| Konu: | Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 15.03.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve çevre 10 ilde de vurucu etkisi hissedilen çok şiddetli depremlerin yıkıcılığı hepimizi derinden etkiledi. Tüm Türkiye'ye bir kez daha geçmiş olsun. Depremde ve son günlerde meydana gelen sellerde vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet dilerim, aziz milletimizin başı sağ olsun; geride kalanlara da sağlık, sıhhat ve sabırlar dilerim.
Deprem bölgesi nüfusumuzun neredeyse yüzde 16'sını oluşturuyor, millî hasılamızın yüzde 9,3'ü bu bölgeden kaynaklanıyor, tarım alanlarının yüzde 15'i yine bu bölgede bulunuyor, ihracatımızın yüzde 8,5'i, sigortalı çalışanlarımızın yüzde 11,7'si bu bölgeden sağlanıyor, genel bütçe gelirlerinin yüzde 4,7'si bu bölgeden yine sağlanıyor. Gerçekten büyük bir felaketle, yıkımla karşı karşıyayız. AK PARTİ ama yine her zaman olduğu gibi algı oluşturmak için slogan üretti, "Asrın felaketi." dedi. Doğrudur, asrın felaketidir fakat depremlerde vefat edenler sadece bu nedenle hayatlarını kaybetmediler, asrın felaketinden sonra oluşan asrın rezaleti yüzünden vefat ettiler. Maalesef bir asrın rezaletini yaşadık ve hâlâ yaşıyoruz. Hâlbuki en hazır yakalandığımız deprem bu olmalıydı çünkü 9 Ekim 2019 tarihinde Kahramanmaraş Pazarcık merkezli depremin şiddeti de bilinerek Sayın İçişleri Bakanının başında bulunduğu bir heyet tatbikat yapmıştı. Tatbikatın sonrasında hiçbir hazırlığın yapılmadığı ve koordinasyonun sağlanmadığı yaşadığımız deprem felaketiyle ortaya çıktı. Üzülerek ifade etmeliyim, nerede olacağı ve şiddeti bilinen, ayrıca tatbikatı yapılan bu depremin ilk üç gününde tatbikatı yapanlar ortalıkta görülmediler. Devletimizde görev yapan personelimizin iyi niyetli olduklarından ve ellerinden gelen gayreti gösterdiklerinden zerre şüphe etmiyorum fakat devletimizi ve milletimizi çaresizliğe sürükleyen gerçek sebebin akıllı bir organizasyonun bulunmaması olduğu acı bir şekilde tecrübe edildi. Vatandaşlarımızın "Devlet nerede?" diyerek can havliyle dertlerini dile getirmelerinden rahatsızlık değil, mutluluk duyulmalıdır aslında. İnsanımız dar zamanında tabii ki devletini yanında arayacak; zaten aradığı başka kimse de yok. Devlet etme, zor zamanında insanımızın sırtını pek, karnını tok tutmakla olur. "Devlet nerede?" sorusunu devlete hakaret gibi algılamak ise son derece yanlış.
Bundan önceki son büyük depremde devletimiz milletimizin yanında vakit kaybetmeksizin yer almıştı. 17 Ağustos 1999 depremi sabaha karşı üçte oldu; Türk Silahlı Kuvvetleri üç saat sonra 5 merkez oluşturdu, iş makinesi ihtiyacı için 4 istihkâm savaş bölüğü bölgede görevlendirildi. Saat sekizden itibaren, Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı 37 helikopter sahada çalışmaya başladı; Ankara Mevki Hastanesi sağlık ekibi ve malzemeleri bu helikopterlerle deprem bölgelerine gönderildi. 18 Ağustos 1999 sabahı olduğunda 2 bin yaralı tahliye edilmişti bile. 2 seyyar cerrahi hastane, 4 seyyar fırın, 4 seyyar mutfak deprem bölgesine acilen gönderilmişti.
Yaşadığımız 6 Şubat 2023 depremlerinde amfibi gücümüzün Foça'daki unsurlarının İskenderun Körfezi'ne intikali yirmi dört saatten daha erken olabilirdi; yetmiş saat sürdü; İspanyol gemileri daha önce geldiler. O zamanın devleti görevini en azından yerine getirmeye çalıştı ve kısmen de getirdi; bugün, içini boşalttığınız devletimizin kurumları ise görevlerini maalesef yerine getiremediler. Devlet kurumları arasındaki bağlar tamamen koparıldığından hiçbir yere müdahale edilemedi. Bundan lütfen ders çıkaralım, bunu bir hakaret diye algılamayalım. Bu yapılan mukaddes devletimizi suçlamak değildir. Keşke devlet aklını AK PARTİ iktidarı taşıyabilseydi.
Değerli milletvekilleri, gündemimizde bulunan kanun teklifiyle bu depreme mahsus afet bölgesi ilan edilen alanların imar çalışmalarına aktarılmak üzere fon oluşturuluyor. Hâlbuki Türkiye bir deprem ülkesi ve görüştüğümüz teklifin daha kapsayıcı ve kalıcı bir uygulamayı sağlıyor olması gerekir. Teklif, Kahramanmaraş depremlerinin yaralarını sarmaktan daha fazlasını içermeli. Türkiye'deki bütün depremlerin, afet riskli şehirlerin aciliyet sırasına göre iyileştirmeleri ve bundan sonra olacak doğal afetlerin önlemi de alınarak zararı da karşılayacak bir yapıya kavuşturmamız gerekir.
14 Mayısta gerçekleştirilecek seçimler sonrasında, inşallah, iktidar olduğumuzda, şehircilik ve afet yönetimi bakanlığını kurarak çevre ve insan odaklı afet risklerine karşı dayanaklılığı artıran, kent kimliğini yok etmeyen bir anlayışı İYİ Parti olarak bizler tesis edeceğiz. Marmara Bölgesi ve özellikle İstanbul çok büyük bir depreme gebe ve hiçbir hazırlık içinde değiliz. Marmara Bölgesi'nde yoğunlaşan sanayiyi farklı farklı Anadolu şehirlerine taşıyıp sektörleriyle anılan marka şehirler hâline getirmemiz şarttır.
Almanya bir tek Frankfurt'tan, Berlin'den ibaret değil; Düsseldorf'u, Stuttgart'ı, Münih'i, her bir şehri kendi sektörleriyle anılır durumdalar ve dünya çapında merkezler hâlindeler. Türkiye'nin Almanya'dan hiçbir eksiği yok. Marmara Bölgesi'ndeki olası bir depremin hasarlarını bertaraf edebilmek için İstanbul'un yükünü hafifletip Anadolu'yu kalkındırmak için çalışmalıyız.
Değerli milletvekilleri, Komisyon görüşmeleri sırasında fonun kurulmasıyla ilgili yapılan açıklamalarda "Uluslararası yardım kuruluşlarının isteğini hissettik." ifadesi kullanıldı. Diplomatik bir dille aslında "Yabancılar istedi, biz de yaptık." denilmek istendi. Ne kadar hazin olsa da anlaşılabilir bir durum çünkü iktidara hiçbir kesim artık güvenmiyor ne Türkiye'de ne de yurt dışında.
Bundan bir süre önce, yine yabancı isteğiyle Merkez Bankasında hesap açacak olan yabancı ülkelerin hesaplarına haciz konamayacağı da maalesef bu Meclisimizde kanunlaşmıştı. Ülkemizi ve bizleri rencide eden bu davranışları inşallah değiştireceğiz. İYİ Parti olarak prensipte, afetlerden zarar gören alanların imar çalışmalarına aktarılacak kaynaklara tabii ki karşı değiliz, kurumsal ve ciddi bir anlayışla süreçlerin yönetilmesi taraftarıyız. Bu nedenle biz, bütçe içinde bu kaynağın oluşturulmasını ve denetlenebilmesini savunuyoruz.
Teklifin etki analizini sorduğumuz zaman verilen "Bilmiyoruz." yanıtı ise ne kadar gayriciddi bir sistem ve yönetim içinde bulunduğumuzu gözler önüne seriyor. Vefat edenlerin sayısı da hasarlar da bilinmiyor, ne kadar acı, aslında inanılır gibi değil! Oysa, lağvedilen DPT, 99 depreminden sonra, bir ay bile geçmeden; depremin ekonomik ve sosyal etkileri, muhtemel finansman ihtiyacı; kısa, orta, uzun vadede alınabilecek tedbirler raporunu hazırlamıştı. Devlet hafızası yok edildiği için bu raporu hatırlayamadınız diyelim, peki, 2021 yılı Temmuz ayında yayınlanan Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun raporuna da mı bakamadınız? Bu rapora göre, ülkemizde 10 milyon binada 28,8 milyon konut bulunuyor. Konutların yaklaşık 6,7 milyonu depreme karşı dayanıksız yani her 4 konuttan 1'i çürük. Yapılan gerçekçi hesaplamalar, 100 metrekare net büyüklüğündeki bir konut için ortalama 65 bin dolarlık yeniden yapım maliyetini ortaya koyuyor. 6,7 milyon konutun dönüşümü için gereken para 435 milyar dolar. Sadece bu ipucundan yola çıkarak bölgedeki hasarlı binaların ve konutların sayısından bile etki analizi tespit edilebilirdi.
Sayın milletvekilleri, Kızılayın ve AFAD'ın içine düşürüldüğü durumla birlikte iyice hissedilen büyük güven sorunu yaşıyoruz, kimse bu kurumlara güvenmiyor. Kanun teklifinin gerekçesinde Sayıştaydan bahsedilirken maddelerde Sayıştaydan bahsedilmemesi önemli bir eksikliktir. Denetimle ilgili maddeye "Fon, Sayıştay denetimine tabidir." ifadesini muhakkak eklememiz lazım. Ayrıca kanun metninde "Fon şeffaf yönetilecek." diye özellikle belirtilmiş olması iktidarın kendilerinden de emin olmadıklarını çok açık gösteriyor.
Yeri gelmişken Sayın Fuat Oktay'ın "AFAD için toplanan yardım paraları amacına uygun harcanacak." sözünü de çok yersiz bulduğumu ifade etmek isterim. Bir devlet insanının bu toplanan paranın amacına uygun harcanacağını söylemesi öncekilerin amacına uygun harcanmamış olduğunun itirafıdır.
Fonla imar çalışmalarına aktarılmak üzere kaynak yönetimi yapılıyor fakat geçmiş depremlerde yaşanan ve dikkat edilmesi gereken aksaklıkları da hatırlamak gerekiyor. Örneğin Elazığ'da afetler sonrasında teslim edilemeyen konutlar nedeniyle yeni mağduriyetler yaşandı. Deprem bölgeleri TOKİ arazisi hâline geliyor, depremzedeler de TOKİ müşterisi olarak görülüyor. Lütfen bunun önüne geçelim. Depremzedeleri o sıkıntılı halleriyle tekrar dünyanın parasını ödeyerek eski standartlarından uzak konutları satın almak mecburiyetinde bırakmayalım.
Afet Yeniden İmar Fonu'nun kurulmasını görüşüyoruz, Fona kaynak bulunması için de çalışıyoruz. Para ihtiyacının karşılanmasında molozların da değerlendirilmesi gerekiyor. Molozlar alelacele kaldırılıyor ve dökülme standartları belli değil. Kimler bunları topluyor, götürüyor; bilinmiyor. Tabiata hem zarar verilmemeli hem de molozlar ayrıştırılarak tekrar finansal kaynak hâline getirilmeli. Bizim tahminimize göre 20 milyar dolarlık bir değer söz konusu.
Diğer yandan, deprem bölgesinde günden güne ihtiyaçların değiştiği bir süreç yaşanıyor. İlk akla gelen hijyen, çadır ve konteyner ihtiyaçlarının sağlanması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Depremden en çok etkilenen illerden biri olan Adıyaman'a yaptığım ziyaretlerde üniversiteye hazırlanan gençler üniversite hazırlık kitaplarına ve ders çalışabilecekleri alanlara ihtiyaç duyduklarını kaydettiler. Açıkçası bizim aklımıza hiç gelmemişti ve bunu da giderdik. Her yaştan çocuk ve genç ise okullarını soruyorlar. Dikkatlerinize bunu sunmak isterim.
Sözlerimin sonunda, İYİ Parti olarak afet bölgesinin yeniden imarı için özel bir fon oluşması ve elde edilen gelirlerin sadece amaca uygun olarak kullanılmasını desteklediğimizi kaydetmeliyim ancak fonun bütçenin içerisinde oluşturulmasını, böylece denetimin daha kuvvetli olacağını ve bütçe disiplininden uzaklaşılmayacağını ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.