| Konu: | Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 15.03.2023 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Depremin ardından sel vurdu, depremzedeler bir kez daha zorlu koşullarda yaşamak zorunda bırakılıyor. Deprem var, devlet yok; sel var, devlet yok. Nerede devlet? Baskıya gelince, gözaltına gelince, tutuklamaya gelince var. Çıkarları için dünyaya yardım götüren Kızılay, ülke için yok; AFAD, ülke için yok. Depremden önce de sonra da sorumluluğu olması gereken bakanlıklar ortada yok.
Binlerce engelli, işitme cihazlarını, tekerlekli sandalyelerini, beyaz bastonunu, cep telefonlarını depremde yitirdi; bunları sağlayacak bir devlet ortada yok. Engelli bireylerin bakımını üstlenecek, ihtiyaçlara erişimini kolaylaştıracak, kamu hizmetlerini ortaya çıkaracak bir devlet yok. Depremden kaynaklı engelli sayısı çok fazla arttı ama hiçbir destek yok. Yatalak bir kadın, ayrı bir çadıra ihtiyacı var ama çadır verecek bir devlet yok. LGBT+'lar hep iktidarın hedefindeydi, yaşam alanları hep güvencesiz bırakılmıştı, depremde çok daha fazla güvencesiz hâle geldiler. Barınma noktalarına alınmadılar, çadır verilmedi, yaşam hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor, ihtiyaçları karşılanmıyor, bir kez daha nefret söylemleriyle karşı karşıya kaldılar.
Çadır kent için insanlara ait arazilere el koyuyorsunuz. Afete hazır toplanma alanları yapmamışsınız, kişilere ait kendi çadırlarını kuracak yerlere el koyarak çadır kentler kurmaya çalışıyorsunuz. Çadır kentlere, çadırlara elektrik sayaçları takıyorsunuz. Enkaz altındaki cenazeler yıkım sırasında kepçelerle parçalanıyor; ne ölüsüne ne dirisine saygınız yok, bir mezardan mahrum bıraktınız insanları.
Asbest ve salgın hastalık riski gittikçe yayılıyor ama sizin umurunuzda mı? Halk, deprem bölgesinde en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor; ne içilebilir ne kullanılabilir su yok, yeterli gıda yok, çadır yok, tuvalet yok, banyo yok ve siz yoksunuz aslında. Tüm bunlar yetmezmiş gibi şimdi de yağmurla, selle karşı karşıya kaldılar. 13 kişi hayatını kaybetti, evleri, çadırları su bastı, eşyalar kullanılamaz hâle geldi; yine devlet yok. Gerçekten çok zor mu bu temel ihtiyaçları karşılamak? Hani siz dünya lideriydiniz? Hani her ülkeye yardım götürüyordunuz? Hani sizden büyük kimse yoktu? Peki, kendi halkınıza gelince mi yok oldunuz? Toptan yok olun da kurtulalım bari.
Konuşmada diyorsunuz ki: "6 Şubat depreminin sınanmasından başarıyla çıktık, kalplerimizi, ellerimizi birleştirerek yaralarımızı sardık." Evet, kısmen bir sarma oldu ama sizin ne kalbiniz ne de elleriniz orada yoktu zira bir kalbinizin kaldığını da zannetmiyoruz. Yaraları kim sardı biliyor musunuz? Halk sardı, halkın dayanışması sardı. Depremin ilk saatinden itibaren halk vardı, demokratik kitle örgütleri vardı, vatandaşlar vardı ama siz yoktunuz. Buna rağmen bir başarı hikâyesi yazıyorsunuz. Hangi hakla yazıyorsunuz ya? Biraz utanmanız olsun. İstifa etmeniz gerekirken, çadırları satan Kızılayın Başkanı istifa etmesi gerekirken yanınıza alıp poz verdiniz. Sorumlular istifa etmesi gerekirken utanmadan milletvekili adayı olmak için istifa etmiş. Hani insan diyor ya "Bu kadarı da olmaz." Ama ne zaman "Bu kadarı da olmaz." diyorsak bunların hepsi sizden çıkıyor.
Hakkınızı yemeyelim, var olduğunuz yerler vardı; engellemede vardınız, yardımlara el koymada vardınız. Son olarak da "Kız Kardeşlik Köprüsü" kampanyasının çadırlarına el koymada yine sizi gördük. İzmir Bayraklı'da 2020'de yaşanan depremden sonra geçici barınma merkezinde yaşamını sürdüren depremzedelerin Valilik kararıyla çıkarılmasında da sizleri gördük.
Acımız çok büyük evet, yaralarımız çok derin. Halkımıza sesleniyorum: Kolay olmayacak elbette ki hiçbir şeyi unutmak, unutmayacağız da ama birlikte kalkacağız bu acıların altından. Birbirimize güveneceğiz, bu iktidara falan güvenmeyeceğiz, halkımıza güveneceğiz. Yaralarımızı halkın dayanışmasıyla saracağız. Ayakta kalacağız, umudumuzu yitirmeyeceğiz. Enkaz altında kalma riskine rağmen, can güvenliği tehlikesine rağmen o enkazlara girip canları kurtarmaya çalışan arkadaşlarımıza güveneceğiz. Havalimanlarında deprem bölgesine gidebilmek için saatlerce bekleyen, arkasından kilometrelerce yürüyen arkadaşlarımıza, halkımıza güveneceğiz. Yoksul olmasına rağmen, ekmek bulamamasına rağmen bir ekmeğini depremzedelerle paylaşmak için mücadele eden insanlara güveneceğiz. Yeni yaşamı birlikte kuracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Zor olacak ama yeni yaşamı emin olun birlikte kuracağız, hiçbir şeyi de unutmayacağız, her yapılanın hesabını da soracağız. Yitirdiklerimizin, yardım çığlıklarıyla hayatını kaybedenlerin, binbir emekle var ettiğimiz yaşam alanlarımızın yok edilmesinin hesabını soracağız. Anılarımızın, geçmişimizin enkaz altında bırakılmasının hesabını soracağız. Bacağı kesilerek enkaz altından çıkarılan, hastaneye götürülemeyen, acıdan "Ne olur beni öldürün." diyen kız kardeşimizin hesabını soracağız. "Oğlum, kızım, çocukları öldü, bir torunum kaldı, eşim akli dengesini yitirdi, torunuma bakmak için ben akli dengemi korumaya çalışıyorum." diyen amcanın hesabını soracağız. Öyle koltuklarınızda rahat oturacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz, zulüm iktidarınız son bulacak, tüm kaynaklar halka...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - ...asıl sahiplerine verilecek ve siz bizler için yaptığınız o cezaevlerinde yerinizi alacaksınız.