkün değil. Dolayısıyla, bunun takipçisi olmak lazım, buradaki mesele nedir, bize de devletin anlatması lazım. 115 milyar lira ile 74 milyar lira arasında yaklaşık 40 milyar lira fark var. Bu fark neden kaynaklanıyor, bu paralar ne zaman yatırılacak; bunu da milletimiz öğrenmek istiyor.

Son iki konu olarak da Sayın Başkanım...

Şimdi, Sayın İçişleri Bakanı demiş ki: "Devlet, milletinden yardım istiyor, bunda eleştirilecek ne var?" Ya, şimdi, buradaki esas eleştiri konusu şu: Cumhurbaşkanı çıkıyor "Her şeyi mükemmel yönetiyoruz, hiçbir şeye ihtiyaç yok." diyor, sonra tutuyor helallik istiyor; kendi içerisinde çelişiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Beşi geçtik.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam Başkanım.

Ama bu taraftan da Sayın İçişleri Bakanı, işte, AFAD'ın bağlı olduğu birimin Bakanı diyor ki: "Ya, bizim kahvaltı, çay, şeker, terlik, pijama ihtiyacımız var." Şimdi, bir bakmak lazım, ya, bunu eleştirmek bizim hakkımız değil mi? Yani hakikaten her şey kontrol altında! Ya, siz daha milletin terliğini verememişsiniz, çayını, şekerini verememişsiniz, tutuyorsunuz "Kalıcı konutunu vereceğim." diyorsunuz. Nasıl böyle bir yalan olabilir, bunu anlamak mümkün değil. Bunun iktisaden de olmayacağını dün burada izah ettik anlayanlar için yani eleştirdiğimiz konu bu. Varsa elbette... Millet zaten yardıma koşmak istiyor, milletin bununla ilgili bir sorunu yok. Siz milletin yardımını bile koordine edemediniz, milletin getirdiği eşyalar orada yerlere dökülmek zorunda kaldı, tırların içerisinde kaldı; vinçler geldi, vinçler geldi, vinçler çalıştırılmadı, sonra AFAD vinçleri parayla sattı. Böyle bir şey olabilir mi? Dolayısıyla milletten yardım istemek... Eğer şunu söylerseniz biz bunu eleştirmeyiz: "İhtiyacımız var." dersiniz, tamam ama bir yandan böyle kuyruğu dik tutacaksınız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - ...Cumhurbaşkanı çıkacak, çıkacak, diyecek ki: "Efendim, her şey mükemmel, müthiş bir mücadele yapıyoruz." Öbür taraftan Bakan çıkacak "Ekmeğe muhtacız." diyecek, bu çelişkiyi elbette biz söyleyeceğiz, bunu söylememek mümkün değil.

Son konu olarak da bu uzman çavuşlar... Biliyorsunuz, uzman çavuşlarla ilgili bir mevzuat var; işte, önce iki yıldı, sonra yedi yıl çalışanların kamu kuruluşlarına geçmesine imkân tanıyan bir mevzuat var. Dün bizi ziyaret ettiler, hakikaten burada çok ciddi bir haksızlık olduğunu söylüyorlar yani torpili olan, adamını bulan atanıyor, diğerleri atanamıyor. 10 binin üzerinde şu anda boşta olan uzman çavuş var.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu insanların kimisi on yıl çalışmış, kimisi on beş yıl çalışmış; bunlar bir meslek sahibi. Bir tanesi dedi ki: "Ben keskin nişancıyım ama burada çoluğumuzu çocuğumuzu görmeden, hastalıklarla dağda taşta yıllarımız geçti, artık bu mesleği sürdürecek durumda değiliz, ayrıldık fakat biz ne iş yapacağız?" Yani bunlar şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri üniformasını taşıyan insanlar. Şimdi, bir şeyi icat ediyorsanız bir sistem içerisinde düşünmeniz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, lütfen, bitiriyorum.

BAŞKAN - Peki, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Başkanım, şu beş dakikadan vazgeçin ya!

ERHAN USTA (Samsun) - On yıldan sonra bir uzman çavuşun ne yapabileceğini ne yapamayacağını düşünmek lazım. Bunları, işte, efendim, önce sahada olur, alanda olur, dağda taşta olur; sonra kışlaya mı çekersiniz ofise mi çekersiniz, bunlarla ilgili bir planlama yapılması lazım. Şimdi, bu kadar insan iş arıyor ve tabii çok üzgünler. "Biz devletimiz için, milletimiz için çalıştık, şehit olduk, kimimiz gazi oldu, hastalıklarla boğuşuyoruz ancak devletimiz, milletimiz bize bakmıyor. Atama yapılırsa da göreve verilenler olursa da tamamen bir ehliyetle, liyakatle değil; işte torpil bulan, adamını bulan yerleştiriliyor, diğerleri yerleştirilmiyor." diye isyan ediyorlar; ben bu isyanı da buradan yüce Meclise sunmak istedim.

Müsamahanız için de çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.