GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:73
Tarih:15.03.2023

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, depremin üzerinden otuz sekiz gün geçti, 38'inci gündeyiz ve bu Meclise depremle ilgili ilk gelen yasa teklifi, maalesef Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması Teklifi. Amacı ne bu teklifin? Doğal afetler nedeniyle afet bölgesi ilan edilen alanlarda imar altyapı ve üstyapı çalışmaları için gerekli kaynakların sağlanması, yönetilmesi ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılması. Bu Fon depremin yaralarını saracak mı ya da bir daha bir doğal afetin asrın felaketine dönüşmesine engel olacak mı, ne yapacak bunun için?

Bakın, 38'inci günde depremle ilgili sorunlar hâlâ devam ediyor. Deprem bölgesinde insanlar hâlâ sorunların içerisinde ve üstüne de Urfa, Malatya, Adıyaman'da selle beraber halkımız yeniden mağdur oldu. Bırakın kentsel dönüşüm için taş üstüne taş koymayı, bir tuğla koymayı, bu iktidar afet bölgesinde çadır kurma alanlarını bile beceremedi. Maraş Narlı'da çimlik alana, yerel halkın ve demokratik kitle örgütlerinin tüm itirazlarına rağmen, "Bakın, burada yağmur yağarsa sel basar, bu çadırlar sular altında kalır." itirazlarına rağmen oralarda çadırlar kuruldu. Çadırların altında palet bile yok ve insanlar, o çadırlara sığınanlar -battaniyeleri dâhil- su altında kalmış durumda, biz neden bahsediyoruz ve neyi konuşuyoruz.

Hâlâ yurttaşların konteyner kentlere yerleşmesi sağlanamadı. Hâlâ çadırlarda temiz su, hijyen malzemesi, seyyar tuvalet bulunmuyor. Kadınlar hijyen ürünlerine, temiz çamaşırlara hâlâ ulaşamıyor. Uyuz, bitlenme, salgın hastalıklara karşı hijyen olanaklarının artması gerekiyor. İçişleri Bakanı ne yapmış? Ya, gerçekten dalga geçer gibi, bağışla milyarlarca lira toplamasına rağmen halktan şimdi de zeytin, peynir ve terlik istiyor. Siz de bu teklifle, aynen 1999 depreminden sonra, biz depremin enkazı altında uğraşırken özel iletişim vergisi -o dönemin adıyla deprem vergisi- çıkardığınız gibi, şimdi bu yasa teklifiyle o depremin maliyetinin hepsini halka yaymak istiyorsunuz. Bu teklifin adı budur yani hâlâ halktan para istiyorsunuz ya. Önce bir hesap verin, 1999'dan beri o topladığınız, "deprem vergisi" adı altında toplanılan vergilere ne oldu? 90 milyara yakın para nereye kullanıldı? "Türkiye Tek Yürek" diye bir kampanya yaptınız, bir gecede o 115 milyar lira para topladınız ya, bu paralar nerede kullanılacak? Hâlâ halktan istiyorsanız bu paralara ne oldu, ne yapılacak? Sadece "vergi" "bağış" adı altında toplandıklarınızı da bir kenara bırakalım, İstanbul'da son yirmi yılda tamamlanan ve yapımı hâlâ devam eden büyük ölçekli inşaat projeleriniz var. Mevzuata aykırı uygulamalarla, o imar mevzuatını da ayaklar altına alarak, çiğneyerek inşaat firmalarının önünü açtınız ve yeni inşaat sahalarından -çünkü her arsayı, en küçük bir meydanı bir inşaat sahası olarak düşünüyorsunuz- oralardan, o alanlardan elde edilen 1,4 trilyon lira maddi kazanç var. Bakın, sadece o kazançla bile İstanbul gibi bir yerde, orta ve üzeri riskli yapıların tamamı sadece bu parayla tam 4 kez dönüştürülebilirdi, 4 kez.

Depremlerin ardından uzmanların uyardığı iller var. Aslında bu ülkenin yüzde 98'i fay hattı üzerinde zaten. İzmir, Bingöl, Hakkâri, Erzincan ve İstanbul; ya, gerçekten, bunlar için geçireceğimiz, harcayacağımız bir dakika bile yok. 2019'da -İstanbul için söylüyorum- bir hasar tespit raporu yayınlandı; o çalışmalara göre, İstanbul'da 48 bin binanın ağır, 146 bin binanın orta hasar alacağı tahmin edildi ama bu arada Büyükşehir Belediyesi İPA hızlı tarama yöntemiyle bir tarama daha yaptı ve aslında sayıların bundan katbekat daha fazla olduğu ortaya çıktı. Sonuçta, 7,5 büyüklüğünde -ki artık öngörüler bunun 9 büyüklüğüne kadar çıktığını gösteriyor- bir depremde şu anda hafif, orta ve yüksek hasarlı bina sayısının 500 bine ulaştığı görülüyor ama bu arada İstanbul'da ne var biliyor musunuz? O sizin "kentsel dönüşüm" deyip de yaptığınız rantsal dönüşümler üzerine... Kentsel dönüşüme kimse karşı değil ama siz kentsel dönüşümü tamamen rant amaçlı dönüşüm hâline getirdiniz. Bunlar sonucunda İstanbul'da tam 750 bin boş konut var. Bu konutlardan depreme dayanıklı olanlarının kullanımı neden halka açılmıyor? Buyurun, bir yasal düzenleme yapalım; hemen, acilen, şimdi yapalım; depreme dayanıksız evlerde yaşayan yurttaşların bu konutlarda yaşamasını sağlayalım. İşte, halkın çıkarını savunmak böyle bir şeydir. Bunu yaparsanız halktan yana bir dönüşüm yapmış olursunuz.

Bizler diyoruz ki: Depremin yarasını sararken o zenginleştirdiğiniz, yirmi yıl boyunca zenginleştirdiğiniz rantçıları vergilendirelim mesela; onların sırtına bir vergi yükleyelim, onların servetleri, gayrimenkulleri üzerinden artan oranlı bir vergi koyalım ve siz bu yasa teklifini derhâl geri çekin. HDP olarak sunduğumuz bir kanun teklifi var; gelin, onu görüşelim, afet ve acil durumlara müdahale bakanlığı kuralım mesela, Mecliste afet ve acil müdahale ihtisas komisyonlarını kuralım. Evet, deprem bilimsel bir gerçektir, bunların yapılması şart. Bunu bu yirmi yıllık iktidarın yapmayacağını gayet iyi biliyoruz. O nedenle, ben bundan sonrası için öneriyorum bunu, talep etmiyoruz yani biz yapacağız, hep birlikte yapacağız.

Deprem bilimsel bir gerçekliktir. Yüzde 98'i aktif ve farklı deprem kuşakları üzerinde yer alan bir deprem ülkesindeyiz. Teknik gereklilikler yerine getirilirse yani tekniğin, aklın ve bilimin kurallarına uyulursa depreme dayanıklı yapılar inşa edilebilir. Hadi Japonya'ya bakmıyorsunuz, Şili'den ders alın, Şili'ye bir bakın. 2010'da 8,8 şiddetinde üç dakika süren bir deprem oldu ve hayatını kaybeden sadece 800 kişi! Çünkü her depremden sonra ciddi bir dönüşüm yaptı Şili, yeniden inşa etti.

Evet, biz bu otuz sekiz günde şunu gördük, herkes gördü bunu: Yirmi iki yıl boyunca bu iktidarın ne afet öncesi afete hazırlık ne afet anı ne afet sonrasına dair en küçük bir plan, projesi yok ve herhangi bir afet anında ilk ulaşılması gerekenler yıkıldı, siz hâlâ "kentsel dönüşüm" diyorsunuz. Ya, hastaneler yıkıldı, havalimanları yıkıldı, yollar yıkıldı, kamu binaları yıkıldı, iletişim çöktü ya, iletişim. Herhangi bir afet anında ilk başvurulması gereken, ayakta kalması gereken şeyler çöktü. Neden? Yıllarca Antakya için bağırdık; bilim insanları uyardı, dedi ki: "Bataklığın üzerine havaalanı yapamazsınız." Zaten her kış, en ufak bir yağmur yağdığında kapanan havalimanı depremde kullanılamadı tabii ki. Evet, oysa başta kamu binaları olmak üzere, binaların depreme dayanıklı inşa edilmesi şart. Siz bugüne kadar bilim insanlarını dinlemediniz ama bundan sonra... Böyle bir felaketi asrın felaketi hâline getiren sizsiniz, sizin politikalarınız. Çünkü özellikle 1991'den itibaren başlayan neoliberal politikalar, 2001'den itibaren tamamen inşaata dayalı büyüme... Rakamlar açıklandı yazın, inşaata dayalı büyüme oranları, o inşaat şirketlerinin kârları açıklandı; konutu barınma ihtiyacı olmaktan çıkarıp tamamen bir yatırım aracı hâline getiren sizin bizzat inşaata dayalı büyüme politikalarınız yani neoliberal politikalarınız. Bundan sonra bunlarla yola devam etmek, asrın felaketlerini yeniden yeniden inşa etmek anlamına gelir. Deprem bilimsel bir gerçektir. Bu ölümlerin hepsi bizzat bu politikaların sonucudur. Niye selde, maden kazalarında -tırnak içinde katliamlarında- ve depremde bu kadar insan bu topraklarda ölüyor? Sadece bu topraklarda yaşayan halkların kaderi midir bu? Her yerde oluyor deprem.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

OYA ERSOY (Devamla) - Şimdi deniyor ki: "En büyük uzunluktaki fay kırıldı." Ya, bakın, Allah aşkına, hiçbir şey bilmiyorsanız bir Google taraması yapın, dünyadaki o büyük depremleri tek tek izleyin, ölüm oranlarına da bir bakın, etrafa hiç öyle imaj çizmeye çalışmayın. Evet, bu halkın yarısı sizin gerçek yüzünüzü biliyordu ama bu depremde diğer yarısı da öğrendi. Artık hiç öyle -gidip de deprem bölgelerinde- kendi bakanlarınızla, kurumlarınızla yoğunluk oluşturarak açıkladığınız beyanlara inanılacağını zannetmeyin çünkü artık kral çıplak! Net... Kral çıplak!

Teşekkür ediyorum.